Mahkemelerden ardı ardına kararlar çıkıyor.

Hepsi sorunlu, hepsi tartışmalı, hepsi siyasi...

O davalarda bir hukuk tartışılmıyor, en baştan ve korkunç bir hukuksuzluktan yeni bir ülke inşa ediliyor.

Kavala ve Demirtaş hapiste. Kürt milletvekilleri hapiste.

15 Temmuz sonrası tutuklanan askeri öğrenciler hapiste. Gazeteciler hapiste. Can Dündar sürgünde.

Peki, bu arada siz neredesiniz?

Dışarıda mı? Dışarısı gerçekten dışarısı mı?

Eviniz sizin eviniz mi, fikriniz sizin fikriniz?.. Sesiniz... Soluğunuz gerçekten sizin mi?

Özgür müsünüz? Dışarıda olmak, evde olmak sizi özgür kılmaya yetiyor mu?

Mahkemeye düşmemek, yargılanmamak, tutuklanmamak, içeride yatmamak... sizi bu kâbuslardan uzak tutuyor mu?

İÇİNE KAPANAN BİR ÜLKE

Bu soruları kendinize sormaya bile korktuğunuz ve başkalarının başlarına gelenler sanki sizin de başınıza gelmiyormuş gibi yaşamaya çalıştığınız şu son yıllarda...

Ülkenizin sadece salgın yüzünden içine kapanmadığını...

İktidarın;

Ülkenin aklını, reflekslerini, ahlakını, heveslerini, kültürünü, çağdaşlığını her gün biraz daha yükselen görünmez duvarlarla kuşattığını...

Ülkeyi içine içine kapattığını fark etmiyormuş gibi sürdürdüğünüz gündelik hayatlarınıza bir an cesaret edip dikkatlice baksanız göreceksiniz...

Hiçbiriniz aslında dışarıda değilsiniz.

Asla güvenmediğiniz hoyrat bir adaletin tehditleriyle biçimlenen yeni hayatlarınızda...

İktidara karşı söylenmiş herhangi bir sözün, duruşun ibreti âlem için cezalandırılışını sessizce seyretmek zorunda bırakıldığınız...

Ve ne yaparsanız yapın asla korunaklı olmadığını bildiğiniz kişisel dünyalarınızda hayatın kendisi artık hapishane.

Burası şu sıralar, hem içine kapatıldığınız hem de kendi kapınıza gardiyan olarak koyulduğunuz korunmasız ve yapayalnız bir ülke.

O ülkenin içinde, kapatıldığınız yerde, gözlerinizi fal taşı gibi açmış...

İki yaşlı komedyenin iktidar tarafından cumhurbaşkanına hakaretle suçlanıp mahkemelerde süründürülüşünü izliyorsunuz.

Bir gazetecinin, daha önce yapılmış haberleri, bir milletvekili tarafından ifşa edilmiş bilgileri bir kez daha manşet yaptığı için casus ilan edilmesini izliyorsunuz.

Bir işadamının ısrarla terör eylemleri olarak tanımlanmak istenen Gezi hareketine destek olmaktan yargılanışını izliyorsunuz.

Bir parti liderinin hak ve hukuk tanımaz bir şekilde yıllardır içeride rehin alınışını izliyorsunuz.

Mizahın, eleştirinin, gazeteciliğin, muhalifliğin, itirazın, başka bir dünya istemenin, başka şeyler hayal etmenin, özgürce düşünmenin, yaşamanın ve konuşmanın, haber yapmanın ve sokaklara, meydanlara çıkmanın yasaklanışını...

Kapatıldığınız o ülkede, ülkenizde, yurdunuzda, evinizde ışığın, aydınlığın, umudun perde perde sönüşünü izliyorsunuz.

İKTİDARIN CÜRETİ

Siyasal İslamın çoktan yoldan çıkan ve sağa sola çarparak, yıkıp dökerek ve bir halkı topyekûn yoksulluğa sürükleyerek kendi canını kurtarma telaşı sırasında...

Özgürlüğü hiçe sayılan o insanların aynasında...

Her biriniz aslında kendi yok oluşunuzu izliyorsunuz.

Tüm muhaliflerini benzer ithamlarla suçlayan...

Yasalara kulak asmamayı marifet sayan...

Demokratik kaygılardan uzak bir sistem dayatan...

Sadece ülkenin aydınlarını değil, başta çocukları olmak üzere, kendi yandaşları dahil tüm halkını aynı ateşe atan bir iktidarın cüretini izliyorsunuz.

Gözaltında çırılçıplak soyulan, cezaevlerinde insanlık dışı koşullarda tutulan, olmayan suçlamalarla olmayacak cezalara çarptırılan o insanlarla ortak bir kaderi paylaştığınızı idrak etmeniz için başınıza daha ne gelmesi gerekir... aslında biliyorsunuz.

Kadınların artık 8 Mart’ta sokaklara çıkamadığı...

Eşcinsellerin onur yürüyüşlerinden men edildiği...

1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanmasının tamamen hayal olduğu...

Gezi’nin bir terör eylemi olarak etiketlendiği...

Halkın iradesiyle seçilenlerin, mevcut iktidarın iradesiyle siyasetten ardı ardına silinmek istendiği...

Sosyal medyanın denetlendiği...

Sansürden daha tehlikeli olan otosansürün yeni bir ideoloji gibi hızla yayıldığı bu ülkede...

Siz de farkındasınız, artık beyinlerinizin içi korkunç birer hapishane.

Ama o hapishanede bile, siz susarsanız başka şeyler olacak, susmazsanız başka. (MİNE SÖĞÜT - CUMHURİYET)

Daha yeni Daha eski