İKTİDARDA MERSİN COŞKUSU 

Neredeyse her hafta gelen asker kayıplarının artık Türkiye bünyesinde etkisini yitirdiği, düştüğü yerde ateşin kaldığı bir gerçek. Bu operasyonlarla umduğu etkiyi yaratamayan iktidar, 1 (bir) polisin öldürülmesine can havliyle sarıldı.

Süleyman Soylu’nun 45 günlük iki farklı açıklamasında Türkiye sınırları içerisinde kalan PKK’li sayısının 100’ün altına düştüğünü öğrendik. Soylu’nun iddiasıyla kadrosunun büyük bir bölümünü YPG’ye aktaran KCK’nin Türkiye’de eylem yapma niyetinden vazgeçtiği ve bu az sayıdaki militanla da eylem yapmanın çok zor olduğunu da düşünür olduk.

Bir noktada şehir merkezlerinde eylemlerin sona erdiğine de kanaat getirdik. Soylu’nun rakamlara dayanarak sürdürdüğü güvenlikçi politikaların yalancısı biz olalım.

Sonra derken uzun zamandır halet-i ruhiyesinden çıktığımız 7 Haziran–1 Kasım arası ‘seçim terörü’ festivalinin ilk adımıyla merhaba 2023 seçimleri dedik. Mersin’den start verilen seçim çalışmaları yurdun dört bir yanını sardı. Mitingler değil polisevi baskınlarıyla ‘bize oy verin’ seçim kampanyasını hepimiz çok yakından biliyorduk zaten.

TSK’nin son olarak başlattığı ve üzerinden neredeyse 5 buçuk ayın geçtiği Pençe -Kilit operasyonlarında, TSK ve MSB’nin web sitelerinden toplam ölen asker sayısı verilmese de bazı kaynaklarda yaklaşık 80 askerin hayatını kaybettiği ve bu sayının aylık ortalama ile 15’e tekabül ettiğini görebiliyoruz. Neredeyse her hafta gelen asker kayıplarının artık Türkiye bünyesinde etkisini yitirdiği, düştüğü yerde ateşin kaldığı bir gerçek. Bu operasyonlarla umduğu etkiyi yaratamayan iktidar, 1 (bir) polisin öldürülmesine can havliyle sarıldı. Elbette şehir merkezinde yapılmış olması, polisevi gibi bir mekanın tercih edilmesi daha fazla yankı uyandıracaktı. Ancak bu denli bir kampanyaya dönüşmesi şüphe damarlarımızı kabartmadı değil.

Zaten haber geldiği an itibariyle CHP’nin raporunun elde hazır tutulduğu da anlaşıldı. Olayın detaylarına girmeyi yersiz buluyorum. Çünkü her platformda herkes Dilşah Ercan, Azadiya Welat ve CHP raporunu konuşuyor. Bu siteyi takip edenlerin de bundan bihaber olacağını sanmayarak bu kısma boğmak istemiyorum.

Gelmek istediğim nokta Mersin’deki saldırının yüreklerde yarattığı heyecan, geleceğe umutla baktıran bir coşkuya nasıl dönüştüğü. İktidarın Mersin coşkusu manşetlerin tek tipinden AKP’lilerin henüz 12 saat geçmemişken ‘PKK yapmış değil mi PKK yapmış!(bu cümle gizli inşaallahlı bitmiştir)’ heyecanıyla bir ‘evet’ aramalarından da anlaşılıyor. Buna ben de şahit oldum bu arada. Bir iş için aradığım iktidar yanlısı bir vatandaşın konudan bağımsız ‘ya bu işi PKK yapmıştır değil mi? Zaten Mersin’de de kuvvetliler!’ cümlesiyle bana sorduğu soru ve sesindeki ‘ay hadi inş yaa! Tınısını hemen hissediverdim. ‘Bilemem ki; IŞİD’e de çok operasyon yapılıyor, bir de intihar var işin ucunda’ deyip kısa kestim.

Seçim tekrarıyla oynanan kumarın zararını gören iktidar bu riske girmek istemiyor. Daha önce de zarını atıp düşeş getirdiği, denenmiş yollardan yürümek daha garanti bir çözüm yolu onun için. Mersin saldırısını iktidar kurguladı, alan açtı, ortaklık yaptı, organize etti filan demiyorum. Zaten bunu söylemek için ne bilgim var, ne istihbaratım ne de imkanım. Böyle bir şeyi öğrenmenin de oldukça güç olduğunu düşünüyorum. Eylemin nasıl yapıldığından ziyade (onu ayakkabı numaralarına kadar bildiğini söyleyen Soylu açıklasın ayrıca) sonrasında sofraya oturulma şeklinden bahsediyorum. 7 Haziran’ın 1 Kasım’a evrilen cehennem günlerinde başımıza gelenlerin bu ülkeden umudumu kesecek kadar tecrübe hediye ettiğini öncelikle söyleyeyim. Henüz 15 Temmuz gibi bir vaziyet de yoktu ortalıkta ayrıca. Şimdi iktidar zor durumda olduğunu kabul edecek kadar kendini ifşa etmişken böylesi eylemlerin genel merkezlerde ağzı kulaklarında sohbetlere dönüştüğünü de duyuyorum.

Mersin sakızının şekeri azaldığında yenisi yine bu iktidarın ağzına atılacaktır. (METİN YAKUP - SENDİKA.ORG)

Daha yeni Daha eski