Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin kişisel bilgilerini, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire B...
Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
ve ailesinin kişisel bilgilerini, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire
Başkanlığının "Detaylı Veri Analizi (DEVA) 1-2" programlarından
sorgulayarak, ele geçirdiği öne sürülen 10 polisin yargılanmasına başlandı.
Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklardan 7'si ve avukatları ile Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın avukatı katıldı.
Sanıklardan Fazlı Şen, savunmasında suçlamaları kabul etmeyerek, baktığı öne sürülen bilgilere Google'dan ulaşılabileceğini savundu.
Şen, şunları kaydetti:
"Bir başbakana zarar verebilecek bilgilerin kolaylıkla ulaşılabilecek proje içine konulması mümkün değil. Mayıs 2011'de Afyonkarahisar İstihbarat Şubesindeyken, bana DEVA projesi şifresi verildi. Ancak programı nasıl kullanmam gerektiği konusunda tamim, talimatname, prensip, emir vb. imzalatılmadı. Ekim 2013'e kadar da bu yapılmadı. Sorgulama nedeniyle yapılan soruşturmadan sonra sorguların nasıl yapılması gerektiği konusunda peş peşe emirler yayınlandı. Ben, aynı zamanda İRİS isimli bir başka projede de kullanıcıyım. Bu proje, açılıştan itibaren ne amaçla kullanılması gerektiği konusunda uyarı veriyor ve kullanım amacınızı yazdıktan sonra girebiliyorsunuz. DEVA projesine de bu şekilde, kullanım amacını belirtilmesini gerektiren kutu eklenmiştir. Bunlar daha önce yerine getirilseydi, bu sorgulamaları yapmazdım.
İddialar nedeniyle 10 ay açıkta kaldım, mesleğimden ihraç edildim. İdare Mahkemesine başvurum sonucu yürütmenin durdurulması kararı çıkmıştır. 25 Ekim 2013'te, yöneticiliğini bir zamanlar beğendiğim Recep Tayyip Erdoğan'ın ailesini ve okul bilgilerini merak ettiğim ve herhangi bir sakınca görmediğim için bir kez girerek, sorguladım. İddianamede geçen 49 kez ibaresi doğru değildir. Ben yaklaşık 12 dakikalık sorgulama yaptım ve bir kez girdim. Suçsuzum."
Sanık Mehmet Yılmaz, suçsuz olduğunu kaydederek, "Tarafıma tevdi edilen 2000 öncesine ait klasörlerden birinde Recep Tayyip Erdoğan ismi geçtiği için DEVA projesinden sorgulama yaptım. Bilgiler çıkınca bu konuda da yeni göreve başladığım için endişelendim ve durumu sıralı amirlerime, müdürlere kadar ulaştırdım. Sorgulamayı işim gereği yaptım" dedi.
Sanık İsmail Ünal da suçlamaları reddederek, "Sorgulama yapıp yapmadığımı hatırlamıyorum. Ancak sorgulama yaptığım söylenen beş kayıt görülmekte. Bunlarda da neye ulaştığım açık değil. Görevden uzaklaştırılmam nedeniyle Erzurum 2. İdare Mahkemesine açtığım davada iptal kararı verilmiştir. Herkes tarafından kolaylıkla ulaşılabilecek bilgilere ulaşmanın sakıncasının ne olduğu gösterilmediği gerekçesiyle karar iptal edilmiştir. Sorgulamanın tamamı da bir dakikadan kısa sürede gerçekleştirilmiştir" diye konuştu.
Sanık Özlem Gökkoyun ise suçlama tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesinde yazıcılık yaptığını bildirdi. Gökkoyun, iki farklı tarihte sorgulama yaptığı gerekçesiyle suçlandığını anlatarak, şunları kaydetti:
"19 Haziran 2012'deki sorgulamaya ilişkin bir evrak tespit edilmiş ve dosyaya konulmuştur. 7 Temmuz 2012 tarihindeki sorgu ise bir yardımcı istihbarat elemanının, masonluk faaliyetleri hakkında getirdiği bilgilerde isim geçmesi nedeniyle yapılmıştır. Belgelerde ismi geçenlerin TC kimlik numaralarını girmek zorunluydu. Aynı evrakta ismi geçen başka şahısları da sorguladım. Log kayıtları araştırıldığında bu ortaya çıkacaktır. Log kayıtlarının 15 gün sonrasına kadar uzatılması halinde tamamen bu evrakla ilgili çalıştığım anlaşılacaktır. Birden fazla sorgulama yapmamın görünmesi, sistemden kaynaklanmaktadır."
Beyanlarına ilişkin log kayıtlarının getirtilmesini isteyen Gökkoyun, "iddianamede doğru yazılan tek şeyin adı ve soyadı olduğunu" söyledi.
"Log kaydı tutmayan başka programlar var"
Sanık Okan Tanju Baydak ise suç tarihinde Mersin'de, İstihbarat Şubede görev yaptığını, ildeki her gelişmeyi istihbarat olarak bildirdiklerini anlattı. O dönemde, Akdeniz Oyunları'nın tesis açılışlarına ilişkin Recep Tayyip Erdoğan'ın Mersin'e geldiğini bildiren Baydak, bu konudaki raporu hazırlarken kullanmak üzere Erdoğan'ın vatandaşlık numarasını sorguladığını kaydetti.
