Fotoğraf: Luis Barrera/Instagram
“Kapitalist dünyada şirketler yalnızca iki şeyi önemsiyor: Kâr ve itibar. Gerçekte, itibarlarını daha fazla önemsiyorlar çünkü kârlarını doğrudan etkiliyor. Bu nedenle, satışlarını ve gelirlerini etkileyerek, onlara ırkçı, sömürgeci ve şiddet yanlısı rejimleri desteklemenin somut sonuçları olduğunu göstermemiz gerekiyor.”
“Apple’ın İsrail’de büyük bir etki alanı var”
Amazon, Google ve Microsoft gibi teknoloji şirketlerinin İsrail ile kurduğu ilişkiler hakkında pek çok haber ve rapor yayımlanıyor. Şirketlerin şeffaflıkla açıklamadığı pek çok şeyi de bu şekilde öğreniyoruz. Peki, Apple söz konusu olduğunda, şirketin İsrail ile ilişkileri hakkında ne biliyoruz?
Apple’ın İsrail’de büyük bir etki alanı var; şirketin ikinci büyük AR-GE merkezi burada bulunuyor ve Kudüs’te de bir ofisi var.[2] Apple, sık sık İsrailli teknoloji şirketlerini satın alıyor; bunlardan biri de 2013 yılında hareket algılama ve yüz tanıma teknolojisine odaklanan PrimeSense’dir.
Apple ayrıca, bağış eşleştirme platformu Benevity aracılığıyla İsrail işgal güçlerini ve Batı Şeria’daki yasadışı yerleşimleri finanse eden aşırı sağcı ve dini kuruluşların bağış almasına izin veriyor.
Apartheid’a Karşı Apple Emekçileri kampanyası, Apple ile İsrail arasında geliştirilen bu farklı ilişkilere karşı neler yapıyor? Bize kampanyanızın nasıl başladığından ve amaçlarından söz edebilir misiniz?
Apartheid’a Karşı Apple Emekçileri kampanyası ilk olarak Apples4Ceasefire adıyla başladı. 400’den fazla mevcut ve eski çalışandan imza almayı başardık ve bu imzalarda yöneticilerden, Tim Cook’un 9 Ekim’de İsrail’in acılarını kabul ettiği gibi, Filistinlilerin acılarını da kabul etmeleri talep edildi. Ne yazık ki Apple bu çağrıyı görmezden geldi. Bu nedenle, ateşkesi savunan bu tekil bir kampanyadan, Apple’ın İsrail’in Apartheid rejimindeki suç ortaklığına dikkat çekmeyi amaçlayan daha geniş bir kampanyaya geçiş yaptık.
Kampanyamızda, Apple’daki teknoloji çalışanlarını adaletsiz ve zalim olduğunu bildiğimiz şeyler hakkında konuşmaları için harekete geçiriyoruz. Apple, kendini dünyayı önemseyen, ırkçılığı durdurmayı ve toplumsal adaleti savunmayı amaçlayan bir şirket olarak tanıtıyor, ancak geçen yıl Filistin karşıtı, ırkçı ve İslamofobik olduklarını açıkça ortaya koydular.
Sadece İsrail Apartheid rejimi ile teknoloji şirketleri arasındaki ilişkiyi değil, ayrıca akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve elektrikli otomobiller dâhil pek çok teknolojik araçta kullanılan koltan ve kobalt madenlerinin Kongo’da kölelik koşullarında çıkarılıp şirketlerce kullanılmasına karşı çıktığınızı da görüyoruz. Kongo’daki durumla Filistin mücadelesi arasında nasıl bir bağ görüyorsunuz?
Kongo halkı ile Filistin halkı, Apple yöneticileri tarafından görmezden geliniyor. Topraklarımız sömürgeciler ve emperyalistler tarafından ele geçiriliyor; amaçları haklarımızı, onurumuzu ve kaynaklarımızı elimizden almak. Mücadelemiz Apple’dan çok daha öteye gidiyor çünkü tüm teknoloji endüstrisi, kâr uğruna topluluklarımızdan faydalanmada suç ortağı. Bu yılın başlarında Kongolu aktivistlerle birlikte çalışırken, üzerindeki etkileri bir saniye bile düşünmeden yerli toplulukları sömüren kapitalizme karşı yürüttükleri ortak mücadele hakkında çok şey öğrendim.
“Soykırımdaki suç ortaklığını anlatıyoruz”
“Apple Hesap Verme Günü” gibi farklı örgütlenme biçimleri deniyorsunuz. Bunlardan bahsedebilir misiniz?
