Düne dair "Keşke şöyle olsaydı" demek bana düşmez, bilirim ki direniş heyecanlı bir iş, direniş bitince "Keşke şöyle yapsaydım" denilmez çünkü direniş hiç bitmez...
26 Ocak 1980 DİSK'in İzmir'deki demokrasi mitingi |
Sinan Şen'in, Tariş Direnişi'nin 38. yıldönümünde yazdığı; "38 yıl önce bugün İzmir ayaktaydı: 8 Şubat Tariş direnişi aydınlatıyor" başlıklı yazısını direnişin 43. yıldönümünde ilginize sunuyoruz. / GAZETE DEMOKRAT
İşçi sınıfının ve emekçi halkın hoşnutsuzluğunun yüksek perdeden hissedildiği Milliyetçi Cephe (MC) hükümetinin işçi düşmanı saldırıları sürerken, baskıcı kanunlar, oluşan ekonomik darboğaz, faşist terör yükseliyordu. Devlet mekanizmasının hacıyatmaz gibi sallandığı Türkiye’nin bunalım yıllarında İzmir'deki Tariş direnişi, 10 bin asker, 6 bin polis panzer, tank, geri tepmesiz uçaksavar, havan topu, roketatar, otomatik silah, sis ve göz yaşartıcı bombalar kullanılarak ve nihayetinde sıkıyönetim ilan edilerek fiziken sönümlendirilebildi ama Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir direniş olarak yer etti.
Belirli üretim alanları vardır, oraları tutanlar bölgeyi ve siyaseti de ellerinde tutarlar. İşte Tariş’in böyle bir önemi vardı İzmir ve Ege Bölgesi için. Tariş işçisinin, burjuva hükümetlerden çektiği de, onlara çektirdiği de işte bununla ilgilidir.
Tariş iplik, zeytinyağı, pamukyağı, üzüm, incir, sirke, alkol, deterjan üreten, 1979 sonundaki sayılarla ağırlığını büro emekçileri ile iplik, pamukyağı ve üzüm sektörlerinde çalışan 9 bin 258 işçinin oluşturduğu İzmir ve Ege Bölgesi'nin en önemli işletmelerinden biridir.
Milliyetçi Cephe (MC) hükümetleri dönemlerinde demokratik ve ekonomik hakların gasbının yanı sıra fiziksel ve psikolojik şiddet de görmüştür Tariş işçisi... 1975-1977'de devrimci işçi kıyımları yaşanmış, kadın işçilere tecavüz eden, haraç kesen ve bunlara karşı koyan işçilere işkence eden ülkücü militanlar yerleştirilmiştir. İkinci MC hükümetinin düşmesiyle faşist militanların büyükçe kısmı çıkışlarını almış ve işçiler için çalışma hayatı görece normale dönmeye başlamıştı. Artık haraç istemek ya da tehdit etmek eskisi gibi kolay değildir. Dönemin yükselen devrimci dalgasının etkisiyle 1978 yılında Tariş’e yoğun bir devrimci işçi girişi olmuş ancak 1979 Ekim seçimleriyle MC yeniden iktidar olunca Tariş'te faşist kadrolaşma yeniden başlamıştır.
22 Ocak 1980'de faşist MC hükümetinin Tariş'e saldırısı yeniden başlamıştı. Panzerle duvarları yıkılan fabrikaya rastgele kurşun yağdıran kolluk kuvvetleri sözde “sadece arama” yapmak niyetindeydi. Kollukların ilk hedefi üzüm ve yağ üretim işletmeleriydi. İşçiler kendilerini savunuyorlardı, özellikle kadın işçilerin öfkesi çok belirgindi. Yıllarca tacize, hakarete uğrayan işçiler kolluk güçlerine karşı üretim araçlarıyla kendilerini savunuyordu, polis o gün yüzlerce işçiyi göz altına aldı. Tariş işçileri yeni bir işçi kıyımı olacağının farkına vardılar ve Tariş’e faşist militanların alınacağını anlaşıldı.
İşçiler işlerine ve ekmeklerine sahip çıkmak, baskıya, sömürüye karşı durmak adına aşağıdaki talepler etrafında direnişe geçtiler:
Arama bahanesi adı altında yapılan operasyonlar durdurulsun, olaylardan polis sorumlu tutulsun.
Gözaltına alınan işçi arkadaşlarımız derhal serbest bırakılsın.
