33 kişinin yakılarak öldürüldüğü Sivas Katliamı'na ilişkin firari üç sanık hakkında süren davanın duruşmasında savcı, zamanaşımı uygulanarak davanın düşmesini talep etti. Mahkeme heyeti, davanın düşmesine hükmetti.
Sivas'taki Madımak Oteli'nde 33 yazar, ozan ve düşünürün, yakılarak katledilmesinin üzerinden 30 yıl geçti. 2 Temmuz 1993’teki katliama ilişkin yargı süreci ise hiçbir mahkemenin katliamı “insanlığa karşı suç” kabul etmemesinden dolayı faillerin bir türlü bulunmadığı, bulunanların cezalandırılmadığı, firari sanıkların bolluğunun gölge düşürdüğü bir yılan hikayesine döndü.
O gün, oteli yakan ve alkışlayan 15 bin kişiden sadece 190’ı gözaltına alınmış; 190 kişiden de 124’ü hakkında dava açılmıştı. Seneler içerisinde Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nden (DGM), Ağır Ceza Mahkemeleri’ne taşınan davada, üç firari sanığın yargılaması devam ediyor. Davadaki firari sanıklar Murat Sonkur, Murat Karataş ve Eren Ceylan’ın yargılamasına bugün (14 Eylül) Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Yoğun katılımdan dolayı duruşma 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ait büyük salonda görülüyor.
2 Temmuz 2023 itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu davanın bugünkü duruşmasında sanıkların firari durumlarının devam ettiği ortaya çıktı. Haklarında kırmızı bülten kararı olan firari sanıklar yakalanamadı. Duruşmaya Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, İstanbul Milletvekili Celal Fırat, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilleri Ali Mahir Başarır, Gökçe Gökçen, Orhan Sarıbal, Veli Ağbaba, Ulaş Karasu, Emek Partisi Antep Milletvekili Sevda Karaca ve çok sayıda gazeteci ve siyasetçi katıldı.
MAHKEME BAŞKANINA 'SEGBİS' TEPKİSİ
Duruşmanın başında Mahkeme Heyeti Başkanı, kalabalık ve havasızlıktan dolayı duruşma zaptının anlık olarak yazılması yerine SEGBİS çözümü yapılmasını istedi. Müşteki Hüseyin Karababa’nın avukatı Özgür Piroğlu, “Çok kritik bir duruşma bu, SEGBİS olduğu zaman bizim söylediklerimiz tutanağa geçmiyor. SEGBİS olması duruşmada söylediklerimizin dışarıya taşınmasını engelleyecek. En azından bu kritik duruşmada söylediklerimiz orada olsun” diyerek tepki gösterdi. Salondaki katılımcılar da Heyet Başkanı’nın “havasızlık” sözlerine, “Ülkenin havası bozuk, adalet istiyoruz” sözleriyle tepki verdi.
KARAMOLLAOĞLU'NUN MAHKEMEYE ÇAĞRILMASI İSTENDİ
Kısa süreli gerginliğin ardından müştekilerden Hüseyin Karababa, dönemin Valisi ve Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun mahkemeye çağrılması gerektiğini söyledi. Karababa, “Temel Karamollaoğlu, katillerden birisidir. Gözlerimle gördüm. Taşları o yığdı. Devletten kimse yargılanmadı. Devlet, Alevilere karşı suç işledi Sivas’ta. Ortada bir soykırım vardı” dedi.
'ALEVİ SOYKIRIMI VARDIR'
Heyet Başkanı, Karababa’ya taleplerini sorduğunda Karababa, “Ben otuz yıldır talep ediyorum zaten. Üç, beş çakalın üstüne yıkarak Alevi katliamını basitleştirip, anlamsızlaştırıyorlar. Yineliyorum, Alevi soykırımı var. Karamollaoğlu ifadeye çağrılmadıkça, Türkiye Cumhuriyeti karanlıklar altında kalacaktır. Hem de Karamollaoğlu’nu pamuk yapanlar, onun sağında duranlar, solunda duranlar onla birlikte anılacaktır” diye devam etti.