İlk kampanyamız “Apples4Ceasefire”, daha önce bahsettiğim açık mektuptu. “Apple Hesap Verme Günü” ise Filistin ve Kongo halklarıyla küresel dayanışma göstermenin en son girişimiydi. Bu kampanya ile Apple’ın acılarımız karşısındaki korkunç cehaletini ve topluluklarımızı dinlemeyi reddetmesini açıkça gösterdi.
Dünya çapında on ülkede, bir düzineden fazla şehirde protestocular, Apple mağazalarının önünde durarak yeni iPhone alan insanlara Apple’ın soykırımdaki suç ortaklığını anlattılar.
Son olarak, halktan mümkün olduğunca çok imza toplayarak Apple’ı bu ortaklığı kabul etmeye ve tavır değiştirmeye zorlamak amacıyla bir açık mektup yayımladık.
"Sessizlik suç ortaklığıdır!” sloganını sık sık kullanıyorsunuz. Şirketlerin en büyük becerilerinden biri de tüm bu yıkım içerisinde kendi failliklerini sessizlik sarmalı içinde görünmez kılmak. Sessizliği kırmak için neler yapılabilir?
Apple gibi şirketler üzerinde daha fazla kamuoyu baskısı oluşturmamız gerekiyor, çünkü bu şirketler, ırkçılıkları nedeniyle gelebilecek kitlesel eleştirilerden başarıyla kaçınan tertemiz imajlarına güveniyorlar. İçinde yaşadığımız bu kapitalist dünyada şirketler aslında yalnızca iki şeyi önemsiyor: Kâr ve itibar. Gerçekte, itibarlarını daha fazla önemsiyorlar çünkü kârlarını doğrudan etkiliyor. Bu nedenle, satışlarını ve gelirlerini etkileyerek, onlara ırkçı, sömürgeci ve şiddet yanlısı rejimleri desteklemenin somut sonuçları olduğunu göstermemiz gerekiyor.
Apple’ın davranışlarına ve sessizliğine ne kadar çok dikkat çekersek o kadar iyi. Bu yüzden konuşmaya, paylaşım yapmaya devam etmeli ve bu sessizliğin sonsuza kadar devam edemeyeceğini onlara açıkça göstermeliyiz. Apple, 2012 yılında İsrail’de kapılarını açarak Filistin/İsrail tartışmasının tam ortasına adım atmış oldu ve ne yaparlarsa yapsınlar bu konudan sonsuza kadar kaçamazlar.
TARIK RAUF
“Korku ve misilleme döngüsünden faydalanıyorlar”
Apple çalışanları kampanyanızı nasıl karşılıyor? Ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
Bu oldukça karışık bir durum. Çünkü benim gibi pek çok insan, Apple’a sektöre kazandırdıkları için değer veriyor. Gizlilik ve kullanım kolaylığı açısından en iyi ürünlerden bazılarına sahipler. Aynı zamanda dünyanın en büyük şirketlerinden biri ve onlar için çalışmak genellikle kariyer gelişimi ve maaş açısından size fayda sağlıyor. Bu nedenle pek çok Apple çalışanı, onları açıkça eleştirmekten çok korkuyor. Bazı eski iş arkadaşlarım, “Amazon ya da Microsoft kadar kötü değiller” bahanesini sığınıyor, çünkü (bildiğimiz kadarıyla) Apple ile İsrail işgal güçleri arasında bir anlaşma yok.
Bununla birlikte, Apartheid’a Karşı Apple Emekçileri’nde yaptığımız şey, sadece istediğimiz için Apple hakkında kötü konuşmak değil. Kendi ofislerimizde böyle bir ırkçılığın gelişmesine izin verdikleri için teknoloji endüstrisini gerçekten sorumlu tutmanın ne anlama geldiğini tartışmaya açıyoruz. Diğer büyük teknoloji şirketlerinin yanı sıra Apple’ın İsrail’deki merkezinde de korkunç saldırganlık ve ırkçılık vakaları yaşandığına dair çok sayıda rapor var. Ancak bu saldırılara maruz kalan Filistinli/Arap çalışanlar seslerini yükseltmekten korkuyor, çünkü bunu yaparlarsa İsrail hükümetinin kendilerini ve ailelerini hedef alabileceğini biliyorlar.
