Geçen günlerde Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’na yönelik düzenlenen operasyonda vakfın kurucusu Alparslan Kuytul’la birlikte 21 kişi gözalt...
Geçen günlerde Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’na yönelik
düzenlenen operasyonda vakfın kurucusu Alparslan Kuytul’la birlikte 21 kişi
gözaltına alınmıştı. Vakfın kurucu başkanı Alparslan Kuytul'un da aralarında
bulunduğu 5 kişi tutuklandı. Zaman zaman hükümete yönelik yaptığı sert eleştirileri ile
de gündeme gelen Kuytul, son yaptığı konuşmaların birinde Adalet ve Kalkınma
Partisi’nin (AKP) adının Zulümle Kalkınma Partisi (ZKP) olarak değiştirilmesi
gerektiğini söylemişti...
Tutuklanan Alparslan Kuytul’un eşi Semra Kuytul, yaşadıkları
süreci anlattı.
“İslami kesimden ve cemaatlerden görmediğimiz desteği sol ve
diğer kesimlerden gördük” diyen Kuytul, bu operasyonların arkasında hükümetle
birlikte farklı bir iradenin de olabileceğini belirterek “Derin dinsiz bir
komiteden bahsetmişti Hocaefendi. Birileri tenkit konusunu bahane ederek
hükümeti üzerimize salıyor olabilir” ifadelerini kullandı.
Söz Semra Kuytul'da...
Öncelikle Alparslan Kuytul ve beraberindekilere neden operasyon
yapıldı? Sizce bu operasyonun nedeni ne?
Ben öncelikle hassasiyetinizden dolayı teşekkür ediyorum.
Çünkü insanlar şu anda bu sorgulamayı bile yapmıyor. Bir geçmiş olsun bile
diyenlerin olmadığı bir dönemdeyiz maalesef.
Hocaefendi’nin de görüşü, bizim de görüşümüz şu; birkaç yönü
var. Bir yönüyle hükümeti tenkit meselesi. Bir takım tenkit ve eleştiriler
onları yaralıyor olabilir. İslami bir kimlikle görünmeye çalıştıkları için bir
hoca tarafından eleştirilmek onları daha derinden yaralıyor olabilir. Yani bir
solcunun eleştirisi bu halkta çok tutmaz ama kendi camiasından birisinin
tenkiti daha da yaralayıcı olabilir.
Tenkitten rahatsız oluyorlar, yaralanmak istemiyorlar,
muhtemelen oy kaybetmek istemiyorlar.
Ama doğruların da konuşulması gerektiğini düşünüyoruz.
Hocaefendi’nin bu konuda hiçbir zaman geri adımı olmaz.
Bu operasyonun bir diğer sebebi de Hocaefendi’nin Tevhid
meselesini, yani Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı konusunu gündeme
getiriyor olması, bunu çok açık net bir dille sürekli anlatıyor olması şu anda
sistem içerisinde olup da bundan rahatsız olan birtakım kesimleri ciddi manada
rahatsız ediyor.
Alparslan Kuytul’un Doğu Perinçek’e atfen bazı açıklamaları
olmuştu daha önce. Siz de onu mu kastediyorsunuz? Tam olarak hangi kesimler?
Allah’ı, Müslümanları sevmeyen kesimler. ‘Derin bir dinsiz
komite’den bahsetmişti Hocaefendi daha öncesinde. Bizim bu yönümüzden, Tevhid’i
anlatıyor olmamızdan rahatsız olan bir kesim olduğu da gerçek. Dolayısıyla
hükümet şu anda tenkitlerimizden hoşlanmadığı için mi üzerimize geliyor yoksa
bizim ona yaptığımız tenkitleri bahane ederek birileri onu bizim üzerimize mi
salıyor?
Biliyorsunuz Hocaefendi’nin bazı videoları kırpılıyor ve
halka o şekilde servis yapılıyor. Belki aynı kırpılmış videolar, bazı üst düzey
hükümet yetkililerine de servis yapılıyor ve onlar da bizi oradan tanıyorlar.
Yani yanlış lanse ettirme söz konusu olabilir. Aslında belki de Tevhid’in
anlatılmasından, anlaşılmasından rahatsız olanlar hükümeti tenkit olan kısmını
kullanmak suretiyle onu bizim üzerimize sürüyor olabilirler.
