Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Çarşamba akşamı yaptığı son açıklamada, normalleşme sürecinin beklendiği şekilde devam etmesi halinde okulların 1 Haziran'da açılabileceğini söyledi...
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yaptığı son açıklamada, normalleşme sürecinin beklendiği şekilde devam etmesi halinde okulların 1 Haziran'da açılabileceğini söyledi. BBC Türkçe'ye konuşan veliler, eğitimciler ve sendikalar ise okulların 1 Haziran'da açılması ihtimaline sıcak bakmıyor.
Bakan Selçuk açıklamayı Çarşamba akşamı katıldığı CNN Türk yayınında yaptı. Bakan aynı gün sabah saatlerinde uzaktan eğitim ile ilgili yaptığı basın açıklamasında ise uzaktan eğitimin 31 Mayıs'a kadar uzatıldığını belirtmiş ancak öğrencilerin okullara dönüş tarihi ile ilgili bir bilgi vermemişti.
MEB takvimine göre bu yıl eğitim-öğretim döneminin 19 Haziran Cuma günü sona ermesi öngörülüyordu.
Bakan Selçuk Çarşamba akşamki açıklamasında, okulların 19 gün için açılmasında bir sorun görmediğini ifade etti: "Öğretmenlerimizden, velilerimizden, öğrencilerimizden on binlerce talep alıyoruz. Mümkün olduğu kadar kısa sürede açılmasıyla ilgili bir beklenti var. Bizim açımızdan önemli olan çocuklarımızın sağlığı, onların güvenliği. Bu konuda emin olduğumuz anda okullarımızı açarız."
Peki okulların 1 Haziran'da açılabilmesi için fiziki şartlar uygun mu? Veliler, eğitimciler ve servis şirketleri çocukların okula dönmesine nasıl bakıyor?
"Herkes bu yıla 'bitti gözüyle' bakıyor"
Öğrenci Veli Derneği Veli-Der Başkanı İlknur Kaya, dernek üyesi olan velilerin çocuğunu Haziran ayında okula göndermeye sıcak bakmadığını söylüyor ve "Çoğu velinin bu yıla dair bir beklentisi yok" diyor.
Kaya, velilerin endişelerini 3 maddeyle özetliyor:
"Salgın riskinin Haziran ayında biteceğine inanan yok. Sayılar çok düşse bile tehlike geçmemiş olacak diye düşünülüyor. İkinci olarak veliler, Avrupa'da yayıldığı söylenen ve çocukları etkileyen yeni bağışıklık sistemi hastalığını duymuş ve bundan dolayı kaygıları çok yüksek."
"Son olarak 1 Haziran'la okulların kapanma tarihi arasında çok kısa bir zaman var. Velilere göre bu kısa zaman için öğrencileri okula göndermenin hiçbir karşılığı yok, eğitim anlamında bir şey alabilmeleri mümkün değil. 15 gün için bu riski almaya değmez diye düşünüyorlar."
Kaya, "Okula dönüş Liseye Geçiş Sınavı'na (LGS) girecek olan 8. sınıflar ile Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) 12. sınıflar için daha gündemde. Onun dışındaki herkes bu yıla bitti gözüyle bakıyor" diyor.
Kaya ek olarak, şehirlerarası seyahat yasaklarının kalkmasıyla birlikte birçok ailenin yazı şehir dışında, geniş ailelerinin yanında ya da yazlıklarda geçirmek üzere şehri terk etme hazırlığı yaptığını söylüyor.
Kaya'ya göre velilerin okulların açılmasını istememesinin bir nedeni de salgın sürecinde çalışmak zorunda olan çoğu velinin çocuklarını bakım için aile büyüklerinin yanına göndermiş olması ve 15 gün için eski düzeni kurmanın zorluğu.
"Kimse çocuğunu okula göndermeyi göze alamıyor"
Öğretmen olan ve çocukları 5. ve 9. sınıfta okuyan Ömer Yılmaz da Haziran'da hiçbir velinin çocuğunu okula göndermekten yana olmadığını belirtiyor.
