Hukukçu Vahap Coşkun, "Devlet göz yumarsa bu saldırıların tekrar artması söz konusu olabilir" diyor.
*Amaçlardan biri DEM’in kamusal alandaki gücünü zayıflatmak.
* Saldırılara dair devletin net bir rolü var.
* İnsanlar İsrail’in Filistin’e saldırmasına tepkili fakat kafelerde yemek yiyen insanlara yapılan saldırıların toplumsal karşılığı yok.
Değerlendirmeler, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun’dan.
Diyarbakır’da çeşitli kafe ve dans okuluna yönelik saldırılar, muhafazakar yapıların Diyarbakır ve çevre illerindeki seküler yaşam tarzına saldırı olarak okunuyor.
Elbette, bu saldırılar toplumsal hafızadaki geçmiş trawmaları da tetikliyor. Geçmişte Hizbullahçı yapıların bu bölgede işlediği cinayetler, kadınlara yönelik saldırılar, bugün bölgede adı tam olarak konulmamış “korku iklimi”nde yaşayan her birey için başka bir anlam daha taşıyor.
Peki bu “tekbirli saldırıların” amacı ne? Kimler hedef alınıyor? Saldırıların önlenmesi konusunda devlet adım atıyor mu?
Bu alanda çalışan ve Diyarbakır’daki toplumsal gelişmeleri yakından takip eden hukukçu Dr. Vahap Coşkun, bianet için konuyu iki soru etrafında yorumladı.
“HÜDA PAR’ın görünür olması için net adımlar atıldı”
Saldırılara dair iki temel mesele olduğunu söyleyen Coşkun, şu noktalara dikkat çekti:
AKP ile HÜDA PAR arasında bir ittifak yapıldıktan sonra HÜDA PAR’a bir alan açıldı.
Devlet tarafından HÜDA PAR’a alan açıldı. Burada gaye son derece açıktı, DEM’in kamusal alandaki etkinliğini kırmak. Yine DEM’in olmadığı farklı bir kamusal alan yaratmak üzerinden siyaset yapılıyordu.
Burada HÜDA PAR’a geniş bir alan açıldı. Bunu net bir şekilde gözlemlemek mümkün. HÜDA PAR’ın kamusal alanda daha görünür hale gelmesi için son derece ciddi ve net bir şekilde çalıştılar. Birincisi buydu.
İkincisi ise, Türkiye'de olduğu gibi Diyarbakır'da İsrail’in Filistin’e saldırması tepki aldı. Bunun üzerinden özellikle İslami çevrelerin bir kısmı tepkilerini sokağa yönelttiler. Ancak burada şöyle bir problem var: Tepkiler asıl yönelmesi gereken odağa değil, diğer odaklara yöneliyor. Yani, eğer bir politikadan rahatsızlık duyuluyorsa, bu politikayı yürüten fikirlere tepki gösterilmiyor. İsrail'i desteklediği söylenen markalara veya İsrailli olduğu düşünülen kişilere yönelik saldırılar gerçekleştiriliyor.
Bu saldırıların birkaç nedeni var. Birincisi, bu tür hedefler kolay saldırılabilir, kafeler örneğin. Bunlara saldırmak ve bu yolla mobilizasyona geçmek son derece kolay. Diğer taraftan, bu tür saldırılarda devletin herhangi bir ciddi tepkisiyle karşılaşılmıyor.
Bir de, muhafazakâr kesimlerde hükümetin İsrail politikalarına yönelik oluşan tepkiyi biraz bastırıyorlar başka alanlara yönlendiriyorlar. Örneğin, Türkiye'de bazı markalara yönelik saldırılar yapıldı.
Bu saldırıların kendi mensupları tarafından yapıldığını kabul etmediler, ama açıkça karşı bir dil de kullanmadılar. Mesela Diyarbakır'da bir tiyatro gösterisine yönelik bir saldırı olmuştur. O saldırıdan sonra yetkililerin yaptığı açıklamalar, saldırıları mazur gösterecek şekilde dini hassasiyetleri korumak zorundayız şeklindeydi.
Yani, saldıranları değil, saldırıya uğrayanları suçlu gösteren bir dil kullanıldı. Ancak, HÜDA PAR saldırıların kendi mensupları tarafından yapıldığını kabul etmediler. Bunu eleştiren bir dil de kullanmadılar. Hatta bu saldırıları dans okuluna yönelik saldırıda özellikle bir nevi saldırılanları suçlayan bir dil kurmuşlardı. Ama dediğim gibi HÜDA PAR saldırıların kendi mensupları tarafından yapıldığını kabul edilmedi.
"Cezasızlık saldırıları arttırır"
Bu saldırılar özellikle Diyarbakır'daki saldırılar bağlamında iki amaca yönelik yapılıyor: Birincisi, İsrail'e tepkiyi göstermek ve bu öfkeyi yansıtmak. İkincisi, seküler hayat tarzını benimseyen kitlelere yönelik saldırılar yapmak. Diyarbakır'da bazı saldırılar sadece İsrail'i desteklediği öne sürülen markalara değil, yerel markalara ve şehirdeki kafelere de yapıldı. Bu saldırıların gerekçesi, buraların ahlaki yapıyı bozduğu yönündeydi.
Toplumsal tepkilere bakacak olursak, bu tür saldırılar toplumda büyük bir tepkiyle karşılanıyor. İnsanlar, İsrail'e tepki göstermek için demokratik yolları destekliyorlar, ancak masum insanlara yönelik saldırıları kabul etmiyorlar. Bu tepkiler sivil toplum örgütleri tarafından da dile getiriliyor ve bu tür saldırıların önüne geçme potansiyeli taşıyor.
İkincisi de devletin de bu konuda bir rolü var. Evet, devlet bu tür saldırılara karşı daha net adımlar atabilir. Ancak, toplumun genel tepkisi bu tür saldırılara karşı çok büyük ve insanlar bu tür saldırıları kabul etmiyor.
Demokratik tepkilerin gösterilmesi noktasında her türlü eylemi desteklemeye hazırlar, fakat masum insanların hayat tarzlarına yönelik saldırıları kabul etmiyorlar. Devletin saldırılara karşı hukuki önlemleri alırsa bu saldırıların önü kesilir.
Bir şekilde cezasızlık olursa devlet göz yumarsa bu saldırıların tekrar artması söz konusu olabilir. Bence toplumun genelinden bu saldırıların karşılığı var insanlar İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına tepkililer fakat yemek yiyen kafede oturan insanlara yapılan saldırıları kabul etmiyorlar. (EVRİM KEPENEK - BİANET)