“Süper Talan” yasası ne getiriyor?

AKP’li milletvekilleri tarafından komisyona sunulan ve enerji, ulaşım ve madencilik gibi sektörlerde yatırım süreçlerini hızlandırmayı amaçlayan ve kamuoyunda “Süper Talan” olarak anılan torba kanun teklifi 24 Haziran’da Meclis Genel Kurulun’da görüşülecek. Yasa Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGB) orman alanlarında izin verme yetkisi Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAGEP) devredilmesinden tarım alanlarından ormanlara, meralardan sit alanlarına her yerde madencilik yapılmasının önünü açıyor.


AKP’li milletvekilleri tarafından komisyona sunulan ve enerji, ulaşım ve madencilik gibi sektörlerde yatırım süreçlerini hızlandırmayı amaçlayan ve kamuoyunda “Süper Talan” olarak anılan torba kanun teklifi 24 Haziran’da Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek.

Getirilmek istenen yasayla beraber Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGB) orman alanlarında izin verme yetkisi Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAGEP) devredilmesini ve Çevre Kanunu, Maden Kanunu, Mera Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’da aleni değişikler, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun’da ise gizli değişiklikler barındırıyor.

ÇED süreçleri işlevsizleşecek ve halkın katılımı engellenecek

ÇED Yönetmeliği EK-1 listede yer alan ÇED zorunlu projeler için de ÇED olumlu kararı beklenmeden onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı, yatırıma başlama ve ihale başvuruları yapılabilecek. Böylece ÇED süreçleri, yaratılacak baskılanma ile formalitenin yerine getirilmesine dönüşecek. Ayrıca, ÇED sürecinde kurumlar görüşlerini ilave süre ile birlikte en geç 4 ay içinde verecek. Bu süre içinde görüş bildirilmemesi halinde kurumun görüşü olumlu sayılacak.

ÇED Yönetmeliğinin EK-2 listesinde yer alan projeler için ÇED kararı olmadan, her türlü izin ve ruhsata izin verilerek yatırıma başlanabilecek. Bu değişiklikle beraber 25 hektardan aşağı arazi yüzeyindeki açık maden işletmeleri, maden arama projeleri, asbest içeren yapı ve tesislerin sökülmesi/yıkılması, golf tesisleri, yat yanaşma/bağlanma yerleri, ham deri işleme tesisleri, hurda demir ve/veya çelikten çelik üreten tesisler için çevresel etki değerlendirmeleri yapılmadan her türlü izin ve ruhsat verilecek.

Maden ruhsatlarında izin süreçleri genişletilecek

Teklif: Maden işletmeleri, izin süreçleri tamamlanmadan faaliyetlerine başlayabilecek. Kurum görüşleri alınmaksızın ruhsat sahaları genişletilebilecek.

Yeni teklif ile madencilik faaliyetlerinin “izin aranmaksızın” başlatılması, kurum görüşlerinin alınmaksızın faaliyet yürütülmesi ve ÇED süreçlerinin yatırım süreciyle paralel yürütülmesi öngörülmektedir. Bu durum, ÇED sürecini işlevsizleştirmekte, halkın katılımını devre dışı bırakmaktadır.

Mevcut durum: 3213 sayılı Maden Kanunu ve 2872 sayılı Çevre Kanunu gereği; orman, tarım, mera ve özel çevre koruma alanlarında madencilik faaliyetlerine başlamadan önce ilgili kurumların izni alınmak zorundadır. Ayrıca ÇED sürecinin tamamlanması ve halkın katılımıyla karar verilmesi gerekmektedir.

Risk ve tehlike:

Bu değişiklikle, 20 milyon hektarlık ruhsatlı maden sahasının kontrolsüz şekilde kullanımının önü açılacaktır.

ÇED süreci fiilen devre dışı kalacak, halkın katılımı ve kamuoyu denetimi yok sayılacaktır.

ÇED kararı alınmadan faaliyete başlanması, çevre koruma ilkeleriyle açıkça çelişmektedir ve geri dönüşü olmayan doğa tahribatlarına neden olacaktır.

