Biz dar sokaklarında

Dinmeyen yağmurunda

Kendimizi bulduk

Rengine tutulduk

Aşık olduk biz sana

Günleri tükettik

 Ömrümüzü verdik

Bordo Mavi uğruna

Türk futbolunda Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’den oluşan oligarşiyi yıkarak şampiyonluğu Anadolu’ya taşıyan ihtilalin önderliğini iki kişi yapmıştı. Ahmet Suat Özyazıcı ile Özkan Sümer, yin ile yang gibi iki zıt kutbu temsil ediyordu. Biri Uzungöl gibi dingin, diğeri Karadeniz gibi hırçın; biri sofu, diğeri gençliğinde dünya klasiklerini okumuş, Marx’tan, Platon’dan alıntılar yaparak konuşan bir bilge; biri gelenekçi, diğeri yenilikçi; biri bordo gibi yerinde ağır, diğeri mavi gibi uçsuz bucaksız deryalara açılmaktan çekinmeyen bu ikili 1976 ile 1984 yılları arasında kazanılan altı şampiyonluk sırasında dönüşümlü biçimde Trabzonspor’un teknik direktörlüğünü yapmıştı.

2020 yılının Aralık ayında yitirdiğimiz Özkan Sümer, birinci ölüm yıldönümünde mezarı ziyaret edilmekle kalmadı, uğruna ömrünü verdiği kulübü tarafından bir etkinlikle anıldı. Hasan Al’ın kaleme aldığı Özkan Sümer biyografisinin de aynı günlerde yayınlanması başka bir vefa örneği olmuş. 330 sayfalık kitaba 100 TL fiyat biçilmesi satış gelirinin bağış olarak kullanılacağını düşündürtse de bu konuda ufak bir not bile yok.

Trabzonspor’a futbolcu, antrenör, koordinatör ve başkan olarak hizmet eden Özkan Sümer, Futbol Federasyonu Asbaşkanı, Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği Başkanı, spor yazarı ve eğitimci olarak ülke futboluna da önemli katkılarda bulunmuştu. Futbol uğruna ortaokulu bitirmeden eğitimini yarıda bırakmış olsa da kendini sürekli okumaya, araştırmaya vererek çağının ilerisine geçmeyi başarmıştı. 2019 yılında Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Liverpool’ün gegenpress taktiğini 40 yıl önce şok pres adıyla Trabzonspor’da uyguluyordu. Kulüp yönetiminin nasıl olması gerektiğine dair 80’li yıllarda yaptığı bir açıklamada ortaya koyduğu perspektif Avrupa’da dönen sosyal sermaye, kültürel sermaye gibi kavramlardan haberdar olduğu izlenimi uyandırıyor. Belki de Bourdieu’yu okumuştu. Antrenörlere bulunduğu tavsiyelerde eleştirel düşünme, yaratıcılık, akıl yürütme, bilimi öne çıkarması, futbolun felsefesinin, etiğinin, estetiğinin olması gerektiğini belirtmesi, tutku ve coşkuyu ihmal etmemesi Özkan Sümer’e Anadolu İhtilali’nin yalnızca önderi değil teorisyeni sıfatını da vermeyi gerektiriyor.

Cesurdur, inatçıdır, savaşçıdır, dava adamıdır. 1985 yılında teknik direktörlük görevinden alındığında ağzından çıkan “Beni faşistçe idam ettiler” sözü söylediklerinin en hafifiydi. 1989 yılında yapılan kulüp kongresinde tarihi nutkunu “Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde” diye noktalar. 2011 yılında çalınan şampiyonluk nedeniyle dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ı sorumlu tutacak kadar gözü karadır. Malatyaspor’u çalıştırdığı dönemde, şehrin hapishanesinde yatan devrimcileri ziyarete gelen bir Trabzonlu görüş izni için kendisinden yardım istediğinde gerekli izni almakla kalmaz, görüşe kendisi de katılıp tutuklulara bir ihtiyacı olup olmadığını sorar.

Çılgındır, Galatasaray’ı çalıştırırken takımın yedek kalecisini oyuncu olarak sahaya sürmüştür. Ama Hasan’ın daha sonra alt liglerde gol kralı olması Sümer’in futbolcunun içindeki cevheri gören derin bakışlara sahip olduğunu gösterir. Trabzon’un forveti Orhan’ı da sol beke çekmiş, Orhan daha sonra milli takımda sol bek mevkiinde oynamıştı.

Dik durur, yine Galatasaray teknik direktörü iken sivri dili nedeniyle ceza alır, Federasyon Başkanı özür dilemesi karşılığında cezanın hafifletilebileceğini söyler, elinin tersiyle iter.

Yıkıcıdır. Futbolcuların köle olmadığını 70’li yıllarda söylemiş, transfer yönetmeliğini değiştirmek için çalışmış ve başarmıştır.

Kurucu iradedir. Türkiye’de altyapı çalışmalarını başlatan isim olmuş, Trabzon’da kurduğu Gençler Ligi TFF tarafından örnek alınarak ülke çapında uygulanmaya başlamıştı. Kadın futbol takımını kurmuş, ikinci yılında şehre şampiyonluğu yaşatmıştı. Trabzon Amatör Ligi’nin de babası olmuştu.

İlkeliydi, kendine para cezası kesecek kadar.

