Vikipedi, özgür ansiklopedi 12 Mart 1971 darbesini şu şekilde açıklıyor:

12 Mart Darbesi , Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meydana gelen ikinci askeri darbe eylemidir. 1971 yılında 12 Mart günü saat 13.00'da TRT radyolarından okunan aşağıdaki bildiri ile ilan edilmiştir:

"Meclis ve Hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatı ile yurdumuzu, anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk 'ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasasının öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür."' 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç , Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Faruk Gürler
, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu 'nun imzasını taşıyan muhtıra şu maddelerden oluştu:
1- Meclis ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.

2- Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partilerüstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir.

3- Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır.

1971 YILI KRONOLOJIK TAKVIMİ:

5 Ocak : Muhalefet Lideri İnönü, Cumhurbaşkanı Sunay ile, sürüp giden olaylara karşı alınacak tedbirler üzerine görüştüler.
18 Ocak : İTÜ'nde öğrenciler polisle çatıştı.
20 Ocak : ODTÜ süresiz olarak kapatıldı.
25 Ocak : Polis, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yurdu'nda arama yaptı.
30 Ocak : İstanbul'da 11 özel okulun öğrencileri, Devrimci Gençlik (Dev-Genç) ve Devrimci Kadınlar Birliği'nin de katılımıyla, 'özel eğitimin devletleştirilmesi' için büyük bir yürüyüş düzenlediler.
1 Şubat : Ankara Fen Fakültesi öğrencileri boykot düzenlediler.
2 Şubat : Hacettepe Üniversitesinde öğrenciler polis ile çatıştı.
3 Şubat : Eski DP'lilerin siyasi haklarının verilmesini öngören kanun teklifi, 217 AP milletvekili ve senatörün imzasıyla TBMM Başkanlığı'na verildi.
12 Şubat : Bursa'da TOFAŞ Oto Fabrikası, Cumhurbaşkanı Sunay tarafından hizmete açıldı.
-Ziraat Bankası'nın Ankara Küçükesat Şubesi, silahlı kişilerce soyuldu.
15 Şubat : Ankara Balgat'ta Amerikan tesislerinde görevli bir Amerikan Çavuşu kaçırıldı. Bir süre sonra serbest bırakıldı.
19 Şubat : Hacettepe Üniversitesinde öğrenciler yurtları işgal etti, öğrenciler polis ile çatıştı. 125 öğrenci gözaltına alındı.
20 Şubat : ODTÜ öğrencileri, bir süre önce Hacettepe Üniversitesi Yurdu'nda meydana gelen olayları protesto etmek için Ankara-Eskişehir yolunu trafiğe kapattılar.
2 Mart : İstanbul Hukuk Fakültesi'nde öğrenciler polis ile çatıştı.
4 Mart : Ankara'da 4 Amerikalı asker, Türk Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) isimli örgüt tarafından kaçırıldı. 4 gün sonra serbest bırakıldılar.
5 Mart : ODTÜ'de güvenlik kuvvetlerinin arama yapmak istemeleri üzerine çıkan çatışmada, 1 öğrenci öldü, 1 jandarma şehit oldu, onlarca yaralı var.
-Bir süre önce Kırıkhan'da Hamidiye Camii'ne yapılan bombalı saldırıyı protesto etmek için yürüyüş yapan halk, güvenlik kuvvetleri ile çatıştı. Çok sayıda ölü ve yaralı var.
-Akbank'ın İstanbul Kadıköy Selamiçeşme Şubesi silahlı kişilerce soyuldu.
-Ankara Erkek Teknik Yüksek Okulu'nda çıkan çatışmada yaralananlar oldu.
7 Mart : İnönü yaptığı konuşmada: "... Kanla biten sonuç tamir olunmaz."
12 Mart : Türk Silahlı Kuvvetleri '12 MART MUHTIRASI'nı verdi.
"1-Parlamento ve Hükümet süregelen tutum, görüş ve icraatı ile yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş. Atatürk'ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamu oyunda yitirmiş ve Anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.
2-Türk Milletinin sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ümitsizliği giderecek çarelerin partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek ve anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir.
3-Bu husus süratle tahakkuk ettirilmediği takdirde Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek idareyi doğrudan doğruya üzerine almağa kararlıdır.
Bilgilerinize"

Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyicioğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur imzalı bu muhtıra, Cumhurbaşkanı'na, Cumhuriyet Senatosuna ve TBMM Başkanlığına verildi.
-Başbakan Süleyman Demirel istifa etti.
-CHP Lideri İnönü, Silahlı Kuvvetlerin muhtırası ve Demirel'in istifası üzerine, "Demokratik bir istifadır." dedi.
- 19 Mart : Kocaeli Milletvekili Nihat Erim, Kabineyi kurmakla görevlendirildi.
26 Mart : Türkiye'nin 12. Başbakanı Nihat Erim Kabinesini açıkladı. Kabinede, 5 AP'li, 3 CHP'li, 1 MGP' li, 1 Milli Birlik Grubu üyesi ve Parlamento dışından 14 teknisyen görev aldı. 7 Nisan'da yapılan oylamada 46 red, 3 çekimser oya karşın 321 oyla güvenoyu aldı. 74 Milletvekili oylamaya katılmadı.
 
BAKANLAR KURULU
Başbakan Nihat Erim Başbakan Yardımcısı
Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş (CHP)
Devlet Bakanı Atilla Karaosmanoğlu (Dış)
Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş (Tabi Senatör)
Devlet Bakanı Doğan Kitaplı (AP)
Devlet Bakanı İsmail Arar (CHP)
Milli Savunma Bakanı Ferit Melen (MGP)
İçişleri Bakanı Hamdi Ömeroğlu (Dış)
Dışişleri Bakanı Osman Olcay (Dış)
Maliye Bakanı Said Naci Ergin (Dış)
Milli Eğitim Bakanı Şinasi Orel (Dış)
Gençlik ve Spor Bakanı Sezai Ergün (AP)
Orman Bakanı Selahattin İnal (Dış)
Köy İşleri Bakanı Cevdet Aykan (Dış)
İmar ve İskan Bakanı Selahattin Babüroğlu (Dış)
Turizm Bakanı Erol Yılmaz Aksal (AP)
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bk. İhsan Topaloğlu (CHP)
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ayhan Çilingiroğlu (Dış)
Ulaştırma Bakanı Haluk Arık (Dış)
Tarım Bakanı Orhan Dikmen (Dış)
Bayındırlık Bakanı Cahit Karakaş (AP)
Dış Ekonomik İlişkiler Bakanı Özer Derbil (Dış)
Sağlık Bakanı Türkan Akyol (Dış)
Gümrük ve Tekel Bakanı Haydar Özalp (AP)