Yani ‘birileri hükümeti bir araç olarak kullanıyor olabilir’
diyorsunuz…
Olabilir. Bu da ihtimal dahilinde. Ama bu hükümeti masum
kılar mı? Onun da araştırılması lazım. Sonuçta da hükümet. Bu devlet onlara
teslim olmuş. Bu kadar büyük bir operasyona bilir bilmez üç beş kırpılmış video
üzerinden gidecek değildir herhalde. Büyük çaplı bir operasyon gerçekleşti
çünkü.
Destek geliyor mu size diğer cemaatlerden?
Şu sürecimizde kayda değer bir destek gördüğümüzü
hatırlamıyorum. Tek tük internet üzerinden yazıp çizenler var geçmiş olsun diye
ama böyle bir kurum kuruluş adı altında şu anda hatırlamıyorum. Bizim Adana’dan
bir iki STK’dan gelenler oldu ziyaretimize. Eskiden tanışıklığımız olan
kişiler. Onun dışında böyle Türkiye çapında bir destek görmedik. Bir korku
havası hâkim olabilir.
Bir de bizi terör örgütü ilan edildi edilecek gibi lanse
ettiler topluma. Biliyorsunuz vakfın basılma şekli çok farklı. Evlerimize geliş
tarzları çok farklı.
Özel Harekat falan devreye girince muhtemelen insanlar
‘Bunlar da yarın terör örgütü ilan edilecekler, hiç bu işe bulaşmayalım’ gibi
bir düşünceye girmiş olabilirler.
Doğru değil ama maalesef böyle. Başka kesimlerden daha çok
destek gördük. İslami camiadan görmediğimiz desteği, solculardan ve bizim
görüşümüzü kabul etmeyen diğer kesimlerden gördük. İslami camiadan bir destek gördüğümüzü
hatırlamıyorum.
Sebebi ne bunun sizce? İslami kesimin ve cemaatlerin
sessizliğini neye bağlıyorsunuz?
Bilemiyorum. Bunun izahını kendileri yapsınlar. Neden
susuyorsunuz diye onlara sormak lazım. Ciddi manada bir tarafgirlik mi olmuş,
korku mu peydahlanmış, hak adalet izan denge mi karışmış, doğruyu yanlıştan
ayırt edemez hale mi gelmişler, menfaatperestlik mi çökmüş bilemiyorum. Bin
tane sebep sayılabilir. Bunu kendilerine sormak lazım.
Eşiniz başına böyle bir şey geleceğini tahmin ediyor muydu,
bekliyor muydu?
Yıllardır göz önünde bulundurduğu bir ihtimal bu. O, hakkı
söylediği için sürekli üzerine geliyorlardı, sürekli tehdit alıyordu. Eski
konuşmalarında da, 15 Temmuz öncesinde de Gülen Camiası tarafından bir takım
tehditler aldığı olmuştu. Dinler arası diyaloğu eleştirdiği zamanlarda da
tehditler aldığı olmuştu.
O, yanlışları sürekli söylediği için, yanlışa yanlış dediği
için sürekli böyle duyumlarımız oluyordu. 15 Temmuz sonrasında sizler de
duymuşsunuzdur, hani ‘sıra Furkan Vakfı’nda, bundan sonra onlar bitirilecekler.
Her an basılabilirler’ gibi bir duyum vardı. Bu, onun ihtimal dışında tuttuğu
bir şey değildi. Fakat buna rağmen o, hakkı söylemenin vazifesi olduğunu
bildiği için devam etti.
Siz bir tweette şöyle diyorsunuz; “Kulağımıza bazı haberler
geliyor. ‘Hükümeti eleştirmenin dozunu azaltırsanız belki bu iş çözülür.’ diye.
Biz hükümeti eleştirmiyoruz, yaptığı zulmü anlatıyoruz.” Bu haberler nereden
geliyor? Nasıl haberler tam olarak?
Bizi tanıyan birilerine, onları tanıyan birileri “Ankara’da
bizim tanıdıklarımız var. Sizin bu işinizi çözmek için yardımcı olmak isteriz
ama sizin de biraz bu söylemlerinizi yumuşatmanız lazım” gibi konuşmalar
yapılıyor. Israrla bu haberi ulaştırmaya çalışıyorlar. Biz mesajı alıyoruz.
