Bebeklerin tedavi süreçlerinden çıkar sağladıkları ileri sürülen 22'si tutuklu 47 sanığın yer aldığı "yenidoğan çetesi" iddian...
Bebeklerin tedavi süreçlerinden çıkar sağladıkları ileri sürülen 22'si tutuklu 47 sanığın yer aldığı "yenidoğan çetesi" iddianamesinde ''etkin pişmanlık'' hükümlerinden yararlanmak isteyen iki hemşire çeteyle ilgili itiraflarda bulundu.
Bebeklerin tedavi süreçleri ve ölümlerinden çıkar sağladıkları ileri sürülen 22'si tutuklu 47 sanığın yer aldığı "yenidoğan çetesi" iddianamesinde 'etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen" iki hemşirenin itirafları da dikkat çekti. Hasan Basri Gök (24) isimli hemşire ifadesinde, çete lideri Fırat Sarı ile Reyap Hastanesi'nde çalıştığı sırada tanıştığını belirterek, "İstanbul genelinde 12 farklı yoğun bakım işletmeciliği yapıyordu. Ben de işletmelerinde çalışan hemşirelerden biriydim. Kendisiyle yaklaşık olarak 3-4 yıl kadar beraber çalıştık. Kendisiyle işletmeciliğini yaptığı hastaneleri geziyorduk. Bana kendisinin şoförü olmamı teklif etmişti. Ben de bu teklifini kabul ettim. Hemşire olmama rağmen kendisi bana hemşire maaşı ödediği için yanında soför olarak çalışıyordum. Geceleyin hastanlerde eksik olması ya da yardıma ihtiyaç olması durumunda da yardıma gidiyordum. Beraber çalıştığımız dönemde çoğu zaman kendisi ile beraberdim" dedi.
"GMZ ŞİRKETİ ÜZERİNDEN NAYLON FATURA KESİYORDU''
Fırat Sarı'nın vergi de kaçırdığını ifad eden Hasan Basri Gök, "Fırat Sarı, hemşire Deniz KORKMAZ adına GMZ isimli bir şirket kurdu ve naylon fatura kesmektedir. Kendisi bana GMZ üzerine fatura kestiğini, sonradan bu faturaları ödeyeceğini söylemişti. Doktorluğunu da doğru düzgün yapmıyordu. Hastaneler ile yeteri kadar ilgilenmiyordu" ifadesini kullandı.
Hemşire Gök, iddianameye göre, liderliğini Fırat Sarı'nın yaptığı "yenidoğan çetesi"nin sevk ve idaresinde görev yapan 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'le ilgili de şu bilgileri verdi:
"EPİKRİZ RAPORLARIN NEREDEYSE TAMAMI DA USULSÜZ''
"Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahıs İstanbul genelinde irtibatlı olduğu hastanelerde yoğun bakım ihtiyacı olan yeni doğan bebeklerin takibini ve transferini yapıyordu. Süreci özetlemem gerekirse herhangi bir x hastanesinde doğan yeni doğan bebek, hastane şartları haiz olmamasından ötürü Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahıs tarafından hastane ile bağlantı kuruluyor ve Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahsın irtibatlı olduğu yoğun bakım ünitesi müsait bir hastaneye intikal ediyordu. Kendisi sürekli hastane hastane gezdiğinden kadın doğum ve çocuk doktorları ile bağlantılı ve yakındı. Fırat Sarı isimli şahıs Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahıstan tanıdığı ve irtibatlı olduğu hastanelerden kendi kontrolünde olan hastanelerin yeni doğan yoğun bakım ünitelerine sağlıksız yeni doğan bebek bulmasını istiyordu. Yaklaşık 350 yatak kapasitesine sahip olan Fırat Sarı isimli şahsın işletmeciliğini yaptığı yoğun bakımlar çoğunlukla fuldü. Fırat Sarı isimli şahıs bu bebekler için SGK’ya faturalandırma yapıyordu. Bunun için de epikriz raporları gerekiryordu. Bu raporların neredeyse tamamı da usulsüz olarak düzenleniyordu. Kendisi bir format oluşturmuş ve bu oluşturduğu formatı işletmeciliğini yaptığı hastanelerde yoğun bakım ünitelerinden sorumlu hemşirelere veriyor ve matbu olan format üzerinde düzenleme yapılarak epikriz raporu yazılmasını istiyordu.