5 Nisan : 2 işadamı Dev-Genç militanlarınca kaçırıldı. 16 saat sonra serbest bırakıldılar.
11 Nisan : Genelkurmay Plan ve Program Dairesi Başkanı Korgeneral Atıf Erçıkan'ın Ankara'daki evine bomba atıldı, hasar meydana geldi.
15 Nisan : İstanbul'da bir doktorun oğlu, Dev-Genç militanlarınca kaçırıldı, 250.000 lira fidye karşılığı serbest bırakıldı.
22 Nisan : İstanbul, askeri ve sivil ekipler tarafından, gece sabaha kadar arandı.
-İnönü: "Eşkiya sokağa hakim olmuştur." dedi.
25 Nisan : Çin Halk Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler kurulmasına karar verildi.
26 Nisan : İstanbul, İzmir, Ankara, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak, Eskişehir, Adana, Hatay, Diyarbakır ve Siirt illerinde 1 aylık sıkıyönetim ilan edildi.
-Ünlü tiyatro sanatçısı Celal Sururi (doğ:1903) öldü.
27 Nisan : Dev-Genç, Doğu Kültür Ocakları ve Ülkü Ocakları kapatıldı.
3 Mayıs : Ziraat Bankası İstanbul Unkapanı Şubesi'ni soymak isteyen hırsızlar, banka koruma görevlisi Tahsin Yaman'ı öldürdüler. Suçlular yakalandı. Yaman'ın cenazesi askeri törenle kaldırıldı.
13 Mayıs : Sıkıyönetim mahkemelerinde duruşmalar başladı. Tüm yurtta arama ve taramalar aralıksız sürdürülüyor.
17 Mayıs : İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Ephraim Elrom kaçırıldı.
21 Mayıs : Anayasa Mahkemesi, Necmettin Erbakan'ın kurduğu ve Genel Başkanlığı'nı yaptığı 'Milli Nizam Partisi' hakkında, 'Laik devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin korunması' prensiplerine aykırı olduğu gerekçesiyle kapatma kararı verdi.
-İzmir'de silahlı kişiler, güvenlik kuvvetleriyle silahlı çatışmaya girdiler. Ölü ve yaralılar var.
23 Mayıs : İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı, İstanbul'da arama yapılması için kentte cumartesi gece yarısından pazar günü saat 15.00'e kadar sokağa çıkma yasağı koydu. 25.000 polis ve asker aramaya katıldı.
30 Mayıs : İstanbul'da, Mahir Çayan ve ekibinin ellerinde rehin tuttukları Sibel Erkan, 51 saat sonra güvenlik kuvvetlerinin operasyonu sonucu kurtarıldı.
7 Haziran : Başbakan Nihat Erim, radyodan bir konuşma yaptı: "Ordu durup dururken 12 Mart muhtırasını vermedi. Memleket bir ortamın içine götürülmüştü, sürüklenmişti ve bu ortamda çok tehlikeli bir hal almıştı. O kadar tehlikeli bir hal almıştı ki, bir sabah uyanacaktık, belki Endonezya'daki gibi komünist avına çıkmış kitleler görebilirdik. Böyle tahrikler, böyle kışkırtmalar vardı. Yahut aksi, bir gece bakacaktık ki, çok küçük bir azınlık fakat kararlı, silahlı, dinamitli, gayet iyi örgütlenmiş çok küçük bir azınlık, memlekette bir darbe yapmış. İşte bu ortamın karşısında buldum kendimi ve ordu bunu önlemek için 12 Mart Muhtırası'nı verdi.." (Demek ki bunları görmek için Başbakan olmak gerekiyormuş.)
21 Haziran : Eski Milli Birlik Komitesi üyesi İrfan Solmazer, 'Devlet bütünlüğünü bozmak üzere gizli örgüt kurduğu' iddiasıyla gözaltına alındı.
24 Haziran : Anayasa Mahkemesi, İstanbul'da şekercilik yapan Hasan Turan adlı bir vatandaşın Genel Başkanı olduğu Türkiye İleri Ülkü Partisi'ni kapatma kararı aldı.
2 Temmuz : Senato'da, Milli Birlik Komitesi üyelerinden Tabi Senatör Ekrem Acuner'in dokunulmazlığının kaldırılması sert tartışmalardan sonra kabul edildi. (91 evet, 27 hayır, 1 çekimser) Acuner, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
