"Bu tür örneklerde yetkililer iki ya da üç gün arar, bulamadık der ve iş biter. Kamuoyu baskısı olmasa arama çalışmaları bu kadar sürmeyecekti"


TÜİK 2016’dan bu yana kayıp çocuk sayısını açıklamıyor. Oysa kayıp başvuruları ve ihbarlar her gün yaklaşık 30 çocuğun kaybolduğunu gösteriyor.

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinin Tavşantepe köyünde 21 Ağustos’ta kaybolan, kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinin ardından Türkiye'nin kayıp çocukları tartışılmaya devam ediyor. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2008 ila 2016 yılları arasında tam 104 bin 531 çocuk kayboldu. Ancak TÜİK 2016’dan itibaren kayıp çocuklara ilişkin verileri açıklamıyor. 

soL'a konuşan Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı avukat Müjde Tozbey yaşanan hiçbir örneğin bireysel bir trajedi olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ve Türkiye’deki çocukların sistematik olarak ihmal ve istismara maruz kaldığını belirtiyor. Tozbey, kayıp çocukların iktidarın konuya dair politik faaliyetlerinin bir yansıması olduğunu da ifade ediyor.

Tozbey sadece 6 Şubat depremleri sürecinde kayıp olarak bilinen binden fazla çocuk hakkında açılan suç duyurularının takipsizlikle sonuçlandığını hatırlattı ve 2016'dan bu yana açıklanmayan verilerin endişe verici boyutlarda olabileceğine dikkat çekti.

Kayıtlar yok, kayıp çocuk verileri açıklanmıyor

TÜİK 2016 yılından bu yana kayıp çocuk verilerini açıklamıyor. Bu durum yaklaşık 8 yıldan bu yana kayıp çocuklarla ilgili resmi veri ve bilgilerin kamuoyuyla paylaşılmadığı anlamına geliyor. Oysa sadece "Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri" verilerine göre 2022 yılında emniyete iletilen kayıp çocuk sayısı 16 bin 499.

Öte yandan yine Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri verilerine göre, verilerin yaklaşık yüzde 15'ini cinsel suçlar oluşturuyor. Bu rakamlardan sadece adliyeye sevk edilenlerin sayısı 66 bin 138. 2023 yılında ise çocukların cinsel istismarı nedeniyle yargıya taşınan dosya sayısı 66 bin.

Rakamlar korkunç bir gerçeği ortaya koyuyor. Çocuklarına sahip çıkamayan ve yaşanan sorunların verilerini dahi takip edemeyen koca bir ülkenin içindeyiz. Ve AKP iktidarı bu verileri açıklamamak konusunda ısrarcı. 

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı avukat Müjde Tozbey yaşanan sorunun sayılardan ibaret olmadığının altını çizerken, iktidarın da bu konuda bir planının olmadığına dikkat çekti:

"Türkiye'de okullaşma oranı ve eğitim gören öğrencilerin sayısında azalma var. Özellikle son iki yılda kapanan liselerin sayısında artış var. Bu okullar kapanınca ne oluyor? Bu çocuklar kayıt dışı çalışıyor ya da evlere hapsoluyor adeta. Zaten çocuklar bu tür örneklerde istismara daha çok maruz kalıyor. Böylesi durumlar istismar örneklerini arttırıyor. Bunun tek bir amacı var. O da sorumluluklardan kaçmak. Bu yüzden bu tür örnekler kamuoyuna yansıdığında yayın yasakları getiriliyor ya da soruşturmalara gizlilik kararı veriliyor." 

'Kamuoyu baskısı olmasa arama çalışmaları bu kadar sürmeyecekti'

Gülistan Doku ya da Narin... Her biri de bu ülke hafızasında ve vicdanında ağır yer etmiş isimler. Avukat Tozbey bu iki örnekte de yoğun çalışma yapılmasının esas nedeninin konunun ülke kamuoyunda yer etmesiyle ilgili olduğunu söylüyor:

"Normalde bu tür örneklerde yetkililer iki gün ya da üç gün arar, bulamadık der ve iş biter. Ama kimi örneklerde görüyoruz ki böyle olmuyor. Burada belirleyen şey kamuoyu baskısı. Narin için de öyle oldu. Diyarbakır'ın ilerici kamuoyu ve oradaki gazeteciler olmasaydı bu konu belki de bu kadar gündem olmayacaktı. Bu sayede ülkedeki aydınlar ve gazeteciler konuya eğildiler ve Narin'e sahip çıktılar. Sonuçta aydınlar ve gazeteciler dedi ki bu sorun bireysel bir sorun değil toplumsal bir sorun ve devlet bu çocuğu bulmalı. Narin bu sayede bulunabildi. Bu çocuklara, çocuklarımıza öldürülmeden de ulaşılabilirdi. Ama anlıyoruz ki iktidarın böyle amacı ve çabası yok."

Kayıp çocuklar ülkesi

Türkiye'de son 8 yıldır kayıp çocuk verilerine dair hiçbir veri açıklanmıyor. Ancak "Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri"ne göre günde yaklaşık 30 civarında kayıp ilanı yapılıyor. Bu rakamların ulaştığı sayılar ise korkunç tabloyu gözler önüne seriyor. 

Avukat Müjde Tozbey bu süreci anlatırken "İktidarın çocuklarla ilgili bir çalışması, planı ya da kurgusu yok. Sorumluluktan kaçmak için de bu sayıları gizliyorlar zaten. Yoksa ülkede kuş uçsa haberi olan istihbaratın bu tür örneklerde yetersiz kalması çok tuhaf bir durum olurdu. Son yaşanan Narin örneğinde uçan kuştan haberi olan, her yeri kamera ve izleme sistemleri ile çevrelenmiş, istihbaratın bu kadar güçlü olduğu bir yerde bir çocuğun bulunamaması mümkün mü? Bu veriler bize yetkililerin durumu ciddiye almadığını da gösteriyor bir yanıyla. Ne yazık ki kayıp çocuklar ülkesiyiz" ifadelerini kullanıyor.

Türkiye'de kayıp çocuklara ait verilerin dahi kayıp olması yaşananlara dair yurttaşların kaygılarını arttırıyor. (ÖZKAN ÖZTAŞ - SOL.ORG) 

Blogger tarafından desteklenmektedir.