"SGK’YE FATURA EDİLEBİLECEK NE VARSA FATURA EDİYOR VE FAZLA PARA ALIYORDU''
SGK’ya fatura edilebilecek ne varsa fatura ediyor ve devletten fazla para alınıyordu. Örnek vermem gerekirse yoğun bakımda tedavi gören bir yeni doğanın bir adet ilaç alması gerekiyorsa beş ilaç kullanılmış gibi gösteriyor ve bunu fatura ediyorlardı. Bu durum sürekli bire beş olarak değil, farklılık da gösteriyordu."
Hasan Basri Gök, sanıklardan Murat Mantuş ve Sümeyye Nur Arslan'la ilgili de ifadesinde şu iddialara yer verdi:
"Bebeklere ait akciğer grafileri üzerinde oynama yaparak SGK’ya daha fazla maliyet gösterdiler..."
"Murat Mantuş TRG Hospitalist’in hastane müdürü olarak çalışır. SGK’dan TRG Hospitalisti denetlemeye görevliler geldiğinde onun talimatı ile hastanede çalışanlar hastalara ait evrakları usulsüz bir şekilde doldurdular. Örneğin, yenidoğan ünitesinde tedavi gören bebeklere ait akciğer grafileri üzerinde oynama yaparak SGK’ya daha fazla maliyet göstererek para alabilmek adına entübe grafilerini normal hastaların grafileri olarak eklediler. Bunun talimatını çalışanlara Murat Mantuş ve Fırat Sarı isimli şahıslar verdi. Denetimler yüzünden Murat Mantuş‘un Fırat Sarı’ya senet imzalattığını da biliyorum.
Sorumlu hemşire Sümeyye Nur Arslan, Fırat Sarı'nın sağ koludur. Kesilen faturaların tamamını o keser. Medisense hesabı hariç bütün banka hesaplarına erişimi vardır. Şirket grubunun tüm banka hesaplarını kontrol eder. SGK’nın yapmış olduğu denetimlerde tüm usulsüzlüklerin örtülmesi için ekip kurdu ve usulsüzlükleri usulsüzlük ile kapatmaya çalıştı. Usulsüz epikriz raporu oluşturulmasından hasta takibine kadar tüm işlemlerden bilgisi vardır."
HASTANE SAHİPLERİYLE İLGİLİ DE İDDİALARDA BULUNDU
İtirafçı Gök, çete soruşturmasında ismi geçenlerden Birinci İnternational Hastanesi'nin sahibi Ali Aksu için "Kendisi SGK’ya yapılan bütün usulsüzlüklerden haberdardır. Onun talimatları ile usulsüzlükler yapılmıştır" derken, Avcılar Hospital Hastanesi'nin sahibi Fetin Rüştü Yıldız için de "Kendisi SGK’ya yapılan bütün usulsüzlüklerden haberdardır. Onun talimatları ile usulsüzlükler yapılmıştır" ifadesini kullandı. Özel Güney Hastanesi'nin de ''yenidoğan yoğun bakımının bir bebek ölümü nedeniyle kapatıldığını'' anlattı.
Çete lideri Fırat Sarı için "Kendisi patronum olduğu için maaşımı yatırıyordu. Bazen de maaşını ödeyeceği çalışanların parasını benim banka hesabıma atıyordu. Ben de çekerek çalışanlara veriyordum. Bunun dışında herhangi bir para alışverişi ya da ticari bir faaliyetim olmamıştır" diyen Hasan Basri Gök, telefon konuşmaları çözümleriyle ilgili verdiği ek ifadelerde de şunları anlattı:
"AMAÇ SGK'DEN DAHA FAZLA PARA ALMAK''
"Konuşma içeriklerini özetleyecek olursam yoğun bakıma gelen hasta bebeklerin basamak dereceleri ile oynandığı ve SGK’ya kesilen fazla faturadan usulsüz gelir elde etmişlerdir. Amaçları yoğun bakımda tedavi gören 20 bebeğin üzerine çıkmamak geri kalan 10 kişilik kısmı da özel sağlık sorunları olan bebekler ile doldurarak SGK’ya fatura edip daha fazla para almaktır. Yabancı uyruklu bebek istememelerindeki amaçları ise
SGK’nın yabancı bebeklere ödediği ücreti geç ödemesinden kaynaklıdır.
