Bu harekatın ta en başından beri iktidarın belki de hiç öngöremediği bir gelişme oldu ve Membiç'e girme planı, Putin - Esad duvarına çarptı.
Suriye ordusu Membiç'te kontrolü ele geçirerek iktidarın oradaki düzeneğini ters yüz etti.
Bu işin en başından bugüne gelinceye kadar Putin faktörünün ne kadar önemli, ne kadar etkili olduğu
bu son gelişmeyle bir kere daha ortaya çıktı.
Çoğumuzun uzunca bir süre atladığı şey, bölgedeki asıl oyun kurucunun Putin ve Rusya olduğuydu.
Şimdi Erdoğan'ın önünde artık;
ya Suriye ve elbette ki Rusya ile karşı karşıya gelmek
ya da Esad ile diyalog şeklinde iki kritik seçenek vardır.
Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere; "Suriye'nin Membiç'te olması çok çok olumsuz bir şey değil, sonuçta kendi toprakları" diyen Erdoğan bu anlamda belki de tercihini yapmıştır.
Tabii böyle bir açıklamadan sonra insanın aklına ister istemez; "Membiç Suriye toğrağı ise, Türk ordusunun girdiği ve Membiç'in hemen dibinde yer alan toprak kimin toprağıdır" gibi bir soru da da gelecektir.
Bu arada ortalıkta dolanan ve gözardı edilemeyecek söylentiler de var.
Erdoğan'ın Kobani bölgesi ve Membiç için Putin ve Trump'a söz verdiği konuşuluyor.
açıklamasını da ekleyince, yandaş basının olağanüstü köpürterek önümüze koymaya çalıştığı sınır ötesi harekatın asıl ve gerçek çerçevesinin ne olduğu da üç aşağı, beş yukarı ortaya çıkmış oldu.
Erdoğan noktasında, bu son fotoğrafa bakarak, yedi sene öncesinin "Kardeşim Esad"ı, bugünün "Katil Esed"i yenmek üzeredir diyebilmenin ne kadar mümkün olduğu fazla uzun sürmeden çok kısa bir süre sonra ortaya çıkacaktır.
Bizi böyle düşünmeye itense, Putin'in Erdoğan'ı Rusya'ya çağırmış olmasıdır.
Putin'in, Trump'la görüşme tarihinden önce Erdoğan'la Rusya'da gerçekleştireceği görüşmede
"diyalog" vurgusu yapacağı az çok öngörülebilir.
Kısacası, yaklaşık yedi yıldan bu yana, bölgedeki emperyalist çıkarlar arasında kendisine bir yer edinebilmeyi herkeslere dış politika diye pazarlamaya çalışan bir iktidar için, bu çok yanlış, çok berbat ve hiç bir işe yaramadığı artık açıkça görünen yolun sonuna gelinmiştir.
İktidar ve elbette ki Erdoğan için vakit artık Esad'la diyalog vaktidir.
Tersi bir durum, Erdoğan ve geleceği noktasında şimdikinden çok daha öte, gerçekten çok büyük sıkıntılar anlamına gelecektir.
Zaten Erdoğan da Azerbaycan dönüşü gazetecilere, biraz da bu gerçeği görmüş ve kabullenmiş olmasından dolayı; "önce anlaşma olur, sonra oturulur konuşulur" diyerek her şeye hazır olduğunu açıkça beyan etmiştir.
Ama ve fakat, yedi yıldan bu yana, ödenen
çok ağır,
çok kötü,
çok berbat bedellerden sonra...
Hiç kuşkusuz ülke tarihi bu yedi yılı da kayıt altına almıştır.
Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın! (HAYRİ GÜNEL)