Sinan Ateş cinayetine ilişkin davanın 5'inci gün duruşmasında tanıkların ifadelerinin alınması tamamlandı. Ara kararda 10 kişi tahliye edildi.


Sincan Cezaevi'nde devam eden Sinan Ateş cinayetine ilişkin davanın 5 gündeki oturumuna sanıklar, taraf avukatları, müşteki Ayşe Ateş, Sinan Ateş’in ablası ve CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal katıldı. Davanın ilk üç gün duruşmasında 22 sanık ve 19 sanık avukatı savunmalarını tamamladı.

Dün yapılan duruşmada ise sanık avukatları savunmalarını tamamlarken, şikayetçilerin ifadelerine de alındı. Yargılamanın bugünkü duruşmasında ise tanıklar dinlendi. 

YENİ DURUŞMA İKİ HAFTA SONRA 

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz, Osman Bayraktar, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Aytaç Ataç, Caner Günay, Umut Ersoy, Alper Atay'ın tahliyesine karar verdi. 

Eksik bilgi ve belgelerin savcılıktan istenmesine karar verildi. MHP'li Serdar Öktem'in HTS kaydı alınması talebi; Tolgahan Demirbaş'ın Olcay Kılavuz'un evinde gözaltına alınmasının dosyaya girmesi talebi reddedildi. 

Duruşma 19 Temmuz 2024 tarihine ertelendi.

'MOTOSİKLETİN PLAKANIN BİR KISMI BANTLIYDI'

Mahkeme başkanı, duruşmanın başında, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın 'mahkeme başkanına sataştığı' iddiasıyla dün salondan çıkartıldığını anımsattı. Tanal'ın bu celse de salonda olduğunun görüldüğünü belirten mahkeme başkanı Tanal'ın salondan çıkarılmasını istedi. Tanal, bunun üzerine salondan ayrıldı.

Duruşma, tanık motokurye Yusuf Mert’in dinlenmesiyle başlandı. Mert, ''Ben motokuryeyim. Ben ışıklarda beklerken karşı tarafta aynı yerde denk geldik. Kaçan iki kişi gördüm. Onlarda da motor vardı. Motorda oturan kişide kask vardı, sonradan arkaya binen kişide kask yoktu. Peşpeşe Nextlevel’a kadar gittik. Onlar sonra Konya Yolu’na gitti. Motoru hızlı kullanıyorlardı o dikkatimi çekti. Kendilerinde silah görmedim. Bindikleri motosikletin plakanın bir kısmı bantlıydı, kapatılmıştı. Herhangi birinin vurulduğunu görmedim'' dedi.

Tanık Yavuz Süleymanoğlu ise ifadesinde, Aytaş Ataç’ı tanıdığını söyleyerek, Ataç’ın işlettiği dükkana müşteri olarak gittiğini söyledi. Sinan Ateş’in öldürüldüğü gün orada bulunduğunu söyleyen Süleymanoğlu, ''Bana Sinan Ateş’in öldürüldüğünü söylediler. Adını ilk defa duydum. Aytaç, Tolgahan Demirbaşı aradı. Sonrasında bulunduğumuz mekandan beş gibi çıktık” dedi. Aytaç Ataç’ın avukatı, Süleymanoğlu’na çiftliğine gidip gitmediğini, çiftlikten haberi olup olmadığını sordu. Süleymanoğlu, ''Oradan yumurta alıyordum. Orada mangal yapmışlığımız da var. Biz oradayken gelip giden tanımadığım arkadaşlar da oluyordu” diye konuştu.

'ARACIMDAN ÇEKTİĞİM FOTOĞRAFLARI GİDİP KOMİSERE GÖNDERDİM'

Süleymanoğlu’ndan sonra dinlenen tanık Gönül Ergin ise duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. Ergin, sanıklarla herhangi bir akrabalık ilişkisinin olmadığını söyledi. Ergin, olaya ilişkin şu bilgileri verdi:

“Biz o gün doktor randevum vardı. Doktordan çıktım. Arabama bindim ve tam U dönüşü yaparken, silah sesi duydum. Sonra tekrar silah sesi duydum. Ben vurulma anını görmedim ama silah sesini duyunca etrafıma bakındım. Bakınırken, sol elinde ucu uzun silahla koşarak gelen, kafasında herhangi bir bere olmayan kişiyi gördüm. Bu kişi daha sonrasında kasklı birinin arkasına binerek hareket etti. Sonrasında 112’yi aradım. ‘Silahlı birini gördüm, koşarak motora bindi’ dedim. Daha sonrasında arabamdan motorun resmini çektim. Olay yerine gidip, komiserin birine telefonumdaki resimleri gönderdim. Ben sadece silahlı bir kişinin motora binip kaçtığını gördüm. Planın son üç rakamının bantla kapatıldığını gördüm. Silah koşarken elindeydi.”

