İktidarın akademisyenliği ve entelektüelliği itibarsızlaştırmak için elinden geleni ardına koymadığı bir politik iklimin Ceren Damar’ın baş...
İktidarın akademisyenliği ve entelektüelliği itibarsızlaştırmak için elinden geleni ardına koymadığı bir politik iklimin Ceren Damar’ın başına gelenlerde payı olduğu gün gibi ortada...
KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR
Türkiye’de kadın cinayetleri 2011’den beri her yıl artıyor. Erkek şiddetinin olağanlaştırıldığı, hukukun işlemediği ve kadın düşmanlığının körüklendiği bu topraklarda geçtiğimiz yıl 440 kadın katledildi.
Araştırma görevlisi Ceren Damar’ın kopya çeken bir erkek öğrenci tarafından öldürülmesi bir kadın cinayetidir. Fakat her nasılsa sosyal medya, bu cinayetin cinsiyetten bağımsız değerlendirilmesi gerektiğini söyleyenlerle dolu.
Erkekler de öldürülüyor argümanının arkasına sığınılarak yapılan savunmaları, sahip oldukları ayrıcalıklardan mahrum kalma korkusu yaşayan erkeklerin bir nevi “biraderlik örgütlenmesi” kurmasıyla açıklayabiliyorum ancak. Emek emek inşa edilen erkek egemenliği öyle kolay bırakılır mı hiç?!..
Katil Hasan İsmail Hikmet, bir kadın tarafından kopya çekerken yakalanmayı ve bunun üzerine ceza almayı kendine yediremedi. Halihazırda kadına şiddetin cezasız kaldığını, yargılananların takım elbise giymek ve kravat takmak suretiyle iyi hal indiriminden faydalandığını bilmenin rahatlığıyla hareket etti. Ceren Damar’ı önce dövmesi, sonra on kez bıçaklaması, üstüne de iki kurşun sıkması, ülkede yüceltilen erkeklik idealiyle ilgili çok şey söylüyor.
İktidar akademisyenliği itibarsızlaştırdı
Olanları, hegemonik erkeklikten bağımsız değerlendiremeyiz. Bir mafya liderinin, akademisyenlerin oluk oluk kanını akıtıp, akan kanlarıyla duş alacakları tehdidini savurması; bunun üzerine de cezasız kalması ülkede ne tür bir erkekliğin cilalandığının göstergesi mesela.
Diğer yandan, iktidarın akademisyenliği ve entelektüelliği itibarsızlaştırmak için elinden geleni ardına koymadığı bir ortamda şiddet söyleminin bu denli alenileşmesinin yaşananlarda payı olduğu gün gibi ortada.
Şiddetin cinsiyetli yüzü
Bahadır Türk, bir makalesinde hegemonik erkeklik özelinde eril şiddetin toplumsal-kültürel mutabakattan beslenen; merkezinde bizatihi devletin olduğu bir kurumlar ağı içinde var olup işleyen; kültürel temsiller düzleminde sürekli yeniden üretilen; hegemonik erkeklik idealine uymayan “öteki” erkeklerden ve kadınlardan duyulan bir dizi korku ve tedirginliğe dayanan; araçsal, kurucu ve doğası gereği kolektif bir pratik olduğunu savunur (“Şiddete Meyyalim Vallahi Dertten: Hegemonik Erkeklik ve Şiddet”, Şiddetin Cinsiyetli Yüzleri, [Der. Betül Yarar] İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2015).
Şimdi bir durup düşünelim!
2018’de kadın cinayetlerinin yüzde 40’ı ateşli silahlarla işlendi.
Ruhsatlı silahlar için mermi alım hakkı 200’den 1000’e çıkarıldı.
Devlet, bireysel silahlanmaya karşı önlem almak şöyle dursun bunu teşvik etmekte.
Ülkeyi yönetenlerin ağzından eril söylemler hiç ama hiç eksik olmamakta.
Bu durumda Ceren Damar’ın başına gelenler tesadüf mü sizce?.. (SEDAYILMAZ - T24)
KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR
Türkiye’de kadın cinayetleri 2011’den beri her yıl artıyor. Erkek şiddetinin olağanlaştırıldığı, hukukun işlemediği ve kadın düşmanlığının körüklendiği bu topraklarda geçtiğimiz yıl 440 kadın katledildi.
Araştırma görevlisi Ceren Damar’ın kopya çeken bir erkek öğrenci tarafından öldürülmesi bir kadın cinayetidir. Fakat her nasılsa sosyal medya, bu cinayetin cinsiyetten bağımsız değerlendirilmesi gerektiğini söyleyenlerle dolu.
Erkekler de öldürülüyor argümanının arkasına sığınılarak yapılan savunmaları, sahip oldukları ayrıcalıklardan mahrum kalma korkusu yaşayan erkeklerin bir nevi “biraderlik örgütlenmesi” kurmasıyla açıklayabiliyorum ancak. Emek emek inşa edilen erkek egemenliği öyle kolay bırakılır mı hiç?!..
Katil Hasan İsmail Hikmet, bir kadın tarafından kopya çekerken yakalanmayı ve bunun üzerine ceza almayı kendine yediremedi. Halihazırda kadına şiddetin cezasız kaldığını, yargılananların takım elbise giymek ve kravat takmak suretiyle iyi hal indiriminden faydalandığını bilmenin rahatlığıyla hareket etti. Ceren Damar’ı önce dövmesi, sonra on kez bıçaklaması, üstüne de iki kurşun sıkması, ülkede yüceltilen erkeklik idealiyle ilgili çok şey söylüyor.
İktidar akademisyenliği itibarsızlaştırdı
Olanları, hegemonik erkeklikten bağımsız değerlendiremeyiz. Bir mafya liderinin, akademisyenlerin oluk oluk kanını akıtıp, akan kanlarıyla duş alacakları tehdidini savurması; bunun üzerine de cezasız kalması ülkede ne tür bir erkekliğin cilalandığının göstergesi mesela.
Diğer yandan, iktidarın akademisyenliği ve entelektüelliği itibarsızlaştırmak için elinden geleni ardına koymadığı bir ortamda şiddet söyleminin bu denli alenileşmesinin yaşananlarda payı olduğu gün gibi ortada.
Şiddetin cinsiyetli yüzü
Bahadır Türk, bir makalesinde hegemonik erkeklik özelinde eril şiddetin toplumsal-kültürel mutabakattan beslenen; merkezinde bizatihi devletin olduğu bir kurumlar ağı içinde var olup işleyen; kültürel temsiller düzleminde sürekli yeniden üretilen; hegemonik erkeklik idealine uymayan “öteki” erkeklerden ve kadınlardan duyulan bir dizi korku ve tedirginliğe dayanan; araçsal, kurucu ve doğası gereği kolektif bir pratik olduğunu savunur (“Şiddete Meyyalim Vallahi Dertten: Hegemonik Erkeklik ve Şiddet”, Şiddetin Cinsiyetli Yüzleri, [Der. Betül Yarar] İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2015).
Şimdi bir durup düşünelim!
2018’de kadın cinayetlerinin yüzde 40’ı ateşli silahlarla işlendi.
Ruhsatlı silahlar için mermi alım hakkı 200’den 1000’e çıkarıldı.
Devlet, bireysel silahlanmaya karşı önlem almak şöyle dursun bunu teşvik etmekte.
Ülkeyi yönetenlerin ağzından eril söylemler hiç ama hiç eksik olmamakta.
Bu durumda Ceren Damar’ın başına gelenler tesadüf mü sizce?.. (SEDAYILMAZ - T24)
Hiç yorum yok