Spordaki üstyapı-altyapı meselesi ise toplumsal ve ekonomik bir mesele olmaktan ziyade, teknik bir mesele olarak kavramsallaştırılmıştır. Ve daha çok küçükler ve büyüklerin sporu meselesine dönüştürülmüş hali anlamına gelir...


Yeterince anlaşılamayan veya yanlış anlaşılan bir konu olan sporda üstyapı-altyapı meselesinin nedeni, muhtemelen kavramsal açıdan şundan kaynaklanmaktadır. Bilindiği üzere “gelişim psikolojisi”nde gelişim ilkelerinden söz edilirken gelişimin içten dışa, genelden özele, gövdeden uzuvlara doğru olduğu gibi genel ilkelerden söz edilir.

Bu ilkeleri spor ile ilişkilendirenlerin, bu ilkelerden hareketle, olayı alıp düz mantık ile hareket ederek sporda ve futbolda gelişimin alttan üste doğru olacağı şeklinde tercüme ederek yorumlamaktadırlar. Bu yanlış değil ama eksik veya tek yönlü bakış açısıyla yapılan bir değerlendirmedir. Birincisi söz konusu olaya hala gelişim ilkeleri bağlamında bakacak olsak bile, gelişim ilkelerinden birisi de gelişimin baştan ayağa doğru olduğudur. Yani önce kalp oluşur sonra diğer organlar ve sırasıyla uzuvlar gelişir. Bu durumda bu ilkeyi alıp sporda ve futbolda altyapı-üst yapı konusunda nereye koyacağız? Yukarıda değinildiği üzere “baştan aşağı ilkesini” spora nasıl uyarlayacağız? Demek ki bu bağlamda dahi “baş” meselesi, yani ana merkez, yani hayatın ikame edilmesi, yani üstyapı daha önemli ve önceliklidir demek gerekmez mi? Elbette bu da değil mesele.

Altyapı-üstyapı kavramları felsefe, sosyoloji ve özellikle Marksizm kuramında sınıf ilişkileri açısından, toplumsal tabakalaşma, üretim ilişkileri ve sınıf mücadeleleri açısından önemli kavramlardandır. Tek cümlelik bir özetle altsınıfların iktidar mücadelesi ve iktidarında üstyapıyı sınıfsız bir toplum yaratma adına değiştirmesi ve dönüştürmesinden söz edilir. Birbiri ile çelişmeyi ve çatışmayı içeren bir bakış açısının aynı zamanda birbirini tamamlamayı içeren ve bütüncülleşmeyi konu alır.

Spordaki üstyapı-altyapı meselesi ise toplumsal ve ekonomik bir mesele olmaktan ziyade, teknik bir mesele olarak kavramsallaştırılmıştır. Ve daha çok küçükler ve büyüklerin sporu meselesine dönüştürülmüş hali anlamına gelir. Bu bağlamın dışında altyapıyı, yani sosyolojik ve Marksist bakış açısıyla sporu öncelikle sağlık, eğlence ve oyun olarak bir araç ve modeli öncelemeden ve uygulamadan söz etmek gerekir. Sporda endüstriyelleşme ve sporda sömürü karşıtlığı bağlamlarında bir duruş sergiler ve sporda üstyapıyı reddeder. Bu reddediş spor üretim araçları ve üretim ilişkilerinin kamusal ve toplumcullaşması gereği ve pratiği ile ilgili bir reddediş olup, yarışmacılığı yine kamusal ve toplumcul bir düzenleme ile eğitimin ve gelişimin bir parçası olarak görür. Çocukların da bu alanda eğitim almaları ve gelişmelerini zorunlu bir hak olarak görür ve düzenler.

İşin spor alanındaki alışılmış kullanımına döner ve üstyapı-altyapı kavramlarını algılanan şekliyle kabul ederek devam ettiğimizi varsayalım. Yaşadığımız gerçekliğe ve işin doğası gereği, bir şeye başlamak için yeniden başlamak adına, işe önce çocuklardan başlamak gerektiği anlayışı tek başına sağlıklı, yeterli bir anlayış, düşünce ve model olmasa gerektir. Çocuklar yalıtılmış bir dünyada yaşamazlar ve yaşamamaktadırlar. Hayatı sıfırdan başlatarak, bir nesli yeniden şekillendirerek bir toplumunu yenilemek diye bir şey söz konusu değildir. Ayrıca diyelim ki başardınız, büyüyen ve gelişen çocuklar hangi düzenin ve işleyişin içinde olacaklar? O zaman öncelikli iş düzeni ve işleyişi iyi, doğru ve düzgün kurmak, işletmek ve buna uygun kuracağınız eğitim ve gelişim sürecini başlatmak olmalıdır.

İyi bir altyapı ile iyi bir üstyapı kuramazsınız. Ama iyi bir altyapı ile iyi bir üstyapıyı devam ettirirsiniz. Diğer söylemle iyi bir üstyapı, iyi bir altyapı kurmak için ön koşuldur.