Bakan Selçuk'un 1 Haziran açıklamasının kendileri için çok da sürpriz olmadığını belirten Yılmaz, bu kararın sadece Bakanlık tarafından alınamayacağını, Bilim Kurulu yanında veli ve öğretmen derneklerine de danışılması gerektiğini belirtiyor.
Yılmaz velilerin salgında 2. dalga yaşanmasından endişeli olduğunu ve özellikle devlet okullarında bazı kalabalık sınıflarda aynı sırada 3 çocuğun oturduğu düşünülürse "kimsenin çocuğunu okula yollamayı göze alamayacağını" söylüyor.
Çocukların evden dışarı çıkma ihtiyacı duyduğuna da vurgu yapan Yılmaz, bu nedenle çocukların okula gitmek isteyebileceğini ancak Haziran'daki olası sürecin eğitim anlamında çocuklara bir katkısı olmayacağı görüşünde.
Okullar fiziki olarak geri dönüşe hazır mı?
Sınıflardaki doluluk oranı, öğrencilerin birer sıra aralıkla oturarak öğrenime devam edebileceği öngörüsüne ilişkin soru işaretlerine sebep oluyor.
Türkiye'de okullardaki fiziki şartların birbirinden oldukça farklılık gösterdiğini söyleyen Eğitim Reformu Girişimi'nden Yeliz Düşkün, okullardaki sosyal mesafenin sağlanabilmesi için yapılacak planlamanın her okula özel olması gerekeceğini ifade ediyor:
"Türkiye'de genel olarak derslik başına düşen öğrenci sayısı çok yüksek değil ama illere göre büyük farklılıklar görülüyor. Dolayısıyla bu konudaki önlemler ve fiziksel ihtiyaçlar ilden ile, hatta okuldan okula değişiklik gösterecektir."
Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Latif Selvi ise "pandemide bir noktaya gelinmeden okulların açılması o kadar da kolay görünmüyor" diyor:
"Genelde her sırada iki öğrenci olarak yerleştirme yapılır ancak şu anda sınıflardaki sıralarda bir öğrencinin bile bulunması riskli olabilir. Yani öğrenciler arasına birer sıra boşluk bırakılması gerekir. Dolayısıyla sınıflardaki öğrenci mevcutlarının 10-12 gibi sayılara düşmesi gerekebilir, bu da okulların fiziki altyapısı açısından problem yaratabilir."
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk sınavlardaki oturma düzeni ile ilgili olarak da Bilim Kurulu'yla iletişim halinde olduklarını, "her türlü tedbiri en güçlü şekilde" alacaklarını belirtmişti.
Ancak okulların fiziki şartları düşünüldüğünde tek sorun sınıfların doluluk kapasitesi değil.
Eğitim Reformu Girişimi'nden Yeliz Düşkün okullardaki hijyen meselesinin ise okuldan okula değişen fiziki şartlardan bağımsız olarak 'genel bir sorun' olduğunu ve koronavirüs salgını sürecinde daha da önem kazandığını söylüyor:
"Okullarda tuvalet temizliğinin yetersiz olması ve sabun sıkıntısının yaşanması gibi sorunlar öteden beri çok yaygın. 'Okulda Yaşam' araştırmamızda gördük ki çocukların gözünde okulda yaşanan en büyük olumsuzluk hijyen konusuydu, özellikle de tuvalet hijyeni. Bu konu pek çok ilde hemen hemen bütün öğrencilerin ortaklaştığı sorun olarak karşımıza çıkmıştı."
Düşkün sadece 1 Haziran ihtimali açısından değil, 'okullar ne zaman açılırsa açılsın' halledilmesi gereken ilk sorunun okullarda hijyen olduğunu söylüyor.
Okulların temizlik masrafları bir ölçüde devletin okullara sağladığı bütçeden karşılanmakla birlikte esas olarak okul aile birliği bütçelerinden temin ediliyor.
Düşkün, koronavirüs salgınından sonra bu sistemin değişmesi gerektiğini vurguluyor: "Bundan sonra okulların hijyen masraflarında okul aile birliği bütçesine bağlılık azaltılarak daha fazla kamu kaynağını bu kaleme ayırmak gerekiyor. Çünkü okul aile birliğinin çok para toplayamadığı ve görece yoksul çocukların gittiği okullarda hijyen sorunu çok daha fazla yaşanıyor."
