Baskın seçim, savaş ya da AKP usulü yeni bir darbe… Erdoğan uslu uslu sonunu beklemiyor, kendi hamlesini hazırlıyor. Hangi yolu seçer, hangi aracı kullanırsa kullansın, hamlesini başarıya ulaştırabilmek için önce kapıları tutuyor...
"KAPILARI TUTUN!"
Önce HDP kapısında eylemciler ve polis… Sonra CHP kapısında eylemciler ve polis… Derken AKP kapısında eylemciler ve polis…
Muhalefeti köşeye sıkıştırmak için parti binaları önünde oturma eylemleri tezgahlayan AKP iktidarı, bu eylem biçiminin kendisine de yöneleceğini muhtemelen hesaplamamıştı.
Ama sonuç, Saray’dan gelen talimatla çok da uyumsuz değil.
Yerel seçim hezimetinin ardından muhalefet bileşenlerinin kol kola ilerleyişini engelleme ihtiyacı bir yandan, iktidar partisi içindeki çözülme ve kaçış eğilimlerini engelleme ihtiyacı diğer yandan, muktedirin panik içinde “Kapıları tutun!” diye bağırdığı bir sahneyi gözlerimizin önüne getiriyor.
***
HDP’nin AKP’ye kaybettirmek üzere CHP’li adayları desteklemesi, CHP’nin de bu desteğe karşılık vererek, HDP’yi hedef alan saldırılara karşı çıkması ya da ortak olmamasının yarattığı güçlü muhalefet zemini engellenememiş…
HDP geniş kesimler gözündeki meşruiyetini yeniden sağlayabilmiş…
Kayyum darbesi AKP-MHP dışındaki kesimlere benimsettirilip iktidar etrafında yeni bir ittifak zemini oluşturulamamış…
Demirtaş ve İmamoğlu imgelerinin gücü kırılamamış…
Muhalefetin kapıları tutulsun ki Fırat’ın iki yakası bir araya gelmesin.
***
Yerel seçimlerde Tayyip Erdoğan’ın yaşadığı hezimet sonrası örgütte ve tabanda çözülme eğilimleri hızlanmış…
Yıllardır kenara itildikleri halde seslerini çıkarmayan Gül, Babacan ve Davutoğlu artık ayrı parti kurduklarında AKP’den kaçıp kendilerine yönelecek kayda değer bir kitle potansiyeli olduğuna kanaat getirmiş…
Erdoğan’ın yeniden partisinin başına geçtiği Ağustos 2018’den sonraki bir yıl içinde AKP’nin üye sayısı 10 milyon 719 bin 234’ten 9 milyon 874 bin 843’e düşmüş…
Belediyelerde yönetim değişikliği üzerine çıkar ağları çözülüyor, çıkarı için AKP’ye yakın duranlar ufaktan uzaklaşıyormuş…
Anketler AKP’nin yüzde 30’a kadar düştüğünü, hatta CHP’nin AKP’nin önüne geçtiğini gösteriyormuş…
İhraç istemiyle disipline yollanan Davutoğlu, “Sen beni kovamazsın, ben istifa ediyorum” diye kapıyı çarpıp gitmiş, arkasından da birilerini sürükleyecekmiş…
Babacan partiyi yıl sonuna gelmeden yetiştiriyormuş, Davutoğlu’ndan daha fazlasını götürecekmiş…
AKP’nin kapıları tutulsun ki kimseler kaçamasın.
***
Kayyumlara karşı demokrasi nöbetleri sürüyormuş…
Maden ve enerji şirketlerine karşı doğayı ve yaşamı savunmak için direnenler Ankara’ya yürüyormuş…
Çağrı merkezlerinde yeni bir işçi mücadelesi filizleniyormuş…
EYT’lilerin eylemleri durmuyormuş…
Kadınların AKP’ye kök söktüren isyanı son bulmuyormuş…
Barış Akademisyenleri bir bir beraat ediyor, haklarını istiyormuş…
Demirtaş’ın tahliyesi bekleniyormuş…
KHK’liler işlerini istiyor, bir araya geliyor, seslerini yükseltiyormuş…
Sokağa açılan tüm kapılar tutulsun ki iktidar halkın biriken öfkesiyle karşı karşıya kalmasın.
***
Belli ki kayyum darbesi de iktidar tezgahıyla HDP ve CHP önünde düzenlenen provokatif eylemler de sokağa çıkma yasakları da AKP’nin dertlerine derman olmuyor.
Muhalefetin birbirini gözeterek ilerleyişi de iktidar içindeki çözülme ve kaçış eğilimleri de sürüyor. Ama “Kapıları tutun!” talimatının son bir savunma hamlesi değil muharebe öncesi hazırlık adımı olduğu unutulmamalı.
Son dönemde hem “baskın seçim” olasılığının sürekli gündemde kalması, hem Suriye’de ABD ve Rusya’nın onay vermemesi halinde dahi gerçekleşecek bir askeri müdahaleden söz edilmesi böylesi bir arka planla anlam kazanıyor.
Baskın seçim, savaş ya da AKP usulü yeni bir darbe… Erdoğan uslu uslu sonunu beklemiyor, kendi hamlesini hazırlıyor. Hangi yolu seçer, hangi aracı kullanırsa kullansın, hamlesini başarıya ulaştırabilmek için önce kapıları tutuyor.
Öngörülemezlikler ortasında Erdoğan’ın yeni hamlesini beklemek, gerçekte kaybettiği üstünlüğü ona geri vermek olacaktır.
Oysa tarihin muktedire “Kapıları tutun!” dedirttiği yerde, muhalefetin payına düşen “Kapıları ve ardında saklananı yıkın!” çağrısıdır.
