İstihbarat bilgisi, 17 Ağustos’ta elde edildi. Veriler, bölgedeki jandarma komutanlıklarına bildirildi. MİT’in ulaştığı veriler, İçişleri Ba...
İstihbarat bilgisi, 17 Ağustos’ta elde edildi. Veriler, bölgedeki jandarma komutanlıklarına bildirildi. MİT’in ulaştığı veriler, İçişleri Bakanlığı’nın çatısı altındaki Emniyet ve Jandarma’ya gönderildi...
Türkiye Uzay Sanayi’nin (TUSAŞ) Ankara’nın Kahramankazan ilçesindeki ana yerleşkesine yönelik terör saldırısıyla ilgili gelişmelere devam ediyorum.
Büyüteç’te önceki yazıda, ülkenin önde gelen teknoloji üssüne karşı gerçekleştirilen PKK eyleminin, göz göre göre geldiğini ortaya koyan tespitleri duyurdum.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen adli soruşturma çerçevesinde tesis bölgesinden sorumlu jandarma dosya üzerinde çalışıyor, olayın ilk anından itibaren.
Dördü TUSAŞ çalışanı, birisi taksici, beş kişinin şehit olduğu PKK saldırısında ihmal olup olmadığı tartışmaları, farklı yürüyen gündeme karşın tartışılmaya devam ediliyor.
Linkini bıraktığım son yazıda, TUSAŞ’a yönelik terör eylemiyle ilgili Şırnak’ta yapılan bir operasyonda bilgiler elde edildiğini aktardım.
Şimdi daha ötesinden bilgi vereyim. İstihbarat bilgisi, geçen ağustosun ortasında, tam tarih vermek gerekirse; 17 Ağustos’ta elde edildi.
İstihbarat birimlerinin ortak yürüttüğü operasyonda yakalanan PKK’lıdan elde edilen veriler, bölgedeki jandarma komutanlıklarına bildirildi. Gerek Van’a konuşlu Jandarma Asayiş Komutanlığı, gerekse Şırnak’taki İl Jandarma Komutanlığı, kısa sürede gelişmelerden haberdar edildi.
Tabii aynı bilgiler, Ankara’ya da ulaştırıldı. MİT’in ulaştığı veriler, İçişleri Bakanlığı’nın çatısı altındaki Emniyet ve Jandarma’ya gönderildi.
Şimdi; bu aşamada artık kimsenin “gerekli istihbarat alınamadı” mazeretine sığınma şansı kalmadı maalesef.
Tam tersine, bilginin elde edilmesiyle, eylemin gerçekleştirilmesi arasında yaklaşık iki ay var!
İster istemez, “İki ayda ne yapıldı?” sorusu akıllara geliyor kuşkusuz.
Sorunun yanıtını adli yönden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, idari yönden ise İçişleri Bakanlığı verecek.
Sorumluluğu olanlar
Ancak sorunun yanıtı kadar, sorunun kimlere yöneltilmesi gerektiği de en az adli soruşturma kadar önemli.
Öncelikle Jandarma Genel Komutanlığı merkez yönetimi sorunun asıl muhatabı. Elde edilen ciddi istihbarata karşı yapılması gerekenler, Jandarma’nın sorumluluğunda.
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Ali Çardakçı’dan itibaren görev alan istihbarat, terörle mücadele ve asayiş birimlerinden sorumlu komutanlar ile alt kadrolarının soruşturmaya alınması şart.
Hatta daha ilerisi, Jandarma’nın faaliyet ve çalışmalarını yöneten İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Aktaş’ın da direkt olmamakla birlikte dolaylı sorumluluğu var. Aktaş’ın her şeyden önce denetim görevini yeteri kadar yerine getirmediğini söylemek mümkün.
Şırnak’ta elde edilen önemli istihbarata karşı eylemin nasıl gerçekleştirildiği ve gerçekleşmesine izin verilmesi, basit şekilde geçiştirilebilecek bir durum değil. İki ay boyunca eylemin önlenmesine yönelik yapılanların mercek altına alınması gerekiyor.
Hangi rütbe, makam ve konumda olursa olsun, Türkiye’nin en önemli kamu kuruma yönelik terör eyleminde ihmalleri bulunanların tespiti ve gerekli adli/idari cezayı alması kaçınılmaz.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın işi bu kez zor. Daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yönelik benzer terör saldırısının araştırıldığı idari soruşturmada Kayseri İl Jandarma Komutanı Yüksel Yiğit emekli edildi. Kimi jandarma ve polisler de soruşturmaya alındı.
Her ne kadar istihbarat gelmemiş olsa bile Emniyet’in de burada eksikliğini söylememek olmaz.
Jandarma, Emniyet ve mülki idare
Ancak bu kez vaziyet çok vahim. Bu konuda yapılacak idari soruşturmanın Jandarma Genel Komutanlığı ve Ankara İl Jandarma Komutanlığı karargâhını sallaması lazım.
Tabii, sadece Jandarma’nın değil, yine Emniyet’in ve Ankara Valiliği’nin de sorumluluğu var.
Emniyet kaynaklarından edindiğim bilgiye göre hem Emniyet Genel Müdürlüğü hem de Ankara Emniyeti, Ankara İl Jandarma Komutanlığı’nı bilgilendirdi.
Eylem hedefi TUSAŞ’sa, Emniyet’in “biz bilgi verdik” görüşünün arkasına sığınması yaşananlardaki sorumluluktan teşkilatın kurtulmasını sağlamaz. Topyekûn çalışmak/çabalamak gerekirdi.
Yanı sıra Ankara Valiliği ile Kahramankazan Kaymakamlığı’nın İller İdaresi Yasası çerçevesinde alınacak güvenlik önlemlerinden sorumlu olduğu düşünülürse, mülki idarenin iki kolluk gücü arasındaki yetki krizini iyi yönetememesi söz konusu. (TOLGA ŞARDAN - T24)
Hiç yorum yok