Baydak, "Bunu, görev gereği sorguladım. Emniyetin kullandığı, log kaydı tutmayan başka programlar da var. Art niyetim olsa, bu programlardan sorgulardım. Temin ettiğimiz TC kimlik numarasının benim bir işime yaramayacağı açıktır. Kaldı ki 8 buçuk milyon kişinin kimlik numaraları, Konut Edindirme Yardımı için Resmi Gazete'de de yayınlanmıştır" dedi.
Baydak, Erdoğan'ın vatandaşlık numarasını, internet üzerinden kolayca bulduğunu belirterek, buna ilişkin çıktıyı dosyaya sundu.
Sanık Kenan Taşkın da suçlamaları reddederek, sorgulamayı, görev gereği, evrak düzenlerken yaptığını savundu.
Taşkın, "Genel Müdürlüğün, evrakta ismi geçenlerin TC kimlik numaralarının belgelere girilmesi konusunda talimatı var. Bu talimat doğrultusunda işlem yaptım" dedi.
Sanık Samih Şimşek ise suçlamaların kendisini yaraladığını söyledi. Emniyetteki 21 yıl hizmeti sonrasında meslekten ihraç edildiğini anlatan Şimşek, mesleğe herhangi bir grup ya da oluşumun referansıyla girmediğini belirtti.
Şimşek, suçlanmasına konu sorgulamayı kendisinin yapmadığını savunarak, şu beyanda bulundu:
"Mersin İstihbarat Şubenin mafya ve uyuşturucuyla mücadele bölümünde, 6-7 kişi aynı odada çalışıyor, 2 kişi de bu bölüme bakıyorduk. Şimdi kimse kabul etmiyor ama aynı odada çalıştığınız ve kader birliği yaptığınız insanlara güveniyorsunuz. Şubeye yeni atanan arkadaşları yetiştirmek anlamında, kendi ekranımızdan sorgulama yaptırıyorduk. Veya dışarıda olduğumuzda bir evrak hazırlanmışsa, şifrenizi arkadaşlara veriyorsunuz. Bu arkadaşlarla can pazarına çıkıyorsunuz. Benim DEVA projesinde yetkim kısıtlıydı. Bu yetkiyle ulaşılabilecek bilgilere internette de erişilebilir. Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine çok büyük saygım var. Bugüne kadar oy verdik. Ama, bu iddialar beni bitirdi. Bu sorgulamayı ben yapmadım. Yapan arkadaş her kimse, kesinlikle meraktan bakmıştır. Ama, o merak benim 21 yıllık emeğimi yakmıştır."
Şimşek, çalıştığı odada bir not defterinin kapağında kendisinin DEVA sistemine giriş şifresinin bulunduğunu belirterek, yazının kendisine ait olmadığını söyledi ve bunun araştırılmasını istedi.
Sanık Yunus Taşdemir'in avukatı Hasan Hüseyin Tanrıverdi ise "savcılık makamının, kendisine göre olayı kurguladığını ve dava açtığını" öne sürerek, "Eğer, vatandaşlık numarasının sorgulanması suçsa, şu an UYAP'ı kullanan herkes bu suçu işlemektedir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Muammer Cemaloğlu, müdahillik talebinde bulundu.
Hakim Sinan Ok; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, kardeşi Mustafa Erdoğan, oğulları Bilal ve Ahmet Burak Erdoğan, gelinleri Sema ve Reyyan Erdoğan, kız kardeşi Vesile İlgen ve eşi Ziya İlgen'in avukatı Ahmet Özer'in müdahillik talebine ilişkin dilekçe verdiğini tutanağa geçirdi.
Sanıklar ve avukatları, müştekilerin müdahillik taleplerini, suçtan zarar görmedikleri gerekçesiyle kabul etmediklerini bildirdiler.
Hakim Ok, müdahillik taleplerinin kabulüne karar verirken, kalan sanıkların savunmalarının alınması ve diğer eksiklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
İddianame
İddianamede, çeşitli illerde görev yapan sanıkların, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığının, emniyet ve asayişi sağlamak üzere ülke genelinde herkese ait istihbarat bilgilerini topladığı DEVA programına girerek, Erdoğan ve ailesinin bilgilerine eriştikleri kaydediliyor.
Kişilere ait her türlü bilginin bulunduğu programda, "devlet sırrı" niteliğinde bir bilgi olmadığı ancak Erdoğan ve ailesine ait kişisel verilerin yer aldığı bildirilen iddianamede, bu bilgilerin öğrenilmesinin ve yayılmasının devlet güvenliğini tehlikeye soktuğu ifade ediliyor.
Sanıkların, hiçbir istihbari veri girişi yapmadan, Erdoğan ve ailesinin kişisel bilgilerini elde etmek için sorgulama yaptıklarına işaret edilen iddianamede, "Şüphelilerin, Erdoğan ve ailesinden birilerinin özel bilgilerini elde ederek toplum nazarında küçük düşürmek, siyasi olarak bu bilgileri şantaj için kullanmak, seçimlerde yenilmesini sağlamak, dış ülke istihbaratlarına bu bilgileri vererek, Türkiye'nin imajını zedelemek amacını güttükleri anlaşılmaktadır" deniliyor ve "Kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek" suçundan cezalandırılmaları isteniyor.