Erdoğan'ın 'yasağına' rağmen vazgeçmediler: "Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!"... AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yasaklama kararına rağmen greve çıkan Kocaeli Bekaert işçileri, direnişlerinin 9'uncu gününde. Birleşik Metal-İş Sendikası Kocaeli Şube Başkanı Telat Çelik, "Bu grevden Bekaert işçilerinin zam talebi başarı ile çıkacak. Bu Türkiye’de grev yasaklanmalara bel bağlayan işverenleri korkuttu. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" dedi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Özçelik-İş ve Birleşik Metal-İş Sendikalarının Bekaert Çelik şirketinin iki fabrikasında aldığı grev kararını ‘milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü’ gerekçesiyle 60 gün ertelemişti. Kocaeli’nin İzmit ilçesi Alikahya bölgesinde bulunan Bekaert fabrikasında, Cumhurbaşkanlığı’nın erteleme kararına rağmen işçiler greve çıkarak grev pankartını asmıştı.
Grevde olan işçilere, 16 Aralık Cuma günü Bekaert İzmit Çelik Kord Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Genel Müdürü Hakan Saner tarafından gece saat 12.00’de; “Yapılan kontrollerde 13.12.2022 tarihinde grev ertelendiği halde mazeretsiz olarak vardiyanıza gelmediğiniz ve işbaşı yapmadığınız tespit edilmiştir. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 70.maddesine göre kanun dışı greve katılmaya devam etmeniz halinde iş akdiniz hâklı nedenle tazminatsız olarak feshedilecektir. Yine aynı kanunun 70.maddesinin 2.fıkrasına göre bu kanun dışı grev uygulamasından doğan işverenin uğradığı zararların tazmin edilmesi yönünde gerekli yasal yollara başvurulacağını bildiririz. Şirketimizin geleceği için sizlere güvenimiz tamdır. Şu anda yapılan kanun dışı grev uygulamasını bir an önce sonlandırmanızı ve vardiyanıza gelip işbaşı yapmanızı şiddetle tavsiye ediyorum... Bunu takiben hemen müzakerelere devam edilecektir” ifadelerinin yer aldığı bir mesaj gönderildi.
ANKA Haber Ajansı’ndan Ceylan Sağlam'a konuşan Birleşik Metal İş Sendikası Kocaeli Şube Başkanı Telat Çelik, Erdoğan’ın greve erteleme kararını ve işveren tarafından kendilerine gönderilen mesajla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“İSMİ HER NE KADAR GREV ERTELEME KARARI OLSA BİLE ASLINDA FİİLEN YASAKLAMA”
“Şu anda ismi her ne kadar grev erteleme kararı olsa bile aslında fiilen yasaklama… Çünkü, iki ay süre ile ertelenmesi iki ay süre ile greve başlanacağı hissiyatı yaratıyor; öyle bir şey değil bu. Bu yasaklamaktır. Bu karardan sonra bir daha grev yapamıyorsunuz, mecburen toplu sözleşme sürecini süreç ile hiç alakası olmayan yüksek hakeme götürmek durumunda kalıyorsunuz. Orası da tam bir facia, aslında hiç sözleşme yapmasanız daha iyi. Dolayısıyla bunu düzeltme ihtiyacı duydum.
Biz 13 Aralık itibarıyla burada grev uygulama kararını aldık. Çünkü müzakerelerden bir sonuç elde edemedik. Bir gece vakti Cumhurbaşkanı tabiri ile grevimiz yasaklandı ama biz zaten süreç içerisinde işçi arkadaşlarımız ile yapmış olduğumuz toplantılarda her seferinde bu ihtimale karşı hazırlanıyorduk. Şunu hep söyledik, ‘Grev burada yasaklanabilir, buna aldırış etmeyin. Grev yasaklansa da taleplerimiz hayata geçmeden bu yasağa uymayacağız’. Çünkü, sendikamızın 2018 yılında yine bizim iş kolumuzda grevi erteleyen, aslında yasaklayan kararı önce Danıştay’a oradan bir sonuç çıkmayınca da Anayasa Mahkemesi’ne götürmüştük. Anayasa Mahkemesi hangi nitelikte olursa olsun Cumhurbaşkanı’nın ya da Başbakan’ın işçilerin grevini yasaklayamayacağı yönünde bir karar verdi. Grevimizi yasakladığı için de sendika buradan yaralandı ve yıprandı. Sendikaya maddi tazminat ödemeye mahkum edildi. Bizim aslında hukuki açıdan Anayasa Mahkemeleri kararları emsaldir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi grev ile ilgili emsal olarak vermiş olduğu karar var ve geçerlidir. Yeni bir karar verinceye kadar bu yürürlüktedir. İdare de kolluk da işçiler de sendika da buna uymak durumundadır. Bizim açımızdan sürpriz olmadı ama biz Anayasa ne diyorsa, elimizdeki mahkeme kararı neyse ona uygun davranıyoruz.