Öte yandan birçok okulda, salgın nedeniyle okulların tatil edildiği 2 haftalık süreçte (16-30 Mart) temizlik ve dezenfekte çalışmaları yapılmıştı.
Okul servislerinin güvenliği nasıl sağlanacak?
Okulların Haziran'da açılması durumunda servislerin nasıl organize olacağı ve öğrencilerin koltuklara birer aralıklarla oturacağı şekilde araçların düzenlenmesi konuları da belirsizliğini koruyor.
BBC Türkçe'ye konuşan bir servis işletmecisi, araçların öğrenci kapasitesini yarı yarıya düşürmenin velilere ek ücret olarak geri döneceğini ve hiçbir velinin 15 eğitim günü için böyle bir maddi yük altına girmek istemeyeceğini düşünüyor:
"Bizim servis işletmeciliğini yaptığımız okulda normal şartlarda 300'e yakın servis aracı bulunuyor. Bu servislerin kapasitesi 22-29 arasında değişiyor, yani hepsi doluluk kapasitesi 20'nin üzerinde çalışıyor. Dolayısıyla hükümetin öngördüğü gibi bir araçta öğrencilerin aralıklarla oturma sistemini hiçbir servis şirketi karşılayamaz."
"Çünkü bu demek olur ki bizim okulda 300 değil, 600'e yakın aracın çalışması gerekir ve bu durum servis şirketlerinin masraflarını artar. Bu da velilere servis ücretleri açısından ek ödeme anlamına gelir ki hiçbir veli 3 hafta için servislere ek ödeme yapmak istemez."
Eğitim Bir Sen: Okullar Eylül'de açılmalı
1 Haziran'da okulların açılması söz konusu olursa, öğrenciler açısından 15 okul günü söz konusu olsa da öğretmenler seminer dönemiyle birlikte Haziran sonuna dek okula gitmek zorunda kalacak.
Türkiye'de öğretmenlerin yaklaşık yüzde 70'inin 40 yaş ve altında olduğunu hatırlatan Düşkün, öğretmen nüfusunun genç olmasının salgın açısından bir avantaj olarak görülebileceğini düşünüyor.
Ancak yine de MEB'in '15 gün için değer mi' sorusunun dikkate alması gerektiğini savunuyor: "Okul açıldığında öğretmenler ilk olarak öğrencilerin hangi seviyede kaldığını ölçecek ve uzaktan eğitimde konuları ne kadar takip edebildiklerine bakacak. Dolayısıyla bir müddet zaten bu öğrencilerin birbirini yakalaması ve adaptasyonla geçecek. Bu yüzden 15 gün için değer mi, değmez mi sorusu önem kazanıyor."
Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Latif Selvi de benzer sebeple okulların Eylül'de açılmasından yana olduğunu ifade ediyor.
"Eğitim öğretim yeniden başlarken önce bir uyum süreci vardır ki bir hafta on günlük bir süre alır. Okulların Eylül'de açılmasıyla hızlı bir telafi ve adaptasyon eğitimi yapılıp, hemen akabinde hiç ara vermeden yeni programına başlanabilir. Böylece öğrencilerimizin herhangi bir kaybı söz konusu olmaz."
Diğer ülkelerde öğrenciler okullara hangi önlemlerle dönüyor?
Asya ve Avrupa'da bazı ülkelerde koronavirüs tedbirlerinin gevşetilmeye başlanmasıyla, öğrenciler okullara geri dönmeye başladı.
Salgının başlangıç yeri olan Çin'in Vuhan kentinde sadece lise öğrencileri 6 Mayıs'ta okula geri dönecek.
Salgından daha az etkilenen bazı eyaletlerde okullar daha önce açılmış olsa da Pekin ve Şangay gibi büyük şehirlerde okullar bu hafta başında (27 Nisan) sadece sınava hazırlanan ortaokul son ve lise son sınıf öğrencileri için açıldı.
