Genel Seçimlerde Türkiye Solu
Türkiye, en azından sandıkta, muhafazakarlaşmıyor; aksine direksiyonu sola kırıyor
Seçimlere 2 aydan az bir zaman kaldı. 2014 yerel seçimlerinin genel seçim havasına sokulduğu gibi önümüzdeki genel seçim de bir rejim kararı gibi pazarlanıyor. CHP ve HDP mitinglere erken başladı. Ön seçim uygulaması ve profesyonel kampanya çalışmaları CHP’yi ön plana çıkartıyor gibi. Anketler bildiğiniz gibi; kısa adamı yandaşlar %49-50, muhalifler %39-40 gösteriyor. Haziran tahminim ve oyumu kime vereceğim falan çok önemli değil. Ben Türkiye solunun daha önceki seçimlerdeki performansını yansıtarak bugünkü pozisyonunu resmetmek istiyorum. Sanılanın aksine tablo umut verici.
Öncelikle yöntemimi izah edeyim. Bildiğiniz gibi çok partili ilk seçim 1946 yılında yapıldı ancak malumsebeplerden ötürü ben ilk genel seçimi 1950 olarak aldım. 1950 ve sonrası her genel ve yerel seçimdekimerkez soldan radikal sola kadar bütün partilerin oy oranlarını toplayarak aşağıdaki tablo ve grafiklerihazırladım. Çok sayıda milletvekili istifası ya da ölümü sonucu yalnızca birkaç ilde yapılan ara seçimler ile 1961-1980 arası çift meclisli sistemdeki Cumhuriyet Senatosu seçimlerini dikkate almadım. Bazı partilerin sol parti mi, sağ parti mi yoksa ne olduğunun kararı tartışma konusu olabilir. Mesela Perinçek’in İşçi Partisi’ni her şeye rağmen sol parti olarak aldım. Yine bugünkü HDP ve öncüllerini de içindeki az ya da çok muhafazakâr öğelererağmen, CHP’nin içinden çıktığı için sol parti olarak aldım. Kaldı ki benzer tutucu eğilimler CHP’de de yok değil. Diğer bir problem HDP ve öncüllerinin 1994 sonrası genel seçimlere bağımsız olarak girmesi. Fakat bu seçimlerde HDP harici bağımsızlar çok küçük bir oran olduğu için onları göz ardı ederek bütün bağımsızları HDP olarak hesapladım. Son sıkıntı ise 1994 öncesi bütün seçimlerdeki bağımsızların ne olduğu. Bunların tasnifi çok zor olduğu için bazı seçimlerde %6’ya varan, bazı seçimlerde %1’den az olan bağımsızları hiçbir hesaba katmadım. Bundan ötürü aşağıdakiler taban oranlardır; aslında toplam sol oylar küsuratlı bir farkla da olsa daha fazla olacaktır.
1) Genel Seçimlerde Türkiye Solu
Bir numaralı grafikte, Türkiye solunun bir trend halinde erozyona uğramış olduğunu görüyoruz. Tabii burada kastettiğimiz erozyon, burjuva siyaseti içindeki sandık erozyonu. Düzen siyaseti dışında ve sokak mücadelesinde solun durumu ayrı bir yazının konusu olsun.
Tıpkı ekonomideki reel iş çevrimlerinde (real business cycles) olduğu gibi burada da düzenli aralıklarla tekrar eden indi bindiler var. Bu başlı başına ilginç ve açıklama gerektiren bir durumdur. İndi bindilerin tepe noktası ’77 seçimlerindeki Karaoğlan dönemidir. %42’lik bu rekor oy oranından bu yana üst bant hep aşağıya doğru iniyor, her tepe noktası bir öncekinden alçak oluyor. Dikkat edin 1977’den 1983’e solun oy oranı %11.41 puan düşerektarihteki en büyük kırılmayı yaşıyor. Geri kalan oylar sağ parti oyları olduğuna göre sadece buradan bile 12 Eylül’ün sol partileri sağ partilerden daha fazla ezdiği görebiliriz. Aynı süreçte kapatılan partilere baktığınız zaman yine daha fazla sayıda sol partinin kapatıldığını da göreceksiniz.
Genel seçimlerde solun ortalama oy oranı %34.01. Mecburen dışlamış olduğum bağımsızlardan bazısının sol bağımsızlar olması halinde bu oran %35’e doğru yaklaşacaktır.
2) Yerel Seçimlerde Türkiye Solu
Sol partilerin yerel seçimlerdeki il genel meclisi oylarını toplayarak çıkardığım grafik genel seçimlerinneredeyse aynısı. Trend halinde bir düşüş var. Tepe noktası yine Karaoğlan dönemi.
