Saldırgan Yunus Emre Geçti'nin poliste “uyuşturucu ticareti”, “kasten yaralama”, “gasp” “cinsel taciz”, “yağma”, “mala zarar verme”, “çocuğa cinsel istismar” gibi suçlardan 26 kaydı varmış. 26 kere yakalanıyor, 26 kere bırakılıyor. Oysa çok belli ki bir suç ağı içindeydi bu çocuk. 19 yaşında. Okulda, eğitimde olması gerekiyor, ama değil. Ve bu onun bireysel hikâyesi içinde kalarak açıklanabilecek bir durum da değil, toplumsal bir sorun.

Jean Baudrillard, bir hastalığı teşhis eder gibi söylüyordu: “Nerede bir stasis (tıkanma) varsa, orada bir metastaz (çoğalma, yayılma) vardır.”

Sokaktaki şiddetin çoğalıp yayılması da, sistemin tıkanmış olduğunun en açık göstergelerinden biri.

Ümraniye’de Yunus Emre Geçti'nin genç polis memuru Şeyda Yılmaz'ı öldürmesi olayı da aynı şeyi gösteriyor.

Eğitim sisteminin tıkandığını gösteriyor mesela.

Saldırgan 19 yaşında. Okulda, eğitimde olması gerekiyor, ama değil. Ve bu onun bireysel hikâyesi içinde kalarak açıklanabilecek bir durum da değil, toplumsal bir sorun. AKP rejiminde gençlerin eğitimden ümidi kalmadı; okuldan kopuş her geçen gün artıyor. Bugün rakamlara göre 500 bine yakın çocuk zorunlu olmasına rağmen eğitimin dışında ve yaş arttıkça eğitim dışına çıkan çocuk sayısı da artıyor. İyi bir eğitimin sağlayacağı akılcılıktan uzaklaşan (daha doğrusu uzaklaştırılan) çocuklar ve gençler, ya TikTok’ta video yayınlamak ya da sokakta racon kesmek gibi akıldışı şeylerin göz alıcı uğraşlarına ilgi gösteriyorlar.

Ekonomik sistemin tıkandığını gösteriyor.

Bir yandan eş dost kapitalizmi ve kayırmacılık nizami yollardan refaha ulaşmayı güçleştirirken, öte yandan da uluslararası kara para ve mafya ilişkilerinde “cennet vatan” haline gelmiş olmamız “kolay para” için olanaklar sunuyor. Küresel Organize Suç Endeksi'nin 2023 yılı raporunda Türkiye, Avrupa’da organize suç endeksinin en yüksek olduğu ülke olarak kayıtlara geçti. Ayrıca, BM üyesi 193 ülke içinde de 14'üncü sırada bulunuyoruz. Bu sıralama, bu stratejik konum herkese yeteneğine göre bir olanak sunduğu için suça bulaşma yaşımızı 13-14’e kadar düşürüyor.

Yürütme ve yargı sisteminin tıkandığını gösteriyor.

Saldırgan Yunus Emre Geçti'nin poliste “uyuşturucu ticareti”, “kasten yaralama”, “gasp” “cinsel taciz”, “yağma”, “mala zarar verme”, “çocuğa cinsel istismar” gibi suçlardan 26 kaydı varmış. 26 kere yakalanıyor, 26 kere bırakılıyor. Sonuncusunda da marifetmiş gibi çöp poşeti içinde kameralara gösteriliyor. Oysa çok belli ki bir suç ağı içindeydi bu çocuk. Nitekim 19 yaşındaki katilin “kariyer”ine baktığımızda, Barış Boyun iddianamesinde geçen "Kamikaze Dron"lardan birini görüyoruz. Yunus Emre Geçti'ye dair bilgileri aktaran gazeteci İsmail Saymaz, Geçti ile Sinan Ateş cinayeti sanığı Eray Özyağcı'nın benzer profiller olduğuna dikkat çekti. Bahadır Özgür’ün “Z kuşağı mafyası” dediği yeni nesil suç ağının bir üyesi ile karşı karşıyayız demek ki.

Siz bütün bunların üzerine bir de topluma en tepeden yayılan şiddet dilini, siyasal iktidarın kendi gibi düşünmeyen herkese ve her kesime yönelik sembolik ve bazen de fiili şiddetini ekleyin... Bakın az önce bir gazeteci 19 yaşındaki katil ile örtbas edilmeye çalışılan siyasal cinayetin sanığı arasındaki benzerliğe dikkat çekti değil mi? Çocukların böyle bir “ekosistem” içinde büyüdükleri gerçeğini göz ardı etmemiz mümkün değil.

Geçenlerde Emniyet Genel Müdürlüğü açıkladı, son bir yılda 90 bin 676 adet kaçak ve ruhsatsız silah ele geçirilmiş; silah kaçakçılığı ve ruhsatsız silah kullanımıyla ilgili 101 bin 821 kişi gözaltına alınmış. Silahsızlanma için çalışan Umut Vakfı’nın 2023 verilerine göreyse, Türkiye'de 4 milyon ruhsatlı silahın 9 katı kadar, yani 36 milyona yakın ruhsatsız silah var. Toplamda 40 milyon silah demektir bu... Düşünün, şu anda bu ülkede 40 milyon silah var. Şiddet, bir gündelik yaşam kültürü halini almış durumda, bu nasıl görmezden gelinebilir ki!

Sistem her tarafından tıkandığı için yayılıyor şiddet.

Tıkanan yerleri açmak toplumsal muhalefetin işiydi ama onun da (“tarihi ve sosyal şartların zaruri neticesi” olarak) böyle bir işçiliğe imkân ve mecali yoktu.

Sonuç olarak, tıkanmayı bertaraf edip yayılmayı önleyecek olaylar vuku bulmadı. “Ne istedilerse” verdiler, verdirilmemeliydi... “Atı alan Üsküdar’ı geçti”, geçirtilmemeliydi vs...

Vuku bulmamış olaylar da (vücuttakine benzer biçimde) toplumsal dünyada kistleşir ve giderek kansere dönüşür ve yayılır. Huysuz agresif kistler (hukuktan siyasete, eğitimden ekonomiye) her yere sıçramış durumda; neşteri nereye vursak kokuşmuş irin üzerimize fışkıracak.

İyileşmez mi bu bünye?

Tabii ki iyileşir.

İlk adımda, 19 yaşındaki suç makinesinin patoloji sonuçlarını iyi değerlendirmek gerekiyor. (GÖKSEL AYMAZ - GAZETE DUVAR)

Daha yeni Daha eski