İsrail protestosunda gözaltına alınan Beyza Akyüz: “MOSSAD ajanlığına varan ithamlar bana bir kez daha yaşadığım ülke gerçeğini öğretmiş oldu”

İsrail’e yönelik ekonomik yaptırımlar uygulanmasını talep eden ve İsrail’le ticareti protesto ederken İstiklal Caddesi’nde şiddete uğrayan ve gözaltına alınan aktivistlerden biri de avukat Beyza Bengisu Akyüz’dü. Kız kardeşiyle birlikte gözaltına alınan Akyüz, 2010’da Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerinin baskınında öldürülen 9 gönüllüsünden biri olan Cengiz Akyüz’ün kızıydı. Beyaz Akyüz, o gün yaşadıklarını yaşadıklarını Serbestiyet’e anlattı: “Rabbim ve melekleri niyetimizin ne olduğunu biliyor. Dünyevi ikbal ve endişelerini “devlet elden gidiyor” çığırtkanlıkları ile kapatmaya çalışanlarla hesaplaşmamız ahirete kaldı. İftira ve yalanların hesabını en büyük mahkemeye bırakıyorum. Ben ve kardeşim “Katillerle yol yürüyen ve destekleyenleri reddediyoruz” diyerek ahiretimize bir şerh düştük.”

İstiklal Caddesi’nde katıldığı İsrail karşıtı protesto gösterisinde gözaltına alınırken polis şiddetine uğrayan Erva Akyüz ve Beyza Bengisu Akyüz’ün, Mavi Marmara şehidi Cengiz Akyüz’ün kızları olduğu ortaya çıktı.

İsrail’e karşı somut adımlar atılmasını talep için Filistin İçin Bin Genç’e katılan Avukat Beyza Bengisu Akyüz, gözaltında yaşadıklarını ve uğradığı sosyal medya lincini Serbestiyet’e anlattı.

Filistin için Bin Genç kimlerden oluşuyor? Siz nasıl katıldınız aralarına?

Gazze’de yaşanan soykırım sonrası Türkiye’de çeşitli STK ve grupların yaptığı eylem ve protestolara katıldım. Bu süreçte bizler İsrail’i protesto ederken diğer taraftan Türkiye ile İsrail arasında ticaretin kesintisiz olarak devam ettiğini öğrendim. Sosyal medyada ticareti eleştiren ve bu konuda eylem yaparak tepkilerini dile getiren arkadaşları gördüm.

Farklı görüş ve düşüncelere sahip olan fakat tek bir söylem için bir araya gelen bu arkadaşlarla tanıştık. Tek bir amacımız var, Siyonist İsrail’i kınamak dışında ticari ilişkilerin kesilmesini talep ederek Gazze’ye destek olmak.

7 Ekim tarihinden itibaren İsrail’in Gazze’ye uygulamış olduğu soykırımı sadece izleyen, üç beş kelime ile Allah’a havale eden fakat en acısı Siyonist katilleri besleyen, doyuran, her türlü ihtiyaçlarını karşılayan, hiç olmadığı kadar ticaretine devam eden, adeta İsrail’e can suyu olan şirketlere karşı yapılan eylemlere destek olmak amacıyla zaman zaman katılım gösterdim. Zorlu Center’da yapılan eylemde gözaltına alınan arkadaşlara avukatları olarak hukuki destek verdim.


Polis şiddetine maruz kaldınız. Peki olay nasıl gelişti? Gözaltına alınırken ve sonrasında neler yaşadınız?

Yapılan eylemde asıl söylemimiz olan “İsrail’le ticareti kes” demek için bir araya geldik. Henüz protesto alanına gidemeden polis çemberi içerisine alınarak giriş çıkışlarımıza engel olundu. Bu süreçte çemberden çıkmak istediğini söyleyen arkadaşlarımız oldu fakat memurlar artık çok geç olduğunu kimsenin çemberden çıkmayacağını belirttiler. Yaşanan kargaşada polis memurlarının uyguladığı orantısız güç, küfür ve hakaret içeren söylemleri, sergiledikleri tavırlar ortamın gerilmesine sebep oldu.

Defaatle çevredeki polislere haklarımı hatırlatarak gözaltı işleminin hukuka aykırı olduğunu, avukat olduğumu, herhangi bir direniş göstermediğimi, zor kullanmalarını gerektirecek bir durum olmadığını belirttim. Fakat avukat olduğumu belirtmem daha sert bir müdahale ile karşılaşmama sebep oldu.

Bu süreçte herhangi bir mukavemet göstermedim fakat ters kelepçe takılarak bekletildim. Koluma giren polis memuru galiz küfürler ederek “avukatsan kurtar kendini, ben devletim sen kimsin” diyerek hakaretlerine devam etti.