“BUNDAN SONRA HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK”
Arkadaşlarımızın morali yerinde, dayanışma büyüyor. Umduğumuzdan çok daha fazla Türkiye’de gündeme oturdu. Çünkü Türkiye grev yasaklamaları konusunda sabıkalı bir ülke, bu yasaklanan 19’uncu grev. Aslında bu grev bu yasaklamaya karşı alınan bu tavır bundan sonrasında da bu yasaklara sığınıp işçiyi düşük ücrete işverenle iş birliği halinde mahkûm eden sarı sendikaların yahut grev yasaklamalarına sığınan işverenlerin de düzenini bozdu. Bundan sonrası açısından bu grev yasaklamaları ile ilgili o işverenlerin konfor alanı artık olmayacak. İşçiler açısından öğretici ve bu grevden Bekaert işçilerinin zam talebi başarı ile çıkacak. Bu Türkiye’de grev yasaklanmalara bel bağlayan işverenleri korkuttu. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İşçi ne yapması gerektiğini biliyor.
“TALEBİMİZ KARŞILANINCAYA KADAR DA GREVİMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ, KARARLIYIZ BU KONUDA”
Şu anda buradaki işçi, ücret, ikramiye, aylık bazda almış olduğu yakacak parasında yılın başında olduğumuzu varsayarsak ortalama ücretimiz 10 bin lira civarında net. Bizim talebimiz bu 10 bin liralık ücretin 23 bin liraya çıkması yönünde. İşverenin teklifi de 15 bin lira düzeyinde. Şu anda anlaşmazlık konumuz bu. Zaten dün de Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplandı, daha önce 7 bin küsur diyen TÜRK-İŞ belki kendini kurtarma açısından bir 9 bin lira telaffuz etti. Öyle gözüküyor ki, asgari ücret net olarak 9 bin liranın bir miktar daha üzerinde olabilir. Dolayısıyla bizim istemiş olduğumuz yüzde 130’un aslında makul, günün gerçekliğine ne kadar uygun olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Biz talebimizde ısrarcıyız. Dolayısıyla bu ısrara işverenden yaklaşım bekliyoruz. Talebimiz karşılanıncaya kadar da grevimizi sürdüreceğiz, kararlıyız bu konuda.
Telat Çelik, işveren tarafından kendilerine gönderilen mesaja ilişkin şu açıklamayı yaptı:
“KAÇ KİŞİ İLE GREVE ÇIKTIYSAK SÖZLEŞME İMZALANDIĞINDA DA AYNI EKİPLE İÇERİ GİRECEĞİZ”
“Grevimizi ilan ettik, pankartımızı astık. Şu anda grev çadırındayız, grev nöbetçilerimiz var, fabrikaya giriş çadırları kontrol ediyor. İşveren hakim tespiti istemiş burada, iş mahkemesinden. Bilirkişi sunmuşlar, bunlara hiç ihtiyaç yoktu. Biz zaten bunu ilan ettik, sonuçları ne olursa olsun bunu göze aldığımızı da zaten söyledik. İşçi arkadaşlarımızı korkutmak veya grevimizi akamete uğratmak, işçiler arasındaki örgütlülüğü bölmek, bir tartışma yaratmak için yapılmış bir hamle olarak görüyoruz. Biz ilk gün söyledik, kaç kişi ile greve çıktıysak sözleşme imzalandığında da aynı ekiple içeri gireceğiz. Bir eksiksiz… Bu kararımızdan da asla geri dönmeyiz.
“İNSANLARA GECE 12’DE, EVİNDE OLDUĞU BİR VAKİTTE GÖNDERİYOR Kİ HUZURSUZ OLSUNLAR"
İşveren kimi zaman bunu yapıyor, bizim burada geçmişte birçok mücadelemiz var tarihe not düşmüş. O dönemde de oldu işverenin bu tür girişimleri. Yetmedi, evlerimize mektuplar gönderdi, aile içerisinde bir kargaşa çıksın diye. Hep yapıyor, işçiler arasında dikkate alınacak bir şey değil. Biz burada bu kararımızı verdik, yolumuz belli. Kendi bildiğimiz yolda kendi geleneklerimiz çerçevesinde yürümeye devam edeceğiz. Gece 12’ de gönderiyor; o da biraz manidar. Çünkü gündüz 4’te 5’te gönderebilir, akşam 8’de gönderilebilir. İnsanlara gece 12’de, nöbetçi olmayanların evinde olduğu bir vakitte gönderiyor ki iyice huzursuz olsunlar, uykularına keder gelsin. Sabaha kadar kâbus görsünler, aslında bu bile işverenin niyetini, durumunu açıkça ortaya koyuyor ama bizim açımızdan bir değeri yok, biz bunu dikkate almadık. Arkadaşlarımızın uykularına da keder gelmedi. Herkes ne olduğunu biliyor.” (CUMHURİYET)