Türkiye’de bulunan Suriyelilerin %72’si geri dönmeyi düşünmüyor. Göç sosyolojisinin en önemli özelliği, gelen nüfusun gitmeme eğiliminin artması ve giderek yerleşik hayata uyum sağlayarak kalıcı olmasıdır. Bu gerçeği dikkate almadan, “Suriyeliler defolun” demenin Suriyeliler sorununu çözmeyeceği açıktır...


Küresel dünyada göç kavramı çok yönlü bir değişime uğradı. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, dünyada ekonomik, sosyal, politik gelişmeler, savaş, doğal afetler gibi çok farklı gerekçelerle hareket halinde olan göçmen sayısı yaklaşık 300 milyondur. 21. yüzyıl savaşları esasen Ortadoğu merkezli küresel savaşlar olarak tanımlanmakta ve bu bölgelerdeki savaşlar nedeniyle milyonlarca insan iradeleri dışında, hiçbir plana ve geleceğe dayanmadan yaşam alanlarını terk etmek zorunda bırakılmaktadırlar.

Savaşlar nedeniyle yaşam alanlarını terk eden insan toplulukları doğal olarak en çok komşu ülkelere yöneldiler ve bu ülkelerin ekonomik, sosyal ve politik dinamiklerini etkilediler.

Türkiye’ye akan göç yoğunluğu toplumun farklı sosyal kesimlerinin yaşam alanlarını da doğrudan etkiliyor. Özellikle Afganistan, Irak, Suriye ve Libya savaşları nedeniyle milyonlarla ifade edilen göç dalgası Türkiye toplumunun sosyal yaşam alanlarını ve ilişkilerini olumsuz etkiliyor. Özellikle Suriye iç savaşı nedeniyle 4 milyona yakın insan Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. Böylece Suriyeliler sorunu, iç politik dengeleri ve hatta Türkiye’nin bölgesel politikasını etkileyen bir faktör haline geldi.

Türkiye’de ne kadar Suriyeli yaşadığına dair çok farklı bilgiler var. Avrupa Birliği ülkeleri dahil dünyanın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de göçmenler iç politikada önemli bir araç olarak kullanılıyor. Öyle ki “bütün kötülüklerin anası” olarak gösterilen göçmenler iktidar-muhalefet çatışmasının ana gündem maddelerinden biri oluyor. Türkiye’de de özellikle Suriyeliler üzerinde başlayan tartışma, toplumun alt katmanlarına indikçe çok daha sertleşmeye hatta göçmenlere yönelik saldırılar meşru görülmeye başlandı. Bunlar da abartılmış verilerle destekleniyor.

Örneğin göç merkezine dönüşen İstanbul’da bulunan Suriyelilerin sayısını 1,5 milyonu geçtiği söylenebiliyor. Gaziantep, Urfa, Mersin, Adana gibi illerde 1’er milyon Suriyelinin yaşadığına dair algı hiçbir araştırma yapılmaksızın kabul görebiliyor. Bunlar doğru kabul edildiğinde Türkiye’de bulunan Suriyelilerin sayısının 7-8 milyon olduğu gibi bir sonuç çıkıyor ki bu da pek itiraz görmüyor.

Türkiye, son 10 yıldır, bölgesel/küresel göç akışının geçiş güzergahı işlev görüyor. Orta Asya Türki cumhuriyetlerinden, Pakistan’dan, İran’dan ve nihayet Afrika’dan Türkiye’ye doğru ‘yasa dışı’ göç yoğunluğu artarak devam ediyor. Bu bölgelerden gelen yasal veya yasa dışı göçün esası ekonomik faktörlere dayanıyor.

Suriye’den gelen milyonları bulan göç dalgasının nedeni ise ekonomik faktörler olmayıp esasen savaştır. Yoğun olarak “yasa dışı” yollarla gelen göçmenlerin yaklaşık yüzde 70’i Türkiye üzerinden bir başka ülkeye gitmek istemektedir. Böylelikle Türkiye göçmen barındıran bir ülke olmayıp, özellikle Bulgaristan ve Yunanistan üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine gitmek için bir geçiş ülkesi olarak kullanılmaktadır.

Farklı politik kesimlerin buluşma noktası: “Suriyeliler sorunu”