Aradaki farklar neler? Taban oy oranları. Genel seçimlerde 2007 yılında %27 gibi bir minimum yapılmışken yerel seçimlerde 1984, 1994 ve 2004’te 3 kez %26-27 minimum seviyeye inilmiş. Yine dikkat edin; en büyük düşüşün yine 12 Eylül darbesiyle yaşandığını görüyoruz, %42’den %26’ya, 16 puanlık bir kıyım.
Yerel seçimlerde solun oy ortalaması %33.86. Aynı şekilde dışladığım bağımsızların bir kısmı bile sol bağımsızlardan ise bu oran %35 limitine yaklaşacaktır. Görüldüğü üzere Solun (ve sağın) yerel seçimlerdeki oy potansiyeli ile genel seçimlerdeki oy potansiyeli arasında istatistiki olarak anlamlı bir fark yok (%33.86 ve %34.01). Bu yakınlık bize “genelde örgüte, yerelde kişiye” oy verilir mitini sorgulamamız gerektiğini gösteriyor. Belki hala yerelde kişiye veriliyor olabilir ama genelde sol örgüte oy veren yerelde yine sol kişiye oy veriyor, mutlak %3’lük küçük bir ortalama sapmayla. Yani sırf kişiye oy verilecek diye soldan sağa geçişlerin çok küçük olduğunu söyleyebiliriz. Soldan sağa ve sağdan sola stratejik oy geçişlerini daha ziyade il genel meclisi ile belediye başkanlığı seçimlerini inceleyerek görebiliriz. Zaten sadece bu rakamlara bakarak seçmen davranışını tam olarak anladığımızı iddia etmiyorum. Rakamlar bize bir ipucu verir, resmin arkasını ancak daha detaylı bir ampirik araştırma ve derin bir teorik çalışmayla görebiliriz.
3) Genel + Yerel Seçimlerde Türkiye Solu
Genel ve yerel seçimleri ardışık olarak sıralayıp grafiğini çıkarınca resim biraz daha dolgun hale geliyor. Zaten hem yerelde hem genelde, çalkantılar ve eğilim birbirine çok yakın olduğu için zaman serisini birleştirince grafiğin şekli çok değişmiyor. Yerel ile genel arasında ne trend, ne indi bindiler, ne de ortalama oy oranı açısından önemli farklar var. Şablon aynı.
Peki bu aşağı doğru olan turuncu çizgi nereye kadar gidecek? Deterministik ve teleolojik bir projeksiyon yapmak yanlış olur. Zira bu eğrinin yönünü belirleyen şey sınıf mücadelesidir. Görülen o ki son 65 senedeki sınıf savaşında mevzi kaybeden sol partiler olmuş. Ancak resmi ikiye bölerek incelediğimiz zaman eğilimin yönünü daha iyi görebileceğiz. Çünkü istatistiki olarak yapısal kırılma olan serileri ayrı ayrı ele almak gerekir.
Şimdi dikkat, çünkü burası çok önemli. Eğer biri aynı grafiği 1977 yılında hazırlamış olsaydı bu trend çizgisi hafif yukarı doğru çizilecekti (soldaki mavi kesik çizgi). Ya da tarih darbenin hemen sonrası olan 1983 yılında başlasaydı sol partilerin trendi yine yukarı doğru çıkacaktı (sağdaki mavi kesik çizgi). Yani her iki zaman diliminde de artan eğilim sol partiler yönünde. Buradan da “Türkiye muhafazakarlaşıyor” mitine karşı bir argüman üretebiliriz aslında. Türkiye, en azından sandıkta, muhafazakarlaşmıyor; aksine direksiyonu sola kırıyor!!! Türkiye’nin muhafazakârlaştığı algısı AKP’nin üç dönem üst üste tek başına iktidar olmasıyla birlikte oluştu. Ama bu sadece bir partinin merkez sağdaki oyları topladığını gösterir, toplamda daha fazla sağ oy olduğunu göstermez, eğilimlerin sağa doğru olduğunu hiç göstermez, göstermiyor da. Uzun zaman serisinde toplamdaki eğilimin sağa olduğunu gösteren şey 12 Eylül’de sola vurulan darbe. Zaten 1950-77 arası oy ortalaması %37 iken, 1983-2014 oy ortalaması %31 olmuş. Yaklaşık 6-7 puanlık yapısal bir kırılmadan söz ediyoruz. Ve bu kırılma, halkın bir anda gönül rızasıyla tercihini soldan sağa kaydırmasıyla değil önce silah zoruyla, sonra yasalarla, sonra da ideolojik devlet aygıtları ile dayatılmış bir kırılmadır. 12 Eylül darbesinin sol siyasete maliyetinin sandıktaki özeti budur.
FAKAT!
