23 Eylül 1969 yılında öldürülen devrimci gençlik önderlerinden Taylan Özgür, 23 Şubat 1948 yılında İstanbul'da doğdu. Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun olan Taylan Özgür, ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünü kazandı. ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü ve ODTÜ Öğrenci Birliği Denetleme Kurulu üyesiydi.
Batı'da öğrenci hareketlerinin yükseldiği ve özellikle de Paris ayaklanmaların yaşandığı 1968 yılı, Türkiye’de de eylemliliğin yükseldiği bir yıl oldu. 1968 yılında öğrenci gençlik hareketi, antiemperyalist nitelikli eylem ve talepleri ile işçi ve emekçi sınıfla birleşmenin yollarını arıyordu.
'VİETNAM KASABI' KOMMER'İ PROTESTO ETTİLER
28 Kasım 1968’de CIA'de çalışan ve Vietnam'da görev yapan "Vietnam Kasabı" olarak bilinen ABD Büyükelçisi Robert Kommer, Türkiye'ye büyükelçi olarak atandı. Büyükelçiyi protesto etmek için öğrenciler havalimanında eylem düzenledi. Polisle yaşanan çatışmaların ardından aralarında Deniz Gezmiş’in de olduğu 17 öğrenci gözaltına alındı.
6 Ocak 1969 yılında ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş, ABD Büyükelçisi Robert Kommer’i üniversiteye davet etti. Kurşun geçirmez camlarla kaplı özel güvenlikli arabasını rektörlük önüne bırakarak içeriye girdi. Kommer'in geliş haberini alan aralarında Sinan Cemgil, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan ve Taylan Özgür’ün de aralarında bulunduğu binlerce öğrenci rektörlük önünde toplandı. Eylem sırasında büyükelçinin arabası ters çevrilerek yakıldı. Aralarında Taylan Özgür’ün de yer aldığı 13 öğrenci tutuklandı. Taylan Özgür, 2 ay tutukluluğun ardından 12 Mart 1969 tarihinde tahliye edildi.
POLİS KURŞUNUYLA ARKASINDAN VURULDU
Taylan, 23 Eylül 1969 yılında Öğrenci Birliği Kongresine katılmak üzere İstanbul Üniversitesine geldiği sırada kolluk kuvvetleri tarafından Beyazıt Meydanı'nda arkasından vuruldu. 21 yaşında hayatını kaybeden Taylan Özgür'ün cinayeti halen aydınlatılmadı. Ablası Hale Kıyıcı kardeşinin katledilmesini şöyle anlatıyor: "Kardeşim Taylan’ın İstanbul Üniversitesinin bahçesinde öldürülmediğini gazete arşivlerine bakarak bile öğrenebilirdiniz. Yaralı vaziyette Kumkapı Toplum Polisi karargâhında 2,5 saat dövülerek tutulduğunu, ODTÜ’den İstanbul’a nasıl geldiğini, yanında olup da katili en yakından görüp davada tanıklık yapmayan Mim. Sait Kozacıoğlu’nun adını geçirememek, danışmanlarınızdan Fahri Aral’ın savcılıkta tanıyıp da, mahkemede tanıyamadığını söyleyerek yargılanan kişinin beraatine neden olduğunu, sağır sultan bile duydu."
Taylan Özgür'ün vurulmasına şahit olan Can Ataklı ise şöyle anlatıyor:
"Annem babamla birlikte Beyazıt tarafından Kapalıçarşı'ya gidecektik. O gün meydan çok kalabalıktı. Çünkü birkaç gün önce, Milli Türk Talebe Birliği'nde yaptığı bomba elinde patlayan Mustafa Bilgi adlı sağcı öğrencinin cenazesi vardı. Bu nedenle Beyazıt Meydanı (O günkü adı Hürriyet Meydanı'ydı) çarşaflı, türbanlı kadınlar ve sakallı cüppeli erkeklerle doluydu. Biz o zaman Marmara Sineması olan binanın girişinde durup uzaktaki kalabalığa bakıyorduk. Tam o sırada önümüzde, otobüs durağında, siyah renkli bir otomobil durdu. İçinden iki üç kişi fırladı, 1.5 metre kadar önümüzde yürüyen iki kişinin üzerine çullandılar. Bunlardan biri zorla otomobile bindirildi. Ama bu kişi otomobilin diğer kapısından çıktı. Arkasından biri ceketinin yakasını tuttu. Ceket ve gömlek yırtılarak gencin üzerinden sıyrıldı. Gencin üzerinde sadece kırmızı bir atlet kaldı. Çarşıkapı yönüne doğru koşmaya başlayan genç, yolu ayıran demir bariyerin üzerinden tam atlayacakken, yine 2 metre kadar önümüzde duran, gri takım elbiseli biri, elinde rulo olarak tuttuğu gazeteyi kenara bıraktı, içinden çıkan silahı kaçan kişiye doğru yöneltti, nişan aldı. Mantar tabancası patlar gibi bir ses çıktı. Kaçan genç yere yığıldı, birileri koşup onu aldılar ve bir jipe bindirip götürdüler.Akşam üzeri saat 17.00'de radyo haberlerini dinliyorduk. Spiker 'Bugün Beyazıt Meydanı'nda çıkan silahlı çatışmada Taylan Özgür adlı ODTÜ öğrencisi vurularak öldü. Kurşunun karaciğerine saplandığı bildirilen Taylan Özgür'ün üzerinden iki tabanca çıktı' deyince donup kaldık. Çünkü öldürülen Taylan Özgür'ün üzerinde silah yoktu, çatışma çıkmamıştı, sadece tek el ateş edilmişti. Bu olay ilk kez bir öğrenci liderinin, sokak ortasında, üstelik resmen öldürülmesi Türkiye'nin yakın geleceğini etkileyecek baskı, tehdit döneminin habercisiydi."
