AKP'NİN NİYETİ HDP'Yİ BÖLMEK Mİ?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın "Şu anda Edirne’deki en büyük hesabı, İmralı’dakine verecek" sözleriyle hedef aldığı HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bugün sosyal medya hesabından Erdoğan’a yanıt verdi. Demirtaş’ın "Siyasetçiler halka, partisine, parlamentoya, bağımsız yargıya hesap verir. Sen benim için 'kaygılanmayı' bırak da kendi vereceğin hesabı düşün" yanıtı Ankara’da siyasetin tartışma konusu oldu.
"Çözüm değil seçim süreciyle ilgili"
DW Türkçe, Erdoğan’ın sözleriyle başlayan ve Demirtaş’ın yanıtıyla devam eden İmralı tartışmasını siyaset bilimcilere sordu. Erdoğan’ın, Demirtaş ve HDP’ye olan kızgınlığının çözüm sürecinin bitmesinden değil, oylarını düşürmüş olmasından kaynaklandığını ifade eden Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi’nden Reha Ruhavioğlu, "Erdoğan’ın İmralı’yı Demirtaş için bir yargılama makamı olarak söylemesi herhalde Kürt sorununun çözümü ile ilgili olmasa gerek. Çözüm süreci ile ilgili olsa Demirtaş’ın o dönemde yaptığını düşündükleri hata her ne ise o hatayı ve Demirtaş'ı bir kenara alıp devam ederlerdi. Bu çözüm süreciyle değil seçim süreciyle ilgili bir konu" dedi.
"İtibarsızlaştırmak istiyor olabilir"
Ruhavioğlu, şöyle devam etti: "Belli ki Erdoğan, İstanbul seçimleri öncesinde uygulanan mekanizmayı yeniden harekete geçirmek istiyor. Bu konuda da muhtemelen Öcalan ile uzlaşabileceğini düşünüyor ve bunun imkanlarını görüyor. Bunun karşılığında da Kürt kamuoyuna hem bir mesaj vermek hem de HDP ve HDP seçmeni üstündeki etkisi yüksek olan Demirtaş'ı Öcalan gözünde itibarsızlaştırılarak, seçmen ve HDP üstündeki etkisinin azaltılmaya çalışılması gibi bir durum söz konusu."
"Hala görüşüyorum mesajı"
Erdoğan'ın Kürt seçmene "Bakın ben Öcalan ile hala görüşüyorum" mesajı vermek isteğinde olduğunu da belirten Ruhavioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bundan Kürt meselesinin menfaatine bir şey çıkabilir mi? Çıkabilir de. Sonuçta matematik sadece sizin kurduğunuz hesapla işlemiyor. Kürt tarafının da bazı hesapları da olabilir. Ama aynı zamanda matematik şöyle de işlemiyor. Siz Öcalan'la anlaştınız ve Demirtaş'ı diyelim ki kenara koydunuz diye Kürt seçmenin sizin istediğiniz gibi davranma ihtimali çok yüksek değil. Çünkü bugün 2007-2008 şartlarında değiliz. Kürt seçmenin 2007 yılında ikinci partisi AKP iken bugün en uzak olduğu parti AKP. HDP seçmeninin yüzde 70'i, sandığa giderken en güçlü motivasyon olarak Erdoğan'ı iktidardan göndermekle gideceğini söylüyor. Hükümete karşı bu kadar bilenmiş bir seçmen kitlesini Öcalan üzerinden bir matematik hesapla muhalefetten uzak tutmaya çalışmak da bence bir hesap hatası."
Mektup, milliyetçilerden oy kaybettirmişti
İktidarın Kürt oylarını kendi yanına çekmekten ziyade muhalefetten uzak tutmaya çalışmak istiyor olabileceği ihtimalini de değerlendiren Ruhavioğlu, "Sonuçta, ben bütün bu gelişmelerin Kürt sorununun çözümü bağlamı ile değil seçim süreci ile ilgili olduğunu ve bu hesapların tutma ihtimalinin de giderek zayıfladığını düşünüyorum" dedi. Seçim öncesindeki Öcalan mektubunun Kürt seçmene etki etmediği gibi milliyetçilerden de oy kaybedilmesine yol açtığını hatırlatan Ruhavioğlu, "Bunların, Beştepe-İmralı-Rojava hattında bir gelişmeden ziyade Ankara’nın seçmen kitlesine dönük bir trafiği olduğunu düşünüyorum" dedi.
