“Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusura bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanlarla beraber olamam. Bu görevde olduğum sürece faiz ve enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Bu konuda nas ortada, Nas ortada iken sana, bana ne oluyor.” Evet…Bu Tayyip Bey’dir.
Şu da nass demektir, çift “s” ile yazıyoruz, İslam Ansiklopedisinden aktarıyorum:
Nass açık, belirgin, kesin yargı demektir. Allah’ın ve peygamberin kelamı anlamına gelir. İslam’da nass olarak tanımlanan sözler tartışılıp yorumlanamaz. Allah’ın yargısı tartışılamayacak ölçüde kesin ve nettir.
Tayyip Bey’in enflasyona sebep olarak gösterdiği faiz, riba, Allah’ın sözü olan Kuran’da geçer ve kesin bir dille yasaklanmıştır: “Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar Bunun sebebi onların ‘Alım- satım da ancak faiz gibidir’ demeleridir. Halbuki Allah alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır…”
Nasstır. Sen, ben, bunun üstüne söz söyleyip hüküm yürütemeyiz. Öyle indir, yükselt, sabit tut, tekrar yükselt, eh olmadı indir, bindir kul taifesinin üstüne vazife değildir. Burada Tayyip Bey’in pek haklı olarak buyurduğu, “faiz” bağlamında yazıyorum, Allah’ın dediğinin tekrarı ve alenen ilanıdır. Nasstır. Enflasyonu faize bağlamasına gelince ne diyebiliriz ki… Kendi icadıdır.
Şimdi ben yazı başlığı olarak çarşı Pazar etiket fiyatlarının belirleyicisi Allah’tır dedim ya, bu da boşuna edilmiş bir söz değildir. Bu sözün gayet güçlü bir dayanağı vardır. Nasstır. Yazının konusu da budur. Ve fikrime göre çarşı Pazar fiyatlarından bunalıp kendisinden yüz çevirme ihtimali doğmuş olan avamın aklını başına alması için, Tayyip Bey’in bu defa şu nassla seslenmesi kimseyi şaşırtmayacaktır: “Allah fiyatları belirleyendir.”
Bu bir hadistir ve ortadadır.
Bilindiği gibi hadis ümmetin bir meseleyi çözmekte güçlük çektiğinde peygamberin çözüme yönelik söylem ve buyrukları ile hâl davranışlarının manzumesidir. Hadisler de Nass hükmündedir ve genellikle de yaşanılan bir olay üzerine alınması gereken tutumu tarifler.
Olay Medine’de geçer. Çarşıda pazarda fiyatların aşırı yükselmesiyle, ümmetin artık şurasına gelip dayanma gücünün kalmadığı günlerin birinde olmalı, peygamberin sohbet ettiği kişilerden biri sorar “Ey Allah’ın resulü fiyatlar yükseldi narh koysan olmaz mı? Peygamber düşünür ve yokluktan bunalmış olduğu anlaşılan ümmetine cevap verir: “Allah’ın Umâre adlı bir meleği var. Bu melek uzunluğu göz alabildiğine olan yakut taşından bir at üzerinde bulunur. Bu melek şehirlerde gezer, çarşılarda oturur ve fiyatlar şöyle artsın, şöyle ucuzlasın diye seslenir.” Ve peygamber susar.
Bu hadiseden fiyatların Allah’ın hizmetkârlarından olan bir meleğin, “muhtesip” diyebiliriz, elbette Allah’ın bilgisi dahilinde çarşı Pazar fiyatlarını saptadığı sonucu çıkar. İlaveten bu hadisten biz anlarız ki Allah sadece fiyatları belirlemekle kalmaz onlara narh konmasını da istemez. Peygamber, fiyatların artması üzerine müdahale ediniz diyenlere yüz vermemiş piyasanın özgürlüğünden yana tavır takınmıştır. Belirleyenin Allah olduğunu, fiyatların arz talep dengesi çerçevesinde oluşmasının ve piyasaya dışarıdan herhangi bir müdahale ile maniple edilmemesinin gerekliliğine işaret etmiştir.