İş ve can güvenliğimiz sağlansın. Hiçbir işçi çıkarılmayacak güvencesi verilsin.
Direniş kente dalga dalga yayılır
Tariş’in direniş haberi İzmir’de yankı uyandırır ve Çimente, Gültepe sokağa dökülür. Ege Üniversitesi öğrencileri okulu işgal ederek direnişi selamlar.
26 Ocak’ta DİSK’in örgütlediği demokrasi mitingine Tariş işçileri “Savaştık, savaşacağız” pankartıyla girdiler. DİSK yöneticileri 25 Ocak gecesi Tariş işçilerinin şube başkanlarının alınmadığı toplantıda, direnişi sonlandırma kararı aldılar. Bu kararı fabrikalara gelerek direnişçilere açıklamaları 30 Ocak gününü buldu. DİSK başkan vekili Rıza Güven, Tekstil-İş genel başkanı Rıdvan Budak, Gıda-İş genel başkanı Mehmet Mıhlacı, Tariş işçilerini “ikna” için görevlendirilmişti. Tariş işçilerinin tepkisi ise sert oldu: “Direnişi kıranın kafasını kırarız”. Ancak özellikle Rıdvan Budak’ın çabaları sonucu işçiler ikiye bölündü ve 31 Ocak günü direniş sona erdirildi.
Burjuvazi cesaretleniyor
İşçilerin direnişi bırakması burjuvaziyi cesaretlendirdi. 6 Şubat'ta Ticaret Bakanlığı tüm Tariş işletmelerinin bir hafta süreyle kapatıldığını, amacın eyleme katılan işçilerin belirlenmesi ve hasarın onarılması olduğunu duyurdu.
7 Şubat günü 3 bini aşkın işçi işten atıldı. Alsancak'taki işletmede işçilerle polis arasında küçük çaplı çatışmalar yaşandı.
Ve 8 Şubat: Direniş
Ve 8 Şubat... Yani 38 yıl önce bugün, İzmir’de DİSK'e bağlı sendikalardan 55 bin işçi bir günlük iş bırakma eylemi yaptı. Bankalar, fabrikalar, otobüsler çalışmadı. Daha önce boşaltılan pamukyağı kombinası ve Bornova'daki üzüm işletmesi işçiler ve öğrenciler tarafından işgal edildi. Bin 500 işçi fabrika kapılarına barikatlar kurdu.
Çimentepe gecekondu mahallesinde halk sokak girişlerinde barikatlar kurarak mahalleye girişi engelledi. Mahallelerinden gelen silahlı işçiler fabrikaya gelerek direnişe katıldı. Türkiye işçi sınıfı tarihinde mücadelenin boyutu hiç bu denli form değiştirip şiddetlenmemişti. 10 Şubat'ta işten çıkartılanların sayısı 5 bini buldu. Olayların ciddiyetini haber alan diğer şehirler ve üniversiteler, eylemlerle Tariş direnişini destekledi.
Tabii ki devlet erkanı da boş durmuyordu. Faşist başı Kenan Bey “Biz dış düşmanlarla değil, iç düşmanlarla uğraşıyoruz” derken, Demirel ise “Devlet Tariş’e girecektir” açıklaması yapıyordu ki uygulama ise hiç gecikmiyordu.
14 Şubat'ta 10 bin asker, 6 bin polis, panzer, tank, geri tepmesiz uçaksavar, havan topu, roketatar, otomatik silah, sis ve göz yaşartıcı bombalar kullanılarak; 15 Şubat'ta sıkıyönetim ilan edilerek bastırılabilen, savaşa savaşa çekilen işçi mücadelesiyle birleşmiş bir halk bıraktı ardında Tariş direnişi.
Düne dair "Keşke şöyle olsaydı" demek bana düşmez, bilirim ki direniş heyecanlı bir iş, direniş bitince "Keşke şöyle yapsaydım" denilmez çünkü direniş hiç bitmez.
"Bildiklerimin en iyisi ile direndim, direneceğim" denir, Tariş’in hikayesini aklımda kalanlarla, kalemimin yettiğince yazmaya çalıştım. Tariş’in bilinçli işçileri, inatçı komünistleri, sömürü düzeninden bıkmış yoksul mahallelinin isyanı unutulmasın, sosyalizm mücadelesinde yaşasınlar diye... (SOL.ORG)