Grafiğin sağ tarafına iyi bakalım. Son 3 seçimdeki (son 6 yıldaki) oy oranları sırasıyla %32.51, %33.02 ve %33.08. Yani hem toplamda aşağı inen turuncu trend çizgisinin, hem de dönemsel olarak yukarı çıkan mavi trend çizgisinin üzerinde. Bu çok önemli!! Hatta son 6 yıldaki toparlanmayla ortalama potansiyelimiz olan %35’insadece 1-2 puan gerisinde, darbe sonrası ortalamamızın ise 2 puan üzerinde. Yani halk neoliberalizme, ekonomik güçlüklere ve siyasi baskıya refleks olarak sola yöneliyor, doğal olarak. Başka alternatif yok. Ben hiçbir zaman merkez sağda alternatif bir parti olmayışına bu kadar çok sevinmemiştim. Eğer merkez sağda alternatif bir parti olsaydı, AKP’den vazgeçen ve aşırı milliyetçi olmayan seçmenler bu alternatif partiye yönelecekler, bir merkez sağ parti düşüp başka bir merkez sağ parti çıkacak, aynı tas aynı hamam olacaktı. Ancak şimdi AKP’den vazgeçen ve aşırı milliyetçi olmayan ezilmiş seçmenin sola kırmaktan başka alternatifi yok. İdeolojik olarak zor bir geçiştir. Fakat böyle durumlarda sistem iyice sıkıştığı zaman, sol tek alternatif olur. Bugün de merkez sağda iddialı bir parti olmayışını uzun vadede sol adına olumlu buluyorum.
Mart ayı seçim anketlerindeki en düşük CHP+HDP oranı (23 + 8.4 = 31.4) ile en yüksek oranın (29.6 + 11.4 = 41)ortalaması bile %36.2 veriyor şu anda. Küçük sol partileri de eklersek bu oran %37’nin üzerine çıkabilir. Bu da bize son 15 yılın rekor sol oy oranını getirir. Yani en havuz anket bile %31.4 ile solu trend çizgisinin üzerinde çıkartırken, ortalamada tarihi potansiyelimizi aşarak Karaoğlan seviyesine yaklaşma beklentisi gayet makul bir beklentidir kanımca.
Gezi’nin mobilize ettiği gençlerle birlikte bu yukarı doğru eğilimin sola bir moral üstünlük sağladığı ortada. İnsanların içi kıpır kıpır. Kaldı ki Gandi Kemal ile Kısa Adam arasında toplamdaki 15-20 puanlık fark gençlerde 2 puana iniyor(muş). Bu da önümüzdeki 1-2 seçimde yukarı eğilimin hızlanacağı anlamına geliyor.
12 Eylül bir çiçeği öldürmüş olabilir ama bir baharı öldüremedi.
Durmak yok, mücadeleye devam…
Genel ve Yerel Seçimler | Toplam Oy Oranı | Sol Partiler |
1950 | 39.45 | CHP |
1954 | 35.30 | CHP |
1955 | 41.00 | CHP |
1957 | 41.10 | CHP |
1961 | 36.70 | CHP |
1963 | 36.62 | CHP+TİP |
1965 | 31.70 | CHP+TİP |
1968 | 30.62 | CHP+TİP |
1969 | 32.83 | CHP+TİP+TBP |
1973 | 33.29 | CHP |
1973 | 37.50 | CHP+TBP |
1977 | 41.91 | CHP+TİP+TBP |
1977 | 42.72 | CHP+TİP+TBP+TSİP+SDP |
1983 | 30.46 | HP |
1984 | 26.11 | SODEP+HP |
1987 | 33.26 | SHP+DSP |
1989 | 37.72 | SHP+DSP |
1991 | 31.93 | SHP+DSP+SP |
1994 | 27.43 | SHP+DSP+CHP+SBP+İP |
1995 | 29.74 | DSP+CHP+HADEP+İP |
1999 | 34.71 | DSP+CHP+HADEP+ÖDP+BP+İP+EMEP+SİP+DTP+DBP |
1999 | 37.37 | DSP+CHP+HADEP+ÖDP+BP+İP+EMEP+SİP+DTP+DBP |
2002 | 29.02 | CHP+DEHAP+DSP+YTP+İP+ÖDP+TKP |
2004 | 26.31 | CHP+SHP+DSP+TKP+İP+YTP+EMEP+ÖDP |
2007 | 27.08 | CHP+BAĞIMSIZ(DTP)+İP+TKP+ÖDP+EMEP |
2009 | 32.51 | CHP+DTP+DSP+İP+TKP+ÖDP+EMEP+HAKPAR+HYP+BTP |
2011 | 33.02 | CHP+BAĞIMSIZ(BDP)+DSP+TKP+EMEP |
2014 | 33.08 | CHP+BDP+HDP+DSP+İP+ÖDP+TKP+HAKPAR |
ORTALAMA | 33.95 | |
Standart Sapma | 4.61 | (Varsa, tüm hesap hataları bana aittir.) |
ANIL ABA - SENDİKA.ORG - anil.aba@economics.utah.edu