Böyle demişti
Rina filminin o çok güzel sahnesinde Erdal Tosun.
Bu sabah yine aklıma geldi bu cümle.
Bizim evin giriş kapısının hemen yanındaki duvarda asılı süslerin arasındaki
bir kağıdın üzerinde yazıyor aynısı.
Sonra bir de 22 yaşındayken,
Gezi Direnişi günlerinde,
Antakya'da 10 Eylül 2013 günü katledilen
Ahmet Atakan'ın
bir fotoğrafında gördüğümüz,
dayanarak poz verdiği duvarda.
***
Bu cümleyi hep çok sevdim.
"Hayallerimizi satmadık ya".
Şöyle bir düşününce hemen fark ediyorsunuz,
düşündüğü gibi yaşayanların tarifidir aslında bu.
En çok da bu yüzden sevdim.
Hayallerin satılması,
insanların kendilerini satması demek olduğu için bir de.
Ve
onca pislik,
onca arsızlık,
onca hayasızlık,
onca utanmazlık,
onca pişkinlik,
onca yalan,
onca palavra,
onca hırsızlık,
onca hırs,
onca avanta,
onca tecavüz,
ve onca ahlaksızlık içerisinde
hiçbir zaman yer almamış,
hiçbir zaman bulunmamış,
yanlarından bile geçmemiş insanların,
hayallerini asla satmamış insanlar olduklarını gördüğüm için.
***
Hayallerin;
en kötü,
en berbat,
en boktan,
en rezil
ve en dip durumlarda bile satılmaması
bu dünyadaki en zor işlerden biridir.
Zor fakat onurlu.
İşte bu yüzden,
inandığı ya da düşündüğü gibi yaşayanların,
yani hayallerini şimdiye, şu ana kadar satmamış olanların
her şeyin, ama her şeyin en iyisine layık insanlar olduklarını düşünürüm daima.
Sade insanlardır onlar, sade ve gösterişsiz.
Hayatları boyunca,
kendileri hariç herkes ve her şey için isterler.
Bedellerini ödeye ödeye hem de.
Ama keşke
şu dünyada bir kez, sadece bir kez bile olsa,
kendilerini şımartabilselerdi.
Hayır, böyle bir şey yapmazlar, yapmayacaklardır, biliyorum.
Kendilerinden önce gidenlerin ardına takılıp
ve tıpkı onlar gibi,
nasıl yaşadılarsa, öyle gideceklerdir dünyadan...
Hepsine, ama hepsine tek tek selam olsun! (HAYRİ GÜNEL)