“Sesinizi keserseniz üstünüze daha fazla gelmeyiz” şeklinde
yani?
Ben o tweette de ifade ettim, bir zulüm var ortada biz onu
anlatıyoruz. Onu da mı konuşmayalım? Başımızda böyle büyük bir hadise var,
evlerimiz basılmış, vakıflarımız derneklerimiz kapatılmış, mallarımıza el
konulmuş. Böyle bir durumda da mı konuşmayacağız yani? Başımıza gelen zulme
zulüm demeyecek miyiz?
Peki bu operasyonlar, dedikleri gibi ‘söylemlerinizi
yumuşatmanıza’ neden olacak mı? Yani Alparslan Kuytul gözaltına alınmadan önce
söylediklerini serbest kalırsa yine söylemeye devam edecek mi?
Ben Hocaefendi’yi çok iyi tanıyorum. Onu siz de üç beş defa görmüş
olsaydınız benim bu görüşlerime katılırdınız. O, bildiğinden vazgeçecek bir
insan değil. ‘Ya beni öldürürsünüz ya da zulmü bitirirsiniz’ sözleri asla blöf
değil. Hocaefendi ancak ölerek susar. Çıktığı zaman kaldığı yerden devam
edecektir. Muhtemelen daha da şiddetli bir şekilde devam edecektir. Bilemiyorum
ondan sonra iş nereye gidecek.
Cemaat’te de böyle bir tedirginlik görmedim ben. Bir güven
söz konusu. Biz Hocaefendi’nin attığı adımlara güveniyoruz. Çabasının hak ve
adalet adına, Allah rızası için olduğunu biliyoruz. Ne derse sonuna kadar
arkasındayız. Onun gittiği yere biz de gideriz diye bir düşünce var çünkü
cemaat gerçekten onun samimiyetine inanıyor.
Şu an ben arkadaşlarımızı bastırmaya çalışıyorum. Evlerine
göndermeye çalışıyoruz gitmiyorlar. ‘Neden hocamız böyle konuşuyor, keşke biraz
daha dozunu azaltsaydı’ gibi en ufak bir şey duymadım kimseden. O, doğruları
söyledi ve doğruları söylediği için başına bu geldi.
Nasıl bir karar bekliyorsunuz mahkemeden?
Medyada yanlış haberler var, sanki günlerdir sorgudaymış
gibi. Hayır 8 gün boyunca Emniyet’te hiçbir şekilde muhatap almadan
beklettiler. 9. günde çok hızlı bir şekilde ifadelerini aldılar.
Avukatımız dosyayı görmüş, tecrübeli bir insan, yıllarca
ceza hâkimliği yapmış biri, “Ben dosyaya baktım ve içerisinde suç unsuru teşkil
edebilecek en ufak bir şey yok. Buna bakan hâkimin hemen şimdi tahliye* vermesi
lazım. Durum tamamen net. Sadece tenkit var dosyada.” dedi.
Hükümeti tenkit konusu var. O konuda da mesela Afrin
meselesi ise şu anda zaten medya da muhalefet de Afrin konusunda Hocaefendi’nin
dediklerini söylemeye başladı. O ilk gün söyledi, bunlar bir hafta on gün sonra
söylemeye başladılar. Yandaş medya bile bu konuda Hocaefendi’nin söylediği yere
gelmeye başladı. Hatta, Hocaefendi ‘Afrin meselesi bir tuzak olabilir’ demeden
birkaç gün evvel ona çok alçakça saldıran Akit TV bile ‘Bu bir tuzak mı’ diye
haber yapmıştı.
Onlar bile bunu söylüyorlardı ama Hocaefendi’yi sanki şu
anda toplumun milliyetçilik duygularından istifade ederek, bu arada tutuklamak
istiyorlarsa bununla kamufle etmek istediler gibi de geliyor bana. Bu davadan
biz tahliye bekliyoruz. Aksi halde ben siyasi otoritenin verdiği bir karar
olacağını düşünüyorum.
