İki sınıf, iki cephe: Çayırhan'dan asgari ücrete değişmeyen baş düşman
Asgari ücretin yüzde 30'dan fazla artırılmasına karşı çıkanlarla Çayırhan Santrali'nin satılmasını isteyenler aynı aktörler. Emeğe dönük her saldırının sonunda daha ucuz emek, daha derin sömürü var.
Yeni asgari ücretin belirlenmesine haftalar kaldı. “Yüzde 30” koalisyonu adını verebileceğimiz geniş bir cephe, emekçilerin bu yıl yaşadıkları enflasyondan daha az zam alabilmesi için taarruzda.
Ekonomi yönetimi ve uluslararası finans tekelleri, zammın düşük tutulmasının aslında emekçiler lehine olacağı görüşünde. Enflasyonun düşmesi için emekçilerin daha da az tüketebilir hale getirilmesi gerektiğini savunuyorlar.
Bu tez doğrultusunda ilk deney Temmuz ayında yapıldı. Yüksek enflasyonla geçen önceki yıllardan farklı olarak 2024’te asgari ücrete ikinci bir zam yapılmadı. Deneyin sonunda vaat edilen değil, “imkansıza yakın” denilen oldu. Enflasyonda hedef tutmadı.
Bu defa saldırının diğer ayağı dillendirilmeye başlandı: Enflasyonda düşüşün önündeki engel maliye politikasıydı. Bütçe açığının düşürülmesi için “daha sıkı politika” uygulanmalıydı. Yani kamuda harcamalar daha fazla kısılmalı, gelirler artırılmalıydı.
Yağmanın diğer yüzü: Özelleştirme
Kamu gelirlerini artırmanın en kısa yolu vergi. Ancak tek yolu bu değil. Vergiler kadar büyük olmasa da bir diğer gelir kapısı özelleştirmeler.
Bu yıl özelleştirmelerden 20 milyar lira gelir elde edilmesi hedefleniyordu. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı hedefine ulaşabilmek için Ocak-Ekim döneminde 57 ihale düzenledi. Toplam ihale bedeli 39 milyar lirayı aşarak, hedefi neredeyse ikiye katladı.
Üstelik yıl henüz bitmedi. Daha teklif aşamasında olan ihaleler var. Onlardan biri sessiz sedasız tamamlanacakken Türkiye'nin gündemine oturdu.
Çayırhan Termik Santrali içerisindeki maden sahasıyla birlikte satılmak isteniyor. Son tarih 4 Aralık. Patronlar teklif yarışında, işçilerse direnişte.
Madene inerek greve başlayan işçiler “Özelleştirmeye hayır” diyor. Ölümü göze alan işçiler, talepleri karşılanana dek eylemlerini sürdürmekte kararlı.
Maden işçileri kazanırsa yalnızca özlük haklarını korumuş olmayacak. “Yüzde 30 koalisyonu”nun asgari ücretten özelleştirmelere değin emeğe dönük kapsamlı saldırısına da darbe vurulmuş olacak.
Çayırhan Termik Santrali’nin özelleştirilmesi halindeyse kamunun elektrik üretimi kurulu gücündeki payı yüzde 21’e gerileyecek. Bir başka deyişle elektrik üretim ve dağıtımının neredeyse yüzde 80'i özelleştirilmiş olacak. Her yıl 3,5 milyar liralık değer kamu için değil bir sermaye grubu için üretilecek.
İşçiler özelleştirme hamlesi karşısında tecrübeli. Son dört yıldır kamunun işlettiği santral bundan önceki 20 yıldaysa Ciner Holding’in kasasını dolduruyordu.
Çayırhan'ın özel sektör dönemi ne anlatıyor?
Santral ve bu santrale yakıt sağlayan kömür ocağı Ciner'e 20 Haziran 2000'de devredildi. O dönemki adıyla Türkiye Elektrik Kurumu Anonim Şirketi (TEAŞ) Yönetim Kurulu'nun, ana statüsü gereği en az dört kişiyle toplanıp, en az dört kişiyle karar alması gerekirken santralin devir işlemine ilişkin karar üç kişiyle alındı.