Tanık Ahmet Keçik ise ifadesinde cinayete ilişkin, “Ben rahmetliyi Ülkü Ocakları başkanlığı döneminde ve akademisyenken tanıdım. Birlikte cuma namazına gittik. Namazda ben, Selman ağabey ve rahmetli vardı. Giderken de dönerken de yaya gittik, aynı istikameti kullandık. Dönüşte bir lokanta vardı onun orada saldırıya uğradık. Aniden karşımıza çıktı ve ateş etmeye başladı. Çok seri bir şekilde ateş edildi. Doğrudan Sinan Ateş’i hedef aldı. Silahı gövdesine doğru nişan aldı. Daha sonrasında ben bir aracın arkasına saklandım. Sinan Ateş’in camiye giderken silah taşıdığını görmedim. Sonrasında kendimi savunma ihtiyacı hissettim” dedi.

'SİLAHI ALIP, ŞAHSI HEDEF ALMADAN ATEŞ ETTİM'

Kendisine ait bir silahının olmadığını ve ilk yardım bilgisinin olmadığını söyleyen Keçik, Sinan Ateş’i kastederek, ''Biz kendisine hiç ‘reis’ kelimesini kullanmazdık” dedi. Silah sesleri esnasında kaçtığını ve Selman Bozkurt’u görmediğini belirten Keçik, “Aracın arkasına saklandıktan şahıs sürekli rahmetliye ateş ediyordu. Yerde yatarken belindeki silahı gördüm, onu aldım. Rahmetlinin silah sahibi olduğunu biliyordum ama o gün yanında olup olmadığını bilmiyordum. Rahmetlinin belindeki silahı gördüm ve kendimi savunma ihtiyacı duydum. Ateş eden şahsı hedef almadan ateş ettim. Kaçtığını gördükten sonra rahmetliyi kontrol ettim, tepki vermiyordu. Daha sonra Selman’a baktım o da yaralıydı. Hem benim hem onun elinde silah vardı. Orada insanlar bize yardım etmek için geliyordu. Rahmetli çok kan kaybediyordu. Daha sonra polisi aradım. Yaralarını bastırarak tampon yaptım ve ambulansın gelmesini bekledim” diye konuştu.

Tanık Gökhan Türkmen ise verdiği ifadesinde, "Ben şahsın vefat ettiğini haber sitelerinden öğrendim. Onun haricinde konuyla alakalı bir bilgim yok" dedi. Alper Atay’ı beş yıldır tanıdığını ve Sancaktepe’de bulunan otelinde futbolcuların konaklaması için yönlendirme yaptığını söyledi. Türkmen, Çep’i ise tanımadığını söyledi. Türkmen, Alper Atay ile olan görüşmesine ilişkin şunları söyledi:

“Alper beni görüntülü aradı. Otoparkçılarla arasında bir problem olduğunu ve karakolluk olduğunu söyledi. Benden oda talebi de oldu. Odayı kimin için istediğini bilmiyorum. Oteldeki doluluğun yüksek olduğunu ve sadece otoparkçıların kaldığı odayı verebileceğimi söyledim. Alper’in odada kalıp kalmadığını bilmiyorum. Odada kiminle kalacağına dair bilgi vermedi ama yanında bir arkadaşı vardı. 31 Aralık gecesi, ben şehir dışındayken otelden aranıp, otelin otoparkında bir kavganın olduğu söylendi. Alper benden odayı kimin ve ne için talep ettiğini bilmiyorum. Otoparkçıların kaldığı odayı müşterilere verip, vermediğimizi hatırlamıyorum. Daha önceki ifademde yanılmış olabilirim."