Türkiye’nin sosyolojik ve sosyo-politik durumunu etkileyen ve toplumsal sorunların merkezine girmeye başlayan Suriyelilerin mevcut durumunun doğru analiz edilmesi son derece önemlidir. Milliyetçi-İslamcı gelenekten laik-demokrat ve hatta sosyalist gelenekte olanların belki de tek buluşma noktası Suriyeliler sorunudur. Neredeyse bir genel kabul olarak Türkiye’deki kötülüklerin anası Suriyeliler olarak gösterilmektedir. Güya bunlar gönderildiğinde Türkiye’de işsizlik gibi toplumsal ekonomik sorunlar önemli oranda çözülecektir. Hatta Suriyelilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşından daha ayrıcalıklı oldukları, devlet kurumlarında özel bir statüye sahip oldukları, sağlık, eğitim gibi alanlarda Suriyelilerin Türkiyelilerden daha itibar gördükleri iddiaları sıklıkla dile getirilmektedir. Böylelikle ciddi ekonomik sıkıntı çeken insanlarımızda, Suriyelilerin devlet tarafından ekonomik olarak desteklendiği şeklinde bir yanlış algı yaratılmaktadır. Hatta bunlar sokakta Suriyelilerle çatışmanın bir gerekçesi haline getirilmektedir. Tarihsel ve kültürel geleneklerinden koparak ani bir akışla Türkiye’ye gelen milyonlarca Suriyeliler, aynı zamanda mafyanın kullandığı önemli bir toplumsal grup haline gelmeleri; çeteleşme, fuhuş ve uyuşturucu ticaretinde önemli bir insan kaynağı olarak kullanılmaları; büyük şehirlerde gettolar oluşturmaları ile ülke içinde sosyal dengeleri çok yönlü etkileyen bir tehlike olarak görülmeye başlamıştır.

Mevcut durumda kısmen haklı yanları da olan iddia ve değerlendirmelerde, sorunun merkezinde yer alan devletin izlediği Suriye politikasını bir kenara bırakıp, grup ve birey olarak Suriyelilerin hedef alınması açıktır ki büyük tehlike oluşturacaktır.

Suriyelilerin bu kadar güncel bir düzeyde tartışmanın merkezine girmiş olması, AKP iktidarının Suriye’nin iç savaşının aktif müdahil gücü olarak izlediği politikayla doğrudan ilişkilidir. AKP merkezli iktidar gücünün belirlediği Suriye stratejisinde merkezi bir rol atfedilen Suriyeli göçmenlerin, aynı zamanda Suriye iç savaşının silahlı gücü olarak da kullanılması planı, doğal olarak Suriyelileri Türkiye’nin iç politik dengelerinde ve sosyal yaşamı içinde çok daha büyük bir sorun haline getirdi.

Peki, Türkiye’de Suriyelilerin gerçek durumu nedir? Yukarıda sıraladığımız ve daha kapsamlı ele alacağımız sorunların kaynağında Suriyeliler mi bulunuyor? Bu soruya doğru yanıt verebilmek için Türkiye’deki Suriyelilerin durumu hakkında çok daha somut bilgiler üzerinde değerlendirme yapmak gerekir.

Türkiye’de kayıtlı olan ve aynı şekilde Birleşmiş Milletlere bildirilen Suriyeli sayısı yaklaşık 3 milyon 639 bin 284 kişidir. Bunların 1 milyon 970 bin 516’sı erkeklerden, 1 milyon 668 bin 768’i ise kadınlardan oluşuyor. Türkiye’deki Suriyelilerin %46,45’i ise 0-18 yaş aralığındadır.
Yukarıda verilen resmi rakamlara göre yaklaşık olarak 2 milyon erkek ve 1,7 milyon kadın olmak üzere toplam 3,7 milyon civarında Suriyeli göçmen kitlesi bulunuyor.

0-9 yaş grubunda olanların miktarı 1 milyonun üzerinden olup toplam nüfusun %27,4’ünü oluşturuyor. 0-14 yaş aralığında olanların sayısı ise yaklaşık 1,4 milyondur. Bunların toplam nüfusa oranı ise %39’dur. 15-18 yaş grubu arasındaki oran ise %7 olup, 0-18 yaş grubunun toplam oranı ise yaklaşık %46’dır. En yüksek oranı ise 457 bin nüfusla 19-24 yaş grubu oluşturuyor. Bunların toplam nüfusa oranı ise %15’tir.

Ayrıca Suriyelilerin yaklaşık 1,7 milyonu kadın olup bunların oranı %46,7’dir. 0-14 yaş grubunda olan erkek çocukların sayısı ise 732 bin civarında olup %20’ye tekabül eden bir oranı oluşturuyor. Savaşın en büyük mağdurlarının çocuklar ve kadınlar olduğu dikkate alındığında Türkiye’de bulunan Suriyeli kız çocukları dahil bütün kadınların ve erkek çocukların oranı %67,7’dir. 0-18 yaş aralığında 1 milyon 690 bin 539 Suriyeli bulunuyor. 0-18 yaş arası Suriyeli sayısı bir önceki aya göre 19 bin 839 kişi arttı. 10 yaşın altındaki Suriyeli sayısı ise bu ay 1 milyon 32 bin 166 kişi oldu. Yani Suriyelilerin yüzde 28,36’sı 10 yaşın altında. Çocuklarla (0-18 yaş aralığında olanlarla) kadınların toplamı ise 2 milyon 551 bin 389. Bu sayı toplam Suriyeli sayısının %70,1’ine denk geliyor.

Bu oranlar hangi bakımdan önemlidir? Birincisi Suriye savaşının mağdurlarının önemli bir kesiminin kadınlar ve çocuklar olduğunu ortaya koyuyor. İkincisi, iktidarın Suriye savaşında kullandığı veya kullanmaya çalıştığı göçmenlerin yaş grubu bakımından bize bir fikir verebiliyor. Üçüncüsü, Türkiye’de üretime dahil olabilecek Suriyeli göçmenlerin oranları bakımından bir fikir edinmemizi sağlıyor. Dördüncüsü, suç oranlarının daha çok hangi yaş gruplarını kapsayabileceğini ortaya koyuyor.

