Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

Bu fermuarın arkasında ne var?

Google bugün, fermuarın geliştiricisi Gideon Sunback’ın doğum günü anısına logosuna bir fermuar koydu. Ancak Google’ın kendisinin fermu...


Google bugün, fermuarın geliştiricisi Gideon Sunback’ın doğum günü anısına logosuna bir fermuar koydu. Ancak Google’ın kendisinin fermuarı birazcık indirildiğinde arkasında çıkanlar pek de hoş değil!
Dünyanın en çok kullanılan arama motoru Google zaman zaman yaptığı ilginç logolarla da adından söz ettiriyor. Bugünkü logosunda da fermuarın mucidi Gideon Sunback’in doğum günü nedeniyle bir fermuar kullanan Google, başka bir açıdan bakıldığında son dönemde etrafında yoğunlaşan çirkin iddiaları bu fermuarın arkasına saklıyor.
Tekel oluşturma suçlaması
Kanadalı bağımsız gazeteci James Corbett, geçtiğimiz günlerde Google’ın başını ağrıtan çeşitli davaları konu eden bir haber yayımladı. Corbett’in atıfta bulunduğu davalardan bir tanesi, Apple, Adobe, Intel ve üç tane daha teknoloji devi ile işbirliği yapan şirket hakkında tekel oluşturma davası açılması. Beş yazılım mühendisinin iddiası üzerine açılan davada, Google’ın da aralarında bulunduğu yedi şirket, birbirlerinin elemanlarını istihdam etmemek üzere karşılıklı anlaşma imzalamakla suçlanıyor. Suçlamalar ABD Bölge Mahkemesi tarafından haklı bulundu ve duruşmaların 2013 Temmuz’unda başlaması öngörülüyor.
Ancak Corbett, “Google’ın başını ağrıtan esas mesele bu değil” diyor.
Geçtiğimiz hafta İngiliz Guardian gazetesine demeç veren Google kurucularından Sergey Brin, internette özgürlük ve açıklığa yönelik en büyük tehdidin Google’ın “bot”larının (istenen komutları yerine getirebilen, mesajlara yanıt verebilen veya çevrimiçi arama gibi rutin işleri otomatik olarak veya çok az müdahaleyle yapabilen bir yazılım parçası)verilerine erişimine izin vermeyen şirketler veya uygulamalar olduğunu söylemişti. Brin, Rus arama motoru Yandex’in Google’ı rakiplerini devre dışı bırakmak, arama listelerinde kendi servislerine öncelik vermek ve reklam verenleri kendi hizmetlerine bağımlı kılmak gibi uygulamalar nedeniyle suçlayınca bu sözünden geri adım atmak durumunda kaldı. Şirket bu tür uygulamalar nedeniyle Avrupa Komisyonu tarafından tekel oluşturma iddiasıyla soruşturuluyor.
Fakat Corbett’e göre bu da Google’un en büyük derdi değil…
“Street View” skandalı
Google’ın fermuarının arkasındaki en büyük pislik Street View skandalı gibi görünüyor. İlk kez Mayıs 2010’da açığa çıkan skandal şu: Google haritalarının bir uygulaması olan “Street View” (Sokaktan Görünüm) için sadece dünyanın çeşitli yerlerinde rastgele yoldan geçenlerin fotoğraflarını çekmekle kalmamış, aynı zamanda fotoğrafların çekildiği yerlerdeki kablosuz ağ bağlantılarına sızarak –şirket bunun kazara olduğunu ileri sürüyor!- elektronik postalar, şifreler ve şifrelenmemiş her türlü şebekeden akan verileri kaydetmiş.
Şirket bu yasadışı uygulaması nedeniyle ABD Federal Ceza Mahkemesi tarafından 25 bin dolar gibi önemsiz bir cezaya çarptırıldı. Şirket yöneticileri tam da olayı ucuz atlattıklarını düşünürlerken, Demokrat Parti Massachusetts Senatörü Edward Markey, konuyla ilgili ABD Kongre’sinde bir araştırma komisyonu kurulmasını talep etti.
Corbett, böyle bir soruşturma yapılabilse bile bunun Google’ı pek de korkutmayacağının altını çiziyor. Ancak şirket, bu tartışmaların internette kişisel verilerin gizliliği konusuna daha geniş bir kesimin ilgi duymaya başlaması ihtimalinden bir hayli korkabilir. Çünkü, diyor Corbett, pandoranın kutusu bir kez açıldı mı kapanmaz… Ardından da şirketin eski yönetim kurulu başkanı Eric Schimdt’in 2010’da ettiği şu sözleri hatırlatıyor: “Google’ın politikası tam olarak sızıntı hattına kadar sokulmak, ama o çizgiyi geçmemektir.” Schmidt’in kast ettiği ise şu: İnsanların her gün kendi elleriyle Google’a verdikleri bilgi, Google’ın insanların o anda az çok ne düşündüklerini tahmin etmesi için yeter de artar bile…
Bu muazzam gücü paraya dönüştürmenin elbette çok çeşitli yolları bulunuyor. Bunlardan bir tanesi üzerine 2006’da beri çalışıldığını belirtiyor Corbett: Google, geliştirmeye çalıştığı “işitsel parmak izi” teknolojisi sayesinde kullanıcının içinde bulunduğu ortamı dinleyerek, ona uygun reklamlar yollamanın yolunu bulmaya çalışıyor. Örneğin kullanıcının bulunduğu ortamdan bir köpek havlaması sesi geliyorsa, ona köpek maması reklamı yapmak gibi bir uygulama… Corbett, “İnternet çağında artık ev, bir kale olmaktan çıktı ve mahremiyetle ilişkili eski görüşler de artık yok” diyor.
Yalnızca reklam verenlerin mi ilgisini çekiyor?
Kuşkusuz bu tür teknolojiler yalnızca reklam veren şirketlerin değil, devletlerin de ilgisini çekiyor. 2006 yılında, emekli bir AT&T teknisyeni Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın (NSA, yani ABD Savunma Bakanlığı’nın TİB’i) daha sonra SBC adını alan şirkette bir dinleme odası kurduğunu ifşa etmişti. Söz konusu odaya fiber optik kablolara konulan demet bölücülerden gelen veriler akıyor, bu veriler Narus STA 6400 adı verilen bir sistem tarafından işlenerek internet iletişimi izleniyordu. Bu sistem sayesinde NSA’nın o merkeze bağlı bütün internet trafiğini izlemesi mümkün oluyordu.
Corbett, yine 2006’da eski bir CIA ajanının, CIA’in Google’a işe koyulması için para desteğinde bulunduğunu ve iki kurumun “küçük ama önemli bir ilişkiyi” koruduklarını söylediğini aktarıyor. Bu iddia Google tarafından reddediliyor. Ancak 2010 yılında NSA, Google’ın sibergüvenlik operasyonlarına yardımcı olduğunu açıkladığında bu tür iddiaların doğruluğuna inananların sayısı da arttı.
Corbett son olarak NSA’nın Utah’ta kurmakta olduğu yeni bir veri merkezine değiniyor. İddiaya göre bu yeni merkez yalnızca internet trafiğinin izlenmesine değil, kod kırma olanaklarına da sahip olacak. Yani NSA mali verilerden adli kayıtlara kadar her türlü bilgiye ulaşabilecek. Bir yetkilinin söylediğine göre "artık iletişim kuran herkes bir hedef”.
(soL-Haber Merkezi)