'MAHKEME, FAİLLERİ AKLAMAYA ÇALIŞIYOR'
Müşteki Avukatlarından Hüsniye Şimşek ise öldürülenlerin adını sayarak, mahkemenin sanıkların Almanya’dan iade taleplerine ilişkin yazışmalarında katliam faillerini aklamaya çalıştığını söyledi. Yazışmada sıklıkla Aziz Nesin ve Şeytan Ayetleri kitabına vurgu yapılmasının mahkemenin tarafsızlığına gölge düşürdüğünü belirtti.
'İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ SUÇLARDA ZAMANAŞIMI OLAMAZ'
Davanın otuz yıldır Avukatı olan Şenal Sarıhan, boş sanık koltuklarını göstererek, “Şu sahne her şeyi anlatıyor. 30 yıldır sanık sandalyeleri boş. Alman makamlarıyla yazışmanızda zamanaşımına vurgu var. Ancak biz yıllardır ortada insanlığa karşı işlenmiş suç olduğunu söylüyoruz. Bu suçlarda aftan söz edilemez, zaman aşımı olamaz” dedi.
'KAÇAK SAYILMA ZAMANAŞIMINI DURDURUR'
Av. Sarıhan, davanın yıllardır çok sayıda heyetle yürüdüğünü belirterek Mahkeme Heyeti’ne seslendi:
“Ben bu davanın 30 yıldır tanığıyım, avukatıyım. Her aşamayı ince ince anımsamaya çalışıyorum. Çok yakın zamanda 2019’da sizden önceki heyetten üç sanığın kaçak olmasına ilişkin talepte bulunduk. Bu talebimiz kabul edildi. İnsanlığa karşı suç meselesini bir kenara bırakırsak; üç sanık da kaçak sayıldı. Kaçak sayılma zamanaşımını durdurur.”
Sanıkların kaçak sayılmaları halinde hüküm de verilebileceğini, yeteri kadar tanık ve belge olduğunu vurgulayan Av. Sarıhan, üç sanığın iadesi konusundaki yazışmaların sürdürülmesini talep etti. 2011 yılından bir gazeteyi gösteren Av. Sarıhan, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in dava sanıklarının kırmızı bültenle arandığına ilişkin sözlerini de hatırlattı ve şöyle devam etti:
“Ben idam cezasına karşıyım ama o dönem idam cezasını gerektirecek kadar delil bolluğunun olduğu bir dava bu. İdam cezası alan 38 sanığın, 15’inin yurtdışına kaçırıldığını biliyoruz 1994’te. Yurtdışına kaçmak öyle kolay değil. Örgütlü bir şekilde kaçırıldılar.”
'SANIKLARIN YURTDIŞINDAN GETİRİLEREK CEZALANDIRILMASINI TALEP EDİYORUZ'
Av. Ali Yıldız da kaçaklık kararı verilmesinin zamanaşımı ihtimalini durdurduğunu söyleyerek, “Adalet Bakanlığı, 2 Temmuz 2023’te zamanaşımı olabileceğine ilişkin görüşünden vazgeçmiş olacak ki son gelen evrakta, 21 Temmuz’da zamanaşımı vurgusu yer almıyor. Zamanaşımı konusuna hiç girmeden dosyadaki eksikliklerin giderilerek sanıkların daha ciddi bir şekilde aranması, kırmızı bültenlerin yenilenmesi ve sanıkların yurtdışından getirilerek cezalandırılmasını talep ediyoruz” şeklinde konuştu.