Öfke büyük, kapılar çürük…
AKP iktidarı yıkılmadan sonlanmayacak bir çatışma bizi bekliyor. (ALİ ERGİN DEMİRHAN - SENDİKA.ORG)
"KAPILARI TUTUN!"
Önce HDP kapısında eylemciler ve polis… Sonra CHP kapısında eylemciler ve polis… Derken AKP kapısında eylemciler ve polis…
Muhalefeti köşeye sıkıştırmak için parti binaları önünde oturma eylemleri tezgahlayan AKP iktidarı, bu eylem biçiminin kendisine de yöneleceğini muhtemelen hesaplamamıştı.
Ama sonuç, Saray’dan gelen talimatla çok da uyumsuz değil.
Yerel seçim hezimetinin ardından muhalefet bileşenlerinin kol kola ilerleyişini engelleme ihtiyacı bir yandan, iktidar partisi içindeki çözülme ve kaçış eğilimlerini engelleme ihtiyacı diğer yandan, muktedirin panik içinde “Kapıları tutun!” diye bağırdığı bir sahneyi gözlerimizin önüne getiriyor.
***
HDP’nin AKP’ye kaybettirmek üzere CHP’li adayları desteklemesi, CHP’nin de bu desteğe karşılık vererek, HDP’yi hedef alan saldırılara karşı çıkması ya da ortak olmamasının yarattığı güçlü muhalefet zemini engellenememiş…
HDP geniş kesimler gözündeki meşruiyetini yeniden sağlayabilmiş…
Kayyum darbesi AKP-MHP dışındaki kesimlere benimsettirilip iktidar etrafında yeni bir ittifak zemini oluşturulamamış…
Demirtaş ve İmamoğlu imgelerinin gücü kırılamamış…
Muhalefetin kapıları tutulsun ki Fırat’ın iki yakası bir araya gelmesin.
***
Yerel seçimlerde Tayyip Erdoğan’ın yaşadığı hezimet sonrası örgütte ve tabanda çözülme eğilimleri hızlanmış…
Yıllardır kenara itildikleri halde seslerini çıkarmayan Gül, Babacan ve Davutoğlu artık ayrı parti kurduklarında AKP’den kaçıp kendilerine yönelecek kayda değer bir kitle potansiyeli olduğuna kanaat getirmiş…
Erdoğan’ın yeniden partisinin başına geçtiği Ağustos 2018’den sonraki bir yıl içinde AKP’nin üye sayısı 10 milyon 719 bin 234’ten 9 milyon 874 bin 843’e düşmüş…
Belediyelerde yönetim değişikliği üzerine çıkar ağları çözülüyor, çıkarı için AKP’ye yakın duranlar ufaktan uzaklaşıyormuş…
Anketler AKP’nin yüzde 30’a kadar düştüğünü, hatta CHP’nin AKP’nin önüne geçtiğini gösteriyormuş…
İhraç istemiyle disipline yollanan Davutoğlu, “Sen beni kovamazsın, ben istifa ediyorum” diye kapıyı çarpıp gitmiş, arkasından da birilerini sürükleyecekmiş…
Babacan partiyi yıl sonuna gelmeden yetiştiriyormuş, Davutoğlu’ndan daha fazlasını götürecekmiş…
AKP’nin kapıları tutulsun ki kimseler kaçamasın.
***
Kayyumlara karşı demokrasi nöbetleri sürüyormuş…
Maden ve enerji şirketlerine karşı doğayı ve yaşamı savunmak için direnenler Ankara’ya yürüyormuş…
Çağrı merkezlerinde yeni bir işçi mücadelesi filizleniyormuş…
EYT’lilerin eylemleri durmuyormuş…
Kadınların AKP’ye kök söktüren isyanı son bulmuyormuş…
Barış Akademisyenleri bir bir beraat ediyor, haklarını istiyormuş…
Demirtaş’ın tahliyesi bekleniyormuş…
KHK’liler işlerini istiyor, bir araya geliyor, seslerini yükseltiyormuş…
Sokağa açılan tüm kapılar tutulsun ki iktidar halkın biriken öfkesiyle karşı karşıya kalmasın.
***
Belli ki kayyum darbesi de iktidar tezgahıyla HDP ve CHP önünde düzenlenen provokatif eylemler de sokağa çıkma yasakları da AKP’nin dertlerine derman olmuyor.
Muhalefetin birbirini gözeterek ilerleyişi de iktidar içindeki çözülme ve kaçış eğilimleri de sürüyor. Ama “Kapıları tutun!” talimatının son bir savunma hamlesi değil muharebe öncesi hazırlık adımı olduğu unutulmamalı.
Son dönemde hem “baskın seçim” olasılığının sürekli gündemde kalması, hem Suriye’de ABD ve Rusya’nın onay vermemesi halinde dahi gerçekleşecek bir askeri müdahaleden söz edilmesi böylesi bir arka planla anlam kazanıyor.
Baskın seçim, savaş ya da AKP usulü yeni bir darbe… Erdoğan uslu uslu sonunu beklemiyor, kendi hamlesini hazırlıyor. Hangi yolu seçer, hangi aracı kullanırsa kullansın, hamlesini başarıya ulaştırabilmek için önce kapıları tutuyor.
Öngörülemezlikler ortasında Erdoğan’ın yeni hamlesini beklemek, gerçekte kaybettiği üstünlüğü ona geri vermek olacaktır.
Oysa tarihin muktedire “Kapıları tutun!” dedirttiği yerde, muhalefetin payına düşen “Kapıları ve ardında saklananı yıkın!” çağrısıdır.
Öfke büyük, kapılar çürük…
AKP iktidarı yıkılmadan sonlanmayacak bir çatışma bizi bekliyor. (ALİ ERGİN DEMİRHAN - SENDİKA.ORG)