CHP’nin hukukçu milletvekillerinden Ömer Süha Aldan: Bakanlardan biri itirafçı olabilir… Sarraf olup bitenin yüzde 10’unu anlattı. AKP’n...
CHP’nin hukukçu milletvekillerinden Ömer Süha Aldan:
Bakanlardan biri itirafçı olabilir…
Sarraf olup bitenin yüzde 10’unu anlattı. AKP’nin Yüce
Divan’dan kaçırdığı bakanlar talimatla “suskun” kaldı. Hiç belli olmaz, bir de
bakarsınız suçlamaların odağındaki bakanlardan birisi aniden yurtdışına çıkıp
itirafçı olmuş
Ülke tarihinin en büyük yolsuzluk olayı olarak tarihe geçen
17-25 Aralık operasyonunun üzerinden dört yıl geçti. AKP, 15 Temmuz darbe
girişimini, bakanları da içine alan soruşturma sürecinden başlatmaya yönelik
bir algı operasyonu yürüteye çalışsa da bakanların da odağında yer aldığı
yolsuzluk olayı ABD’de devam eden dava ve Sarraf’ın itiraflarıyla bir kez daha
gündeme geldi. CHP’nin hukukçu milletvekillerinden Ömer Süha Aldan ile o dönemi
ve bu günü konuştuk. “Sarraf olup bitenin yüzde 10’unu anlattı. Bu tabloda
görünen şu ki ya Türkiye’nin egemeni ile Amerika’nın egemeni anlaştılar ya da
Amerika torbadaki turpun büyüğünü daha ortaya çıkarmadı” diyen Aldan ilginç bir
iddiada daha bulunuyor. Aldan, AKP’nin Yüce Divan’dan kaçırdığı bakanların
talimatla şu anda “suskun” kaldığını belirterek ekliyor, “Hiç belli olmaz bir
de bakarsınız suçlamaların odağındaki bakanlardan birisi aniden yurtdışına
çıkıp itirafçı olabilir.”
CHP Muğla Milletvekili Aldan, BirGün’ün sorularını şöyle
yanıtladı…
17-25 Aralık’ta açığa çıkan yolsuzluğun odağındaki
bakanlarla ilgili TBMM’deki Yüce Divan oylaması öncesinde AKP’lilere “Bu işin
içinde büyük bir hırsızlık var. Örtmek, kapatmak mümkün değil” diye
seslenmiştiniz. Bu sözleriniz ışığında ABD’deki dava sürecine dair neler
söylemek istersiniz?
O zaman da aslında herkes ortada bir hırsızlık olduğunu
biliyordu. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra ABD’deki davadaki itiraflarıyla
Sarraf, a bizim yakından bildiğimiz şeyleri bir kez daha anlattı. Aslında bir
henüz hırsızlığın sadece belli bir bölümünü gördük. Sarraf’ın ifadesi ortada
dönen rüşvet çarkının çok az bir parçasını ortaya koydu. İran yaklaşık 9 milyar
dolar parasının o süreçte yok olduğunu, buharlaştığını iddia ediyor. Bu parayı
Babek Zencani ile Rıza Sarraf mı yedi? Onları aşan komplike bir iş var. Hem
İran hem Türkiye tarafında bu 9 milyar dolarlık soygunda yer alan pek çok isim
var bence. Sarraf’ın itirafındaki Zafer Çağlayan’a verilen 50 milyon avro
rüşvetle sınırlı bir iş değil. Daha büyük bir rüşvet çarkı olduğu kesin. Zafer
Çağlayan o parayı göstere göstere yiyecek, Halk Bankası Genel Müdürü ayakkabı
kutularında rüşvet alacak ve bu rüşvet ağı sadece onlarla sınırlı olacak… Bu
pek mümkün görünmüyor. Kesinlikle çok daha kapsamlı bir iş ve pek çok aktör var
bu işin içerisinde.
Eski bir savcı olarak Sarraf’ın itirafları, sorgulama süreci
ile ilgili dikkatinizi çeken en önemli ayrıntı ne oldu?