Mahkeme başkanı, Türkmen’den salonda bulunan sanık Caner Günay’ı teşhis etmesini istedi. Günay, kürsüye gelerek SEGBİS ile bağlanan Türkmen’e gösterildi. Türkmen, otelde gördüğü kişinin Günay olmadığını söyledi.

Mahkemede tüm tanıkların dinlemesinin ardından verilen ara sonrası ara karar açıklandı.


Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş: Kumpas tiyatrosu bugün sonlandı!

Sinan Ateş davasında ara karar açıklandı. Ayşe Ateş, "Sanıkların ve müdafilerin siyasi bir cinayeti, alacak verecek davasına indirgeme çabalarına sahne olan kumpas tiyatrosu bugün sonlandı" dedi.

Sinan Ateş'in cinayetine ilişkin davanın 5'inci duruşmasında alınan kararlar açıklandı. Tutuklu yargılanan 22 sanıktan 10'u tahliye edildi. Sanık Tolgahan Demirbaş'ın MHP milletvekili Olcay Kılavuz'un evinde yakalanıp yakalanmadığının tespiti için tanıkların (eski Organize Suçlarla Şube Müdürü Kerem Gökay Öner) dinlenilmesi talebi reddedildi. Duruşma savcılık mütalaası için 19 Temmuz'a ertelendi.

Kararın ardından açıklama yapan Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş mahkemeye tepki gösterdi.

Ateş'in yaptığı açıklama şöyle:

İNSANLARI İYİLER VE KÖTÜLER OLARAK AYIRDIĞIMIN ALTINI DA BİR KEZ DAHA ÇİZMEK İSTİYORUM: Öncelikle sizlerden şu anda burada dudağımdan dökülecek her sözün kanayan bütün vicdanlar için adalet dilenen birer yoksulluk olarak kayda geçmesini talep ediyorum. Dost dediklerimizden gördüğümüz onca vefasızlıktan ve alçaklıktan, düşman bildiklerimizin gösterdiği bunca merhametten ve şefkatten sonra hayatta tutunduğum tek dalın iyilik olduğunun, insanları iyiler ve kötüler olarak ayırdığımın altını da bir kez daha çizmek istiyorum. Sincan yerleşkesinde beş gün boyunca sanıkların ve müdafilerin siyasi bir cinayeti alacak verecek davasına indirgeme çabalarına sahne olan, basın yayın ve sosyal medya destekli kumpas tiyatrosu bugün sonlandı. Malumunuz olduğu üzere kapsadığı şüpheliler, şüpheliler arasındaki bağlantılar ve ihtiva ettiği deliller bakımından bütünüyle ilişkili olmasına karşın birbirinden ayrılan iki ayrı dosya var.

ALINAN HER KARARI DA HUKUKİ OLARAK EKSİK BULDUĞUMUZU BEYAN EDİYORUZ: Bu yüzden biz Sincan’daki bu yargılamaya eksik iddianameyle yapılan yarım mahkeme diyoruz. Olumlu olsun ya da olmasın alınan her kararı da hukuki olarak eksik bulduğumuzu aziz milletimize beyan ediyoruz. Bunun sebeplerini sıralamam gerekirse; bildiğiniz üzere bir emniyet mensubu tarafından Tolgahan Demirbaş’ın Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına alınmış olmasına rağmen tutanakların değiştirildiğine dair bir suç duyurusu yapıldığı basına yansıdı. Diğer taraftan, önceki dönemde dosyaya bakan savcılar hakkında 'FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle HSK’ya suç duyurusunda bulunuldu. Bu suç duyurusunun en önemli dayanağı da torbacıların, kiralık katillerin beyanlarıydı.

YENİ BİR SENARYOYLA BİR ANDA UNUTULDU: Düne kadar eksik iddianameyi beğenip bize nispet yapanlar ise bugün beğenmez oldu. İddianamenin, hakkında suç duyurusunda bulunulan savcıların soruşturma süreci boyunca ortaya koyduğu tablo üzerinden hazırlandığının bilinmesine rağmen, Meclis kürsüsünden yapılan “İddianame bir an önce kabul edilmeli, yargılama başlamalı!” çağrısı akla gelen yeni bir senaryoyla bir anda unutuldu.

