Şimdi şu "Savaşa Hayır" teranesini (evet, sadece bir teranedir bu) bir kenara bırakalım ve Ukrayna'nın "yalnız bırakıldığı" palavrasına da hiç kulak asmadan (çünkü hemen görülebileceği gibi yalnız bırakılan aslında Rusya'dır) sadece gerçeklere bakmanın tam vaktidir diyerek kimi tespitlerimizi sıralayalım.
1) Bu kriz neden çıkmıştır? Şundan çıkmıştır: ABD ve AB (ve NATO), Rusya topraklarındaki etki (nüfuz ve egemenlik) alanını genişletmek maksadıyla uzunca bir süredir Zelenski maskarasını kullanmaktadır. Yani krizin sorumluları, sözü dolandırmadan söylemek gerekirse eğer, ABD, AB, NATO ve işbirlikçi Zelenski maskarasıdır.
2) Genel kabul görmüş bir gerçeklik vardır. Emperyalizm, ezilenlerin topyekün hareket etmelerini engellemek maksadıyla onları bölmeye ve birbirlerine düşman olmaya yoğunlaşır. Emperyalizmin egemenliğini sürdürmesinin olmazsa olmazlarındandır bu yöntem. Ukrayna ile Rusya'nın savaşına da böyle bakılmalıdır. Dolayısıyla emperyalizmin oyununu bozmak, sözünü ettiğimiz bu denklemin dağıtılmasından geçer. Bunun nasıl gerçekleşeceği şimdiden bilinemez ama en azından kendisine "insanım" diyen herkesin, "Savaşa Hayır" naraları atmak yerine işte bu "dağıtılma" noktasında durmaları gerekmektedir.
3) Uluslararası kamuoyunda yalnız bırakılan ve köşeye sıkıştırılmaya çalışılan Ukrayna değil, aslında Rusya'dır. Dolayısıyla da (birçok okura 'tuhaf' gelebilir ama) Rusya, ABD, NATO ve AB karşısında gelinen noktada "ezilen" konumundadır. Rusya'nın süreç içerisindeki her türlü kazanımı da hiç kuşku yoktur ki halkların ve ezilenlerin işine yarayacaktır. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Yugoslavya'nın, Irak'ın Afganistan'ın, Libya'nın ve Suriye'nin başına gelenler unutulmamalıdır.
4) "Savaşa Hayır" naraları, işte bu ve benzeri nedenlerden dolayı 'yürek soğutmak'tan öte bir anlam taşımaz, küçük burjuva bir tavırdır, doğru bir tutum değildir. Sadece ve yalnızca emperyalizmin işine yarar. Temelde bir ABD, NATO, AB - Rusya savaşı olan bu krizin çok daha büyük, çok daha yoğun bir savaşa dönüşmesini engellemek, yürek soğutmaktan değil, doğru ve kararlı bir duruştan geçer.
5) Bu anlamda ne yazık ki bizim 'komünistler'imiz, 'sosyalistler'imiz, 'ilericiler'imiz ve 'demokratlar'ımız bütün kritik ve olağan dışı süreçlerde hep yaptıkları gibi; gerekli ve doğru bir pozisyon alamamışlar, bomboş bir "Barış" söyleminin içini kendilerince güya doldurabilmek için tuhaf, gereksiz ve saçma sapan gerekçeler(!) bulma yarışına girmişlerdir.
6) İşte bundan dolayı; "Emperyalist ve gerici paylaşım savaşlarına hayır!" demek, "Rusya’nın saldırısına da NATO’nun genişlemesine de dur diyoruz" demek, "Emperyalist müdahaleye ve savaşa karşı duracağız!" demek, "Emperyalist savaşa karşı barışın sesini yükseltelim!" demek, "Emperyalist savaşlara geçit vermeyelim!" demek, sözü hiç dolandırmadan söylemek gerekirse eğer, sadece tuhaf, sadece gereksiz, sadece saçma sapan ve sadece küçük burjuva bir tutum değil, aynı zamanda gericidir de.
7) İktidar cenahına gelince... ABD ve AB ülkeleri değil ama en çok kaybedenin iktidar (ve elbette Türkiye) olacağı açıktır! Öngörüsüzlük de işte böyle bir şeydir! Elbette çapsızlık da! Özellikle Erdoğan'ın hareket alanının daralmasının temel nedeni de işte çapsızlıktır. Yıllardır, Irak, Suriye vb bölgeler başta olmak üzere daima politika esnaflığı yaparak, "kenarından, köşesinden ben de bir şeyler kaparım" kurnazlığını (!) dış politika diye sadece kendi seçmenlerine yutturabilirlerdi. O da, savaşın daha da kabartacağı ekonomik kriz o seçmenleri de sarsmaya başlayana kadar sürebilir. Sonunda kendileri çalar kendileri oynamaya başlarlar ki bu dediğimiz de oldukça yakındır!
8) (Bu maddeyi de bu yazının bir dipnotu olarak okuyabilirsiniz) ABD, NATO ve AB ne kadar sömürgecilerse, Rusya da bir o kadar sömürgecidir. Bu nedenle her iki cenahın da haklılıkları veya haksızlıkları noktasındaki bir tartışma ya da sorgulama zaman kaybından öte bir anlam taşımayacaktır. İki cenahın arasındaki boğuşma nasıl ahlaksızca bir boğuşma ise, dünya halklarını ve bütün emekçileri haklılık ya da haksızlık anlamında bir iknaya yoğunlaşmak da bir o kadar ahlaksızca olacaktır. Sözgelimi Rusya'ya "işgalci" yaftası yapıştırmak, Ukrayna'ya da "mazlum" rolü yüklemek tamamıyla ahlaksızcadır. Ve ne yazık ki, kaynağı aslında ABD olan bu ahlaksızlığa ikna olmuş epeyce geniş bir kitle de vardır. ABD propagandasına inandırılmış geniş bir insan topluluğuna göre Rusya bağımsız bir ülkeye saldırmaktadır. Dolayısıyla da Rusya karşısında Ukrayna'nın yanında yer almak gerekmektedir. Öte yandan hiç kimsenin aklına, NATO'nun Rusya topraklarına doğru genişlemesi adına Ukrayna'da CIA güdümlü bir darbe yapıldığı, devlet cihazına neo nazilerin, yani faşistlerin doldurulduğu, Ukrayna istihbaratının tamamen CIA hakimiyetine girdiği, Ukrayna'daki Rusların haklarının sürekli olarak çiğnendiği gelmez. Ve ikna edilmiş o geniş insan topluluğu asıl hedefin önce Rusya'nın ardından da Çin'in bertaraf edilmeleri olduğunu düşünemez... Kısacası, bu kapışmada aslında kimin mazlum, kimin saldırgan olduğu bize göre çok açıktır.
Kiev sokaklarında kelimenin tam anlamıyla aptal aptal dolaşıp "Biz buradayız" diye çığırtan Zelenski de bal gibi bilmektedir ki, o sokaklarda kendisi değil, emperyalizmin çirkin mevcudiyeti dolaşmaktadır
"Savaşa Hayır" teranesinin ve "Ukrayna yalnız bırakılmıştır" palavrasının yarattığı toz bulutunun giderek dağılmaya başladığı bir süreçte, bizim gördüklerimiz ana hatlarıyla bunlardır.
Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın! (HAYRİ GÜNEL)