(*Söyleşinin yapıldığı saatlerde Alparslan Kuytul'un
tutuklanmasına ilişkin henüz bir karar açıklanmamıştı.)
Birkaç gün önce geçirdiğiniz trafik kazasını da sormak
istiyorum. Bununla ilgili açıklamalarınız oldu, kazanın ‘şüpheli’ bir kaza
olduğunu söylediniz. Paylaşabileceğiniz yeni detaylar var mı? Neden şüpheli
olduğunu düşünüyorsunuz?
O konuda paylaşacağım detaylar var ama şu içinde
bulunduğumuz süreci biraz atlatmak istiyorum. Hocaefendi’nin davasının
sonuçlanmasını, gündemimize gölge düşürecek bir durum ortaya çıkmamasını
istediğim için biraz beklemeye aldım o meseleyi. Kaza esnasında arabadan
indikten sonra şunu fark ettim, oraya gelen 10-15 kişi normalde vatandaşın
gelmesi arabalara bakması, bir şeyiniz var mı demesi, ambulans çağıralım mı
gibi doğal tavrın ötesinde sanki Olay Yeri İnceleme gelmiş, uzman hassasiyetiyle
dolaşıyordu ortada. Bunu çok net hissettim. Çok bilinçli bir şekilde gelmiş.
Mesela sormuyor şoföre ‘içeride başka kimse var mı’, arabaya
gidip bakmıyor bile, şoför aracına dönüp bakmıyor bile, diğer araca bakıyor
iner inmez. Geliyorlar bizim aracımıza bakıyorlar. O esnada o kişilerin etrafta
olmaları bile gece 12:45 civarındaydı bana çok garip geldi.
Yani bunun bir suikast girişimi ya da bir gözdağı olduğunu
mu düşünüyorsunuz?
Evet o şekilde değerlendirdim. Savcılığa yazmış olduğum
dilekçeyi de yayınladım Twitter’da. Orada da bazı şeyler var. Mesela bir polis
aracının geçip hiçbir şekilde kazaya bakmaması, kazadan 5 dakika sonra oradan
geçmesi ve durmadan devam etmesi. Gece gezen bir devriye ekibiyse o, kaza
gördüğünde durmaz mı? Durmadı. Yanımızda ayrıca çok yüksek sesle çalışan bir
çöp arabası, sol tarafımızda da başka bir çöp arabası.
Kamera görüntülerini görmüşsünüzdür kazaya sebebiyet veren
çöp arabası geçiyor gidiyor, diğeri yanımızda çok yüksek bir sesle çalışıyor.
Yani dedim neyi kamufle etmeye çalışıyor acaba. Sonrasında düşünüyorum tabi ben
bunları. Onun dışında görüntüler de var elimizde. Ben bunun böyle bir girişim
olduğunu düşünüyorum.
Ortalığı karıştırmak isteyenler bu vesileyle karıştırmak
istemiş olabilir. Cemaatimiz için de çok büyük bir yıkım olacaktı. Sadece
Hocaefendi için değil, tüm arkadaşlarımız için şu moral bozukluğunun üzerine
böyle bir şey olsaydı, Allah korumasaydı çok ciddi bir olay ortaya çıkacaktı. Ben
her gün o yoldan Doblo ile geçiyorum. Aynı akrabamın iki arabası var biri Doblo
bir Passat marka arabalar.
Genelde bayanlar olarak biz diğerini kullanıyoruz. Eğer o
gün diğer araçla gitmiş olsaydık, araç çöp arabası ile arada preslenmiş olurdu.
Bu aracımız sağlam bir araç olduğu halde şuan iç düzeneği kullanılamaz halde,
tamamen sıkışmış. Normal gelmiyor bunlar bana.
Size çarpan aracın şoförüyle de İhlas Haber Ajansı bir
görüşme yapmış. Kendisi de sizin suçlamalarınız nedeniyle dava açacağını
söylüyor.
Keşke kendisini bu kadar deşifre etmeseydi. Benim hedefimde
o yoktu. Ben ondan hiç bahsetmedim, onun arkasındaki kişilerden bahsettim
aslında.
Son olarak ‘evlerin mühürlenmesi’ konusu nedir? Böyle bir
uygulama devam ediyor mu?
