Güneş, öncelikle oyuncularını itip kakmamayı ve onlara saygılı olmayı deneyebilir. Yaşına ve kariyerine yakışan da bu olacaktır
ŞENOL GÜNEŞ YALNIZCA ÜZGÜN VE KIZGIN DEĞİL, AYNI ZAMANDA MAHCUP OLMALI
Önce Trabzonspor, ardından Club Brugge ve dün akşam Adana Demirspor… Üst üste üçüncü deplasmanından da çok kötü bir oyunla dönen Beşiktaş için en kötüsü ise bu değildi. Üç maçta da sahadaki kötü gidişata hiçbir tepki geliştirilememesi, oynanan mahkûm oyundan da alınan kötü skorlardan da daha feci.
Ne kadar kötü oynarsa oynasın, bunu kabullenmiş, değiştirmek için herhangi bir çaba göstermeyen, aciz bir Beşiktaş var sahada.
TEMPO VE YARATICILIK SORUNU
Belirli bir yapı oluşturulamadığı için bireysel yeteneklerden medet umuluyor. Ama bu da bu sezon Beşiktaş’taki bir diğer sorun. Sorun şu ki, Beşiktaş’ın Vincent Aboubakar ve Rachid Ghezzal dışında bir şeyler umabileceği kaliteli ayakları yok. Aboubakar ve Ghezzal’in ise neredeyse yürümeye mecalleri yok. Bu ikiliye hemen hemen aynı fiziksel durumdaki Cenk Tosun da eklenince, ortaya temposu felâket düşük bir takım çıkıyor.
Nasıl çıkmasın ki? Dün akşamki Beşiktaş on birinin yaş ortalaması 30’du. Bu kadar yaşlı kadrolar kurmanın bedelini Süper Lig’de çok fazla ödemeyebiliyorsunuz. Ama geçtiğimiz hafta genç ve dinamik Club Brugge’ün temposu karşısında Beşiktaş’ın ne kadar çaresiz bir vaziyete düştüğünü maç boyunca acı çekerek seyrettik.
GEDSON OLMAYINCA
Dün akşam ise orta sahada Gedson Fernandes de olmayınca, Beşiktaş’ın oyunu daha da yavaşladı. Portekizli oyuncunun agresifliğinden ve ikili mücadelelerdeki başarısından da yoksun kalınca, siyah-beyazlıların orta sahası iyice geçirgenleşti. Adana Demirspor’un yakaladığı kontrataklarda sürekli geriye kaçarak savunmayı tercih eden Beşiktaş, rakibini sürekli uzaktan seyredince, bu temassız oyununun neticesinde iki uzaktan golü kalesinde gördü.
Elbette iki golde Mert Günok’un da kötü yer tutmasından ve hamle yavaşlığından da söz edilebilir. Ama her maçı da Mert kurtaramaz. Geçen hafta Brugge deplasmanında Beşiktaş’ı tarihi bir hezimetten korusa da sonunda dün akşam Mert de teslim bayrağını çekti ve kısa süre sonra da sakatlanıp sahayı terk etti.
Şenol Güneş ise oyuna müdahalelerinde durumu toparlamaya çalışırken daha kötü hâle getirdi. İkinci yarının başında Alex Oxlade-Chamberlain’in yerine Milot Rashica’yı alıp 4-4-2’ye döndü. İlk yarıda uzaktan bulduğu gollerle neticeye giden Adana Demirspor, Güneş’in orta sahayı boşaltmasının ardından ise Beşiktaş’ın kalesine kadar rahatça inmeye başladı.
GÜNEŞ NE YAPABİLİRDİ?
Younes Belhanda’nın sakatlanıp yerini Yusuf Erdoğan’a bırakması da bu açıdan ev sahibinin işine geldi. Bu sayede kanatlardaki iki Yusuf’un hızından faydalanabildiler. Oysa tam tersi de olabilirdi. Benjamin Stambouli’nin yokluğunda Belhanda da oyundan çıkmışken, şayet Güneş orta sahasını boşaltmasaydı, Patrick Kluivert’ın hamlesini boşa çıkarabilir ve siyah-beyazlılar ikinci yarıda oyun üstünlüğünü alıp skoru lehine çevirebilirdi.
Beşiktaş’ın Aboubakar ve Cenk’i merkezde Gedson varken bile taşıması zaman zaman zor olurken, Gedson yokken bunun hiç olamayacağını ilk yarının sonunda Güneş’in görememesi tuhaftı. Bu ikiliyi maç boyunca sahada tutması ise daha da tuhaftı. Elbette skor olarak geriye düşülen bir maçta gole en yakın iki oyuncunuzu birlikte oynatmak isteyebilirsiniz. Ama bu tercihiniz, oyun hâkimiyetinizi bariz olarak kaybetmenize ve rakibin bazen iki kısa pasla, bazen tek bir uzun pasla kendi kalenizin önüne kadar gelebilmesine neden oluyorsa, o zaman başka bir şey denemelisiniz.
Şenol Güneş ise çok tembel bir düşünceyle sahada ne kadar çok santrfor olursa gol bulma şansının o kadar yüksek olacağını düşündü. Bu yüzden son yarım saatte Ghezzal’in yerine Jackson Muleka’yı da oyuna alarak, üç santrforunu da sahaya attı. Ama neticesinde golleri bulan taraf kendileri değil, iki hızlı hücumla ev sahibi ekip oldu. Maçın sonlarına doğru biri Adana Demirspor’un üçüncü kalecisi Vedat Karakuş’un gereksiz fantezisi yüzünden olmak üzere atılan iki Beşiktaş golünün ise artık bir anlamı kalmamıştı.
RAKİBİ TEBRİK ETMEK SUÇ MU?
Maç sonunda, Şenol Güneş açıklamalarında üzgün ve kızgın olduğunu söylüyordu. Toplam on eksikle maça çıkan, maç içinde de en önemli oyuncusu sakatlanan bir takıma karşı darmadağın oldukları için böyle hissetmesi doğal. Ama yetmez. Aynı zamanda mahcup da olmalı. Hayır, maçı kaybettikleri için değil. Salih Uçan, maçın hemen bitiminde, belli ki daha önceden tanıdığı Adana Demirspor’un bir görevlisini galibiyetleri için tebrik ederken, oyuncusunu iterek soyunma odasına gönderdiği için.
Sözlerinin devamında yönetimle ilgili bir konunun olmadığını, transferlerin yapılıp bitirildiğini ve artık elindeki oyuncularla ne yapacağını düşüneceğini de söyleyen Şenol Güneş, öncelikle oyuncularını itip kakmamayı ve onlara saygılı olmayı deneyebilir. Yaşına ve kariyerine yakışan da bu olacaktır. (ONUR ÖZGEN - GAZETE DUVAR)