Teopolitik: Erdoğan, Barrack ve Bartholomeos'un Fener planı niye tutmaz?


Fener Rum Patrikliği'nin Vatikanlaştırılaştırılmasına dair iki engel var: Birincisi, teolojik engeldir. Zira bir doğu Hristiyan mezhebi olarak Ortodoksluk, 1054'teki "Büyük Ayrışma"dan beri batı Hristiyanlık mezhebi Katoliklik'ten tamamen farklı bir hiyerarşik örgütlenme sistemine sahiptir. Hristiyanlık öncesi Roma devlet geleneğine doğan Katoliklik/Papalığın devletle iç içeliği sistemine karşın, Hristiyanlık sonrasında Bizans belirlenimli devlete eklemlenmiş Ortodoksluk/Patriklik sistemi son derece farklı özellikler gösterir. Ortodoks Kilisesi, Katolik Kilisesi gibi hiyerarşik değil, otosefaldir. Aralarındaki ilişki dikey emir–komuta ilişkisi değil, yatay belirlenimli gelenektir. Elbette bu çerçevelerin dışına taşıldığına dair pek çok örnek olmasına karşın, genel kural bu eksende tanımlanmıştır ve bu kuralın dışına çıkıldığı görülmemiştir.

İkinci engel, devletler hukuku açısından laik Türkiye Cumhuriyeti'nde bir azınlık dinsel pratiği olarak İslam dışı olanın konumuna dair belirlenen çerçeveye dairdir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesinin İslam dininin ülkedeki sosyolojik gerçekliğini hesaba katan özgün laiklik deneyimi, verili koşulların zamanla güncellenmemesi kaynaklı arızalara yol açmış olmasına karşın, Lozan Antlaşması kaynaklı azınlık din pratiğiyle eğitimin birleştirilmesi yasasının doğal çıktısı olarak Fener Rum Kilisesi'nin ülke sınırları içinde ayrı bir devlet otoritesi olmasını engellemeye dönük meşru hukukunun bir sonucu olarak verili statüyü hâlâ biçimlendirebilmektedir. Ayrıca olası bir ekümeniklik statüsü değişikliği, devletin üniterliği ilkesiyle de uyumlu değildir.

Teolojik engelin üzerinden atlamak kolay olmamasına rağmen, imkânsız da değildir. Patriklikler arasındaki "eşitler arasında birinci" hukuku kolay kolay üzerinden atlanabilecek bir tarihsel arka plan sunmamasına karşın, siyasal motivasyonlarla bu maddenin etrafından dolanmak olmayacak bir şey de değildir. Demek ki, asıl sorun siyasal/hukuksal çerçeveye dairdir.

Eylül ayı ortasında Trump'la Fener Patriği Bartholomeos'un ABD'de buluşmasıyla yeniden gündeme gelen Fener Rum Patrikliği'nin statüsü ve Heybeliada Ruhban Okulu başlıkları, Bartholomeos'un ruhban okulu konusunda Trump'tan "ricacı" olması sonucunda bir kez daha gündeme geldi. Daha öncesinde Trump'ın sömürge valisi Tom Barrack'ın Ağustos ayı başında Bartholomeos'u ziyaret ederek, kendisini "Ekümenik Patrik I. Bartholomeos" şeklinde nitelemesiyle uluslararası hukuku hiçe sayması, ülkede laiklik ve egemen devlet hukukunu savunan kamuoyu tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Ülke bağımsızlığı ve laiklikle doku uyuşmazlığı olan AKP iktidarının tüm bu olup bitenlere karşı bildik sessizliği, Amerikan emperyalizmin  Trump dönemi teopolitiği açısından vites yükseltmeye yönelik politikasıyla yakından ilgilidir.

İktidar ortaklarından Bartholomeos tepkileri: Ecdattan şefkat, Trabzonspor üzerinden afra tafra

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, sömürge valisi Barrack'ın Fener Patriği Bartholomeos'a yönelik "Ekümenik Patrik" hitabının Ortodoks Kilisesi'nin iç terminolojisine dair olduğu iddiası ve "Ecdadımızı rahatsız etmemiş, beni de rahatsız etmiyor" çıkışı, onun laiklik ve ulusal bağımsızlık düşmanı misyonuyla uyum içindedir. 

Dinin siyasete, siyasetin dine müdahalesini doğal karşılayan bir siyasal gelenekten gelen Erdoğan açısından ABD teopolitiğinin Türkiye'deki temel aktörleri arasında baş köşeyi tutan Bartholomeos'un temsil ettiği din ve siyaset ilişkisi elbette eleştiri konusu yapılmayacaktır. Erdoğan ve Bartholomeos için din, her ikisi açısından farklı hedefler içermekle birlikte, ortak bir amaca hizmet eder: Dinsel yobazlığı emekçilerin sömürülmesinde rıza üreten mekanizma içinde araç olarak kullanmak...

Öte yandan, Fener Rum Patriği Bartholomeos'a Trabzonspor forması hediye edilmesine tepki gösteren faşist Devlet Bahçeli'den medet uman Türkiye sağının sözde laiklik savunusu tam bir perişanlık ifadesidir. Türk sağını temsilen arada bir Fener Patriği'ne laf atan Bahçeli, sömürge valisi Tom Barrack'a laf söylemeye gelince her nedense sus pus olmaktadır. Hollanda'yı protesto etmek için konsolosluk önünde portakal bıçaklayan MHP gençliği, Çin'i protesto edeyim derken Uygur ve Koreli turistlere saldırmışlardı. Portakal yetişmeyen Hollanda, çekik gözlü Uygur ya da Koreli... Ne fark eder, maksat Yankee'ye kızamayıp Bartholomeos'a afra tafra!