Çin Millî Eğitim Bakanlığı okul girişlerinde öğrencilerin ateşlerinin ölçüldüğünü ve koronavirüs taşıma riskini gösteren cep telefonu uygulamasında risksiz anlamına gelen "yeşil" kodu olmayan öğrencilerin okula alınmayacağını açıkladı. Ayrıca bazı bölgelerdeki okullar her gece yeniden dezenfekte ediliyor.
Çin'de küçük yaşta öğrencilerin fiziksel mesafeyi koruyabilmeleri için bazı okullar bunun gibi yaratıcı önlemlere başvurdu.
https://twitter.com/SixthTone/status/1254413687902912520?s=20
Çarşamba günü ilk kez ülke içi kaynaklı yeni vaka görülmediğini açıklayan Güney Kore'de ise uzaktan eğitim sürüyor ve öğrencilerin fiziksel olarak okula ne zaman geri döneceğine dair son karar henüz verilmedi.
Fransa'da da 11 Mayıs'tan itibaren bazı okullar açılacak. İlk etapta kreşler, anaokulları ve ilkokullar kapılarını öğrencilere açacaklar. Kreşlerde aynı anda en fazla 10 çocuk bir arada olabilecek.
Hollanda hükümeti de ilkokul gündüz bakım kreşleri ve özel eğitime muhtaç çocuklara yönelik kurumların 11 Mayıs'ta yeniden açılmasına karar verdi. İlkokullarda, sosyal mesafe kurallarına uyulması amacıyla dönüşümlü eğitim öngörülüyor. Sınıfların yarısı sabah, yarısı öğlen ders başı yapacak.
Emekliliği yaklaşan, obezite, diyabet, kalp ve damar rahatsızlıkları gibi kronik hastalığı bulunan öğretmenler, isterlerse göreve başlamayacak. Hollanda'da ortaöğretim okullarıysa Haziran'dan önce açılmayacak.
Belçika'da ise, ilk ve ortaöğretim okulları, 18 Mayıs'tan itibaren kademeli olarak açılacak. Sınıflarda öğrenci sayısı en fazla 10 ile sınırlandırılacak. 12 yaşından büyük öğrencilerin maske takması zorunlu olacak.
Dünyada en fazla can kaybının yaşandığı 3. ülke olan İngiltere'de de henüz okullara geri dönüş tarihi belirlenmedi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yaptığı son açıklamada, normalleşme sürecinin beklendiği şekilde devam etmesi halinde okulların 1 Haziran'da açılabileceğini söyledi. BBC Türkçe'ye konuşan veliler, eğitimciler ve sendikalar ise okulların 1 Haziran'da açılması ihtimaline sıcak bakmıyor.
Bakan Selçuk açıklamayı Çarşamba akşamı katıldığı CNN Türk yayınında yaptı. Bakan aynı gün sabah saatlerinde uzaktan eğitim ile ilgili yaptığı basın açıklamasında ise uzaktan eğitimin 31 Mayıs'a kadar uzatıldığını belirtmiş ancak öğrencilerin okullara dönüş tarihi ile ilgili bir bilgi vermemişti.
MEB takvimine göre bu yıl eğitim-öğretim döneminin 19 Haziran Cuma günü sona ermesi öngörülüyordu.
Bakan Selçuk Çarşamba akşamki açıklamasında, okulların 19 gün için açılmasında bir sorun görmediğini ifade etti: "Öğretmenlerimizden, velilerimizden, öğrencilerimizden on binlerce talep alıyoruz. Mümkün olduğu kadar kısa sürede açılmasıyla ilgili bir beklenti var. Bizim açımızdan önemli olan çocuklarımızın sağlığı, onların güvenliği. Bu konuda emin olduğumuz anda okullarımızı açarız."
Peki okulların 1 Haziran'da açılabilmesi için fiziki şartlar uygun mu? Veliler, eğitimciler ve servis şirketleri çocukların okula dönmesine nasıl bakıyor?
"Herkes bu yıla 'bitti gözüyle' bakıyor"
Öğrenci Veli Derneği Veli-Der Başkanı İlknur Kaya, dernek üyesi olan velilerin çocuğunu Haziran ayında okula göndermeye sıcak bakmadığını söylüyor ve "Çoğu velinin bu yıla dair bir beklentisi yok" diyor.