Araca alındıktan sonra da kelepçeler çıkartılmadı. Araçtaki polisler gözaltında olmadığımızı, muhafaza altına alındığımızı belirterek hukuki dayanağı olmayan açıklamalar yaptılar. İlgili işlemin hukuka aykırı olduğunu açıklasak dahi herhangi bir etkisi olmadı. Emniyete getirildikten sonra otoparkta araç içerisinde saatlerce bekletildik. Tüm bu süreçte herhangi bir gözaltı kararı tarafımıza gösterilmedi.

Gözaltına alınış şekliniz çokça eleştirildi ancak o süreçte bir sosyal medya lincine uğradınız. Siz ve arkadaşlarınızın dış güçlerin ajanı olduğunuz, provokatör olduğunuz, samimi olmadığınız gibi bir çok itham, karalama ve suçlamayla karşılaştınız. Bu konuda ne dersiniz?

Belli ki yaptığımız eylemde “Soykırıma ortak olma İsrail’le ticareti kes” söylemi birilerini rahatsız etmiş. Yalan ve iftira dolu paylaşımlar, Mossad ajanlığına varan ithamlar bana bir kez daha yaşadığım ülke gerçeğini öğretmiş oldu.

Devlet kalkanının arkasına sığınarak (oysaki devlet hepimiziz) nelerin meşrulaştırıldığını ve insanların hangi sebepten olursa olsun eleştirilerinin, itirazlarının üzerinin nasıl kapatıldığını gördüm.

Hiçbir gruba, siyasi görüşe, cemaate, vakıf ve derneğe, aşırı uç fraksiyonlara dahil olmadan bu yaşıma geldim. Zira ilkelerini, inançlarını, fikirlerini ipotek altına aldırmadan bir yere ait olunamayacağını biliyorum.

Dünya görüşleri ne olursa olsun tek söylemleri “Soykırıma ortak olma, İsraille ticareti kes” olan arkadaşların gösterdikleri tepkiler, söylemler ülkeye zarar vermeye yönelik söylem ve eylemler değildi.

Ama belli ki her zaman olduğu gibi kirli çıkar ve menfaatleri deşifre olan klikler harekete geçip akla ziyan ithamlarla bunu örtmeye çalıştılar. Serbest bırakıldığımızdan beri yapılan hakaret ve ithamlar ülkemin hiç değişmediğini acı da olsa bize gösterdi.


Tüm itham ve saldırılara hakaret ve küfürlere rağmen hatta Mossad ajanı iftiralarına rağmen ortada apaçık bir gerçek var. Ülkemdeki pek çok şirket İsrail ile olan ticaretine sefer sayısını artırarak tam gaz devam ediyor. İftiralarla üstünü örtmeye çalışsalar da yaptıkları ticaretle soykırımın bir parçası oldukları gerçeği değişmeyecek. Yöneticiler bu ticareti engellemeyerek, uluslararası yaptırım uygulamayarak, kendi resmî anlaşmalarını iptal etmeyerek bu vebalin işbirlikçileri olarak tarihe geçecekler. Tamam biz sussak Gazze’ye dua, İsrail’e gemi gönderme ikiyüzlülüğünü unutturacak mıyız? Biz sussak İsrail ekonomisi Ekim ayında durmuşken Ürdün ve Türkiye’nin işgalcilerin imdadına yetişip toparlanmasını sağladığını, ülkemizden gönderilen tonlarca çelik ve çimentonun Filistinli kardeşlerimizin önüne ayrım duvarları, işgal karakolları, yasadışı yerleşimler, tel örgüler ve tanklar şeklinde çıktığını yazmayacak kı tarih. Görmüyor mu Allah tüm bu iş birliğini? Onların yüzü kızarmasa da biz de mi utanmayalım Gazze halkına karşı…

Şahsıma ve arkadaşlarıma iftiralar atanlar, gerçeği çarpıtmaya çalışan tetikçiler sadece dünyalıklarını o da bir süreliğine kurtarmak için bunu yapıyorlar. Onlarda ahlak, şeref ya da utanma aramıyoruz zaten. Uşaklık yaptıkları merkezler güçten düşünce onlar da şereflerini kaybetmiş olarak unutulup gidecekler.

Hepimiz sussak, gözlerimizi kapatsak, türlü türlü bahanelerin arkasına sığınsak bile katillere can suyu oldukları gerçeği değişmeyecek.

Rabbim ve melekleri niyetimizin ne olduğunu biliyor. Dünyevi ikbal ve endişelerini “devlet elden gidiyor” çığırtkanlıkları ile kapatmaya çalışanlarla hesaplaşmamız ahirete kaldı. İftira ve yalanların hesabını en büyük mahkemeye bırakıyorum.

Ben ve kardeşim “Katillerle yol yürüyen ve destekleyenleri reddediyoruz” diyerek ahiretimize bir şerh düştük. Şunu bilsinler ki Allah’ın adaleti susmayacak ve ben onları Allah’ın mutlak adaletine havale ediyorum. (BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER - SERBESTİYET)

Daha yeni Daha eski