Elbette çarşı/pazar fiyatlarının oynaklığı ve değişkenliğini Allah’ın iradesine bağlarken bunu sadece hadislerle açıklamaya çalışmak günümüz insanını ikna etmek için yeterli olmayabilir. Bu durumda Tayyip Bey’in destek olarak çağıracağı, mali husulardaki orijinal fikirlerine dayanak olacak ayetlerin de olduğunu, nass diyoruz, biliyoruz. Onlara geleceğim de ilkin bu iktisadi meselenin kavranması için kısa bir hatırlatmada bulunmayı zorunlu görüyorum. Biliniyor ya da bilmeniz gerekiyor; insan Allah’a kulluk etsin diye yaratılmıştır. Bu bir nasstır ve Kuran’da açıkça belirtilmiştir. Allah’ın insanı kulluk görevini layıkıyla yapıp yapmadığına yönelik bir imtihandan geçirmesi de tabiidir. Şimdi bu üç beş satırlık girişten sonra ilgili ayete geçebilirim:
“Mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksilterek sizi biraz korku ve biraz açlıkla yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz, bundan kaçış olmaz. Sen sabırlı davrananlara müjde ver!”
Tayyip Bey’in bundan sonra atacağı adım muhtemelen şu olacaktır: İlkin önündeki prompter cihazından bu ayeti okuyacak, nasstır diyecek, ve yaşanılan sıkıntıları kabul ettiğini, ancak bunun nedeninin kendisinin olmadığını, bunun Allah’ın bir imtihanı olduğunu, sabredilmesi gerektiğini, sabredenlerin yakında feraha erişeceklerini söyledikten sonra “Allah’a emanet olunuz, Rabbim yar ve yardımcınız olsun” diyerek iktisadi hayatın tümünü, piyasanın işleyişini, fiyat artışlarını, darlığı, bolluğu, cari açığı, işsizliği, kurlardaki yükselişi, liranın değer kaybını, bir de benim özel derdimdir kurşun kalemlerdeki anormal fiyat artışlarını Allah’a havale edecektir.
Sonra Tayyip Bey’in muavini olan evliya yüzlü zat çıkacak ekrana. Kuracağı cümle kısadır ama onun bunu irticalen söyleyebilmesi söz konusu olamayacağından promptere bakarak, “bu bayrak inmez vatan bölünmez” diyerek nass açılımına katkıda bulunacaktır. Anladığım kadarıyla çarşı/Pazar vaziyetinde gelinen durum şimdilik budur.
İktisadi hayatın bütünüyle nasslar üzerinden açıklanması çözümün buralarda aranması isabetli bir yaklaşım olabilir. Tamam da bunu layıkıyla uygulayacak, güven duyulan, kaliteli, işe yaraşır elamanı bulma konusunda Tayyip Bey’in pek de isabetli davranmadığı görülmektedir. Bakar mısınız “reis” olup saraya oturmasından sonra, yani son üç, üç buçuk yılda, iktisadi hayatı kendisinin vermiş olduğu emirler doğrultusunda yönetmeleri için tayin ettiği Naci, Berat, Lütfi sırayla kovalandılar. Üstelik ikincisi aileden biriydi. En son, en son dediğim şimdiki, yeminle bir anda adını getiremedim, oysa bizi güldürüyor, Allah da onu güldürsün, evet, Nureddin… Galiba o da gidici, dolayısıyla Tayyip Bey’in bu işe layık elaman bulma konusunda kendisi ifade etmese de ciddi bir sıkıntı içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Fikrimdir ve tavsiyemdir, Maliye'ye bu defa Ahmet Mahmut Ünlü atansın… Cübbeli Ahmet!
Neden Cübbeli?
İtiraf etmeliyim her şeyden önce samimi, sevimli ve tiyatral bir adam Cübbeli. Avamla ilişki kurmakta gayet usta. Bunlar maliyenin başına atanması için yeterli özellikler elbette değil ama seleflerinde olmayan bütüncül bakış onda fazlasıyla var.
İktisadi meselelere tek bir zaviyeden değil çok daha geniş açıdan bakıyor ve ortaya çıkan olumsuzlukları tek bir nedene bağlayıp, örnek olsun, faiz, açıklamak ve bunun üzerinden çözüm üretmek yerine yapısal bozukluğu deşeleyerek samimi bir dille köklü çözümler öneriyor:
“Bas bas bağırıyorum. Bu memlekette Müslüman geçiniyoruz işlenen günahların hesabı yok, kadın erkek karışmalar, kadın erkek tokalaşmalar, bu bir bela getirecek diye bağırıyorum… Allah bir kavme gazap etti mi fiyatlar artar.”
Kız, erkek birlikte aynı sınıfta okumalar, tesettürsüz gezmeler, sokakta kızların kadınların dondurma yalamaları, Kih kih gülmeler, abdestsizler, namazsızlar… bunları da ilave ettik mi çarşı pazardaki vaziyetin nedeni anlaşılır. Yani sorun tek başına faiz değil. Sorun yapısal! (MEHMET BOZKURT - SOL.ORG)