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUM: Hatırlayınız çok değil, birkaç hafta önce sosyal medyada Burak Bekiroğlu isimli bir şahıs, yapmış olduğu paylaşımda beni etiketleyerek 'Eğer bir daha konuşursan seni 'FETÖ’ye öyle bir monte ederim ki 100 avukat tutsan kurtulamazsın. Seni Pensilvanya’ya gömerim' şeklinde tehditlerde bulunmuş, bu cinayeti de firari FETÖ İmamı olduğu bilinen Mustafa Özcan’ın azmettirdiği iddiasını ortaya atmıştı. Üstüne bir de zihnimi okuyarak 'Bu gerçeği sen de biliyorsun' demişti. Ben, tehditlerine ilişkin avukatlarım aracılığı ile kendisi hakkında suç duyurusunda bulundum. Kendisi ise bu cinayeti firari FETÖ İmamı Mustafa Özcan’ın azmettirdiğine dair bilgi ve belgeleri henüz savcılığa teslim etmedi. Peki, sonra ne oldu? Müdafiler bu cıvık iddiaları ısıtıp duruşma salonunda önümüze koydular. Bulgu ya da belge sunmadılar. Tıpkı Sinan’ı çocukluğu Selman’ın öldürdüğüne dair kiralık katil beyanını esas alarak konuşanlar, bu beyanlarla aklandığını iddia edenler gibi… Müdafilerin duruşma boyunca yaptığı sorguların çerçevesi sosyal medyada belirli bir odak tarafından günler önce öne sürülen iddia ve ithamları kapsıyordu. Dün X hesabım üzerinden bununla ilgili belgeli bir paylaşım yaptım. Gerçekleri görmek isteyenler oraya bakabilirler.

KARANLIK GÜCÜN SATILIK KALEMLERİ: Ayrıca dün sabah yaptığım basın açıklamasında da duruşma esnasında maruz kaldığımız bu saldırıya dikkat çekmiştim. Hemen akabinde karanlık gücün satılık kalemleri 'Ayşe Ateş, FETÖ İmamı’nı savundu' şeklinde tezvirat yapmaya başladı. Çünkü bu olayı 'FETÖ yaptı” diyerek kapatmak istiyorlar. Tezgâhı açmışlar, aksi beyanlarınızı 'FETÖ’yü, 'FETÖ'cüleri, 'FETÖ' imamını savunmak' olarak pazarlıyorlar. Aslında diyorlar ki biz ne diyorsak onu kabul edecek, çizdiğimiz çerçevenin dışına çıkmayacaksın. Çıkarsan seni mahvederiz. Çıktım, çıkıyorum, çıkacağım! Çizdiğiniz çerçeveyi de paramparça edeceğim!  Müşahede ettiğimiz süreç bizi şu sonuca ulaştırdı: Hem katledilmeden hemen önce resmî hesaplar üzerinden hem de katledildiği andan itibaren açılan sahte hesaplar aracılığıyla Sinan’la alakalı olarak yürütülen karalama kampanyalarının, 'FETÖ'cü iftiralarının merkezinde, kurgulanan ve içinde bulunduğumuz süreçte sergilenen bu tiyatro varmış.

GÖRÜNEN KÖY DE KILAVUZ İSTEMİYOR: “Biz bunu öldürdükten sonra savcı, emniyet mensubu; ana, bacı, eş demeden karşımıza kim çıkarsa FETÖCÜ ilan eder. Sinan da FETÖCÜ’ydü. Bu bizi hedef almak için gerçekleştirilmiş örgüt içi infaz, der ve elimizdeki gücü kullanarak da üzerini bu şekilde kapatırız” şeklinde bir plan yapılmış. Bunu iddia etmiyorum. Bu senaryoyu karanlık gücün satılık kalemleri ve trol hesapları sosyal medyada ve basında her gün yazıp çiziyor. Bu organize kötülüğü sizler de müşahede ediyorsunuz. Lafı daha da uzatıp hem sizlerin hem de bizlere kulak veren aziz milletimizin değerli vaktini çalmak istemiyorum. Zaten görünen köy de kılavuz istemiyor. Çünkü her gelişme bir kez daha kamuoyu önünde cereyan ediyor. (GAZETE DUVAR)

Daha yeni Daha eski