Alçakgönüllüydü, takımı şampiyon yaptıktan sonra altyapının başına geçecek kadar.

İdealistti, milli takımı ve Trabzonspor altyapısını para almadan çalıştıracak kadar. Sözleşmesi olmadığı halde başka takımlardan gelen teklifleri sözünden dönmemek için kabul etmemişti.

Efsaneydi, liselere kadar inen futbolcu taraması ile başlayan Trabzonspor altyapı çalışmaları; günümüze kadar Hami, Lemi, Soner, Fatih Tekke, Gökdeniz, Tolga gibi futbolcuları ülke futboluna kazandıran, bugünkü kadroda yer alan Abdülkadirler, Uğurcan, Hüseyin Türkmen, Serkan’ı yetiştirerek, formasında bordo-mavi renkleri taşıyan Barcelona’nın La Masia okuluna benzer bir futbolcu kaynağını yaratan fırtına tanrısıydı. Premier Lig’de oynayan Tugay ile Fransa Ligi’nde Lille’ı şampiyonluğa taşıyan kadroda yer alan Yusuf Yazıcı, Sümer’in elinde yetişmişti. Barcelona kulübü kendi teknik direktörü Cruyff’u andığı mesaja Özkan Sümer’i de eklemişti.


Heyamola Yayınları tarafından yayımlanan biyografide Özkan Sümer’in futbolculuk yılları kısa tutulmuş. Sümer’in parlak bir futbolcu olmadığı anlaşılıyor. Bu dönemde dikkat çeken olay Trabzonspor’un önceli olan İdmanocağı’nın Beşiktaş’ı kupadan elemesi. Fırtınanın kopuşunu haber veren olay 1965’te gerçekleşiyor.

Sümer’in kulüp başkanlığı dönemini anlatan bölümler “2000 Devrimi” başlığıyla başlıyor. Kitabın yazarı Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan yazılarına yer vererek o dönem yürüttüğü tartışmaları göstermek istemiş. Borç batağında çırpınan kulübün başına geçme cesareti gösteren Sümer’in haciz ve temlik kıskacında gösterdiği yönetim becerisi, bazı taraftar gruplarının kendisine karşı olumsuz tavırlarını değiştirebilmesi, Avni Aker Stadı’ndan tel örgüleri kaldırma cüreti, sezon açılışı maçını bir kadın hakeme yönettirmek için Lale Orta’yı davet etmesi onun zekâsı ve vizyonunu kanıtlıyor. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’a tepki olarak başkanlıktan istifa etmesi sonrasında sokaklara asılan “Fenerbahçeli Başbakan istemiyoruz” pankartları, AKP’nin ilk yerel seçimde Trabzon Belediyesi’ni kaybetmesi, CHP’nin Sümer’e Belediye Başkanı adaylığı teklifinde bulunması, Trabzonspor’un bir kulüpten daha fazlası olduğunu gösteriyor. Monarşi döneminde kurulmuş takımların, Cumhuriyet döneminin takımı tarafından tahtından indirilmesiyle başlayan “burjuva demokratik devrim”, paranın saltanatına karşı emeğin savaşıyla sosyal bir boyut da kazanmıştı.

Biyografinin son bölümünde Özkan Sümer’in Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanmış yazıları bulunuyor. Hem bu yazılarda hem diğer bölümlerde yer alan antrenörlük, taraftarlık, spor yönetimi vs. konularındaki birikimine bakıldığında Sümer’e hayranlık duymamak elde değil. Hıncal Uluç, Metin Tükenmez gibi spor yazarlarının onun hakkında yazdıklarından oluşan bölümde genç yaşta Fransa ligine transfer olmuş Yusuf Yazıcı’nın “Bir Devrimcinin Ardından” başlığıyla Özkan Dede’sini andığı yazının ayrı bir anlamı var.

O sene bu sene

1996 yılında kaçırılan şampiyonluktan sonra Trabzon şehri kedere ve yasa büründü, felaketin travması uzun yıllar sürdü, Trabzonspor’un bir daha şampiyon olamayacağı görüşü hâkim oldu. 2011 yılında tescil edilmeyen şampiyonluk doğal olarak bu duygunun atlatılmasını sağlayamadı. Ama fırtınanın tekrar kopacağına dair işaretler gelmeye başladı. Bir zamanlar Hrant Dink’in katiline sahip çıkmak için beyaz bereyle gelinen tribüne şimdi Dozer Cemil ve Kazım Koyuncu’ya atfen “Dozer gibi oyna, Kazım gibi sev” pankartı asılıyor, kadın cinayetlerine tepki gösteriliyor. Trabzon halkı Yunan futbolcu Bakasetas ile fotoğraf çektirmek için sıraya giriyor. 61. dakika şovuyla, maçtan sonra oynanan kolbastıyla Trabzon tribünleri devrimci neşesine tekrar kavuşuyor. Karadeniz Fırtınası tüm yurdu etkisi altına alıyor. Altyapıdan yetişen gençlere Avrupa’dan transfer teklifleri geliyor. Öyleyse sen rahat uyu Özkan Hocam, Trabzonsporumuz kupanın kulpuna yapıştı bile. (İHSAN GÜLHAN - SENDİKA.ORG))

Daha yeni Daha eski