Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve erkek şiddeti, uzun süredir en önemli sosyal problemler arasında yer alıyor.


"Erkek şiddeti ile öldürülen kadınların davranışları “haksız tahrike” neden olur mu?" derseniz, hukukçu Eylem Ümit Atılgan’ın "Haksız Tahrik İndirimi Bir Erkeklik Hakkı" isimli kitabı bu soruya kapsamlı bir yanıt oluyor.

Erkek şiddetine dair yargılamalarda en önemli sorun faillere uygulanan haksız tahrik indirimleri.

Öldürülen kadınların hangi davranışları “haksız tahrike” neden oluyor derseniz, hukukçu Eylem Ümit Atılgan’ın "Haksız Tahrik İndirimi Bir Erkeklik Hakkı" isimli kitabı bu soruya kapsamlı bir yanıt oluyor.

Kitap bir soruya daha yanıt alıyor, “Bu indirimler, adil bir karar mı, yoksa eril hukuk kültürüne göre mi şekilleniyor?”

Çünkü, haksız tahrik sadece öldürülenin eyleminin “hukuk dışı” olmasıyla ilgili aslında.

Atılgan’ın incelediği birçok vakada görülüyor ki öldürülen kadının eylemi "hukuk dışı" değil. Toplumunun genelinin veya eril hukukun "hassasiyetlerine" uzak. 

Hatta bazıları şöyle: “Cilveli cilveli saat sormak, beyaz tayt giymek, erkekliğe laf etmek, doğum kontrol hapı kullanmak, eşinin ikram ettiği portakal suyunu içmemek…”

Kitapta yer alan dört çarpıcı vaka, haksız tahrik indiriminin ne kadar ciddi sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor. Bu vakalar, erkeğin şiddetini mazur gören hukuki uygulamaları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yargı sistemindeki yansımalarını ortaya koyuyor.

Örnek Vaka 1: Doğum kontrol hapı ve adil ışık mesajı

Bir kadın ve bir erkek boşanmıştır, ancak çocukları nedeniyle görüşmeye devam etmektedirler. Erkek, bir gün çocuğu teslim almak için kadının evine gider. Çocuğun çantasını karıştırırken doğum kontrol hapı bulur. Aynı zamanda kadının cep telefonuna Adil Işık mağazasından bir indirim mesajı gelir. Adil Işık, bir konfeksiyon mağazasıdır ve mesajda yeni indirimlerin başladığı duyurulmaktadır.

Erkek, kadının doğum kontrol hapı kullanmasını ve Adil Işık'tan gelen mesajı yanlış yorumlar. Kadının başka biriyle ilişki yaşadığını düşünür ve bu düşünce onu “çıldırtır.” Ancak, bu durumun cinayet sebebi olarak değerlendirilmesi ve haksız tahrik indirimi uygulanması adil değildir. Adil Işık mağazasından gelen mesajın yanlış anlaşılması, durumu daha da karmaşık hale getirir ve toplumda bu tür konuların nasıl yanlış yorumlanabileceğini gösterir.

Örnek Vaka 2: Aldatmıyordu, şarkı söylüyordu

Yeni doğum yapmış bir kadın, cinsel isteksizlik nedeniyle eşi tarafından aldatmakla suçlanır. Erkek, bu şüpheyle evin çeşitli yerlerine kamera yerleştirir, ancak hiçbir kanıt bulamaz. Daha sonra kamerayı kaldırarak ses kayıt cihazı yerleştirir. Ses kayıtlarını inceleyen adam, belirli saatlerde inleme sesleri duyduğunu iddia eder. Bu seslerin aldatma kanıtı olduğunu düşünerek kadını suçlar.

Mahkemede, ses kayıtları uzmanlar tarafından incelenir ve bu seslerin inleme olmadığı anlaşılır. Ancak erkeğin kafasındaki halüsinasyonlar ve kadının suçsuzluğunu kanıtlama çabaları mahkemede saatlerce tartışılır.

Sonunda, adam kadını öldürür ve ses kayıtları cinayet anını da kaydeder. Mahkeme, adamın bu suçunu ve delillerini değerlendirirken, haksız tahrik indirimi uygulanmaması gerektiği sonucuna varır.

Kadının son sözleri, "Tamam, öldür beni ama izin ver kızımı göreyim" olur. Kamera görüntüsünde de kadın bebeğinin odasına giderken ona şarkı söylüyordur. Bu, davanın trajik ve acımasız bir boyutunu ortaya koyar.

Örnek Vaka 3: Pembe Telefon Kılıfı

Boşanmış bir çift, çocukları nedeniyle hala görüşmektedir. Kadın pembe bir telefon kılıfı kullanmakta, ancak adam bu durumu kabul etmemektedir.

Kadın, adamın evde olduğu zamanlarda kılıfı kullanmamaya çalışır. Bir gün adam, otobüste kadının pembe kılıfı taktığını görür ve kadının sözünü dinlemediğini düşünerek öfkelenir.

Erkek, kadını bu yüzden öldürür ve mahkemede savunmasını, "Sözümü dinlemeyip pembe kılıfı kullanmaya devam ediyordu" diyerek yapa. “İndirim” alır.

Örnek Vaka 4: Boşanınca at da koştururum eşek de

Bir kadın, boşanma konuşması sırasında kocasına, "Boşandıktan sonra sen yoluna ben yoluma. At da koştururum, eşek de koştururum" der. Bu söz üzerine erkek, öfkelenir ve kadını öldürür.

Mahkeme tutanaklarında ve karar metninde bu cümle, "incinmiş erkeklik" empatisiyle değerlendirilir. Hakim, kadının bu sözlerini tahrik unsuru olarak kabul eder ve cezada indirim yapar.

Bu durum, toplumdaki eril hukuk kültürünün bir yansımasıdır ve kadının hayatını değersizleştirir.

Hakimin, "Öldürme var, öldürme var. Bakalım nasıl gelişmiş olay? Olayın koşullarına bakacağım" diyerek olayın koşullarını değerlendirmesi, adaletin yanlış yorumlanmasına neden olur. Bu tür davalar eril hukuk sisteminin nasıl işlediğini açıkça ortaya koyar. (BİANET)

Daha yeni Daha eski