"Her alanda halk güçlerinin birlikte mücadelesini savunuyoruz! Direniş ve kararlılık, cesaret ve coşku ile yürüyoruz ve yürümeye devam edeceğiz, er ya da geç 6 Mayıslar zafer günümüz olana dek"
Emek Gençliği’nin çağrısı ile Taksim Atatürk Kültür Merkezi önünde bir araya gelen yüzlerce kişi, Dolmabahçe’ye yürüyerek burada Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı andı.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idam edilişlerinin 50. yıl dönümünde İstanbul’da anılıyor. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünde bir araya gelen çok sayıda kişi Dolmabahçe Sarayı'na yürüdü.
“Yusuf, Hüseyin, Deniz; sürüyor sürecek mücadelemiz” pankartının arkasında bir araya gelen gençler, üç devrimcinin fotoğraflarıyla yürüdü.
AKM önünde toplanarak yürümeye başlayan gençler, Dolmabahçe sahilinin göründüğü noktadan ellerinde meşalelerle koşmaya başladı.
Dolmabahçe'de 1 dakikalık saygı duruşuyla başlayan anma programında, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idam edilmeden önce ailelerine yazdıkları mektuplar okundu.
Mektuplar sonrasında Emek Gençliği Korosu, Avusturya İşçi Marşı ve Hava Döndü İşçiden Marşı'nı seslendirdi.
Anma programında ilk olarak Emek Gençliği MYK Üyesi Zehra Özöcal açıklama yaptı:
“Ellerimizde 1 Mayıs’ta güneşle dövdüğümüz bayraklar, üstümüzde tek adama karşı saflarımızı sıklaştıran önlükler, avcumuzda dört bir yanda salınan bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm yolunda bitmeyen yürüyüş pankartından bulaşmış boya izleri var” diyen Özöcal, “Bugün hiç olmadığı kadar başımız dik ve umutluyuz. Denizlerin yoldaşları olarak 68’in bıraktığı mirasa, bitmeyen yürüyüşün 50. yılında tarihe tanıklık etmekten, gurur duyuyoruz" ifadelerini kullandı.
Özöcal sözlerini şöyle sürdürdü: "Tek adam yönetimi, emperyalistlere bağımlılık yemini içerken ülkeyi savaş bataklığına sürükledi. Yerlerinden olan milyonlarca mülteci, geleceği belirsizliğe sürüklenen milyonlarca genç, savaş tamtamlarının ve bir avuç silah tekelinin çıkarları uğruna, onların kâr ve egemenlik hayalleri uğruna Afrika’da, Ortadoğu’da şimdi Avrupa’da kendi hayallerinden vazgeçmek zorunda kalıyor. Bugün burjuvazi kendi savaşında devletlerin adının yanında saf tutmamızı, NATO ve Batılı müttefiklerle Rusya arasında, yerli ve yabancı tekeller arasında seçim yapmamızı istiyor. Devletlerin ve halkların adları ve çıkarları aynı hanede yazılıyormuş gibi gösteriliyor. Oysa bugün Ukrayna’da hangi devlet kazanırsa kazansın, antiemperyalist mücadelenin bayrağı göğe çekilmedikçe, kazanan emperyalistler, Ukrayna ve Rusya burjuvazisi, silah tekelleri, kaybeden ise bölgedeki halklar olacak."
“Bu memleketin gençliği arasında, ırkçılığın tohumlarını ekemezsiniz, emperyalistlere peşkeş çekmek uğruna kan ve gözyaşıyla bu toprağı sulayamaz, işgal, savaş ve düşmanlık çığırtkanlığıyla kendinize ekin biçemezsiniz" diyen Özöcal sözlerine şöyle devam etti: “Biz Kürdistan gençliğiyle yarım asırdır bitmeyen yürüyüşte yan yanayız. Denizlerden öğrendiğimiz odur ki, ırkçı ve şoven politikalara geçit vermemek üzere her ulustan gençle, mülteci kardeşlerimizle dayanışmak bu saldırıyı bertaraf edecektir. Çünkü biliyoruz ki kapitalist barbarlığın, emperyalizmin, faşizmin yenilgisi 8 Mayıs zafer gününe işaretlendiğinde faşist terör değil, dünya halklarının mücadelesi gündönümünü getirmiştir. Ancak özgürlüğü kazanmadan barış içinde yaşamak kolay değildir. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya mücadelesinin, sosyalizmin gerçek ve tarihle yazılan mücadele programını, hayata geçiren, her gün sınayan, atölyelerde, fabrika ve sınıflarda ağızdan ağıza dolaşan bir söz haline getirmek zorundayız. Geleceğimiz, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesindedir demeyi, tüm yanılgıların arasında bu berrak gerçeği Türkiye gençliğinin üzerine kendi kurtuluşunu inşa edeceği bir güvenle anlatmaya devam edeceğiz."
Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros ise konuşmasında, "Denizi, Yusuf ve Hüseyin, Amerikan 6. Filosu'na ve NATO’ya karşı ‘Yaşasın tam bağımsız demokratik Türkiye’ diyerek yürüdüler idam sehpasına. Biz de bugün sahte antiemperyalist söylemlere, iki emperyalist kamp arasında rüzgargülü gibi bir o yana bir bu yana dönmekten ibaret olan, emperyalizm ve NATO ile el ele silahlanma yarışına giren, memleketi parsel parsel satan, halklara zulmeden AKP iktidarına karşı buradayız. Onlar sırtını kan emicilere dayıyor, biz ise gücümüzü işçi sınıfından, sınıfın en yiğit, en fedakâr evlatlarından alıyoruz. İktidar ‘milli çıkar’, ‘Türkiye’nin ulusal çıkarları’ diye tekellerle iş birliğini saklamaya çalışıyor; halk düşmanı politikaları ile Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerine zulmediyorlar. Bugün iktidarla mafya kol kolayken, mülteci düşmanlığı sosyal demokratından ulusalcısına kışkırtılırken, bakanlık önlerinde birbirinden zerre farkı olmayanlar kavgaya tutuşmuşken, dün HDP binası önünde provokasyonla saldırganlık artarken, yaşam alanlarını savunanlar Gezi Davası'nda tutuklanırken, tek adam rejiminin karşısında en çok korktukları şeyi yapıyoruz. Örgütlenmeye, birleşmeye çağırıyoruz; bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için örgütleniyoruz! Her alanda halk güçlerinin birlikte mücadelesini savunuyoruz! Direniş ve kararlılık, cesaret ve coşku ile yürüyoruz ve yürümeye devam edeceğiz, er ya da geç 6 Mayıslar zafer günümüz olana dek” dedi. (GAZETE DUVAR)