CHP Milletvekilleri Aysu Bankoğlu ve Gülizar Biçer Karaca, 9. Yargı Paketi’ndeki soyadı düzenlemesinin kadın haklarını geriletme ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını geçersiz kılma amacı taşıdığını belirtiyor. Feminist hareket ise düzenlemeyi patriyarkayı güçlendirmeye yönelik bir girişim olarak eleştiriyor.
Anayasa Mahkemesi, uzun süredir devam eden kadınların mücadelesi sonucunda evlendikten sonra kadınların kendi soyadlarını kullanmalarını engelleyen yasal düzenlemelerin ayrımcılık olduğuna karar vermişti.
Yeni düzenlemede, "ailenin bütünlüğünün korunması" gerekçe gösterilerek, çocuğun hangi soyadını kullanacağı konusunun tartışma yaratabileceği ve bunun çocuk üzerinde olumsuz etkileri olabileceği ifade ediliyor.
9. Yargı Paketi’nin Meclis Komisyonu’nunda gelecek perşembe günü tartışılacağı öğrenildi.
Bankoğlu: CEDAW’a aykırı
CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, pakete yönelik eleştirilerinde oldukça sert ifadeler kullandı. Bankoğlu, "Bu paketle hem kadınların kazanımlarını iptal etmeyi amaçlıyorlar, hem de 'oyunbozan' Anayasa Mahkemesi'nin meşruiyetini ortadan kaldırmak istiyorlar" dedi. Bankoğlu, Medeni Kanun'un 187. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinin ardından gelen bu düzenlemenin, kadınların kendi soyadını kullanabilme hakkını geri almayı hedeflediğini belirtti. Ayrıca, bu düzenlemenin İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) ve BM Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) aykırı olduğunu vurguladı.
“Yıkılsın öyle aile bütünlüğü”
Bankoğlu, düzenlemeyi "Kadınların 30 yıllık mücadelesini gasp etmek" olarak nitelendirerek, "AKP hükümeti kadının eşitliği fikrine dahi tahammül edemiyor. Bu paketteki soyadı düzenlemesi, kadının bireysel kimliğini yok sayarak aile bütünlüğünü erkeğin tahakkümüyle sağlamayı amaçlıyor" dedi. "Yıkılsın öyle aile bütünlüğü" diyen Bankoğlu, kadınların kazanılmış haklarına yönelik sistemli bir saldırı olduğunu belirtti ve CHP olarak bu düzenlemeye karşı sokakta ve Meclis'te mücadele edeceklerini söyledi.
Biçer: İdeolojik dayatma
CHP Milletvekili Gülizar Biçer Karaca kadının soyadı hakkına dair önceki aylarda öneri sunan milletvekillerinden.
Biçer, "Evlilik halinde kadının kendi soyadını müstakil olarak kullanmasının engellendiği bir çerçeve çiziliyor" diyerek, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına rağmen bu düzenlemenin getirilmesinin hukuksuz olduğunu ifade etti. Biçer, Anayasa'nın 10. maddesindeki kanun önünde eşitlik prensibine ve uluslararası sözleşmelere aykırı olan bu düzenlemenin, ideolojik bir bakış açısının dayatılması olduğunu söyledi.
Biçer, soyadı hakkının kanunlarla ilgili sürecini şöyle anlattı:
“AKP Grubu tarafından dün TBMM Başkanlığına 9. Yargı Paketi adı altında sunulan torba kanunun 15’inci maddesinde, evlilik halinde kadının kendi soyadını müstakil olarak kullanmasının engellendiği bir çerçevenin çizildiğini gördük. Esasında bu tartışma Anayasa Mahkemesi’nin 2023 yılında vermiş olduğu bir iptal kararı nedeniyle Genel Kurul gündemine girecek. Anayasa Mahkemesi’nin 2022/155 Esas ve 2023/38 Karar numaralı kararı uyarınca 28 Nisan 2023’de Resmi Gazete’de yayınlanmış, üstelik hükmün iptaline yönelik başvuru İstanbul 8. Aile Mahkemesi tarafından yapılmıştı.”