Tarım ve orman alanlarının tahsisinde kamu yararı aranmayacak

Teklif: Tarım, orman ve mera alanlarının enerji/maden yatırımlarına tahsisinde artık kamu yararı kararı aranmayacak. Bakanlık ön izniyle tahsis yapılabilecek. Yeni düzenlemeyle, bu alanların yatırım amaçlı tahsisi için izin ve görüş süreçleri ortadan kaldırılmakta, ilgili bakanlıklar yatırım için “ön izin” vermeye yetkili hale getirilmektedir. Ayrıca bu alanlarda yapılaşmanın önünü açacak şekilde mevzuat düzenlemeleri yapılmaktadır.

Mevcut durum: 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, 4342 sayılı Mera Kanunu ve 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre bu alanlar korunması gereken stratejik varlıklardır. Her türlü tahsis süreci izin ve kamu yararı şartına bağlıdır.


Risk ve tehlike:

Türkiye’nin 1,2 milyon hektarlık tarım alanı tehdit altına girecek.

2023 itibarıyla 28 milyon hektar orman alanı yatırımlarla parçalanma riski taşıyor.

Karbon yutak alanları ve gıda güvenliği ciddi tehlikeye giriyor.

Zeytinliklerin ve kıyı alanlarının ranta açılacak

Teklif: Teklifte zeytinliklerin, kıyı alanlarının ve sit alanlarının yatırım faaliyetleri için “istisnai” olarak kullanılabileceği, kamu yararı kararıyla tahsis yapılabileceği ifade edilmektedir.

Mevcut durum: 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu gibi düzenlemeler, bu alanların mutlak korunmasını öngörür. Zeytinliklerde maden işletilmesi yasaktır.

Risk ve tehlike:

Bu durum, Anayasal bir hak olan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının açıkça ihlali ve göz ardı edilmesidir.

Zeytinlikler gibi stratejik öneme sahip tarım alanlarının madenciliğe açılması yalnızca ekosisteme değil, kırsal kalkınmaya da darbe vuracaktır.

ÇED ve planlama süreçleri paralel hale getiriliyor

Teklif: ÇED süreci ile yatırım süreci eş zamanlı yürütülebilecek. Faaliyetler ÇED olumlu kararı beklenmeksizin planlamaya alınabilecek.

Mevcut durum: ÇED süreci, yatırım kararlarından önce tamamlanmalıdır (Çevre Kanunu m.10). Aksi takdirde ÇED sadece formaliteye indirgenir.

Risk ve tehlike:

ÇED süreci bağımsız, bilimsel ve kamu yararına göre işlemelidir.

Eşzamanlılık, süreçleri “yatırım odaklı” hale getirerek çevresel zararları göz ardı eder.

Yaklaşık 1.800 ÇED gerekli değildir kararının sorgulanabilirliği ortadayken; teklif sonrası bu sayı artabilir.

İmar ve kamulaştırma yetkisi genişletiliyor

Teklif: Bakanlıklar veya yatırımcı lehine işlemler için taşınmazlara el koyma, kamulaştırma veya plan onayı işlemleri hızlandırılacak, halkın itiraz hakkı sınırlandırılacak. Teklif ile bakanlıklara ve ilgili kurumlara “izin almadan faaliyet başlatma, tahsis yapma, kamulaştırma kararı alma” gibi geniş yetkiler tanınmakta; imar planı onayı gibi süreçler dışlanmaktadır.

Mevcut durum: İmar Kanunu ve Kamulaştırma Kanunu halkın katılımını, görüşünü ve yargı denetimini esas alır. Mevcut hukuk sisteminde göstermelik de olsa kamu idaresi; Anayasa, idare hukuku, Çevre Kanunu ve imar mevzuatına bağlı olarak işlem yapmakla yükümlüdür. Ruhsatlandırma ve kamulaştırma süreçlerinde yargı denetimi mevcuttur.

Risk ve tehlike:

Yetki devri, yargı denetimini zayıflatmakta ve kamu idaresini özel sektör lehine araçsallaştırmaktadır.

Kamu mülkiyetinin özel yatırımcıya tahsisi kolaylaştırılacak.

Plan değişiklikleri çevresel etki dikkate alınmadan yapılacak.

Mülkiyet hakkı, yaşam alanları ve ekosistemler tehdit altında.

Blogger tarafından desteklenmektedir.