İllere göre Suriyeli göçmen nüfusunun dağılımı

Suriyeli nüfusun illere göre dağılımı birçok bakımdan önem arz ediyor. Öncelikli olarak kamuoyunda yansıtılanlarla gerçek rakamlar arasındaki farkı ortaya koymak önemlidir. Suriyelilere yönelik sokaktaki algının negatif olarak hızla değişmesi ve tepkilerin şiddete dönüşmesinin bir nedeni de Suriyeli nüfusun şehir nüfusunu geçtiği, her şeye hâkim oldukları iddialarının hiçbir araştırmaya dayanmadan kabul görmesidir. İşsizlik gibi ekonomik sorunların kaynağı olarak Suriyelilerin gösterilmesi de bilinçli bir politik tercihidir.

TÜİK tarafından yapılan açıklamaya göre geçici koruma altına alınan kayıtlı Suriyelilerin 82 milyon Türkiye nüfusuna oranı ise ülke genelinde %4,4’tür. Bir kıyaslama şansı vermesi için diğer ülkelerden iki örnek verelim. Almanya’da “yabancı” kökenlilerin yerli nüfusa oranı %25, Fransa’da %32 civarındadır.

Suriyelilerin illere göre oranı da çok ciddi oranda değişmektedir. Örneğin İstanbul, Antep, Hatay ve Urfa’da bulunan toplam Suriyeli sayısı 1,8 milyon civarında olup Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yaklaşık %51’ini oluşturmaktadır. İlk 10 ilde bulunan Suriyelilerin sayısı yaklaşık 2,9 milyon olup toplam Suriye kökenli göçmenlere oranı %81’dir. %19’luk bir oran ise diğer illerdeki toplamı oluşturmaktadır. Bu veri aynı zamanda Suriyeli göçmenlerin Türkiye’nin her ilini “işgal” ettiği anlamına gelmiyor.

Dikkat çeken bir başka nokta da Suriye sınırında bulunan Gaziantep, Urfa, Hatay, Kilis ve Mardin illerindeki durumda. Bu illerde bulunan Suriyeli göçmen sayısı yaklaşık 1,5 milyon olup Suriyelilerin %41,5’ini oluşturmaktadır.

Suriyelilerin yerli nüfusa oranla en yoğun yaşadığı il %81,41 ile Kilis. Kilis’te kayıtlı olan Suriyeli sayısı bir önceki aya göre bin 133 kişi arttı. İstanbul’daki Suriyeli sayısı bir önceki aya göre bin 183 kişi arttı. Suriyelilerin nüfus yoğunluğu olarak en az olduğu şehir ise %0,02 oranı ile Artvin. Artvin’de 174 bin 10 Türk vatandaşına karşılık yalnızca 35 Suriyeli bulunuyor. Türkiye’de Suriyelilerin olmadığı bir şehir bulunmuyor.

Suriyelilerin toplumsal ilişkilerde sorun olarak görülmesi ve bütün kötülüklerin anası olarak ilan edilmesi, sorunun esasını çözmüyor. Suriyeliler ne Türkiyelilerin işsiz kalmasının gerekçesidir ne de ekonomik ve toplumsal krizin nedenidir. AKP iktidarının Suriyelileri iç ve bölgesel dengelerde kullanması ve bunun yarattığı kriz ile Suriyelilerin savaş nedeniyle gelmek zorunda kalmaları sonucu oluşan sorunlar birbirine karıştırılmamalıdır.

Türkiye Ekonomi Araştırmaları Vakfı’nın yaptırmış olduğu araştırmaya göre Türkiye’de bulunan Suriyelilerin %72’si geri dönmeyi düşünmüyor. Yani yaşamlarını burada sürdürmekte kararlı görünüyorlar. Göç sosyolojisinin en önemli özelliği, gelen nüfusun gitmeme eğiliminin artması ve giderek yerleşik hayata uyum sağlayarak kalıcı olmasıdır. Örneğin Türkiye’de doğmuş 500 binin üzerindeki çocuğu ve ailesini göndermeniz artık imkânsız hale gelecektir. Çocuk yaşta gelip burada ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim almaya başlayan Suriyelinin gönderilmesi pek olanaklı olmayacaktır. Bu sosyolojik veya sosyo-politik gerçeği dikkate almadan, “Suriyeliler defolun” demenin Suriyeliler sorununu çözmeyeceği açıktır. Gelecek hafta daha özgün bir şekilde ele alacağımız gibi Suriyelilerin sokakta ‘dilencilik’ yaptırılan çocuklardan ibaret görülmemesinde, üretimde büyük şirketler tarafından ucuz işgücü olarak kullanıldığını bilmekte yarar var. (MUSTAFA PEKÖZ - SENDİKA.ORG)
Daha yeni Daha eski