Dün gece gelen ilk haberlerden basit adi bir cinayet olduğu sanılmıştı. Bugün gelen haberlere göre ise bir tez öğrencisinin danışmanı ol...
Dün gece gelen ilk haberlerden basit adi bir cinayet olduğu sanılmıştı. Bugün gelen haberlere göre ise bir tez öğrencisinin danışmanı olan hocasını tabancayla öldürdüğü bir "vaka" olduğu anlaşıldı.
Cinayet akademiyada gittikçe normalleşiyor. Ne oluyor? Sözde şiddetin en uzak, hatta tabu olduğu yer akademiyadır. Oysa içinde olan herkes biliyor. Şiddetin alası, en incesi, en çok acı vereni akademiyada uygulanıyor.
Akademiya rekabetin en güçlü olduğu ve en yaygın yaşandığı yerdir. Tam bir kurtlar sofrası. Fiziksel şiddet elbette yasak ve nadiren görülüyor. Fakat biriken psikolojik şiddetin akacak başka bir kanal bulamayınca yer yer fiziksel şiddete dönüştüğü bir iş alandır akademiya.
Akademik alan tam bir çeteleşme yaşanan bir alandır ve bazı meslektaşlarımızın durumu betimlemek için artık "akademik mafya" kavramını kullandığına rastlıyoruz.
Geçen yıl bu vakitler akademik teşvik ödeneklerinden yararlanmak için kurulan "atıf mafyaları"ndan bahsedilmişti. Şimdi, bir yıl sonra genel olarak "akademik mafya"dan bahsediliyor.
Akademik mafyalar kimin nerede bölüm başkanı olacağına, kimin nerede işe alınacağına, kimin doçent ve/veya professor olacağına, kimin nerede hangi dersi vereceğine, kimin hangi dergide hangi yazısının yayınlanacağına, kimin hangi yayınevinde kitabının çıkacağına karar vermeyi kendisine görev bilmektedir.
İşe alınmaların çoğu kez artık liyakat ile bir ilgisi bulunmamaktadır. İlan edilen kadroların sahibi önceden bellidir.
Buna rağmen başvurmak isteyenler gerekirse tehdit edilir.
Bunun elbette nedeni vardır. Konu doğrudan akademiyanın idare edilmesi, akademiyada hakim olan çalışma ahlakı ve öğrencilerle mevzuat ve ahlak dışı ilişkiler kurulmasıyla ilgilidir.
Akademiyada ne yazık ki liyakat değil, öğrencileri de içeren çetecilik hakimdir.
Bu nedenle akademiya örencilerin de kullanıldığı, öğrencilerin de beraber uyguladığı tam bir Mobbing yuvasına ve yatağına dönüşmüştür.
Nasıl işliyor işler akademiyada? Bu sistemin uygulayıcıları kime ve neye güveniyor icratlarını uygularken?
Bölüm başkanı olmak isteyen, rakip olarak gördüğü kişi veya kişiler hakkında dedikodu yayar.
Varsa yöneticilerle ilişkisi, onların makam yetkisi kullanılarak ilgili kişiler hakkında mesnetsiz uydurma soruşturmalar açılır.
Altından kalkılamayacağı anlaşılırsa soruşturmalar hemen kapatılır.
İftiralar çalınır. Çakma hesaplardan sosyal medyada ilgili kişiler hakkında bir karalama kampanyası başlar.
Bin bir türlü oyunlara ve taktiklere başvurularak ilgili hocalara karşı aileler kışkırtılmaya çalışılır.
Bu işlere alet olan öğrencilere özel muamele yapılır.
Otorite ve ilişkiler kullanılarak hocalar arasında imtiyazlı olanlar ve nerdeyse tüm haklardan yoksun bırakılmış olanlar olarak bir hiyararşi oluşturulur.
İmtiyazlı olanlar genellikle alanın en vasatlarıdır.
Bu hiyerarşik ilişki doğrudan öğrenciler arası ilişkilere de yansır.
Buna uygun olarak öğrenciler de örgütlenir.
Gençliğin verdiği alışkanlıkla ve nihayet “bir şey” olma duygusuyla öğrenciler hocalarına karşı uygulanan mobbing makinasının gönüllü uygulayıcıları olur.
Sonunda içinden çıkılmaz olan bu saçmanın sonunda nereye vardığını ilk defa görmüyoruz.
Sorun sistematik ve yapısaldır ve köklü bir çözüm beklemektedir. Yoksa daha çok canlar alacak akademik mafyaların kurduğu sistem…
Cinayetten dolayı öfkeliyiz. Meslektaşımızın hayatını kaybetmiş olmasından dolayı çok üzgünüz. Yakınlarına başsağlığı diliyoruz. (DOĞAN GÖÇMEN)
Hiç yorum yok