SARAÇHANE'DEN BİLDİRİYORUM ERDOĞAN GİDİYOR
Dün Saraçhane'deydim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meydanda düzenlenen 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Anma Programı'na katıldı ve bir konuşma yaptı. Bu konuşma bütün TV ve internet kanallarından izlendi. Metni de Cumhurbaşkanlığı web sayfasına asıldı. Oradan bakabilirsiniz.
Erdoğan konuşmasında yeni hiçbir şey söylemediği gibi, eski hiçbir şey de söylemedi. Zaman geçtikçe daha çok verinin ortaya çıkmasına, pek çok davanın sonuçlanmış, dünyanın dört bir tarafından sonsuz sayıda iddia, kanıt ve tanığın ortaya dökülerek 15 Temmuz'da olup bitenlerle ilgili muazzam bir külliyat birikmiş olmasına karşın bunların en çürükleriyle bile laf yarıştırmadı, çok sevdiği gibi boş kaleye penaltı çekmeye olsun kalkışmadı.
İkinci, üçüncü sınıf manzumelerin birinden diğerine atlayarak, İmam Hatip tarzı hitabet esaslarına uygun ses titretmeler, ansızın ses yükseltmeler, iç çekmeler, dertlenmeler, bağlam dışı coşmalarla müsamereyi tamamlayıp alandan ayrıldı...
Konuşmayı izlerken bir yandan cep telefonumdan a haber, TRT 1, CNN Türk'e, vb. bakıyordum, benim gördüğümü onlar da gösteriyor mu diye. Heyhat! Erdoğancı medyanın vermemek için bin bir marifet sergilediği asıl haber hiçbir kanaldan akmıyordu. Asıl haber, hangi açıdan gösterilse aynı şeyin anlaşılacağı -yani hiçbir şeyin anlaşılmayacağı- Erdoğan'ın boş konuşması değil, mitingin a haberin bile gözden saklayamadığı güçsüzlüğü, katılım ve heyecan düşüklüğüydü.
15 Temmuz anma programlarının başlangıcı olan 7 Ağustos 2016'da Yenikapı miting alanındaki büyük mitingle karşılaştırıldığında 15 Temmuz 2022 Saraçhane mitingi Erdoğan ve iktidarının geçen altı yılda uğradığı güç, enerji ve çap yitimini ölçmek için şaşmaz bir göstergeydi.
Yenikapı Meydanı veya diğer adıyla İstanbul Metropolü Miting ve Gösteri Alanı, Samatya'dan Yenikapı'daki feribot iskelesine kadar uzanan 673 bin metrekarelik yani yaklaşık 100 futbol sahası genişliğinde bir alanı kapsayan bölgede denize dolgu yapılarak inşa edilmişti. Yenikapı'nın aynı anda ortalama 1,5 milyon, en çok 2,5 milyon insanın bir arada bulunmasına olanak verecek bir kapasiteye sahip olacağı hesaplanmıştı.
2016 mitingine başta CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, bütün düzen partilerinin de A takımlarını, şöhretlerini ve derleyebildikleri ölçüde tabanlarını yığmalarına karşın Yenikapı Alanı'nın muazzam kapasitesini tam olarak doldurmak o zaman da mümkün olamamıştı.
Ama ne gam, Anadolu Ajansı'nın servis ettiği haberleri gerçekmiş gibi yaymak bir tercih değil, bir vatan göreviydi: Bütün ana akım haber mecraları izleyicilerine fizik yasalarını hiçe sayan "3 milyon" ile "10 milyon" arasında katılım haberleri sunmuşlardı.
Örneğin euronews "Demokrasi ve Şehitler Mitingi: Milyonlar Yenikapı'da buluştu" başlığıyla verdiği mitinge "en az 3 milyon kişinin katıldığı"nı bildirmişti. Öyle böyle değil, "en az 3 milyon"... İstanbul'un bütün ergin nüfusu! Bu hesaba göre, alanın her metrekaresine en az dört kişinin tıkışmış olması gerekiyordu. Ama, gerçek sayı bunun yarısı bile olsa, 2016'da Yenikapı'da en az 50 futbol sahasını dolduracak kadar katılım olduğu da mutlak bir gerçekti.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nca düzenlendiği bildirilen İstanbul'daki 2022 15 Temmuz Anmasının, genişliği 10 bin metrekare -yani 1 futbol sahası- dolayında olan Saraçhane Meydanı'nda gerçekleştirilmesi, Cumhurbaşkanlığı organizatörlerinin 2022 Anmasına katılım beklentilerini 6 yıl öncesine göre epeyce geri çektiklerine hiç şüphe bırakmıyor.