Kaya, velilerin endişelerini 3 maddeyle özetliyor:
"Salgın riskinin Haziran ayında biteceğine inanan yok. Sayılar çok düşse bile tehlike geçmemiş olacak diye düşünülüyor. İkinci olarak veliler, Avrupa'da yayıldığı söylenen ve çocukları etkileyen yeni bağışıklık sistemi hastalığını duymuş ve bundan dolayı kaygıları çok yüksek."
"Son olarak 1 Haziran'la okulların kapanma tarihi arasında çok kısa bir zaman var. Velilere göre bu kısa zaman için öğrencileri okula göndermenin hiçbir karşılığı yok, eğitim anlamında bir şey alabilmeleri mümkün değil. 15 gün için bu riski almaya değmez diye düşünüyorlar."
Kaya, "Okula dönüş Liseye Geçiş Sınavı'na (LGS) girecek olan 8. sınıflar ile Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) 12. sınıflar için daha gündemde. Onun dışındaki herkes bu yıla bitti gözüyle bakıyor" diyor.
Kaya ek olarak, şehirlerarası seyahat yasaklarının kalkmasıyla birlikte birçok ailenin yazı şehir dışında, geniş ailelerinin yanında ya da yazlıklarda geçirmek üzere şehri terk etme hazırlığı yaptığını söylüyor.
Kaya'ya göre velilerin okulların açılmasını istememesinin bir nedeni de salgın sürecinde çalışmak zorunda olan çoğu velinin çocuklarını bakım için aile büyüklerinin yanına göndermiş olması ve 15 gün için eski düzeni kurmanın zorluğu.
"Kimse çocuğunu okula göndermeyi göze alamıyor"
Öğretmen olan ve çocukları 5. ve 9. sınıfta okuyan Ömer Yılmaz da Haziran'da hiçbir velinin çocuğunu okula göndermekten yana olmadığını belirtiyor.
Bakan Selçuk'un 1 Haziran açıklamasının kendileri için çok da sürpriz olmadığını belirten Yılmaz, bu kararın sadece Bakanlık tarafından alınamayacağını, Bilim Kurulu yanında veli ve öğretmen derneklerine de danışılması gerektiğini belirtiyor.
Yılmaz velilerin salgında 2. dalga yaşanmasından endişeli olduğunu ve özellikle devlet okullarında bazı kalabalık sınıflarda aynı sırada 3 çocuğun oturduğu düşünülürse "kimsenin çocuğunu okula yollamayı göze alamayacağını" söylüyor.
Çocukların evden dışarı çıkma ihtiyacı duyduğuna da vurgu yapan Yılmaz, bu nedenle çocukların okula gitmek isteyebileceğini ancak Haziran'daki olası sürecin eğitim anlamında çocuklara bir katkısı olmayacağı görüşünde.
Okullar fiziki olarak geri dönüşe hazır mı?
Sınıflardaki doluluk oranı, öğrencilerin birer sıra aralıkla oturarak öğrenime devam edebileceği öngörüsüne ilişkin soru işaretlerine sebep oluyor.
Türkiye'de okullardaki fiziki şartların birbirinden oldukça farklılık gösterdiğini söyleyen Eğitim Reformu Girişimi'nden Yeliz Düşkün, okullardaki sosyal mesafenin sağlanabilmesi için yapılacak planlamanın her okula özel olması gerekeceğini ifade ediyor:
"Türkiye'de genel olarak derslik başına düşen öğrenci sayısı çok yüksek değil ama illere göre büyük farklılıklar görülüyor. Dolayısıyla bu konudaki önlemler ve fiziksel ihtiyaçlar ilden ile, hatta okuldan okula değişiklik gösterecektir."
Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Latif Selvi ise "pandemide bir noktaya gelinmeden okulların açılması o kadar da kolay görünmüyor" diyor:
"Genelde her sırada iki öğrenci olarak yerleştirme yapılır ancak şu anda sınıflardaki sıralarda bir öğrencinin bile bulunması riskli olabilir. Yani öğrenciler arasına birer sıra boşluk bırakılması gerekir. Dolayısıyla sınıflardaki öğrenci mevcutlarının 10-12 gibi sayılara düşmesi gerekebilir, bu da okulların fiziki altyapısı açısından problem yaratabilir."