Alınan kararın altında imzaları bulunan Muzaffer Selvi, Birsel Sönmez ve Ünal Peker "Beyaz Enerji Operasyonu" kapsamında tutuklandı. Çünkü usulsüz imzalar rüşvet karşılığında atılmıştı.
Ciner'in sağ kolu Erhan Aygün’ün, ihale sürecinde TEAŞ Genel Müdürü Muzaffer Selvi’ye 100 bin dolar, yardımcısı Ünal Peker'e 30 bin dolar rüşvet verdiği belgelendi.
Erhan Aygün de tutuklandı, ayrıca 1 trilyon 144 milyar lira ağır para cezasına çarptırdı.
Hukukçular, usulsüzlük ortaya çıktığında devir işleminin hukuka göre "yok hükmünde" olduğunu, bu nedenle de santralin TEAŞ'a geri verilmesi gerektiğini söyledi. Ancak sonuç değişmedi.
Santralin özelleştirilmesine karşı bir hukuk mücadelesi de Danıştay’da verildi.
Santraldeki işçiler özelleştirme işleminin kamu yararına olmadığı gerekçesiyle Bakanlar Kurulu’nun verdiği devir kararının iptali için Danıştay'a başvurdu. Danıştay 10. Daire iptal istemini reddetti, ancak Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu bu kararı bozdu.
Bozma kararının ardından davayı görüşen 10. Daire, oybirliğiyle iptal kararı verdi. Ancak bu defa Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu aksi yönde adım attı ve özelleştirmeye ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptalini bozdu. Tekrar aynı noktaya dönüldü.
Altın tepsideki fırsat
Santral yapılırken alınan yaklaşık 2 milyar dolar kredinin borcu, sözleşmeye eklenen bir maddeyle Ciner’e devredilmedi, TEAŞ’ta kaldı. Benzer şekilde amortisman giderleri ve birtakım vergiler de özelleştirmeye rağmen kamuya ödetildi.
Devlet, santral ve kömür havzalarını Ciner’e borçsuz olarak altın tepside sundu.
Ayrıca Ciner'e "sorunsuz" bir işletme bırakabilmek için maden ocağının 456 çalışanı emekliye sevk edildi. İşçilere dönemin parasıyla 5 trilyon lira tazminat ödendi.
Turgay Ciner, kömür vagonuna ilk atlayanlardan. Ciner'e ait Park Holding bünyesinde bulunan Park Teknik, 5 milyon tonun üzerinde üretim kapasitesi ile özel sektördeki kömür işletmecileri arasında en büyüğü. Tek başına Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 1,65’ini karşılıyor.
Ciner'in alandaki en önemli satın almalarından biri yıllık 5 milyar kilovatsaat üretim gücündeki Çayırhan Termik Santrali’ydi.
İktidar, Çayırhan’ın yine özel sektör için üretmesinde ısrarcı. Ciner’in işletme hakkı biter bitmez 2021’de AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla santral ve ona bağlı araziler, maden sahaları, ruhsatlar yeniden özelleştirme kapsamına alındı.
Yalnızca Çayırhan değil, önümüzdeki aylarda daha birçok enerji santrali, değerli arazi ve liman IMF'nin tavsiyesi, patronların talebi ve AKP'nin imzasıyla haraç mezat satışa çıkacak.
Her satışta kamu hizmetleri daralacak, emekçilerin yaşam standartları olumsuz etkilenecek, işçi sınıfının pazarlık gücü azalacak, emek ucuzlayacak.
Çayırhan işçileri tam da bu nedenle on yıllardır süregiden emek düşmanı politikalara karşı direnişe geçti; saldırı büyümesin, sömürü derinleşmesin diye. (EMRE ALIM - SOL.ORG)