14 Temmuz : Atatürk'ün yakın arkadaşı Kılıç Ali (doğ:1888) öldü.
23 Temmuz : Sıkıyönetim 11 ilde 2 ay daha uzatıldı.
26 Temmuz : ODTÜ yeniden öğretime başladı.
27 Temmuz : İzmir-Aydın yolunda Ziraat Bankası'na ait bir araç silahlı kişilerce soyularak 4.000.000 lira çalındı. Soyguncuların Dev-Genç ile ilişkisi olduğu belirlendi.
3 Ağustos : Senato'da, Kontenjan Senatörü ve eski Milli Birlik Komitesi üyesi Cemal Madanoğlu ve Osman Köksal'ın dokunulmazlıkları kaldırıldı. Madanoğlu: 98 evet, 26 hayır, 1 çekimser. Köksal: 89 evet, 32 hayır, 3 çekimser.
5 Ağustos : Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti (Kızıl Çin) ilişkileri saat 13.00'den itibaren yürürlüğe girdi. Türkiye, Çin H.C.'ni tanıyan 8. NATO üyesi oldu. Milliyetçi Çin Elçilik mensupları, Türkiye'den ayrılıyor.
14 Ağustos : 21 Haziran'da tutuklanan, Eski MBK üyesi İrfan Solmazer tahliye edildi.
26 Ağustos : 26 Ağustos 1071'de Anadolu'yu Türklere açan Malazgirt Zaferi'nin 900. yıl dönümü bütün yurtta törenlerle kutlandı.
27 Ağustos : 1961 Anayasası'nın değiştirilmesini öngören 430 imzalı teklif, 2'ye karşı 373 oyla kabul edildi. (görülmemiş bir ittifak.)
10 Eylül : Boğaziçi Üniversitesi kuruldu. Robert Koleji binası, Boğaziçi Üniversitesi'ne tahsis edildi
11 Eylül : Komutanlarla Bakanlar arasında 5 saat süren toplantı yapıldı. Yeni kabinenin 157 günlük icraatı ve sonuçları beraberce gözden geçirildi. (Bir nevi Teftiş)
19 Eylül : Türkiye Güzeli Filiz Vural (18), Avrupa Güzeli seçildi.
23 Eylül : 11 ilde sürdürülen sıkıyönetim 2 ay daha uzatıldı.
5 Ekim : AP Genel İdare Kurulu bir bildiri yayınlıyarak, hükümetin 'partiler üstü' vasfını kaybettiğini ileri sürerek 5 Bakanını Hükümetten çekti.
6 Ekim : Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından açılışı yapılan, 6. Akdeniz Oyunları İzmir'de başladı.
9 Ekim : Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ında aralarında bulunduğu 17 genç, Anayasa'yı tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüsten, Ankara 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nce ölüm cezasına çarptırıldılar. 3 sanık 5'er yıl hapse çarptırıldı, 3 sanık ise beraat etti.
14 Ekim : Cumhurbaşkanı Sunay, İran'ın 2500. kuruluş yıldönümü törenleri için İran'a gitti.
26 Ekim : AP'nin bakanlarını çekmesiyle başlayan hükümet bunalımı, Çankaya Köşkü'nde
AP Lideri Demirel ile yapılan 3 saat 45 dakikalık görüşmeden bir sonuç alınamayınca hükümetin
istifası ile sonuçlandı. Sunay, Erim'in istifasını kabul etmedi.
5 Kasım : AP Merkez Temsilciler Meclisi, 5 Ekim kararını (Kabine'den 5 AP'li bakanın geri çekilmesi) geri aldılar.
12 Kasım : AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, kendisi için tahkikat açılmasını istedi.
25 Kasım : 11 ilde devam eden sıkıyönetim 2 ay daha uzatıldı.
29 Kasım : Maltepe 2. Zırhlı Tugay Askeri Hapishanesi'nde tutuklu bulunan 5 kişi kaçtı.
3 Aralık : 11 Bakan, reformların yapılmasının imkanı kalmadığı gerekçesiyle toplu olarak istifa ettiler. Bunun üzerine, Nihat Erim istifasını Cumhurbaşkanı'na sundu.
5 Aralık : Nihat Erim tekrar Hükümeti kurmakla görevlendirildi.
11 Aralık : Nihat Erim 2. Kabinesini kurdu. Kabinede, AP'den 7, CHP'den 4, MGP'den 1, MeclisDışından 12 Kişi yer aldı. Yapılan güven oylamasında 301 evet, 45 hayır, 3 çekimser oy aldı.
(CHP'de Ecevit taraftarları ile AP'de Demirel karşıtları oylamaya katılmadılar.) 

