Yıllar sonra çekmeceden çıkarılıp gözümüzün içine sokulan saatin tüm kamuoyunun hemfikir olduğu haliyle tek bir anlamı var. Bahçeli Erdoğan’ı hırsızlıkları teşhir etmekle tehdit ediyor.
CUMHUR İİTTİFAKI FİİLEN BİTMİŞTİR
Erdoğan, sen Esad’ın kirli bir kopyası, Pensilvanya’nın eski sevdalısı, Washington’un daimi tutsağı, Kandil’in tavizsiz havarisi, Ermeni hısmı, Türklüğün yaşayan düşmanısın.
Halt ettin Erdoğan. Yine çaktın Erdoğan. Yine yanlışa battın. Sayın Erdoğan şimdi kulaklarını aç ve dinle. Sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş.
Senin yaptıklarına ancak iblis teşebbüs edecektir. Her gün fitne yapmaktadır, her gün dedikodu yapmaktadır. Her gün yalan dolanla milli vicdanı sarsmaktadır.
Rüşvet ve yolsuzluk çamuruna batmıştır.
Senin Cumhurbaşkanı olmanı geçtik de nasıl bir insansın? Sende hiç mi Allah korkusu yok? Alçaksın ve şerefsizsin.
Rüşvetçilere ve hırsızlara kol kanat gerenden Cumhurbaşkanı olmaz. Villalara balya balya dolar yığandan, kamu arazilerini zimmetine geçirenlerden, evdeki parayı sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını da sıfıra düşürenden Cumhurbaşkanı olmaz.
Savcılar hakkımda dava açmadan önce hemen belirteyim. Yukarıdaki sözler MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye aittir. İktidara muhalif olduğu dönemlerde Erdoğan’a sarf ettiği ağır eleştirilerin sadece birkaç örneğidir.
Yazının girişinde bu sözleri hatırlatmama sebep olan gelişme, subliminal mesaj verme konusunda her birimizi komplo teorisyeni haline getiren Devlet Bahçeli’nin son icraatı oldu. Malum geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe Spor Klübü Başkanı Ali Koç, Bahçeli’ye makamında bir ziyaret gerçekleştirdi. Gezi direnişi döneminde Erdoğan’ın hedefe koyduğu Koç Ailesi, hangi gerekçe ve hangi gündem ile iktidarın şahin kanadı MHP’nin ayağına gitme ihtiyacı duydu tam olarak bilemiyoruz. Fakat Ali Koç’un bu ziyaretinin pek çok spekülasyona yol açtığı kesin.
Meselnin Fenerbahçe, Koç Ailesi ve Devlet Bahçeli arasında sınırlı kalmadığını gösteren gelişme ise Erdoğan’a yukarıdaki hakaretleri ettiği dönemde Bahçeli’nin en büyük arka dekoru olan, 17.25’te durdurulmuş meşhur saatin yeniden kamuoyuna teşhir edilmesi oldu.
17-25 Aralık sürecine ilişkin gazeteci Can Dündar’a konuşan Devlet Bahçeli, saatle ilgili, “Bunu bizzat ben yaptım. 17:25’i gösterdiğinde pilini çıkardım. Her gün bu takvime bakıyorum. Onların takvimi, bizim saatimiz. Buradan da anlayabilirsiniz ki biz, 17 ve 25 Aralık’ın hesabının sorulması vaadimizden asla geri adım atmayız.” demişti.
Yıllar sonra çekmeceden çıkarılıp gözümüzün içine sokulan saatin tüm kamuoyunun hemfikir olduğu haliyle tek bir anlamı var. Bahçeli Erdoğan’ı hırsızlıkları teşhir etmekle tehdit ediyor. Erdoğan ailesini, yargıyı elinde tutan MHP’li kadrolara yargılatmakla tehdit ediyor. Devletin hafızasının asla unutmadığını, unutmayacağını hatırlatıyor.
Erdoğan’ı servetiyle, mülkleriyle, şirketleriyle, itibarıyla tehdit ediyor. Derin devlet ile Erdoğan arasındaki kanlı ittifakı sonlandırmakla, Erdoğan’ı yalnızlaştırmakla, bitirmekle tehdit ediyor. Başka bir subliminal paylaşımında göstermiş olduğu dosyaları, Pandora’nın Kutusu’nu açacağını söylüyor.
Sinan Ateş cinayetinden Emniyet atamalarına, Süleyman Soylu’nun elinde tuttuğu söylenen kayıtlardan mafya hesaplaşmalarına kadar pek çok başlıkta burun buruna gelen AKP-MHP arasındaki “normalleşme” artık geriye döndürülemez hale gelmiş durumda. Bu kavga önünde sonunda patlayacak.
Şimdi gözler Erdoğan’ın hamlesinde. Bir başka saatin kronometresinde geriye sayım başlamış durumda. Erdoğan’ı biraz tanıyorsak kavgayı başlatan gongu o çalacak.
Yerleriniz alın, kemerlerinizi bağlayın. Kabuk değiştirmek üzere olan devletin metamorfoz döneminde hiçbirimiz güvende olmayacağız. (HAYKO BAĞDAT - ARTI GERÇEK)