'KERBELA’DA HÜSEYİN’İ SUSUZ BIRAKANLAR, SİVAS MADIMAK’TA DA CANLARIMIZI SUSUZ BIRAKTILAR'
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Genel Başkanı Cuma Erçe de söz alarak mahkemeye heyetine seslendi:
“Keşke arkanızdaki yazı karşınızda olsa sayın mahkeme heyeti. Otuz yıldır adalet, adalet diye haykıran 33 canımızın ailelerini de bir bir Hakk’a uğurlamaya başladık. Kerbela’da Hüseyin’i susuz bırakanlar, Sivas Madımak’ta da canlarımızı susuz bıraktılar. O suyu oraya ulaştırmayanların hiçbiri bu mahkemede dinlenmedi.”
'BU MAHKEME, BUGÜN BU DAVANIN BİR İNSANLIK DAVASI OLDUĞU KARARINI VERMEK ZORUNDADIR'
“Sizden önceki heyetler 'FETÖ' terör örgütünün elemanları çıktı. Şimdi önemli bir yerde oturuyorsunuz. Daha önce Sivas Valisi’ne söylediğim sözü şimdi de söylemek istiyorum sayın heyet: Eğer uluslararası hukuk normlarına aykırı bir karar verirseniz, bu halkın vicdanı kanar. Ben hukukçu değilim ama sayenizde hukuk öğrendik. Herkesin vicdanında bu mahkeme, bugün bu davanın bir insanlık davası olduğu kararını vermek zorundadır. Sonsuza kadar sürer. Katiller bir gün ölecek, öldüler de. Ama insanlığın vicdanında bu dava sonsuza kadar sürer. Bu adaleti geciktirdiğiniz için Suruç katliamı oldu, Roboskî katliamı oldu, 10 Ekim katliamı oldu.”
Salondaki izleyiciler Erçe’nin sözlerini alkışlarla karşıladı.
'BU KATLİAM BİR ALEVİ SOYKIRIMI SUÇUDUR'
Tekrar söz alan Av. Coşkun Özgür Piroğlu şöyle konuştu:
"Tarih, katliam faillerini alkışlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yargılayacaktır. Tarih, Temel Karamollaoğlu’nu da onu aklamaya çalışan Kemal Kılıçdaroğlu’nu da yargılayacaktır. Bu katliam bir Alevi soykırımı suçudur ve soykırım suçlarında zamanaşımı olmaz. İnancın kendisi hedef alındığı zaman soykırım suçunu oluşturur. Alevilik inancına yönelik saldırı ve katliam var. Hedef, Alevilik. Bu katliamı yapanlar Pir Sultan Abdal’ın heykelini de yerlerde sürüklediler."
'BU BİR İNSANLIK DAVASIDIR, VİCDAN DAVASIDIR'
PSAKD Avukatı Cafer Koluman da mahkeme heyetine seslenerek şöyle dedi:
“Bu bir insanlık davasıdır, vicdan davasıdır. Adalet bugün herkese lazım. Bugün bize lazımsa, yarın size lazım olmayacağınızın garantisi yoktur. Sizin oturduğunuz kürsüde dün oturan FETÖ’cüler de adaletin kendilerine lazım olmayacağını sanıyordu.”
'KATLEDİLEN ÜYELERİMİZİN ÜYELİK BELGELERİNİ İSTEDİLER'
Divriği Kültür Derneği Başkanı Nurullah Ünsal, dernek olarak davaya katılım taleplerinin uzunca süre kabul edilmediğini hatırlatarak, “Katledilenler arasında yer alan üyelerimize ilişkin otuz yıl öncesinden üyelik belgeleri istediler bizden. Bir yandan da zaman aşımından bahsediliyor. Biz zaman aşımı değil, katillerin cezalandırılmasını istiyoruz” dedi.
