“Türk ordusunun kahraman fedakâr askerlerinin o kadar kan döktüğü Türkiye’nin bağımsızlığını koruma mücadelesi, halkın kutsal bir borcudur. Biz, komünistler, Türkiye’nin bağımsızlığının tehlikeye düşmesi durumunda bağımsızlığın ordusunun ilk neferleri olacağımızı ilan ediyoruz. Cevap veriyoruz: Türk halkı köle olmayacak, bağımsızlığın kaybedilmesine tahammül etmeyecek. Bunun içinse milli düşünen bütün unsurları, işçi sınıfı ve köylülükle hemen birleştirmek ve halkı bağımsızlığı korumaya yönelik tek bir iradede bir araya getirmek”
METNİN BİRİNCİ SAYFASI |
"Yüce komutan Atatürk"
Kahraman halkımız, 1921-1922 yıllarında İnönü, Sakarya ve Dumlupınar savaş meydanlarında ülkemizi boyunduruk altına almak isteyen emperyalist planları darmaduman etmişti. Türk halkı, yüce komutan Atatürk’ün yönetiminde unutulmaz ezici darbeler vurmuş ve emperyalist işgalcilerin ordularını dağıtmıştı. Haymana bataklıklarında, Afyon’un kayalık dağlarında, İzmir vadisinde Türk halkı bağımsızlık ve barış için fedakâr kahramanlığıyla savaştı.
Kahraman halkımız, gerçek barışı, gerçek bağımsızlığı arzulayarak aynı zamanda emperyalizmin ülke içindeki ajanlarına karşı, gericilere ve sultan rejimine karşı da savaştı. Barış ve bağımsızlığa Delibaş’a, Anzavur’a, Damar Ferit’e ve onlar gibilere karşı savaşmadan ulaşmak mümkün olabilir miydi? Kahraman halkımız, işgalcileri denize döktü ve kanlı sultan rejimini yıktı. Bu mücadeleyle barış davasını savundu.
"İktisadi komuta merkezleri geri alındı"
Türk halkının kurtuluş mücadelesi, ardından ‘barış’ cephelerinde de devam etti, öyle ki bağımsızlığımız sadece siyasi değil, tam, yani iktisadi ve kültürel anlamda da olmalıydı. Bu amaçla Cumhuriyet hükümetimiz, birbiri ardına daha önce ülkemizin kalkınmasını engelleyen ve milli bağımsızlığımızı tehdit eden yabancı sermayenin elinde bulunan ülke içindeki iktisadi komuta merkezlerini ele geçirdi. Bu prangaları parçalamak için hükümet, yabancı şirketlere ait olan demir yollarını, elektrik ve telefon santrallerini, kömür, bakır ocaklarını vd. geri aldı.
Onlar, hükümetin iç ve dış politikasını her şekilde sağa kaydırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken hastalığından yararlanarak Atatürk’ün otoritesini kırmaya ve onu gölgede bırakmaya çabalıyorlar. Hükümetle sarmaşmış prensipsiz insanlardan oluşan bu kirli sürü, Atatürk’ün hastalığını çıkarcı amaçları için kullanmaya çalışıyor. Onun arkasından iktidar savaşına şimdiden başladılar. Onlar, alçakça hainliklerini hayata geçirmenin önünde engel olarak gördükleri Atatürk’ü iş başından uzaklaştırmak istiyorlar.
Cumhuriyetimiz, 15 yaşına ulaştı. Eskiye, saltanatın feodal teokratik geçmişinin artıklarına son vermek, Cumhuriyet rejimini sağlamlaştırmak ve halkın yaşamını iyileştirmek için çok çaba harcandı, bir dizi reformlar yapıldı. Ancak gerici unsurlar, Cumhuriyet rejiminin düşmanları, bağımsız Cumhuriyet Türkiye’sinin düşmanları, alçakça faaliyetlerine devam ediyorlar.
"Sağ unsurların hedefi Altı Ok"
Sağ unsurların, gericilerin ve ülke içindeki faşist ajanların bütün darbeleri, Cumhuriyetimizin kazanımlarına yönelik. Onlar, sistematik olarak anayasanın ve Halk Partisi programının altı umdesini (Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik) hedef alarak her şekilde Cumhuriyet’in temellerini ortadan kaldırmaya çabalıyorlar.Gericilerin amacı, Türk halkının dış ve iç düşmanlarla mücadelesinde birliğini bozmaktır. Onlar, her aracı kullanarak Halk Partisi’nin Milli Kurtuluş Savaşı’nın devrimci geleneklerine sadık kalan unsurlarına baskı uyguluyorlar. Basın özgürlüğü, dil reformu ve Latin alfabesine geçiş, Atatürk tarafından kararlılıkla hayata geçirilmiş ve cehaletle gerici etkilerden kurtarmak için halka sunulmuştur. Ancak şimdi gericiler, halkın iradesi ve arzusuna karşı basın ve söz hürriyetini oldukça sınırlayan basın hakkındaki kanunu parlamentodan geçirmeyi başardılar. (…)
"150’liklerin affına eleştiri"
Faşizmin ajanları, hükümet ve parlamento üzerinde baskı kurarak elinde silahla Cumhuriyet’e karşı savaşan gericiler için af çıkartmayı başardı. ‘150’likler’ için af ve demokratik unsurlara karşı baskının güçlenmesi, gericiliğin Türkiye’de ne kadar gemi azıya aldığını gösteriyor.Halk Partisi hükümeti, birçok kez işçilerin, köylülerin ve nüfusun orta tabakalarının hayat şartlarının iyileştirilmesinin gerekliliği konusunda açıklamalar yaptılar. Bu önlemleri hayata geçirmeye uğraştılar, ancak Halk Partisi’ndeki gerici unsurlar, açık ve gizli şekilde bu tedbirlere karşı hareket ettiler.