Zamanında yazılması gereken bir epikriz raporu yazılmamış ve ben de yazmayı tam olarak bilmediğim için bilenlere danıştığım konuşmalardır. Fırat Sarı’nın talimatları doğrultusunda yatışı olan bebeğe uygulanması gereken bir ilacın bebeğin haftası geçmesi sebebiyle uygulanamaması ve aynı ilacın bir başka bebeğe uygulanmış gibi epikriz üzerinde gösterilmesi ile alakalı konuşmalardır. Fırat Sarı isimli şahıs ile olan hesap hareketleri ile ilgili olarak da yanında şoförü gibi çalıştığım için bana arada kendi işlerini de yaptırıyordu ve maaşım dışında ara ara para gönderiyordu. Küçük meblağ olan paraların sebebi de budur.
Özetleyecek olursam Fırat Sarı isimli şahsın yenidoğan işletmeciliğini yaptığı hastane grupları yabancı kimlik numarası olan Suriyeli hastalara epikriz raporlarının bazılarını doğru, bazılarını da oynanmış bir şekilde yazıyorlar. Bunun talimatını veren kişi de Fırat Sarı’dır. Türk bebeklerin epikriz raporularının neredeyse tamamını da değiştiriyorlar. TPN sözleşmesini Fırat Sarı’nın talimatları doğrultusunda Cansu Akyıldırım isimli şahıs düzenliyor. TRG Hospitalist Hastanesi için Birinci İnternational Hastanesi'nde düzenlenen usulsüz TPN sözleşmesini Hakan Doğukan Taşçı isimli şahsa gönderiyor. Doğukan da bu belgeye Birinci İnternational Hastanesinini kaşesini vuruyor. Yani TRG Hastanesi'nde kullanılmak üzere Birinci İnternational Hastanesi'nde sahte belge düzenleyip kullanıyorlar. Hatta Cansu da Birinci İnternational Hastanesi'nde İnsan Kaynakları'nda tanıdığı olduğunu ve kaşe basabileceğini söylemişti. TPN sözleşmesi düşük doğum ağırlıklı bebeklerde oral ya da ogs beslenmenin yapılamadığı durumlarda kullanılan sıvıdır.
"SGK’YE FATURA EDİYORDU"
Konuşma içerikleri ile ilgili olarak Fırat Sarı isimli şahıs 2. kademe olarak hastanede yatış yapan yeni doğan bebeğin hastaneden ayrılmasını
istemiyor. Doğukan da Fırat Sarı’ya hastanelerinde bu bebeğe bakacak imkan ve olanak olmadığını bebeğin nefroloji bölümü olan bir hastaneye gitmesi gerektiğini söylüyor fakat Fırat Sarı, SGK’ya fatura etmek ve para kazanmak amacıyla bebeğin hastanede yatışının devam etmesini istiyor. Fırat Sarı kan gazı parametrelerini excel üzerinde yazdığı program ile değiştirerek istediği şekilde yazdırıp SGK’ya fatura ediyordu.