'BİZ HAKİKATİ ÖĞRENMEK İSTİYORUZ'
İnsan Hakları Derneği eski Eş Başkanı Av. Öztürk Türkdoğan da duruşmaya katıldı. Av. Türkdoğan, “Uluslararası insan hakları hukukunda hakikat hakkı daha yüksek sesle konuşulmaya başladı. Öldürülen insanların yakınlarının hakikati bilme hakkına hep atıf yapılıyor. Ceza mahkemesinde amaç hakikate ulaşmaktır. Biz hakikati öğrenmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Avukat beyanlarının ardından Mahkeme heyeti, avukatların süre taleplerini “yargılamayı uzatmak” olarak değerlendirerek reddetti. Savcı da avukatların soruşturmayı genişletme taleplerinin ayrı ayrı reddedilmesini istedi.
SAVCI, SİVAS KATLİAMI DAVASINDA ZAMAN AŞIMI İSTEDİ
Ardından Savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Kaçaklık durumunun zaman aşımı süresini etkilemeyeceğini öne süren Savcı, üç firari sanık hakkında da zaman aşımı uygulanarak davanın düşmesini talep etti.
MAHKEME SALONUNA POLİS GELDİ
Mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi. Aranın ardından mahkeme salonuna polisler geldi. Mahkeme salonunda polis olmayacağını belirten mağdur yakınları, “Polis dışarı” dedi. Heyet başkanı, katliamda yakınlarını kaybedenlere dönerek, “Bu davranışınız polisin gerekli olduğunu gösteriyor” dedi.
Aranın ardından kararını açıklayan Mahkeme heyeti, Savcı’nın zaman aşımı talebini kabul ederek davanın düşmesine hükmetti.
KARAR PROTESTO EDİLİYOR
Aleviler, Sivas Madımak katliamı davasında zaman aşımı kararını adliye içinde oturma eylemi yaparak protesto ediyor. Polis, adliye önünde basın açıklamasına izin vermedi.
SİVAS KATLİAMI DAVASININ GEÇMİŞİ
2 Temmuz 1993’teki katliamın ardından açılan dava, hukukçuların ve hak savunucularının “skandal” diye nitelediği gelişmelerle dolu. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” dediği katliam davası, hep siyasetle iç içe oldu. Hükümetler değişse de davada adaletin sağlanması bir türlü mümkün olmadı.
124 kişinin yargılandığı davada ilk karar 1994’te çıktı. Mahkeme, 87 sanığı 2 ila 15 yıl arasında değişen hapis cezalarına mahkûm etti. Mahkeme, cezalarda “haksız tahrik indirimi” uygulamıştı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bu kararı bozdu. Bozma kararı üzerine bu sefer 1997’de Mahkeme saldırının “anayasal düzene karşı yapıldığını” belirterek 38 sanığın idamına karar verdi. 2000’deki kararda idam cezasının kaldırılması sebebiyle cezalar müebbete döndü.
2001’de Yargıtay bu kararı onayladı ancak firari sanıkların çokluğu, ayrılan dosyalar ve itirafçıların ortaya çıkmasıyla yargı süreci yeni bir evreye geçti. İtirafçılar Hizbullah, İslami Hareket Teşkilatı, Kaplancılar gibi örgütlerden bahsetse de, mahkeme bir türlü örgütleri görmedi. Firari sanıklar arasında arandığı dönem Sivas’ta düğün yapan da vardı, İstanbul Belediyesi’nde çalışan da. Firari sanıkların bir kısmının ise Almanya’da olduğu biliniyor.
Davaya ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin bu sene başında bir kararı da çıktı.
Sivas katliamının asli faillerinden Yunis Karataş'ın başvurusu AYM, Sivas'ta yaşananları, “terör eylemi” olarak nitelendirdi. Ancak sanıkların terör örgütü bağı saptanamadığı için terör suçlusu sayılamayacaklarına karar verdi. Davanın ilk günden beri Avukatlarından, eski CHP Milletvekili Şenal Sarıhan’ın 2014'te AYM başvurusu ise hâlâ sonuçsuz. Sarıhan’ın 2019’da dosyaya yargılaması devam eden üç kişiyi de ekleyerek yinelediği başvuru 2021’de AYM gündemine alındı ancak henüz karar çıkmadı. (ARTI GERÇEK)