Bir ev öyle oldu. Gidip geldiğimiz bir arkadaşımızın kendi
evi. Sabah saatlerinde oluyor olay. Çamaşır makinesinde çamaşır olduğunu
söylüyor arkadaşımız. Çamaşır bitmeden dışarı çıkamam diyor. Çok acele
ettiriyorlar küstah tavırlarla. ‘Ne kadar çok eşya alırsan o kadar kar, çünkü
aylarca evini göremeyeceksin, bu sadece sana yapılmayacak tüm evlere yapılacak’
falan gibi tahrik ederek sanki bizlere birtakım mesajlar iletmeye çalıştılar.
Ben bunun bir Valilik ya da herhangi bir merciden alınmış bir karar olduğuna
inanmıyorum.
Bunu ben tamamen bize karşı bir tahrik olarak kabul
ediyorum. Çünkü ister istemez onu duyan arkadaşlarımızda bir galeyana gelme
durumu söz konusu oldu. ‘Nasıl olur, evlerimizden de mi bizi atacaklar,
kapımızı da mı mühürleyecekler’ gibi. Ki gerçekten kapısına da mühür bastılar,
trajikomik bir durum yani. Bildiğiniz bir mühür bastılar bir eve.
Ben bunun kayıtlarda geçen bir karar olduğunu zannetmiyorum.
Bu keyfi bir uygulama, tahrik amaçlı ve geçici bir uygulama. Bize bir mesaj
gönderiyorlar. Bu neyi gösteriyor, Hocaefendi’yi suçlamak için herhangi bir suç
unsuru bulamadıklarını, bunu bulabilmek için bir ümit acaba cemaat dışarıda
Hocaefendi başında değilken böyle tahriklere gelir de orayı burayı kırar döker,
suç örgütüne dönüşür mü...
Yani bir suç bulmaya çalışma olarak değerlendirdim ben bunu.
Biz bir açıklama yapmıştık bunun akabinde, acaba ‘hücre evi’ vs diye göstererek
böyle bir mühür kararı çıkarıp evleri mühürleyebilirler mi diye, o zaman ben
dedim, gelin, Allah vere benim evime gelin, inşallah gelirsiniz dedim.
Ben çıkmayacak mıyım, direnecek miyim? Hayır asla
direnmeyeceğim, benim 88 yaşında kayınvalidem var, 5 tane çocuğum var,
bavullarımla, kayınvalidemle yaşadığım o evden çıkacağım sizi de bütün dünyaya
rezil edeceğim. Bu yaptığınız zulmü alnınızdan nasıl temizlersiniz siz düşünün.
Ben 1 ay dışarıda yatmışım yatmamışım mesele değil. Sen bu zulümden nasıl
kendini kurtaracaksın onu düşün.
Biz tahrik olup provoke olmadığımız için mi bilmiyorum
devamı gelmedi. Ertesi gün olacağı söylenen şeyler olmadı. O mühür vurulan ev
de akşamında açıldı. Diyelim ki evimizi kaybedelim, ne olacak? Sen adaletini
kaybediyorsun, zulmüne zulüm ekliyorsun, senin kaybının yanında benim kaybım
sıfır. Tarihe bu böyle geçecekti.
Son olarak eklemek istediğiniz...
Zor bir süreçten geçiyoruz. İnşaallah atlatacağız. Biz
Hocaefendi’nin arkasında durmaya devam edeceğiz. Bizi gözlemleyenler şöyle bir
şey beklemesin; ‘Furkan Vakfı bitti. Zaten sizin de geleceğiniz yer buraya
kadardı. Zaten görünüyordu. Siz eleştiriyorsunuz ama biz de zaten başımıza bu
gelmesin diye eleştirmiyorduk.’
Böyle kendilerine haklılık payı çıkartabilirler ama hakkı
söylemeden, hakkı yaşamadan yaşamaktansa hakkı söyleyerek, hakkı yaşayarak
ölmek daha şereflidir. Bunun sonunda ölüm olacağından değil. Ama bu yola devam
ettiğimiz takdirde Allah’ın bize yardım edeceğine inanıyoruz. Bu dava Allah’ın
davası. (EŞREF AYDOĞMUŞ – AHVAL)
Hiç yorum yok