6-7 Eylül’de, bilhassa 6 Eylül gecesinde çekilmiş yüzlerce fotoğraf gördüm.
Bunları tek tek inceledim (herkes inceleyebilir, internette var hepsi) ve derleyip birisi 6 küsur, diğeri 12 dakikalık iki ayrı kısa film hâline getirdim.
Fotoğraflarda gördüğüm ortak ve çarpıcı özelliklerden birisi korkunç bir hırsla ve tamamen kendilerini kaybetmiş bir halde saldırıyor oluşlarıydı. Âdeta intikam alıyorlardı.
Hani sanki Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler bunların vatanını işgal etmiş de, bu sürü bağımsızlık mücadelesine kalkışmış, düşmana saldırıyor gibiydi.
Tabî akıl almaz bir vahşet ve garâbet bu.
Lakin, düşünürsek bu bir yandan da “normal” bir davranış.
Yağma ve talanla geçinmeye alışmış ve başka türlü yaşamayı da beceremeyenlerin fırsat bulunca kolayca yapabilecekleri bir şey yâni.
***
Bir de pek çok fotoğrafta saldırganlar rezil bir pişkinlik içerisinde gülüyorlardı.
Esas felâket zannederim bu. Gülerek yağma yapıyorlar, kadınlara tecavüz ediyorlar, evlere giriyorlar, gülerek dükkânları yıkıyorlar, rahipleri dövüyorlar, kiliseleri, dükkânları ve evleri yakıyorlar ve bu yangınlara gelen itfaiye arabalarının hortumlarını kesiyorlar.
İnsan söz bulamıyor…
Bir tankın üstende gülerek poz veren birisinin fotoğrafını gördüm meselâ.
Bir başkası gülerek sopasını sallıyordu.
Fotoğraf çok, kısaca ‘bin “atsız” talanlarda çocuklar gibi şenmiş’ diyelim.
***
Kabahat işlemiyorlar yâni, suç da işlemiyorlar. Gülerek, kendilerinden emin bir şekilde yapmaya âdeta hakları olan alçaklıkları yapıyorlar.
Korunacaklarını biliyorlar demek ki. Kendilerine garanti verilmiş muhtemelen.
“Yapın ne yapabiliyorsanız, arkanızdayız, cezâ verilmeyecek” gibi bir şeyler söylenmiş herhalde. Ne kadar vahşi ve rahat olurlarsa olsunlar, böyle bir garanti olmasa o arsız ve rezil gülüşlerin fotoğrafları çekilemezdi.
***
6-7 Eylül, 1915’in, Varlık Vergisi’nin Aşkale’nin, Yahudilere yönelik 1934 Trakya Pogromu’nun devâmıdır. Tıpkı öncekiler gibi bu barbarlık ve vandallık da yeteri kadar (ne kadar incelense yetmez aslında) incelenmedi ve vahim hadiselerin, kıyımların, kırımların hiç birisiyle yüzleşilmedi. Her yapılan yapanların ve yaptıranların yanına kâr kaldı.
Hatta mâlum, barbarlık “vatanseverlik” hânesine bile yazıldı, mükâfatlar verildi.
Çorum, Maraş, Sivas nasıl oldu da kolayca tezgâhlanabildi, bunlara bakmak lâzım.
Geçenlerde birileri “ne oldu bize” diyordu. Hiçbir şey olmadı, her ne isek oyuz.
Gelenek devam ediyor. Hem devlette de devamlılık da esas değil mi?
(AHMET KUZİK - akuzik@yahoo.com)
Not: Yukarıda bahsettiğim kısa filmlerin linkleri şunlar:
https://www.youtube.com/watch?v=lwBNqY83EKg
https://www.youtube.com/watch?v=RsviQp1Sp_k