Sinan Ateş'in Ankara'nın ortasında uzun süredir geliyorum' diyen bir saldırı sonucu öldürülmesi, cinayet sonrası ortaya çıkan MHP bağlantıları, kullanılan taşeronlar ve büyük sessizlik dikkat çekiyor.
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in Ankara'da öldürülmesi sonrası ortaya çıkan bilgiler yavaş yavaş tabloyu ortaya koyuyor.
Ateş cinayetinin arkasında MHP'den bazı isimlerin olduğu ifade edilirken, hem iktidar hem de MHP kanadındaki büyük sessizlik sürüyor.
Ortaya çıkan son iddialar cinayet sonrası tetikçilerden birinin MHP'li bir vekilin evinden gözaltına alındığı, emniyete yapılan baskı sonrası bu ismin serbest bırakıldığı yönünde oldu. Bir diğer gözaltı ise MHP'nin İstanbul İl Yönetimi'nden Ufuk Köktürk. Köktürk'ün eşi üzerinden tetikçilere para gönderdiği iddiası gündeme gelen bir diğer çarpıcı bilgi olmuş durumda.
İşte cinayet sonrası ortaya saçılanlar...
Ülkü Ocakları-MHP bağlantısı
Cinayet sonrası konuya ilişkin ilk önemli detayı Gazeteci Alican Uludağ paylaşmış, olay sonrası MHP-Ülkü Ocakları bağlantısına işaret etmişti.
Cinayet sonrası ortaya çıkan çok sayıda tetikçi ismine işaret eden ve kritik olanın bu isimlerin kimin taşeronu olduğu sorusunu soran Uludağ, "Cinayette Ülkü Ocakları/MHP bağlantısı ilk kez tespit edildi. Bu kapsamda eski Ülkü Ocakları Maltepe Şube yöneticisi Ufuk Köktürk gözaltına alındı. Köktürk’ün evinde 1 adet tabanca ve bu silaha ait 2 adet şarjör ve 23 adet fişek ele geçirildi. M.Y. adlı şüpheli ise aranıyor. Ufuk Köktürk’ün adı “MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu” listesinde geçiyor. Ancak yönetimdeki görevine ilişkin ayrıntılı bilgi yok. Köktürk’ün olaydaki rolüne ilişkin de henüz teyitli bilgi bulunmuyor. Olay, MHP teşkilatı içinde başka yöneticilere uzanır mı, şimdilik bilinmiyor" demişti.
Uludağ cinayete ilişkin iki tez olduğuna işaret ederek, "Cinayetin nedeni konusunda iki önemli tez var. İlki Mersin olayına misilleme. İkincisi, MHP içerisinde Sinan Ateş’in son dönemde İyi Parti’yle temasta olduğu algısı ve bu nedenle kendisine “ders” verilmek istendiği" ifadesini kullandı.
Peki, neydi Mersin'de yaşananlar?
Mersin cinayeti ve Sinan Ateş
Mersin'de 15 Mart günü Eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel'e yönelik bir saldırı düzenlenmişti.
Ünel, kendisine saldıran gruba karşı taşıdığı tabancayı ateşlemiş ve Emrullah Kaplan'ı öldürmüştü.
Kaplan, Adana Ülkü Ocakları Başkan Yardımcısıydı.
Eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Ünel ise Sinan Ateş'in ekibindeydi.
Ülkücüler arasındaki kavga sonrası yaşanan bu cinayetin ardından Ateş suçlanmıştı.
Tetikçilerin taşeron olduğu kesin gibi
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesiyle ilgili soruşturmada ortaya çıkan ilk bilgilerin tamamı tetikçilerin taşeron olduğunu doğrular nitelikte.
AKP'ye yakın gazetelerden Yeni Şafak'ın haberine göre, gözaltındaki bir şüphelinin saldırıyı itiraf ettiği ve “Para için yaptık” dediği öne sürüldü.
Ancak parayı kimin verdiği, kim adına yaptıkları konusunda net açıklamalar henüz ortaya çıkmış değil, ya da hiç çıkmayacak.
Tetikçilerin İstanbul Gülsuyu'nda Dado lakaplı Doğukan Yardak’ın kurduğu çetenin üyeleri olduğu, Yardak'ın yurtdışına kaçtığı ifade ediliyor.
Öte yandan cinayette adı öne çıkanlardan Doğukan Çep, İstanbul Gülsuyu'nda öldürülen Hasan Ferit Gedik davasında tutuklu yargılanırken tahliye edilen bir isimdi.
Milletvekili evinde yakalanan tetikçi ve emniyete müdahale
Cinayet sonrası en çarpıcı açıklamalar Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ'dan geldi.
Cinayet sonrası MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu listesinden adı silinen Ufuk Köktürk'ün gözaltına alınmasının nedenine ilişkin konuşan Demirağ şunları söyledi: "MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk niçin gözaltında? Ufuk Köktürk'ün eşinin hesabından zanlılara 97 bin TL'lik bir havale var. Polis soruşturmayı yürütürken zanlıların hareketlerini, görüşmelerini inceliyor. Hesapta soy adı 'Köktürk' olan bir kadın var. Soruyorlar. 'Eşim bana talimat verdi ben de gönderdim' diyor. Bunun üzerine Ufuk Köktürk şu anda gözaltında."