"HASTANEDE BU AMELİYATI YAPACAK İMKAN VE DOKTOR YOK''
Konuşma içeriklerinde geçen konu Fırat Sarı’nın Yeni Hayat Tıp Merkezi'nden ikili ilişkileri ile Birinci İnternational Hastanesi'ne sevkini sağladığı Serdar Ova isimli bebeğin doğumundan ölümüne kadar olan süreç ile alakalıdır. Bahse konu bebek Birinci Hastanesi'ne TTN (Solunum Sıkıntısı) olarak geldi ve yatış yaptı. Yatış yapmadan önce Fırat Sarı isimli şahıs bebeğin ailesi ile görüştü ve bebeğin Birinci İnternational Hastanesi'ne yatışının yapılabilmesi için ailesinden günlüğü 5 bin TL para istedi. Fakat hastaneye ödeyeceği para günlük 2 bin 500 TL idi. Fırat Sarı ailesi ile konuştu ve kendi cebinden bebeğin yatış ücreti olarak verdiği bir günlük 2 bin 500 TL parayı bana vezneden ödettirdi ve Birinci İnternational Hastanesi'ne bebeğin yatışı yapıldı. Daha sonradan Fırat Sarı bebeğin ailesinden bu parayı yatış yaptıkları gün kadar elden aldı. Sanıyorum toplamda ailesinden 38 bin TL kadar bir para aldı ve hastaneye toplamda 25 bin TL ödeme yaptı.
Bahse konu bebeğin hastanede yatışının ikinci ya da üçüncü gününde kalbinde anomaliye rastlanıldı ve bebeğin acil bir şekilde ameliyat edilmesi gerekiyordu. Fakat Birinci İnternational Hastanesi'nde ne bu ameliyatı yapacak bir imkan de bir doktor yoktur. Acilen bu bebeğin 112 ile irtibat kurularak ameliyatının yapılabileceği uygun bir hasteneye sevk edilmesi gerekiyordu fakat bebeğin sevki sağlanamadı. Bu şekilde bahse konu bebek hatırladığım kadarıyla Birinci İnternational Hastanesinde 1,5 ay kadar yaşadı. Bebeğin hastanede bulunduğu sıralarda Yenidoğan bölümünden sorumlu hemşire Hakan Doğukan Taşçı isimli şahıstı. Şehmus Çelik isimli şahıs da bölüm doktoru olarak çalışıyordu. Fırat Sarı isimli şahıs da işletme sahibiydi. Birinci İnternational Hastanesi'nin sahibi olan Ali Aksu’nun da bahse konu bebeğin hastanede olduğundan ve süreçlerden bilgisi vardı. Bahse konu bebeğin vefat etmesinde uygunsuz koşul ve hastaneye sevkini sağlayan Fırat Sarı isimli doktorun ve yeni doğan işletmecisinin, hemşire Hakan Doğukan Taşçı isimli şahsın, bölüm doktoru Şeyhmus Çelik isimli şahısların ve İnternational Hastanesi sahibi Ali AKSU isimli şahsın ihmali söz konusudur. Ben bu sıralarda bir hastanede çalışmıyordum, Fırat Sarı’nın yanında şoförlüğünü yapıyordum fakat bebeğin hastaneye yatış süreci ve diğer süreçlerinden de bilgim vardır.''
"ÇOCUKLARIN SAĞLIĞI TEHLİKEYE GİRDİKTEN SONRA..."
Çete dosyasında ''etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmek için ifade veren isimlerden birisi de hemşire Hakan Doğukan Taşçı. Çete lideri Fırat Sarı'nın hastanede doktor bulundurması gerekirken kendisini bıraktığını belirten Taşçı, "Çocukların sağlığı için elimden geleni yapıyordum. İşler iyice çığrından çıktıktan sonra çocukların sağlığı tehlikeye girdikten sonra bu kişi ile sürekli tartıştım" dedi. Hemşire Hakan Doğukan Taşçı'nın ifadesinde yer alan çeteyle ilgili bazı iddialar şöyle:
"EPİKRİZ RAPORU YAZMAM İÇİN BANA BASKI YAPILDI''
"Yaklaşık 3 senedir Fırat Sarı ile beraber çalışmaktayım. Kendisi ile Reyap hastanesinde çalıştığım dönemde tanıştım. Birinci Hastanesi'nde çalıştığım dönemlerde Şeyhmus Çelik isimli doktorun yerine epikriz yazdım. Düzenlemeler yaptım. Bu işlemleri yaptığımdan Şeyhmus Çelik isimli doktorun ve Fırat Sarı’nın haberi vardır. Bu raporları yazmamı bana Fırat Sarı söyledi. Bu konu da baskı yaptı. Bu raporları yazmak bana ekstra iş ve sorumluluk alanım dışında olan bir şeydir. Benimle birlikte Hasan Basri Gök’e de bu raporları zorla yazdırdı. Hasan da bilmediği için sürekli telefon ile irtibat halinde bana soru sorardı. Fırat Sarı’nın ve İlker Gönen’nin işlettiği tüm işletmelerde bu epikriz raporlarını Mehmet Halis, Hasan Basri, Sümeyye Arslan gibi isimlere yazdırıyor. Hastanelerinde doktorların kaşeleri bilgileri dahilinde kullanılıyor. Geceleri nöbetçi hekim olması gerekirken bulunmuyor. Bu sorumluluğu da benim gibi hemşirelere yıkıyorlar. Bu sistemden şikayetçi olup işten ayrıldığım dönemde yaklaşık bir yıl boyunca işe girememi engellediler.
