Bolivya'da geçen hafta yine darbe oldu. Halk yüksek yüksek tepelerden, yine aşağıya indi. Sonra darbeci general, gözaltına alındı. Demokrasiyi kurtaracaktı. Öyle diyordu. Kahraman olmakla soytarı olmak arasında her zaman bir ince çizgi vardır zaten...


Murilla Meydanı'nda bir tank, hükümet binasının kapısını kırıyordu. BBC’deki bir videoda izledim. Geçen hafta yine bir darbe oldu Bolivya’da. Halk yüksek yüksek tepelerden, yine aşağıya indi. Her birinin cebinde 4-5 örgüt kartı vardır genellikle. Parti üyeliği, mutlaka bir sendika üyeliği, mahalle komitesi, ayrıca İndian kadın örgütü Bartolina Sisa mesela, yine mesela Aymara, Quechua, Guarani gibi mensup olduğu halkın bir örgütlenmesi kartı ve muhtemel patlamaya hazır bir dinamit lokumu.

Sonra darbeci general, gözaltına alındı. Demokrasiyi kurtaracaktı. Öyle diyordu. Tek başına olmadığı kesindi ama şimdilik her şey onun üstüne kaldı. Kahraman olmakla soytarı olmak arasında her zaman bir ince çizgi vardır zaten…

Şimdi Murilla Meydanı, yine bir şeyi protesto etmek isteyenlere, bir nedenle dans edip, bir nedenle havai fişeklerle kutlama yapanlara ve seyyar satıcılara bırakıldı. Çok iyi tanıyorum bu meydanı. Henüz geçen yıl, İndian Milletvekili Luis Yapura Choque ile yemeğe gitmiştik. Çok güzel bir yemekti.

Bir katlı otopark gibi bir yer düşünün, kenarları açık, içinde yüzlerce küçük, çok küçük yemek dükkanları vardı. Ve hepsinin sahipleri, çalışanları kadındı. Küçük plastik taburelere oturmuştuk milletvekiliyle, yuka çorbası içip, İndian kültürünü konuşuyorduk. Başında yerli-İndian şapkası vardı. İlginç bir şapkaydı. Çorbaya her kaşık atışında, neredeyse içine girecek gibi oluyordu, sonra kurtuluyordu şapka.

İki koca tencere büyüklüğündeydi yemek yediğimiz bu lokanta(!) ve her yer. Yanında hemen bir meyve sucu vardı, onun yanında et kızartıyordu bir başka kadın, ateş biraz coşsun diye alkol atıyordu arada bir üstlerine, eti yalayıp geçiyordu alkol, ateş bir yükseliyor, eti sarıyordu bir an. İsli bir tat veriyordu ete bu ve isterseniz yanında rom…

Murilla Meydanı'nda birçok direnişe katılmıştım.

2000'li yılların başıydı. Halk, doğalgazın yabancı şirketlere satılmasına karşı çıkıyordu. Mecliste ‘satılması’ için yasa çıkmıştı ama bunu resmi başkent Sucre’ye götürmeleri gerekiyordu. Götüremediler. Geçit vermedi halk. Ateş açtı defalarca asker. Bir keresinde 60 kişi öldü. Barikatların arkasındaydık, madenciler, köylüler, kadınlar ve ceplerinde yarım kesilmiş dinamit lokumları…

Çok kullanılan bir söz vardır ülkemde; ‘Bolivya’da sabah erken kalkan darbe yapar.’ derler, müstehzi bir gülümseme ile dudaklarında. Biz o kadar da kötü değiliz, haline şükret dostum halidir bu.

Ama hocam bizim ülkede darbeye gerek yok ki! Onları yıkan yok. Hiçbir yere gitmiyorlar, yerli yerinde duruyor her şey. Yapsalar bile kendi aralarında.

Biz çok usluyuz, bize darbeye ne hacet... (METİN YEĞİN - ARTI GERÇEK)

Daha yeni Daha eski