Kürt seçmenlerin Öcalan ile Demirtaş arasında tercihe mi zorlandığının sorulmasına karşılık Ruhavioğlu, şöyle konuştu: "Öcalan, HDP'nin kemik kitlesi dediğimiz eski yüzde 6-7 için çok önemli bir lider ve HDP seçmeni genel olarak Öcalan mı Demirtaş mı ikileminde kalmak istemiyor. Ancak HDP’nin kitlesi sadece Öcalan'a sempati duyanlar ve Kürt meselesinde Öcalan'ın durduğu yerde duranlardan oluşmuyor artık. HDP’nin kitlesi heterojenleşti ve renklendi."
Kitlelere sesi ulaşanın Demirtaş’ın söylemleri olduğunun da altını çizen Ruhavioğlu, "Öcalan’ın söyleminin HDP seçmenine ulaşması için filtrelerden geçmesi gerekiyor" dedi. Ruhavioğlu, "Demirtaş'ın Kürt seçmenler nezdinde bir pop star gibi bir etkisi var. Eğer söylenen bu şey doğru ise yani İmralı tarafından tasfiye edilmek isteniyorsa, bu senaryo doğru ise, varlığını buna rağmen güçlü bir şekilde koruyabilmiş nadir bir Kürt siyasetçi kendisi" ifadesini kullandı.
"En kritik seçmen grubu HDP seçmeni"
MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat da Erdoğan'ın ve Demirtaş'ın açıklamalarını şu sözlerle değerlendirdi: "Sayın Cumhurbaşkanının yapmış olduğu açıklama ve sonrasında bugün itibarıyla HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yapmış olduğu açıklamayı birbiriyle bağlantılı olarak şöyle okumak gerekir. Türkiye çok kritik bir seçim sürecine giriyor. Bu kritik seçimin en kritik ve sonucu en belirleyici seçmen guruplarından biri şüphesiz HDP seçmenidir.”
"Demirtaşcı ve Öcalancı diye ikiye bölünmek isteniyor"
Özellikle yerel seçimlerde CHP'li belediyelere destek olan HDP seçmeni tarafından son dönemde Millet İttifakı'na dışarıdan destek olacağı yönünde sinyaller verildiğini belirten Kulat, "HDP seçmeni son derece kilit bir seçmen durumunda ve doğal olarak Cumhur İttifakı bu noktada bir endişe ifade ediyor. Sayın Erdoğan yüzde 10 civarında olan ve blok olarak Millet İttifakı'na destek vermesi halinde çok önemli ve çok belirleyici olabilecek bu seçmen grubunu hedef alan bir dizi çalışmalar yapabilir" diye konuştu.
Bu noktada yapılmış olan açıklamanın HDP’li seçmenin Demirtaşcı ve Öcalancı olarak ayrılmasını hedef almak üzere kurgulanmış olabileceğini de kaydeden Kulat, "Ancak sayın Cumhurbaşkanı özellikle bu noktada seçmeni değerlendirirken özellikle HDP'li seçmenin daha çok Demirtaş'ın özellikle Millet İttifakı'nın yanında durma üzerine olan açıklamaları var. Doğal olarak Demirtaş'ın yanında durma noktasında bir karşı hamle yaptığını görüyoruz" ifadesini kullandı.
HDP seçmeninin son derece kritik bir seçmen durumunda olduğunu vurgulayan Kulat, şöyle konuştu: "Yüzde 10 civarında bir seçmen grubundan bahsediyoruz. Bu seçmen grubunun ittifaklardan herhangi birisini desteklemesi durumunda doğal olarak bu ittifakın Cumhurbaşkanı çıkarma noktasında büyük bir avantaj yakalayacağı ortada. Ancak bu seçmen grubu bölünebilir ise şartlar değişebilir diye düşünmek gerekir." (Eray Görgülü/ Gülsen Solaker - Deutsche Welle Türkçe)