GLADYO DÜZENİ (BÜLENT VARGEL)
 
Dünya konjönktürü olarak,1968 ve 12 Mart 1971'e doğru gelişen tarihsel süreçte; yükselen sosyalist sistem, anti emperyalist ulusal kurtuluş savaşları, kapitalist metropollerde genişleyen kamu alanı(sosyal devlet) ve Üçüncü Dünya Ülkelerinin emperyalist sistem dışına çıkma girişimleri (OPEC); tekelci kapitalizmin hakimiyet ve pazar alanlarını daraltmış, maliyetlerini
yükselmiş ve sonuçta sistem krize girmiştir. Bir başka deyişle 1968-1970 yılları emperyalizmin kriz yıllarıdır ve sistem bu krizden çıkış yollarını; kaybetmiş olduğu siyasal hakimiyet alanları ve pazarları tekrar geri kazanarak çıkmayı planlamaktadır.

Bu yıllarda Türkiye deki durum ise kabaca söyle özetlenebilir.
Emperyalizm destekli işbirlikçi büyük burjuvazi iktidardadır ve bu iktidarını; büyük toprak sahipleri ve ticaret burjuvazisiyle birlikte AP bünyesi içinde paylaşmaktadır. Paylaşım zorunluluğu ise ;işbirlikçi büyük burjuvazinin ve onun entegre olmuş olduğu uluslararası tekelci sermayenin gelişmesinin ve mutlak hakimiyet kurmasının önünü tıkamaktadır. Tekelci sermaye,
Adalet Partisini kendi çıkarları doğrultusunda ekonomik kararlar almaya zorlamaktadır. Fakat, Adalet Partisi, tekelci burjuvazinin yanı sıra, büyük toprak sahipleri ve ticaret burjuvazisini de bünyesinde taşıyan bir parti olarak, bu talepleri karşılamaktan uzak bir konumdadır. Yani krizden çıkışı; yumuşak karın olarak değerlendirilen Türkiye'den başlatabilmek; emperyalizm ve onunla işbirliği içinde gelişimini sürdürmekte olan büyük burjuvazi ve oligarşik yapı açısından; mevcut
koşullar altında neredeyse olanaksızdır. Çözüm ise ancak askeri bir rejim içinde olasıdır.

Öte yandan,1961 Anayasasının topluma getirmiş olduğu demokrasi ve özgürlükler ortamında ve dünya konjonktürünün de katkısı ile;emekçi sınıfların tekelci sermayeye ve ABD Emperyalizmine karşı mücadelesi sınıfsal bir temel üzerinde yükselmektedir. Tütünden sarımsağa kadar tarım üreticileri ve köylüler;büyük toprak sahipleri,ticaret burjuvazisi ve tefecilere karşı neredeyse
tüm Türkiye sathında örgütlenmekte ve direnmektedir.Toprak işgalleri başlamış ve mücadele her gün yeni mevziler kazanmaktadır. İşçi sınıfının mücadelesi ise hızla gelişmekte ve fabrikalarda grev ve direnişler yayılmakta,fabrika işgalleri başlamaktadır. Öğrenci gençlik bağımsız ve demokratik üniversite taleplerini yükselmektedir. 68 gençliği ise, bu süreçteki onurlu yerini , emekçi sınıfların yanında ve onlara öncülük ederek; ABD Emperyalizmi ile onun eklemlemeleri olan gladyo, faşist ve şeriatçı çetelere karşı savaşarak, almaktadır.Kitle çizgisi izleyerek halkımızla buluşan 68 Hareketi her fırsatta ABD Emperyalizmine yeni darbeler vurmaktadır.