Taylan, 5 bin öğrencinin katıldığı kitlesel bir törenle Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedildi.
DENİZLER, TAYLAN'IN YANINA GÖMÜLMEYİ VASİYET ETTİ
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idamlarından önce Taylan Özgür’ün yanına gömülmeyi vasiyet etmişti.
68 kuşağı devrimci önderlerinden Deniz Geçmiş idam edilmeden önce babası Cemil Gezmiş'e yazdığı mektubunda şu sözlere yer verir:
"Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul’a götürmeye kalkışma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi, abimi, kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım."
Ancak Denizlerin vasiyeti yerine getirilmedi ve Karşıyaka Mezarlığına gömüldüler.
68 KUŞAĞI HAREKETİNİN ÖNDE GELEN İSİMLERİNDEN MUSTAFA YALÇINER'İN ANLATIMIYLA ODTÜ'DE COMMER'IN ARABASININ YAKILMASI EYLEMİ (Röportajın tamamını okumak için TIKLAYINIZ)
Commer’in arabasını ODTÜ’de belki de ilk gören benim. Rektörlüğün önünde böyle bir CC plakalı, o anı hatırlıyorum, kordiplomatik bir araba… ama yani şimdi kimin arabası olduğuna dair de… Commer’in arabası diye… yani Amerikan elçisinin arabası diye… kafamda nereden bu kanıya vardığımı da şimdi çıkartamıyorum. Üstünde USA, yani Amerikan forsu muydu… şimdi tam hatırlamıyorum ama, ben Amerikan elçisinin arabası diye… derhal onu görür görmez… rektörlüğün önünde görmüştüm… derhal yurtlara doğru koşturmaya başladım. Yolda, kafeteryadan çıkmış, yurda doğru gitmekte olan Hüseyin’i gördüm… yanında bir iki kişi daha vardı, ona söyledim. Sonra ben koşturmaya devam ettim, yurtlara gittim. Söylediklerimin hepsi koşturarak rektörlüğe gittiler…. Ben, ilk iki yurt vardı o zaman açık, onları dolaştım… ve yine koşuyla rektörlüğe geri döndüm. Bu arada araba yanıyordu… Nasıl yandığını hepimiz biliyoruz… işte Snan’ın boynundaki atkıyı…
Arabayı devirmeye çalışıyorlar ama kırmaya çalışıyorlar önce ama araba zırhlı, kıramıyorlar… sonra devirmeye çalışıyorlar, çok zorlanıyorlar… ve deviriyorlar… en sonunda arabanın benzin kapağını açma imkanları olmuş, Sinan’ın atkıyı salıyorlar içine ve Hüseyin kibriti çakıyor… ama ben sonra orada çok fazla vakit kaybetmedim. Çok sayıda hatıra fotoğrafı çektiren vardı, ben çektirmedim. Döndüm yurtlara geldim, baktım Hüseyin odasında uyuyor ya da uyuyor numarası yapıyordu ama ortalık kırılmış gitmiş, herkes işte tempo tutuyor, alkışlar, tezahüratlar falan… hiç öyle bir eğilimi olmayan, ortalıkta görünmeyi de, “ben yaptım” demeyi de sadece sevmeyen değil, ağzından hiç duymadığımız, devrimci çevrelerde, onların da ileri gelenleri içinde bilinen, böyle işleri yapabilir birisi olarak bilinen bir kişiydi Hüseyin… Sonra çok sayıda gözaltına alınan oldu o hatıra fotoğrafı çektiren kişilerden ama Hüseyin’in adı bile çıkmadı ortaya… (Denizler, THKO, THKP-C, Nurhak, İdam Gecesi... Biz Sorduk, Mustafa Yalçıner Anlattı - HAYRİ GÜNEL - GAZETE DEMOKRAT - GAZETE DEMOKRASİ - 13 EYLÜL 2015)