Apple’ın açıkça faydalandığı korku ve misilleme döngüsünü sona erdirmek için bu konuşmaları daha açık bir şekilde, kamuoyunun gözü önünde yapmamız gerekiyor. Bu bağlamda, pek çok Apple çalışanı kampanyamızda yaptıklarımızı anlıyor ve onaylıyor. Tek sorun, çoğu çalışanın bizi kamuoyu önünde değil, özel olarak onaylaması. Amacımız bunu tersine çevirmek ve daha fazla çalışanın, çalışanlarına ihanet eden ve kendi ahlak kurallarına uymayan bir şirkete karşı açıkça ayağa kalkmasını sağlamak.
Faaliyetlerinize ABD dışındaki teknoloji işçileri ve dayanışma grupları nasıl destek veriyor?
iPhone lansmanında “Apple Hesap Verme Günü” ile küresel bir kampanya yürüttük ve bu kampanya bizi İsrail Apartheid’ına son vermek isteyen dünya çapındaki sayısız oluşumla tanıştırdı. Bu gruplar, toplum üyelerini bir araya getirmemize ve Apartheid sistemi içinde çalışan Amerikan şirketlerinin içinde tam olarak nasıl bir şey olduğunu daha iyi anlamamıza yardımcı olmak için İsrail’deki Apple ve teknoloji çalışanlarıyla iletişime geçmemize yardımcı oldu.
Diğer hareketlerle ilişkiler geliştirebiliyor musunuz? No Tech For Apartheid veya BDS hareketi gibi oluşumlarla ilişkileriniz nasıl?
No Tech For Apartheid, Labor For Palestine, BDS kampanyası ve diğerleriyle şimdiden güçlü ilişkiler geliştirdiğimizi söylemekten gurur duyuyoruz.
“Ne kadar ikiyüzlü olduğunu dünyaya göstereceğiz”
İsrail uzunca yıllardır sürdürdüğü yıkım, kırım ve yerleşimci sömürgecilik faaliyetlerini 7 Ekim’den bugüne şiddetlendirdi. Filistin’in ardından bugünlerde Lübnan da İsrail’in yoğun saldırısı altında. Kampanyanız tüm bu yaşananlardan nasıl etkilendi?
İsrail’in Lübnan’daki son küstah sömürgeleştirme ve şiddet girişimleri, görüşlerimizi daha da pekiştirdi. Bu süreçte, Apple’ın son on yıldır İsrail ile yaptığı suç ortaklığının daha fazla insan tarafından fark edilmesini sağladık. İsrail, uluslararası yasaları ihlal etmeye, savaş suçları işlemeye ve Batı Asya’da masum sivilleri öldürmeye devam ettikçe, Apple’ın bu suç ortaklığı giderek daha da endişe verici hale geliyor. Tarihin doğru tarafında olduğumuzu biliyoruz ve son birkaç hafta, mesajlarımızı daha da güçlendirdi.
Belki zor bir soru olacak ama... Filistin ve Lübnan’a yönelik tüm bu saldırılar sürerken önümüzdeki süreçte kampanyanız önüne ne gibi hedefler koyuyor?
Amacımız, Büyük Teknoloji Şirketlerinin tüm bunların gerçekleşmesine izin vermedeki suç ortaklığını dünyaya göstermek ve Apple’ı, Filistinli, Lübnanlı, Arap ve Müslümanların acılarını kabul etmeye zorlamak.
Apple sessiz kalmaya devam ettikçe, onlara ve “Kapsayıcılık ve Çeşitlilik” başkanı Cynthia Bowman’a baskı yapmaya devam edeceğiz. Çünkü işlerinde dikkate değer bir şekilde başarısız oluyorlar. Eğer toplumsal adalet ya da ırksal eşitlik hakkında açıklama yapmaya cesaret ederlerse, Filistin ve Lübnan’da yaşananlar karşısındaki sessizlikleriyle yüzleşecekler. İsrail’in korkunç ırkçılığı ve şiddeti konusunda sessiz kalmaya devam ederlerse, yüzlerine tutacağımız bir ayna ile orada olacağız ve dünyanın en zengin şirketlerinden birinin gerçekte ne kadar ikiyüzlü olduğunu tüm dünyaya göstereceğiz. (DİYAR SARAÇOĞLU - BİANET)
Dipnotlar:
[1] İngilizcede “Apples Against Apartheid” olarak geçen kampanyanın adını Türkçeye çevirirken doğrudan çeviri yerine “Apartheid’a Karşı Apple Emekçileri” gibi müdahaleli ama anlamı daha iyi karşılayan bir başlığı tercih ettik.
[2] Apple’ın etki alanlarının kapsamlı bir listesini gönderide bulabilirsiniz.