Dolayısıyla bütüncül yaklaşım dediğimiz “altyapı-üstyapı” ve “üstyapı-altyapı” ilişkisinde biri diğerinden bağımsız olarak işleyemez veya olması gerektiği gibi işlemez. Hayatı doğru kılmadan o hayatı doğru yaşamak mümkün değildir. Üstyapılar hayattır. Düşünce ve ideolojidir. Altyapılar ise o hayatın devamı ve o ideolojinin hayat bulması ve devamını sağlayan gelişim süreçleridir. Üstyapılarınızın hayatı yanlış ise, altyapılarınızın doğru olması çok anlam ifade etmez. Bunu söylerken altyapıları önemsizleştirmiş olmuyoruz. Üstyapıların önemine vurgu yaparak altyapıların değerinden söz ediyoruz. Altyapıları değerli kılan şey, altyapıların nitelik ve nicelik olarak ne düzeyde işlevsel olduğu veya kılındığıdır.

Üstyapı dediğimiz üretim araçlarına sahip, üretim ilişkilerini yöneten kişi kurum ve modeller ile altyapı dediğimiz üretim güçleriniz karşılıklı etkileşim halindedirler. Teorik olarak altyapıların üstyapıları alaşağı etme, dönüştürme ve değiştirme gücünden hep söz edilse de, toplumsal ve ekonomik olarak üstyapıların hegemonyası ve elinde bulundurduğu imkânlar nedeniyle altyapıları sindirme, yönetme, düzenleme ve işlevsizleştirme rolleri ve güçleri söz konusudur.

Üstyapılarınızın kalitesi, niteliği, düzeyi, acımasız ve hesapsız olmaması, demokratik ve katılımcılığa eğilimli bir yapıda olması göz ardı edilmeyecek denli önemlidir. Bu durumda “Üstyapılarınız neyse altyapılarınız da odur” derken genelde bunu kastediyoruz. “Ülke düzeniniz neyse futbol düzeniniz de odur” derken de yine aynı bağlamı kast ediyoruz. Çözüm elbette esas olarak ve son tahlilde altyapıların üstyapıları düşünce, felsefe ve kurumsal olarak teslim almasıdır.

Ama bu düzende ve reformist açıdan devam edileceği düşünüldüğünde ise üstyapıların üretim ilişkilerindeki rolünü yeniden gözden geçirerek, üretim güçleri hegemonyasını sürdürmekten ziyade, daha katılımcı bir üretkenliğe dönük gelişimci aktörlere ve üretim güçlerine yer açması gerekli ve kaçınılmaz görünmektedir.

İşin spor ile ilgili teknik anlamdaki pratiğinden örneklersek,  bir grup insan diyor ki; Altyapı için önce veliler eğitilmeli, çünkü çocukları ile ilgili sağlıklı düşünemiyor ve davranamıyorlar. Başka bir görüşe göre, öncelikle antrenörler eğitilmeli, çünkü çocuk gelişimi ile sporu ilişkilendiremiyorlar. Çocuklar ise bu işte asıl aktörler olan kitleyi oluşturuyorlar ve asıl olarak mağdur olanlar da onlar. Ama dahası var ve dahası bunlardan bağımsız değil. Tesis önemli ve öncelikli diyenler, eğitimlerin içeriği ve niteliği sorunlu diyenler, mali yetersizlik var diyenler, yönetim ve organizasyon yetersizliğinden söz edenler ve sporcu gelişiminde altyapılara gereken önem ve değer atfedilmediğini düşünen ve söyleyenler şeklinde beliren sorunlar eleştirel bir kısır döngü şeklinde sürüp gidiyor.

Özetle demek ki, “Türkiye Spor Altyapısı” sorunlu. Türkiye spor altyapısı tıpkı üstyapı kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi eksikleri ve yanlışları olan bir alan. Çözümsüz değil elbette ama çözüm tüm yukarıda sıralananların tek tek düzenlenmesi, yanlışlarının veya eksiklerinin tek tek giderilmesi şeklinde de gerçekleşmeyecektir. Çünkü sayılanların hepsi bir bütündür ve çözümü de bütüncül bir yaklaşım ve uygulama ile gerçekleşir. O bütünselliği sağlayacak olan şey ise altyapı-üstyapı ilişkisinin organik olarak spor politikasının ana ekseni ve temeli üzerine inşa edilerek gerçekleştirilmesi ile olasıdır.

Üstyapılar dönüşmeden veya dönüştürülmeden ya da zihniyet olarak ele geçirilmeden, altyapıların çözümsüzlüğü asla son bulmayacaktır. Altyapıların üstyapıya hâkimiyeti demek altyapı ideolojisinin yani zihniyetinin üstyapılarda egemen olması demektir. Üstyapılar ve üstyapı kurumları kendiliğinden değişmez, dönüşmez ve yerini asla terk edip gitmez. Altyapılar böyle olmaya zorlar. Ama bu toplumsal yapı ve sosyoekonomik düzen ile ilgili bir şeydir. Görüldüğü üzere mesele giderek toplumbilim meselesi olmaya başladı ki, zaten mesele de tam olarak bir toplumbilim meselesidir. Sporda ve futboldaki durum da tam olarak böyledir. Üstyapılar dönüşmedikçe veya dönüşmek zorunda kalmadıkça altyapılar işlevsel değildirler. Dahası üstyapılar düzenlenmedikçe altyapılar eksik, yanlış veya işlevsizdirler. Tıpkı içinde yaşadığımız durum gibi. (İSMAİL TOPKAYA)
Daha yeni Daha eski