“Anayasa Mahkemesi; Türk Medeni Kanunu’nda kadının soyadına yönelik düzenlemenin iptalini ve kadının evlenmeden önceki soyadının evlilik durumunda tek başına kullanmasına yönelik tespitlerini Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik prensibine dayandırmıştı."
"Anayasa’nın 10’uncu maddesi kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu, devletin de bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğunu düzenlemişti. Anayasa Mahkemesi de iptal kararında 10’uncu maddedeki eşitlik ilkesini iptal kararına dayanak göstermişti. Ayrıca Türkiye’nin İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 7 nolu Protokole imza koyarak 2016 yılında 6684 Sayılı Kanun’la yasalaştırması da kararda belirtilmişti. İlgili sözleşme ile; eşlerin evlilik süresince ve evliliğin sona ermesi durumunda medeni haklar ve sorumluluklar bakımından eşit şekilde yararlanacağı kabul edilmişti. Yargıtay da Anayasa’nın 90’ıncı maddesi açısından uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini kabul etmiştir.”
“Hal böyleyken Anayasa Mahkemesi’nin yerinde ve hukuka uygun iptal kararına 6 Anayasa Mahkemesi Üyesi aksi yönde görüş bildirmiş ve karara katılmadıkları için karşı oy yazısı yazmışlardı."
"AYM kararına uyan bir düzenleme değil"
"Karara katılmayan üyelerin gerekçesi; ailenin toplumsal değerlerin sonraki nesillere aktarılması gibi önemli işlevlerinin bulunduğu ve aile bireylerinin aynı soyadına sahip olmalarının aile bağlarını korumak suretiyle ailenin toplumsal işlevini yerine getirmesine katkı sağlayacağından hareketle Anayasa’nın 41’inci maddesi gereğince ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve eşler arasında eşitliğe dayandığı vurgulanmıştır.”
“AKP’nin getirdiği kanun teklifinin gerekçesinde; Anayasa Mahkemesi’nin kararına atıfta bulunulmuş ancak iptal kararına gerekçe oluşturan eşitlik vurgusuna dayalı 10’uncu maddeyi değil, azınlıkta kalan 6 üyenin karşı oy gerekçesinde belirttikleri aile vurgusuna dayanan 41’inci maddeyi gerekçelendirmişler."
“Normal şartlarda Anayasa Mahkemesi kararına uygun bir yasal düzenleme yapılması gerekirken, Anayasa ve imza koyduğumuz, kanun olarak kabul ettiğimiz uluslararası sözleşmeler yönünden de kadının evlilik halinde kendi soyadını kullanmasının önünde kamu yararı açısından da herhangi bir engel yokken, Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu iptal kararının tam aksi yönündeki istikamette bir düzenlemeyi yeniden Genel Kurul’da dayatmanın hukukla bir alakası yoktur, tamamen ideolojik bir bakış açısının dayatılmasıdır.”
“Kanun koruyucu yalnızca erkeklerin çıkarlarına hizmet ediyor”
Aralık Feminist Hareketi de sosyal medyada şu açıklama ile tepkisini gösterdi:
Ailenin bütünlüğünü, kadınların ve çocukların tartışmasız biçimde "erkeğe ait" olarak tanımlanmasına dayandıran bu cinsiyetçi ifadelerin bir yasa maddesine yazılabilmesi, kanun koyucunun yalnızca erkeklerin çıkarlarına hizmet ettiğinin ispatı ve yasaların da bu perspektifle düzenlendiğinin açık göstergesidir.
"Çocuğun üzerinde olumsuz etkisi" olan, annesinin soyadını alma ihtimali değil, ihmal, eşitsiz bir ortamda büyümek ve erkek şiddetidir. Bunun aksini iddia ederek "ailenin bütünlüğünü" öne sürenlerin tek gayesi patriyarkayı güçlendirmek ve erkeklerin iktidarını korumaya çalışmaktır.
"Patriarkanın temel taşı aile, kadınların emek, beden ve kimliklerine el koyarak ve sömürerek kendini sürdürüyor. Bu açık kadın düşmanlığını ifşa ediyor ve patriarkaya karşı feminist mücadeleye diyoruz!" (EVRİM KEPENEK - BİANET)