"FIRAT HOCA BANA 'O HASTAYLA İLGİLENME BOŞUNA, BIRAK ÖLSÜN' DEDİ''
Bir tane hastanın yaşama şansı az olmasına rağmen ben elimden geleni yaptığım için Fırat hoca bana 'o hastayla ilgilenme boşuna, bırak ölsün' diyerek beni sürekli işimi yapmamam konusunda engelledi. Ancak ben bunlara rağmen hatalara hep yardım ettim. İmkanlar doğrultusunda yönetimdeki kişilerden hastaların ödemelerinde indirim talep ettim. Bunu insiyatif alarak yaptım. Bu işten maddi bir beklentim yoktu. Fırat Sarı’nın işletmelerindeki bir çok meslektaşım beni arayarak iş konusunda bilgi almıştır.
''AMBULANS ŞOFÖRÜ GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANDI''
Fırat Hoca işletmelerine ve işbirliği içerisinde olduğu hastanelere hasta gelmesi için ilk zamanlarda ambulans şoförü olan Gıyasettin Mert Özdemir ve Fehmi Alptekin ile anlaşarak hasta getirtti. Bir süre sonra Gıyasettin Mert ve Fehmi ile arası kötü olunca da bunlarla irtibatı kesti. Ben bu süre boyunca Gıyasettin Mert ile aram hep kötüydü. Yaptığı işlemleri doğru bulmuyordum. Çünkü bu kişi mesleğini kötüye kullanarak yenidoğan bebeklerin ölümüne sebep olmuştur. İl dışından gelen hasta bebekleri anlaşmalı olduğu ancak uzak olan hastanelere götürmüştür.
"HASAN BASRİ İLE BİRLİKTE CURUSORF İSİMLİ İLACIN USULSÜZ OLARAK SATIŞINI YAPARAK GELİR ELDE ETTİK''
Ben bu kişiyi şikayet edecektim ancak Fırat Sarı bunu engelliyordu. Şikayet edersem işlerde azalma olur diye korkuyordu. Bu kişi ile arası açılınca da işlerde azalma olunca bunu şikayet etmemi istedi. Çünkü işlettiği hastanelerde hasta sayısı düşmüştü. Fırat Sarı'nın adına yönettiği BİZDEN isimli bir şirketi vardır. Bu şirket başkası adınadır. Bu şirket üzerinden para aklama ve faturasız işlem yaparak vergi kaçırıyor. Bunlar dışında ben de Hasan Basri ile birlikte Curusorf isimli ilacın usulsüz olarak satışını yaparak gelir elde ettik. Bu şahsın işletmelerinde yapılan bütün denetimlerde evraklar kılıfına uygun olarak yapılmıştır. Bunu kanıtlamak gerçekten zordur. Bu soruşturma ile ilgili yapılan denetimlerden sonra ben Fırat Sarı'ya 'artık bu işlerde yokum, artık istediğin raporları yazmayacağımı' söyledim ve Fırat Sarı'yı hastane yönetimine şikayet ettim. Fırat Sarı da benim şikayetimi öğrenince hastane de benim istifamı istedi. Ben de bu sebeple de işten ayrıldım. Ben ayrıldıktan sonra da hastanede ex sayısı arttı. Bu ex vakalarının da araştırılmasını talep ediyorum. Ben yaptığım tüm işlemlerden ötürü pişmanım. Bu sebeple etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istiyorum."