"Ordu güçlendirilmeli"
Alman faşizmi, 15 senedir Cumhuriyetimizin bağımsızlığının bekçisi olan ordumuza da özel dikkat gösteriyor. Her şekilde ordumuzu güçlendirmemiz lazım. Bilincini geliştirmemiz, onu Türkiye’nin barışçıl ve özgür gelişimini hedef alan Türk halkının bütün düşmanlarına karşı barış ve bağımsızlık için uzlaşmaz ve fedakâr mücadele ruhuyla eğitmemiz lazım.
"CHP ve TKP işbirliği yapmalı"
Türkiye’nin gerçek sahibi olan halk, sözünü söylemelidir. Halk, bağımsızlığın kaybedilmesini kabul etmez ve mücadele için gücünü birleştirmelidir.Halkın güçleri onun işçi sınıfıdır: İşçi sınıfı, emperyalistlere Türk fabrikalarını, limanlarını, demir yollarını elde etmesine, halkla alay etmesine ve başıbozukluk yaratmasına izin vermeyecektir.Halkın güçleri onun köylülüğüdür: Köylülük, yabancıların kölelik, aşağılama ve fakirlik boyunduruğunu kendine takmayacaktır.Halkın güçleri onun aydınlarıdır: Aydınlar, gençler, kadınlar, saldırılardan vatanı korumaya hazır ve Cumhuriyet’in barışçıl gelişimini arzulayan bütün onurlu insanlar. Halk Partisi ve Türkiye Komünist Partisi, kendinde işçi sınıfının ve Türk halkının bütün en iyi unsurlarını toplamaktadır. Bu iki parti, işbirliği yaparak halk kitlelerini peşinden sürükleyebilir ve barışla bağımsızlığın korunması mücadelesinde başarı sağlayabilir.Türkiye Komünist Partisi, her zaman Türk halkının çıkarları için mücadele etti. Türk komünistleri, kanıyla canıyla kendi vatanı Türkiye’nin has evlatlarıdır.
"Geçmişte yanlış ve sekter bir tavır aldık"
Türkiye Komünist Partisi’nin bazı yanlışlar yaptığı ve geçmişte, farklı süreçlerde yanlış ve sekter bir tavır aldığı doğrudur. Parti, bunu samimiyetle ve açıkça kabul ediyor. 1936’dan itibarense Komünist Partisi, samimi Kemalistlerle işbirliği yapmaya hazır olduğunun altını birçok kez çizmiştir ve temel görevini Cumhuriyet’in bağımsızlığıyla gelişmesinin korunması için Türk halk kitlelerini birleştirmek olarak görmektedir.Komünist Partisi, samimi Kemalistlere, Halk Partisi’nin üyelerine elini uzatıyor ve vatanımızın özgürlüğü adına, 17 milyon Türk vatandaşının, kadınının ve çocuğunun kurtarılması adına Türkiye’nin iki siyasi partisinin güçlü işbirliğinin temelinin atılmasını öneriyor. Bu iki partiyi vatanın ilerlemesine ve barışçıl gelişimine yönelik iradeler birleştiriyor.
"Bağımsızlık tehlikeye düşerse ordunun ilk neferleri olacağız"
Türk ordusunun kahraman fedakâr askerlerinin o kadar kan döktüğü Türkiye’nin bağımsızlığını koruma mücadelesi, halkın kutsal bir borcudur. Biz, komünistler, Türkiye’nin bağımsızlığının tehlikeye düşmesi durumunda bağımsızlığın ordusunun ilk neferleri olacağımızı ilan ediyoruz.Mücadelenin ortak bayrağı olarak Halk Partisi’nin ve Cumhuriyet’in anayasasının Altı Ok’unu kabul etmeye hazırız: Devrimcilik, Halkçılık, Devletçilik, Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik ve Laiklik. Ve ilan ediyoruz ki, hepsi birlikte ve her biri tek tek bizim tarafımızdan mücadele mizin ve davamızın ilkeleri olarak kabul edilmekte ve benimsenmektedir.Uluslararası durumun gerginleşmesi ve ülke içinde gericilerin faaliyetleri, her onurlu Türkiye vatandaşını doğrudan şu soruyla yüz yüze bırakmıştır: Savaşmak ve özgür olmak mı, köleleştirilmek mi?Cevap veriyoruz: Türk halkı köle olmayacak, bağımsızlığın kaybedilmesine tahammül etmeyecek. Bunun içinse milli düşünen bütün unsurları, işçi sınıfı ve köylülükle hemen birleştirmek ve halkı bağımsızlığı korumaya yönelik tek bir iradede bir araya getirmek. (İ. ERDEM - 2 KASIM 1938 - İLK DEFA MEHMET PERİNÇEK TARAFINDAN GÜN YÜZÜNE ÇIKARILDI)