Demirağ ayrıca şüphelilerden birinin MHP'li bir milletvekilinin evinden gözaltına alındığı belirtirken, şunları dile getirdi:
"Tetikçilerden, zanlılardan bir tanesini Citroen marka arabasıyla Gölbaşı'na bırakıyor. Sonra adı geçen milletvekilinin evine gidiyor. Tabii polisler de kameralardan takip ediyorlar o aracı ve o eve gidiyorlar. Milletvekili 'benim dokunulmazlığım var' diyor. Ama söylüyorlar ve alıyorlar. Fakat hemen yukarıdan bir talimat geliyor ve savcının talimatıyla da serbest bırakılıyor. Bunu Ankara'da bilmeyen yok. Ankara Adliyesi bununla çalkalanıyor... Bu işin basit bir vaka gibi kapatılması için de Ankara polisine bir baskı var. Siyasi boyutuna girerse birçok kişi yanacak çünkü..."
'Benim kalemimi kırmışlar, her an bir şey yapabilirler'
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, Ateş'in sokak ortasında öldürülmesine pek şaşıran olmadığını belirterek, Ateş'in de bu cinayeti beklediğini yazmıştı:
"Hatta 'Kendisi de şaşırmamıştır' diyor Sinan Ateş’i tanıyanlar. 'FETÖ iftirası ile lekelenmeye çalışıldığı günlerden bu yana kendisine yönelik bir hamle bekliyordu' diyorlar.
Birkaç gün önce geldiği İstanbul’da dostlarıyla buluşmuş. O buluşmada söylediği sözler ilginç. 'Benim kalemimi kırmışlar. Haberi geldi. Her an bir şey yapabilirler' demiş. Tanıyanlar 'Bu işle kimin görevlendirildiğini bile biliyordu ama umursamıyordu' diye anlatıyorlar."
Tablo bu kadar net görülürken, süreçten Emniyet'in ve İçişleri'nin haberinin olmaması pek de olası görünmüyor.
'Ankara Emniyeti Müdürü'yle Sinan Ateş sabah yürüyüşleri yapacak kadar yakındı...'
T24 yazarı Tolga Şardan, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in Ankara’da öldürülmesi sonrası dikkat çeken bilgiler paylaşmış, Ateş'in Ankara Emniyet Müdürü'yle yakınlığına işaret etmişti:
"Ankara Adliyesi ile Ankara Emniyeti olması gerekeni değil, olmaması gerekeni tercih etti.
Bu süreçte; soruşturmayı yürüten polis biriminin asıl sorumlusu Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz'ın konumu çok dikkat çekici.
Şöyle ki; Yılmaz, MHP Genel Merkezi ile "çok yakın" diyalog halinde olan bir AKP dönemi bürokratı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun MHP yönetimi ile olan yakınlığını sağlayan isim demek yanlış olmaz. Fakat aynı Yılmaz, öldürülen Sinan Ateş'le de yakın. Bir dönem sıkça teması vardı. Hatta Ateş'le "sabah yürüyüşleri" yapacak kadar yakın olduğu bizzat Ateş'in yakın çevresince ifade ediliyor.
Tam bir "aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" vaziyeti. İki arada, bir derede kaldı Yılmaz."
MHP ve iktidar sessiz
Gelinen noktada MHP cephesinde büyük sessizlik sonrası Ülkü Ocakları ve MHP'den istifalar yaşandığı belirtiliyor. Ancak sessizlik sürüyor. Sessizliğin tek adresi MHP kanadı da değil. İktidar kanadı ve İçişleri Bakanlığı da şu ana kadar olaya ilişkin net ifadeler kullanmaktan kaçınırken, cinayet sonrası ortaya çıkan MHP bağlantılarına ilişkin tek bir açıklama gelmemesi de dikkat çekiyor.
Vekilin ismini de verdiler!
Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ, eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin çarpıcı açıklamalarını sürdürdü.
Demirağ, MHP'li vekil Olcay Kılavuz'u işaret etti, şu açıklamaları yaptı:
"MHP içinden birileri biz size vurun dedik, siz öldürdünüz demiş. Bahçeli'ye ilk bilgi verilirken, ne olur ne olmaz, burada bir hesaplaşma, alacak verecek meselesi vardır" şeklinde bazı telkinlerde bulunuluyor ama aldığımız bilgiler Devlet Bey'in çok öfkelendiği şeklinde.
Aldığımız bilgiye göre, milletvekilinin ismini de vermişler zanlılar, saçları olmayan uzun boylu bir milletvekili diye. İsmini de vermişler, o vekille ilgili fezlekenin hemen hazırlanacağı, MHP ile ilişkisinin de kesileceği yönünde bilgi var.
Cinayeti gerçekleştiren tetikçi Ateş'in öldüğünü öğrenince panikliyor, direkt Gölbaşı'na gitmiyor. Telefon görüşmeleri yapıyor, ismi belli olan bir milletvekilinin yakınını arıyor, onun arabasıyla Gölbaşı'na gidiyor.
Sonra vekilin evine gidiliyor. Vekil kartını gösteriyor gelen polislere, giremezsiniz diye. Polisler içeri giren zatı bize verin diyorlar, sonra bu isim veriliyor. Sonra bu kişi emniyete götürüldüğünde çok yukarıdan isimler giriyor, bakanların da adı geçiyor, bu isim serbest bırakılıyor." (SOL.ORG)