'Yenidoğan çetesi' skandalında yeni gelişme: İşte şüphelilerin kan donduran telefon konuşmaları!
İstanbul'da, 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 22'si tutuklu 47 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, 197 suç eylemine ilişkin tape kayıtları yer aldı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, suça konu 197 eylem sıralandı. Bu eylemlere ilişkin, şüphelilerin telefon konuşmalarını içeren tape kayıtları ve bunlarla ilgili değerlendirmeler de iddianameye girdi.
İddianamede, bir hastaneye yapılan denetimin ardından bir şüpheli ve hastane çalışanının konuşması şu şekilde yer aldı:
"A.K: Denetim geldi mi sana da diyecektim.
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Geldi. Bu çocuk entübe gözüküyor sistemde.
A.K: Benim burada üç koli dosya vardı, iyi ki onları fark etmediler.
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Bu normal değil. Ben on beş yıldır çalışıyorum. Hayatımda böyle bir denetime girmedim. Cezalık bir şey değil. Ceza kesmek istediğinde gelir iki tane şeye bakar cezasını keser, parasını alır, çıkar gider.
A.K: Doğukan sence sadece Fırat Hoca'nın işletmelerine mi yapıldı?
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Sanmıyorum. Fırat Hoca bu kadar önemli bir insan değil. İstanbul'da bu kadar koordineli bir iş yapmazlar."
Bebek bir hastanın durumuyla ilgili örgüt elebaşı olduğu değerlendirilen şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in konuşmalarıysa iddianamede şu şekilde yer buldu:
"Şüpheli İlker Gönen: Şimdi Serenay beni aradı. Sabah beş buçukta diyalize giren var ya, o ölecek ben diyalizi yandan takmak zorunda kaldım. İlk çalıştı sonra çalışmayı durdurdu.
Şüpheli Fırat Sarı: Durdu ha.
Şüpheli İlker Gönen: Ölecek zaten çocuk. Beş buçukta damar yolu gitmiş, Serenay damar yolu için gelmiş. Satılmış niye geliyorsun diye kızmış."
İddianamede, hayatını kaybeden bir bebekle ilgili Hemşire Çağla Durmuş ve Dr. İlker Gönen'in konuşmaları da yer aldı. Konuşmalar şöyle:
"Şüpheli Çağla Durmuş: Hocam Karakoç ex. Şu anda şey, kalp tepe atılması seksen, satürasyonu otuz ama o seksen de adrenalinle yani.
Şüpheli İlker Gönen: Adrenalinle, tamam yapacak bir şey yok.
Şüpheli Çağla Durmuş: Aynen öyle ölüm morlukları falan da oluştu.
Şüpheli İlker Gönen: Tamam.
Şüpheli Çağla Durmuş: Aileye de kötüleşti diye haber verdik şimdi şu adrenalin etkisi geçene kadar kapattım kuvözün entübe... Makinada birazdan ex kabul ederiz yani.
Şüpheli İlker Gönen: Hahaha, neyse bir şey diyecektim de...
Şüpheli İlker Gönen: Aspirasyondan mı öldü yani?
Şüpheli Çağla Durmuş: Yani, ya zaten rengi falan iyi değildi, onun öleceği belliydi ama şey yani aspire etmiş.
Şüpheli İlker Gönen: Sabah gördük hayvan gibi ağlıyo, tamam rengi kötüydü ama.
Şüpheli Çağla Durmuş: Onun bir o süreci kaybetmişiz yani biz, dönebilme sürecini.
Şüpheli İlker Gönen: Uff tamam, yapacak bir şey yok yani.
Şüpheli İlker Gönen: Hah yani neyse Dursun abiyi gönderme. Aile gelene kadar tamam mı?
Şüpheli Çağla Durmuş: Hı hı tamam. Ben dosyada kötüleşip entübe olmuş gibi göstereyim.
Şüpheli İlker Gönen: Tamam."