6.Filo gelemez oluyor, ABD, Büyükelçi olarak atadığı Vietnam Kasabı R.Komer'i geri çekmek zorunda kalıyor ve ABD üslerinin kapatılması talepleri yükseliyordu.Öte yandan,kamuoyunun ve halkımızın Vietnam Kurtuluş Savaşına olan sempatisi ve desteği giderek artıyordu.Yurt sathında ABD Emperyalizmi karşıtı gösteri ve etkinlikler yaygınlaşıyordu. Özet olarak, 1961 Anayasasını savunarak kurulu düzene ve ABD Emperyalizmine karşı emekçi sınıflar ve onun bütünleşiği 68 Hareketi ;tekelci sermaye düzeninin ve dolayısı ile ABD ‘nin siyasal hakimiyet alanlarını daraltıyor ve potansiyel bir tehdit oluşturuyordu.Bütün bunlara koşut olarak TSK içinde bazı kesimlerin de etkinlenmeye başlaması ve aktif hale geçebileceği doğrultusunda kuvvetli sinyaller vermeğe başlaması; tehdidin vahametini daha da arttırıyordu.
İşte bütün bu sorunlara, verili koşullar altında, tek çözüm askeri bir rejim altında bulunabilirdi. Nitekim öyle oldu.”Genişletilmiş Komuta Konseyi” adlı Cunta.1961 Anayasanın sağladığı ortamın halkımıza “Bol” geldiğini(!) ileri sürerek, 12 Mart 1971 ‘de yönetime el koydu.12 Mart darbesi ile hem yükselen halk hareketi bertaraf edilmek, hem de tekelci burjuvazi talepleri doğrultusunda kararlar çıkartılmak hedeflenmiştir.
Bu amaçla kurulan, askeri cunta güdümlü, Nihat Erim hükümeti ilan ettiği “Balyoz Operasyonu” ile, bir yandan sol/sosyalist harekete ve emekçi halkımızın ekonomik-demokratik-politik mücadelesine ve örgütlerine saldırırken; diğer yandan da, büyük toprak sahipleri ve
ticaret burjuvazisinin ekonomik ve siyasal gücünü azaltarak, hakim sınıflar içinde dengeyi, tekelci burjuvaziden yana değiştirmek için uğraşmaktaydı.Toprak sahipleri ve tüccarları bu saldırıya ihracatı düşürerek yanıt verdiler ve Nihat Erim istifa etmek zorunda kaldı.
Böylece kendi içlerindeki çıkar çelişkilerinin şimdilik çözülemeyeceğini gören hakim sınıflar anlaştı ve 2.Erim hükümeti kuruldu.
Uzlaşma ve hakim sınıfların iç dengeleri yeniden sağlanmıstı. Artık müşterek düşmanlarına daha rahat saldırabilirlerdi. Öylede oldu. Deniz, Yusuf ve Hüseyin idam edildi. Sinan'lar Nurhak'ta, Mahir'ler Kızıldere'de katledildiler.
Sonuçta, 12 Mart rejimi, tekelci burjuvaziye istediklerinin tamamını verememiş oldu. Fakat, yine de gerek sömürüden aldığı pay ve gerekse siyasal etkinliğinin artması giderekten yükselen bir sürece girmiştir. 12 Mart'ın yarım bıraktığı operasyonun tamamlaması görevi ise, bir başka bahara,12 Eylül darbecilerine kalacaktır. Kapitalizm, 68 bunalımından; bunalıma neden olan; pazar alanlarının daralması ve kar oranlarının düşmesi gibi faktörleri tekrar aşarak,
yani, ulus devletlerin egemenlik alanlarını sermaye ve malların serbest dolaşımına (daralan pazarlarının genişletilmesi) ve farklı ulus devletlerde farklı değerlere sahip olan emek ve ham madde kaynaklarına kendisinin en ucuz şekilde sahip olmasına olanak sağlayacak
şekilde(maliyetlerin düşürülmesi) yeniden düzenleyerek ve 1980'e doğru uzanan bir süreç ile çıktı.
Globalizm adını verdiğimiz kapitalizmin bu yeni aşaması; krizi aşabilmek için, hakimiyet alanlarına, “liberalleşme” veya “serbest piyasa ekonomisi” adını verdiği politikaları dayatmaya başladı. Buna göre devlet finansman ve üretim alanlarında müdahale etmeyecek ve pazar,
globalizmin sömürüsüne tam anlamıyla açılacaktı. Böylece tekelci burjuvazi de krizden çıkacaktı.
12 Mart sonrası yıllarda Türkiye ekonomisi de kapitalizmin global krizinin etkisi altındaydı.Döviz bulamayan fabrikalar durma noktasına
gelmiş ve kapasite kullanım oranları % 30-40'lara düşmüştü.Dış ödemeler dengesi bozulmuş ve bütçe açıkları da gitgide büyüyordu. Büyüme hızı ise;80 yılına doğru eksi olarak seyretmeye başlamıştı. TL sürekli olarak değer kaybediyordu ve dış borçlar 15 milyar dolar sınırına dayanmıştı Enflasyon % 100 üzerinde idi ve işsizlik % 15'e çıkmıştı.Grevde 35 bin, toplu sözleşme masasında 800 bin işçi vardı.