2016'da Anadolu Ajansı'nın verdiği sayıları gerçek kabul etmemiz şart olsa, Cumhurbaşkanlığı'nın bu yıl beklentilerini 100'de 99 geri çektiğini, yani Saraçhane'de 100 değil, sadece 1 -yazıyla bir- futbol sahasına sığacak kadar katılımcıyla buluşmayı nimet saydığı sonucuna varmak kaçınılmaz.
15 Temmuz 2022'nin en önemli siyaset haberi bu değilse başka hiç bir şey değildir. Esti mi, mangalda kül bırakmayan rejimin, gerçekte bu yıl, 2016'daki 15 Temmuz Anmasının yüzde birine razı olacak kıvama gelmesinden daha önemli bir siyaset haberi olduğunu kim söyleyebilir. Doğrusu, tam tersi de -rejimin bundan hiç haberi olmaması da- en az diğerine eşit önemde bir haber sayılırdı. Rejimin doruklarında yaşayanların memleketteki nesnel gerçeklerden tamamen kopmuş olmaları da, şapa oturduklarını anlamış olmaları kadar önemli bir haber olmaz mıydı?
Hakikaten nesnel gerçeklerden tamamen kopmuş olabilirler mi?
Böyle görünebilirler ama, böyle olmadığını, Merkez Bankası görevlilerinin her şirketin kasasındaki döviz miktarını an be an takip ederek dolar fiyatını aşağı çekmek için sermaye sahiplerini telefonla arayıp "biraz döviz satma" ricasında bulundukları haberlerinden anlıyoruz.
Rejim sadece olanlardan haberdar olmak için elinden geleni ardına koymamakla kalmıyor -her an bir deprem olacağı korkusuyla her titreşimi hissetmeye çalışan bir hasta gibi- olacak her şeyi de bilmek için yanıp tutuşuyor.
15 Temmuz 2022'nin toplum-iktidar ilişkisinin ete kemiğe bürünmüş göstergeleri Saraçhane'de gördüğümüz gibi.
Erdoğan ve adamları artık 15 Temmuz 2016'da Erdoğan'ın kendi tabiriyle "affedersiniz tankın egzosununa atletini tıkamak suretiyle" ya da daha dün AKP eski Milletvekili "Prof. Dr." Mazhar Bağlı'nın hiç utanıp sıkılmadan salladığı şekilde "11. katta alçaktan uçan F-16'lara kafa atarak" darbeyi durdurduğuna inanmamızı istedikleri insanların artık evlerinden çıkıp akşam serinliğinde Saraçhane'ye gelip kürsüden saçıp savurduklarına alkış tutmaya bile mecalleri kalmadığını gördüler, biliyorlar.
Bu bilgiyle ne yapılacağı hiçbir tarih kitabında yazmıyor. Ancak bugünkü dersten sonra iktidarın ve adamlarının mümkün mertebe halkı oyuna davet etmekten kaçınacaklarını, ellerindeki gücü toplumu siyasetten uzak tutmak için kullanmayı deneyeceklerini öngörebiliriz.
Ama muhalefete de asıl bunun için gerek yok mu? İktidar halkı siyaset dışına atmaya yönelecekken, halka siyasete dahil olmasının yol ve yordamını bulması için yardımcı olmak, halkın neşesini, heyecanını, zekasını harekete geçireceği muhalefet mecraları icat etmek, "afedersiniz atletini oraya buraya tıkamak" yerine lafı Erdoğan'ın borazanlarının ağzına tıkamak suretiyle de siyasete katılmanın mümkün olduğunu sokakta "tüylü mikrofon"lara bilgelikle konuşarak gösteren çocukların önünü açarak onlardan öğrenmek, başka türlü bir siyaset kurmak için muhalefet kurmak mümkün.
Saraçhane'de gördük. Erdoğan gidiyor... Güçsüzleri ve muhtaçları aldattığı için gidiyor. Mesele, onun gidişinden doğacak güç boşluğuna en güçsüz ve en muhtaçların yerleşmesini sağlayacak siyaseti kurmakta. (ADİL HAKYEMEZ - BİANET)