Bana kalırsa Sarraf’ın ABD’deki ifadesinde en önemli beyanı
‘ben doğal gaz işine bakıyordum akaryakıt sevkiyatı konusunda başka bir ekip
vardı’ demesi. Sarraf bu ekibi biliyor. Aslında ortada Rıza Sarraf değil
Sarraf’lar var. Bildiğimiz isimlerin dışında Sarraf’ın rüşvet verdiği başka
aktörler var. Ben bunları da ABD ile paylaştığını düşünüyorum. ABD’deki davada
çok ilginç şeyler oluyor aslında. Savcılar sorgulama sırasında detaya girmiyor.
Örneğin Sarraf ‘çezaevinden çıkabilmek için rüşvet verdim’ diyor. Normal bir
sorgulamada böyle bir ifadenin ardından sorulacak ilk soru ‘kime verdin, ne
kadar verdin’ sorusudur. Ama savcılar bu soruları sormuyorlar.
Neden sormuyorlar sizce?
İki etken olabilir. Ya savcılar ‘Halkbank’ın ambargoyu
delmekteki rolünü ortayı çıkaralım ve tazmini yoluna gidelim, geri kalanı yani
Türkiye içindeki rüşvet ilişkileri bize ilgilendirmez’ anlayışıyla hareket
ediyorlar ya da -ki bana göre bu çok daha güçlü bir olasılık- Sarraf muhtemelen
yansıyandan daha ayrıntılı bir ifade verdi. ABD bu ifadeden başka soruşturma
konuları da çıkarabilir. Olay siyasi boyutta düğümleniyor. Eğer Türkiye’den
alınabilecek bir şey kalmışsa ABD bunları koz olarak kullanacak uzun vadede. Ya
da Amerikan hukuku bu itirafları değerlendirmeye tabi tuttuktan sonra yeni bir
yargılama konusuyla ya da kamuoyuna açıklayarak işi başka bir noktaya
getirecek.
Sarraf henüz yüzde 10’unu anlattı
Süreç duruma göre işleyecek yani…
Siyasi bir takım etkenler işin içine girerse süreç farklı
işleyebilir. AKP iktidarı Trump’ın iktidara gelmesini çok istiyordu. Trump’ın
Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’nı Flynn’ın üstlenecek olması da iktidar kanadının
en büyük güvencesi idi . Flyn’ın Türkiye ile değişik ilişkiler içine girdiği,
Dişişleri ve Enerji Bakanları ile ı görüşmelerine ilişkin iddialar kamuoyuna
yansımıştı. AKP, Flynn’ı Sarraf’ın “fazlaca konuşmaması” için bir güvence gibi
görüyordu. Ama Flynn, hakkındaki iddialar nedeniyle apar topar istifa edince
bizim iktidar tarafının güvendiği dal kırıldı. Amerika’da “yeni dal” arayışları
olabilir tabii. Bunları bir kenara bırakarak söylüyorum, Sarraf olup bitenin
yüzde 10’unu anlattı. Bu tabloda görünen şu ki ya Türkiye’nin egemeni ile Amerika’nın
egemeni anlaştılar ya da Amerika torbadaki turpun büyüğünü daha ortaya
çıkarmadı.
İktidarın tıpkı 17-25 Aralık sürecinde olduğu gibi ABD’deki
dava sürecini de “Bir operasyonla karşı karşıyayız” argümanıyla savuşturma
çabası ile ilgili he söylemek istersiniz?
Hükümetin bir şablonu var sıkıştığı zaman mutlaka bir
gerekçe yaratmaya çalışır. Ama halk bunu yutmuyor. İnsanlar yolsuzluğun yol
olduğunu biliyor, görüyor. Kendisinin bu iktidar döneminde giderek nasıl
yoksullaştığının, muhtaç hale getirildiğinin farkında. AKP, bir ülke nasıl 15
yılda bitirilir, maddi manevi tüm varlıkları tüketilir bunu gösterdi.
Varlıkları tükenen toplumlarda kafa karıştırmak, algı operasyonları yürütmek
daha kolay olur. AKP işine gelmeyince ‘ben yapmadım FETÖ yaptı’ diye kendisini
aklamaya çalışıyor. “FETÖ’yü yaratan sensin” deyince de “yanılmışın, insanım,
benim de zaaflarım olabilir” diye savunmaya geçiyor. AKP’nin bu halini bizim
meslekten bir örnekle açıklamak isterim. Cinayet işleyenler ifade verirken
kolay kolay olay anına gelmezler. Sorguda “evden çıktım, ayakkabımı bağladım,
karşı komşuyla selamlaştım” diye anlatmaya başlar, pek çok detaydan söz eder
ama bir türlü olay anına gelmezler. AKP’nin bugünkü durumu da bu sürekli suçu
başkalarına atıyor.