Nihayet bu ekonomik bataklıktan çıkış yolunu (!) IMF ve Dünya Bankası önerdi. 24 Ocak 1980'de bu kararlar açıklandı. 24 Ocak kararlarının mimarı Balassa'ya göre; ”Petro-kimya, demir-çelik gibi yatırım malları üretimleri Türkiye'ye uygun değildi.Türkiye; özellikle ucuz hammaddeli, yoğun ve ucuz emek ağırlıklı tüketim mallarının üretiminde yoğunlaşmalı, turizmi geliştirmeli ve düşük maliyetli ara malları üreterek dünya piyasasına dönük ucuz fason üretimler yapmalıydı.”.
Emperyalizmin Türkiye'ye biçtiği rol buydu. Yani,24 Ocak Kararları ,sadece, Türkiye'nin içinde bulunduğu kriz nedeniyle değil, aynı zamanda emperyalizmin sistem olarak içinde bulunduğu krizden çıkışın yolu olarak alınmıştı. 47 TL olan ABD doları bir anda 70 TL'ye çıkarılmış,
KİT ürünlerine % 300-400'ü bulan zamlar yapılmış, temel tüketim maddelerindeki sübvansiyonlar kaldırılmıştı. Emekçi halkımız için daha fazla yoksulluk anlamına gelen 24 Ocak kararları, tam bir şok etkisi yarattı.
Ancak halkımız için acı reçete anlamına gelen bu kararların tam anlamıyla hayata geçirilebilmesi; seçimlerle yönetimlere gelen hükümetler eliyle mümkün değildi. Ayrıca, halkımızın yükselen devrimci-demokrat muhalefeti bunun önünde önemli bir engel olarak durmaktaydı.68 hareketinin devamı olarak bayrağı devir almış olan 78 Kuşağı; emekçi halkımızın içinde ve önünde mücadele bayrağını yükseklere taşıyordu.Yükselen halk hareketi ve 78 kuşağının oluşturduğu muhalefet ve tehdit mutlaka tasfiye edilmeliydi. Çözüm ise ancak Askeri bir rejim altında bulunabilirdi. Emperyalizm, darbe kararı aldı.Darbenin meşruiyet kazanabilmesi için önce sistem istikrarsızlaştırılacaktı. Bu amaca yönelik olarak; askeri-sivil bürokratların derin eşgüdümündeki, gladyo ve onun ülkücü- mafyacı eklemlemeleri kullanılarak:“Sağ-Sol Çatışması” yanıltması adı altında üretilen bir “Anarşi” ortamı kullanıldı.
12 Eylül darbesiyle kışlasından çıkan ordu, kışla disiplinini toplumun tümüne dayattı.2 milyona yakın insanın fişlendi, 100 bin kişinin ‘ örgüt üyesi' diye yargılandı, 1990'a kadar 52 bin kişinin cezaevinde kaldı, 766 kişinin işkence tezgahlarında, cezaevlerinde öldürüldü,
517 kişiye ölüm cezası verildi ve 50 kişi sehpalarda infaz edildi.Ekonomik ve demokratik hak ve özgürlükler kuşa çevrildi. Darbe öncesinde 6 milyona yaklaşan sendikalı işçi sayısının, bugün 1 milyonun altına düşmesini de, ayrıca değerlendirmek gerekiyor.
12 Eylül darbesi;12 Mart'ta tamamlanamayan, tekelci burjuvazinin hükümranlığı sürecini geliştirerek, kurumsal ve hukuksal anlamda tekelci burjuvazi lehine son noktayı koymuştur. 12 Mart 1971-12 Eylül 1980 sürecinin günümüze bıraktığı miras ise; seçilmişlerin ülke yönetiminde çok fazla önemli roller oynayamadığı ve kararlar alamadığı bir rejim olmuştur. Askeri-Sivil derin bürokrasi ;”Gizli Anayasası ile” ve milliyetçi-ülkücü gladyo-mafya yapılanmaları ile ülke yönetimini karar verici baş aktör olarak sürdürmektedir.Susurluk çetesi formatındaki diğer yapılanmalar; Şırnak'ta, Neşter Operasyonlarında ve Sauna Çetelerinde düzenin paçalarından akmaktadır.Paçalardan akanlar ise yine her zaman olduğu gibi örtbas edilmektedir.
12 Mart ve 12 Eylül Cuntaları yargılanarak gladyo düzeninin tasfiyesi, üzerinde yapılan bir sürü değişikliğe rağmen hala antidemokratik olma özelliğini koruyan 12 Eylül Anayasası yerine demokratik bir Anayasanın ikame edilmesi ve TSK İç Hizmet Kanunun 35. Maddesinin kaldırılması ise demokrasi mücadelesinin en acil hedefi olarak durmaktadır. 
   
Daha yeni Daha eski