New York Başpiskoposluğu ve Fener Patrikliği

Ortodoks Kilisesi New York Başpiskoposluğu, Amerikan teopolitiğinde öteden beri ayrıksı bir yerde durmuştur. Yunan diaporasının bütün sağ unsurları, bu başpiskoposluk üzerinden Amerikan siyasetine entegre edilmişlerdir. Fener Ortodoks Partikliği ABD açısından o kadar önemliydi ki Truman, "Sacred Cow" adlı özel uçağıyla, yeni seçilen ABD vatandaşı Athenagoras'ı 26 Ocak 1949'da New York'tan Yeşilköy Havalimanı'na yolcu ediyordu. Tarihçi Friedrich–Wilhelm Frenau, Truman'la Athenagoras'ın "özel dostluğu"na dikkat çekerek şu cümleye yer veriyordu: "Athenagoras'ın Ekümen Patriklik seçimini kazandığı bilgisi kendisine iletildi. Başkan Truman'ın özel uçağıyla yeni Patrik, Atlantik üzerinden Haliç'e ulaştırıldı."1

Soğuk Savaş döneminde sözü geçen kurum, CIA'nın Ortodoks Kilisesi karargahı gibi işlevlendirilmişti. Soğuk Savaş sonrasında nasıl işlevlendirileceğine dair kısa dönemli bocalama yaşanmış olmakla birlikte, milyonlarca üyesi olan Ortodoks Kilisesi'nin ABD siyaseti açısından yönlendirilmesi programında Fener Rum Patrikliği'nin önemini yitirmediği anlaşılıyor.

New York Başpiskoposu Elpidophoros, Bursa Metropolitliği görevinden oraya atanmış bir Ortodoks Kilisesi üst düzey rahibidir. Türk vatandaşıdır ve tam bir Amerikancıdır. Amerikan emperyalizminin gereksinim duyduğu kıvamda bir yobaz profili olarak Elpidophoros, Trump'a "kutsal haç" sunup, "Yaşasın Amerika" diye slogan atacak kadar kullanışlı bir figürdür. 1949'da Truman'ın özel uçağıyla New York'tan Fener Patrikliği'ne nakledilen Athenagoras'ın teopolitik içinde oynadığı tarihsel rolün bir benzeri bugün yine Fener Patrikliği üzerinden bir başka düzlem ve bağlamda tekrar edilmektedir. O gün Sovyetler Birliği'ne karşı antikomünist cephenin kendilerine görev tanzim edilen aktörü iken, bugün İsrail merkezli yeni Ortadoğu projeksiyonlarında önemli bir dinsel destek noktası olarak emperyalizm lehine cepheye sürülmektedirler.

Ulusal bağımsızlığın altını oy, laikliğe bir öldürücü darbe daha vur

Barrack'ın Bartholomeos'a ve Fener Patrikliği'ne yüklediği anlam ve rolde, Türkiye Cumhuriyeti içinde vatikanımsı özerk bir yapının inşa edilmeye çalışılması, Barrack'ın “Osmanlı millet sistemi” söylemi ile de uyumludur. Azınlıklara vatikanımsı özerklik, Türkiye toplumuna da tarikat–medrese alanının fiiliyattan yasal kurallara evriltilerek, laikliğin altının oyulması. Bir taşla iki kuş: Hem ulusal bağımsızlığın ortadan kaldırılması hedeflenirken aynı zamanda da bir tarihsel kazanım olarak laikliğe bir öldürücü darbe daha vurulması hesaplanıyor.

Fener Patrikliği, Soğuk Savaş döneminde reel sosyalizme karşı kullanılan bir ruhani NATO üssüydü. Reel sosyalizme dışsaldı çünkü Moskova Patrikliği antifaşist eksendeydi. Bu ekseni kırmak mümkün olamadı. Fener Patrikliği'ne ABD teopolitiği bugün ikili bir işleve yüklemiş durumda: Türkiye'de devlet içinde devlet olmanın yolunu açmak (Ortodoks Vatikanı) ve Slav kiliselerini ABD çıkarları ekseninde denetim altında tutup yönlendirmek.

Barrack-Bartholomeos-Erdoğan üçlüsü Türkiye'nin ulusal egemenliğini devre dışı bırakarak Fener'i Vatikanlaştırmak için adımlar atmaya başlamasına karşın, iki direnç noktasını hafife almaktadırlar. Birincisi, bağımsızlıkçı ve laik kuruluş kodlarına bağlı Türkiye toplumu bu projenin önündeki en büyük engeldir. Bu uğursuz projeyi de kusar. İkincisi, Ortodoks Kilisesi, Katolik Kilisesi'ne benzemez. Emir-komutayla yönetmek zordur bu kiliseyi. Bir ülke içinde devlet denetimli kullanımı söz konusu olsa bile, Ortodoks Kilisesi'nin uluslararası operasyonlarda kullanılan bir düzen enstrümanı olarak planlanması tarihte hiç olmamıştır. 

Bartholomeos, Kiev'e lafını geçirse bile Moskova'ya geçiremez, Atina'ya lafını dinletse Kıbrıs'a dinletemez. Bartholomeos'un eşitler arası birinciliği, din başlığında söz konusu olabilir. Amerikan siyasetini dünyaya yayma konusunda değil. Bundan dolayıdır ki, Amerikan emperyalizminin sözünden çıkmayan bir Fener, Ortodoks Vatikanı olmaz. (TEVFİK TAŞ - SOL.ORG)

(1) Fernau, Friedrich – Wilhelm, Patriarchen am Goldenen Horn – Gegenwart und Tradition des orthodoxen Orients -, C.W.Leske Verlag Opladen, 1967, s. 117

Blogger tarafından desteklenmektedir.