Bebeğin babasının şüpheli ölüm şikayeti üzerine ise şüpheliler arasında şu konuşma geçti:
Şüpheli İlker Gönen: O tedaviler IV görünsün ha. Oral görülmesin.
Şüpheli Çağla Durmuş: Tamam tamam.
Şüpheli İlker Gönen: Şöyle, Fırat abiyi aradım meşgul. Şöyle diyeceksin, böyle böyle kötüleşti, işte ondan sonra entübe ettik, solunumuna baktık kalbi düştü. Müdahalesini yaptık ıvır zıvır. Dursun abiyle ağzın bir olsun yani.
İddianamede, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden bebekle ilgili üç şüphelinin konuşmaları da yer aldı:
Şüpheli Bahar Kanık: Hocam kalbi, Halime'nin kalbi yokmuş, cpr yapalım mı?
Şüpheli Fırat Sarı: Cpr bir iki tane dokunun, dönerse döndü. Dönerse biraz daha yaşasın ben gelinceye kadar.
Şüpheli Bahar Kanık: Valla siz gelinceye kadar... Kusura bakmayın.
Şüpheli Fırat Sarı: Ölmesin ha.
Bahar Kanık: Sarıkaya'nın da valla fişini çekecem gelmezseniz.
Şüpheli Fırat Sarı: Nasıl? Haha dedemin fişi.
Şüpheli Bahar Kanık: Haha çekicem fişi haha.
Şüpheli Fırat Sarı: Ölen mi oldu Ecem?
Şüpheli Ecem Koç: Başımız sağ olsun hocam Halime.
Şüpheli Fırat Sarı: Öldü mü gerçekten?
Şüpheli Ecem Koç: Öldü hocam, cpr'ını yaptık, adrenalini yaptık. Cpr'la da adrenalinle de dönmedi. Adrenalin kalbi geldi bir kendi kendine gitti. Zaten cpr'a da yanıt vermedi.
Şüpheli Fırat Sarı: Tamam. Yarım saat, kırk dakikaya oradayım geliyorum.
Şüpheli Ecem Koç: Ha geliyorsunuz, tamam hocam biz şu an ellemiyoruz makinaya bağlı.
Şüpheli Fırat Sarı: Ellemeyin, bilgi de vermeyin, orada dursun.
Şüpheli Ecem Koç: Aynen aynen açık duruyor her şey monitörde açık... Hiçbir şey yapmıyoruz.
İddianamede, bebek bir hastaya müdahale edilmediğiyle ilgili konuşmalar ise şöyle sıralandı:
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Kanka hasta kötüydü de bir tane bebek ölüyordu diyecektim. Gizlice girip iki dakika cpr yap çocuğa diyecektim de...
Şüpheli Hüseyin Günerhan: Nerede?
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Güneyde.
Şüpheli Hüseyin Güneyhan: Güneyden bize ne? Bırak bebek ölsün ki rahat şikayet edek...
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Hoca demiş ki kayarsa tüpünü çek demiş, yaşamaz bu demiş.
İddianamede, bir kişinin çalıştığı hastaneyi CİMER'e şikayet etmesiyle ilgili şüpheliyle arasında geçen konuşmalar da yer aldı:
O.Ö: Şey gitmiş tabi bizim avukat .... Halil anlaşma olmamış. Tabii ben de şimdi mahkeme sürecine de giriyoruz SABİM'e, CİMER'e dayiyim, döşiyim diyorum.
Şüpheli Hüseyin Günerhan: Daya döşe kanka.
O.Ö: Nasıl bir şey yazayım?
Şüpheli Hüseyin Günerhan: Kanka şey yaz, usulsüz hasta alımlarını yaz 112'den.
O.Ö: Nasıl oluyor?
Şüpheli Hüseyin Günerhan: 112 ayağı olmadan hasta kabul ediyorlar de, protokolsüz hasta kabul ediyorlar diye yaz ondan sonra.
O.Ö: Mert olayı mı?
Şüpheli Hüseyin Günerhan: Hıhı Mert olayı kanka.
O.Ö: İsmini bile veririm de senin arkadaşın olduğuna dua etsin o.