Eski bakanlara ‘konuşmayın’ talimatı
ABD’deki dava ve Sarraf’ın itirafları tartışılırken,
yolsuzlukla suçlanan bakanlar neden bu kadar sessiz göre?
“Konuşmayın, yurt dışına çıkmayın” talimatı verildiğine
eminim. Bağlı oldukları mekanizmadan aldıkları bu talimata, emre uymak
durumundalar. Zaten yurt dışına çıktıkları anda Sarraf ve Atilla gibi yakalanma
ihtimali de var. Ama hiç belli olmaz bir de bakarsınız suçlamaların odağındaki
bakanlardan birisi aniden yurtdışına çıkıp itirafçı olabilir. Öyle bir sıkışır
ki “kendini aklamak, uluslar arası alanda rahatça dolaşmak istiyorsan gel
itirafçı ol” önerisi yapılırsa hiç tahmin edilmeyen isimler de itirafçı
olabilir.
‘Patron gidiyor’ itirafı
Bu önemli bir iddia…
Ben TBMM’de Yüce Divan oylamasından önceki konuşmamda,
suçlanan bakanlara seslenerek, “Yüce Divan’da yargılanmaktan kaçarsanız giderek
yalnızlaşırsınız, size kimsenin selam dahi vermediği günlere hazır olun”
demiştim. Şu anda durumları aynen o. O dönemde Meclis’te Soruşturma Komisyonu
çalışmaları devam ederken bir AKP’li komisyon üyesi ile yaptığım konuşmayı hiç
unutmam. Meclis koridorunda karşılaştığım benim gibi hukukçu olan AKP’li bir
üyeye “Bu işi temizlemek zorundasınız. Yüce Divan yolunu kapatırsanız yıllar
geçse de bunun altından kalkamazsınız” deyince, “Ağabey iyi de bu işe evet
dersek patron gidiyor” karşılığını vermişti. Patronun kim olduğu belli. İktidar
partisi bir kişiye o kadar bağlı ki onu korumak için kapatmak, üstünü örtmek
zorunda kaldılar. AKP aslında tam bir çıkar partisi. İdeolojisi olmayan, dini
siyasete alet eden, dini söylemlerle yurttaşları ikna ederek yolsuzlukları
örtmeye çalışan bir yapılanma.
Nereye varır bu işin sonu?
Aslında şu anda AKP’ye büyük bir endişe ve kaygı hakim.
Dönülmez bir yola girdiklerinin farkındalar. Bu gidişin sonunda herhangi bir
soruşturmaya uğramadan kenara çekilemeyeceklerini biliyorlar. Hızla giden
kontrolsüz bir trendeler ve “atlamanın zamanı geçti” ruh halindeler. Tren
yalpalaya yalpalaya giderken ve hızı bu kadar yüksek değilken atlama
ihtimalleri vardı. Ama şimdi öyle büyük bir hızla gidiyor ki bilinmeze giden
trende yol almaya devam ediyorlar.
Emekli öğretmen o parayı nasıl gönderir?
AKP, Man Adası belgelerinin açıklanması ile Sarraf davasının
aynı döneme gelmesinden ötürü CHP’yi suçladı. Bize suçlayanlara soracağımız çok
basit bir soru var aslında. Erdoğan’ın eniştesi olan Ziya isimli öğretmen nasıl
olmuş da bir günde 3 milyon 250 bin dolar bir para havalesi yapmış. Burada yurt
içi yurt dışı ya da Man Adası tartışması yapmaya hiç gereke yok. Aylık maayı en
fazla 3 bin lira olan bir öğretmen nasıl olur da bu parayı bir araya
getirebilir? Erdoğan’ın yakınları nasıl olur da 20 gün içinde 15 milyon
dolarlık bir para trafiği gerçekleştirebilir. Bence her şeyi bırakıp bu soruya
yanıt versinler.
(SEBAHAT KARAKOYUN sebahatkarakoyun@birgun.net @ssenyaprak)
Hiç yorum yok