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk sınavlardaki oturma düzeni ile ilgili olarak da Bilim Kurulu'yla iletişim halinde olduklarını, "her türlü tedbiri en güçlü şekilde" alacaklarını belirtmişti.
Ancak okulların fiziki şartları düşünüldüğünde tek sorun sınıfların doluluk kapasitesi değil.
Eğitim Reformu Girişimi'nden Yeliz Düşkün okullardaki hijyen meselesinin ise okuldan okula değişen fiziki şartlardan bağımsız olarak 'genel bir sorun' olduğunu ve koronavirüs salgını sürecinde daha da önem kazandığını söylüyor:
"Okullarda tuvalet temizliğinin yetersiz olması ve sabun sıkıntısının yaşanması gibi sorunlar öteden beri çok yaygın. 'Okulda Yaşam' araştırmamızda gördük ki çocukların gözünde okulda yaşanan en büyük olumsuzluk hijyen konusuydu, özellikle de tuvalet hijyeni. Bu konu pek çok ilde hemen hemen bütün öğrencilerin ortaklaştığı sorun olarak karşımıza çıkmıştı."
Düşkün sadece 1 Haziran ihtimali açısından değil, 'okullar ne zaman açılırsa açılsın' halledilmesi gereken ilk sorunun okullarda hijyen olduğunu söylüyor.
Okulların temizlik masrafları bir ölçüde devletin okullara sağladığı bütçeden karşılanmakla birlikte esas olarak okul aile birliği bütçelerinden temin ediliyor.
Düşkün, koronavirüs salgınından sonra bu sistemin değişmesi gerektiğini vurguluyor: "Bundan sonra okulların hijyen masraflarında okul aile birliği bütçesine bağlılık azaltılarak daha fazla kamu kaynağını bu kaleme ayırmak gerekiyor. Çünkü okul aile birliğinin çok para toplayamadığı ve görece yoksul çocukların gittiği okullarda hijyen sorunu çok daha fazla yaşanıyor."
Öte yandan birçok okulda, salgın nedeniyle okulların tatil edildiği 2 haftalık süreçte (16-30 Mart) temizlik ve dezenfekte çalışmaları yapılmıştı.
Okul servislerinin güvenliği nasıl sağlanacak?
Okulların Haziran'da açılması durumunda servislerin nasıl organize olacağı ve öğrencilerin koltuklara birer aralıklarla oturacağı şekilde araçların düzenlenmesi konuları da belirsizliğini koruyor.
BBC Türkçe'ye konuşan bir servis işletmecisi, araçların öğrenci kapasitesini yarı yarıya düşürmenin velilere ek ücret olarak geri döneceğini ve hiçbir velinin 15 eğitim günü için böyle bir maddi yük altına girmek istemeyeceğini düşünüyor:
"Bizim servis işletmeciliğini yaptığımız okulda normal şartlarda 300'e yakın servis aracı bulunuyor. Bu servislerin kapasitesi 22-29 arasında değişiyor, yani hepsi doluluk kapasitesi 20'nin üzerinde çalışıyor. Dolayısıyla hükümetin öngördüğü gibi bir araçta öğrencilerin aralıklarla oturma sistemini hiçbir servis şirketi karşılayamaz."
"Çünkü bu demek olur ki bizim okulda 300 değil, 600'e yakın aracın çalışması gerekir ve bu durum servis şirketlerinin masraflarını artar. Bu da velilere servis ücretleri açısından ek ödeme anlamına gelir ki hiçbir veli 3 hafta için servislere ek ödeme yapmak istemez."
Eğitim Bir Sen: Okullar Eylül'de açılmalı
1 Haziran'da okulların açılması söz konusu olursa, öğrenciler açısından 15 okul günü söz konusu olsa da öğretmenler seminer dönemiyle birlikte Haziran sonuna dek okula gitmek zorunda kalacak.
Türkiye'de öğretmenlerin yaklaşık yüzde 70'inin 40 yaş ve altında olduğunu hatırlatan Düşkün, öğretmen nüfusunun genç olmasının salgın açısından bir avantaj olarak görülebileceğini düşünüyor.