Şüpheli Hüseyin Günerhan: İsmini de ver, benim umurumda değil o.
Şüpheli Hüseyin Günerhan: Kanka bunu yaz, ondan sonra erişkindeki dosya mosyaları yazabilirsin usulsüz diye.
O.Ö: Hasta çarşafları mı?
Şüpheli Hüseyin Günerhan: Hıhı hasta basamaklarını şişiriyorlar, usulsüzlükler, çarşafları şişiriyorlar dersin. Eks bekletiyorlar, yatışını uzatıyorlar hastaların diyebilirsin.
O.Ö: Aynen aynen bunları yazayım.
İddianamede, hastanede tedavi gören 6 aylık bebeğin ölümüyle ilgili iki şüphelinin konuşmasına şu şekilde yer verildi:
Şüpheli Tuğçe Toptemel: Besledikten sonra bebek kötüleşti. Ben başına gittim sonra Gizem geldi, sonra bebek kusmaya başladı, acaba aspire mi etmiş olabilir, bir akciğerine falan baksa mıydınız hani aspire etmiş olabilir mi?
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Yani aspire etmiş olabilir de bu çocuk büyük çocuk prematüre değil ki.
Şüpheli Tuğçe Toptemel: Bayağı bir kustu.
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Prematüre değil ki hemen ölsün çocuk yani orada bir yarım saatlik can çekişmesi lazım o çocuğun, yani ben bunun açıklamasını yapamam, çocuk ölü anladın mı yani çocuk ölmüş ve bu çocuk rahat 2-3 saat önce ölmüş, çocuk kaskatı buz kesmiş.
Şüpgeli Tuğçe Toptemel: Neyden ölü?
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Yani bu çocuk böyle anlık bir şey değil, bu çocuğa cpr bile yapılmaz, bu çocuk kim bilir ne zaman öldü, ya bir anomalisi yok, kalp anomalisi yok bir şeyi yok, genetik bir hastalığı yok, normal altı aylık çocuk, ben ailesine ne diyeceğim?
Şüpheli Tuğçe Toptemel: Desetüre hiç olmadı biz bakımındaydık hiç olmadı, kameraları izle istersen hiç olmadı çünkü gözüme bir de büyük bebek ya bir de siyahi, siyah bir bebek olduğu için gözüm hep ondaydı, acaba morarırsa görmeyiz diye.
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Ya Tuğçe birazcık morarsa anlaşılmaz da çocuğun dudakları mosmor. Yani ben bunu daha nasıl hocaya ne diyeceğim, hoca gönderdi dün çocuğu, ailesine ne diyecem, aile zaten yabancı ortalığı ayağa kaldıracak, ortalığı yıkacaklar hastaneyi zaten büyük çocuk, almam bile yasak onu oraya."
İddianamede, şüpheli Fırat Sarı'yla ilgili soruşturma olduğuna dair ise şu konuşmalar yer aldı:
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Hocam şimdi bu denetim Sağlık Bakanlığı falan fasa fiso, benim korktuğum şey bu değil, Fırat hocayı örgütlü suç işlemekten yargılayacaklar, adamlar dava açmış, ben Fırat hocanın kaç tane emniyet müdürlüğünden dosyasını topladım.
Şüpheli Şeyhmus Çelik: Ne örgütü ya, ne örgütü ya?
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Hocam, adamlar sen yalandan sahte yani tedavi yapıyorsun, doktor koymuyor dosyalarda oynama yapıyor, hocam bizim telefonlarımız bile dinleniyor olabilir, bunları kimseye hoca söylettirmiyor bana.
Şüpheli Şeyhmus Çelik: Telefon dinlenebilir, doğrudur.
Şüpheli Hakan Doğukan Taşçı: Hocam dinleniyor, biz Whatsapp'tan konuşuyoruz Fırat hocayla hep, anladın.
Şüpheli Şeyhmus Çelik: Valla doğrudur, Whatsapp'tan konuşmak lazım, dinlenir doğrudur e yazdığın zaten." (CUMHURİYET)
Hiç yorum yok