Ancak yine de MEB'in '15 gün için değer mi' sorusunun dikkate alması gerektiğini savunuyor: "Okul açıldığında öğretmenler ilk olarak öğrencilerin hangi seviyede kaldığını ölçecek ve uzaktan eğitimde konuları ne kadar takip edebildiklerine bakacak. Dolayısıyla bir müddet zaten bu öğrencilerin birbirini yakalaması ve adaptasyonla geçecek. Bu yüzden 15 gün için değer mi, değmez mi sorusu önem kazanıyor."
Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Latif Selvi de benzer sebeple okulların Eylül'de açılmasından yana olduğunu ifade ediyor.
"Eğitim öğretim yeniden başlarken önce bir uyum süreci vardır ki bir hafta on günlük bir süre alır. Okulların Eylül'de açılmasıyla hızlı bir telafi ve adaptasyon eğitimi yapılıp, hemen akabinde hiç ara vermeden yeni programına başlanabilir. Böylece öğrencilerimizin herhangi bir kaybı söz konusu olmaz."
Diğer ülkelerde öğrenciler okullara hangi önlemlerle dönüyor?
Asya ve Avrupa'da bazı ülkelerde koronavirüs tedbirlerinin gevşetilmeye başlanmasıyla, öğrenciler okullara geri dönmeye başladı.
Salgının başlangıç yeri olan Çin'in Vuhan kentinde sadece lise öğrencileri 6 Mayıs'ta okula geri dönecek.
Salgından daha az etkilenen bazı eyaletlerde okullar daha önce açılmış olsa da Pekin ve Şangay gibi büyük şehirlerde okullar bu hafta başında (27 Nisan) sadece sınava hazırlanan ortaokul son ve lise son sınıf öğrencileri için açıldı.
Çin Millî Eğitim Bakanlığı okul girişlerinde öğrencilerin ateşlerinin ölçüldüğünü ve koronavirüs taşıma riskini gösteren cep telefonu uygulamasında risksiz anlamına gelen "yeşil" kodu olmayan öğrencilerin okula alınmayacağını açıkladı. Ayrıca bazı bölgelerdeki okullar her gece yeniden dezenfekte ediliyor.
Çin'de küçük yaşta öğrencilerin fiziksel mesafeyi koruyabilmeleri için bazı okullar bunun gibi yaratıcı önlemlere başvurdu.
https://twitter.com/SixthTone/status/1254413687902912520?s=20
Çarşamba günü ilk kez ülke içi kaynaklı yeni vaka görülmediğini açıklayan Güney Kore'de ise uzaktan eğitim sürüyor ve öğrencilerin fiziksel olarak okula ne zaman geri döneceğine dair son karar henüz verilmedi.
Fransa'da da 11 Mayıs'tan itibaren bazı okullar açılacak. İlk etapta kreşler, anaokulları ve ilkokullar kapılarını öğrencilere açacaklar. Kreşlerde aynı anda en fazla 10 çocuk bir arada olabilecek.
Hollanda hükümeti de ilkokul gündüz bakım kreşleri ve özel eğitime muhtaç çocuklara yönelik kurumların 11 Mayıs'ta yeniden açılmasına karar verdi. İlkokullarda, sosyal mesafe kurallarına uyulması amacıyla dönüşümlü eğitim öngörülüyor. Sınıfların yarısı sabah, yarısı öğlen ders başı yapacak.
Emekliliği yaklaşan, obezite, diyabet, kalp ve damar rahatsızlıkları gibi kronik hastalığı bulunan öğretmenler, isterlerse göreve başlamayacak. Hollanda'da ortaöğretim okullarıysa Haziran'dan önce açılmayacak.
Belçika'da ise, ilk ve ortaöğretim okulları, 18 Mayıs'tan itibaren kademeli olarak açılacak. Sınıflarda öğrenci sayısı en fazla 10 ile sınırlandırılacak. 12 yaşından büyük öğrencilerin maske takması zorunlu olacak.
Dünyada en fazla can kaybının yaşandığı 3. ülke olan İngiltere'de de henüz okullara geri dönüş tarihi belirlenmedi.