Aşırı dindar seçmene yaranma çabasından yılmıyor ve demokrasiden yana olan seçmeni aptal yerine koymaya devam ediyorlar

Aşırı dindar seçmene yaranma çabasından yılmıyor ve demokrasiden yana olan seçmeni aptal yerine koymaya devam ediyorlar. Ülkenin geldiği şu son noktada politikacılar başta olmak üzere herkes unuttuklarını ve hatırladıklarını yeniden gözden geçirmek zorunda.


unutMADIMAKlımda ama peki aklımız nerede?

Dün sosyal medya unutMADIMAKlımda etiketiyle yapılan paylaşımlarla doluydu ve Madımak Oteli’ni ateşe veren gericiler yüzünden hayatını kaybedenlerin fotoğraflarının hemen ardından, “incinmiş” ve gözü dönmüş dindarlar tarafından ateşe verilmek istenen LeMan dergisinin haberleri akıyordu.

Eğer biz bu ülkede köktendincilik zafer kazansın diye öldürülen aydınların başlarına gelenleri gerçekten unutmasaydık şu anda devletin ve hatta muhalefetin bile büyük bir kısmının dini hassasiyetleri bahane ederek yaratmaya çalıştıkları tehlikeli atmosferin içinde sıkışıp kalmazdık.

Öldürülenlerin neden öldürüldüğünü unutuyoruz.

Onları kimin öldürdüğünü unutuyoruz.

En kötüsü de toplumsal hassasiyetlerin hangi kriterlere göre belirlenmesi gerektiğini unutuyoruz.

Kıvılcımları parlatan, yangınları çıkaran kundakçılarının niyetlerini ve bugüne kadar hangi yöntemlerle nasıl kazançlar elde ettiklerini unutuyoruz.

Onlar da bu unutuştan cesaret alıyorlar. Yaktıkça yakıyor, ateşi harladıkça harlıyorlar.  

Madımak’ı unutmamak sadece o yangında öldürülenleri ya da o yangını çıkartanları unutmamak değildir. O yangından sonra verilen tepkileri de unutmamak gerekir.

Dönemin belli başlı gazetelerinin olayı “Sivas’ta Aziz Nesin isyanı” olarak duyurduğunu mesela…

Aziz Nesin’in “1400 yıllık Kuran’a neden inanayım? Bu yüzden müslüman değilim” demesinin ve “Şeytan Ayetleri”ni Türkçeye çevirmiş olmasının birçok aydın ve gazeteci tarafından bile bir tahrik unsuru sayılmasını...

Gösterilecek tepkileri bile bile Aziz Nesin’in Sivas’a gitmesinin bir sorumsuzluk olarak görülmesini…

Dini hassasiyetler bahane edilerek meşrulaştırılan bir şiddetle düşünce ve ifade özgürlüğünü karşılıklı kefelere koyanların oteli ateşe verenlerden ziyade suçu Aziz Nesin’de bulmalarını…

Ülkenin bugün başına gelenleri neredeyse 40 yıl önceden öngören sağduyulu bir aydının bu olayda düşürüldüğü korkunç durumu…

Unutmamak gerekir.

Aradan 32 yıl geçti. O zamandan bu zamana hassasiyetleri kendi dogmalarına göre belirleyen bağnaz ve cahil zihniyet iktidara gelmekle kalmadı hukuku gasbederek onu da kafasına göre uygulamaya başladı.

Ve biz hâlâ tahrikten, İslam’a hakaretten, inançlıların hassasiyetlerinden bahsediyoruz.

İşin kötüsü muhalif politikacıların bazıları da tıpkı iktidar gibi düşünüyorlar. O karikatürde çizilen suretlerin çağdaş bir Müslümana ve çağdaş bir Yahudiye ait olduğunu göremiyorlar.

Muhammed ve Musa isimlerinin başlarında “Hazreti” sıfatı olmayan sıradan iki isim olarak kullanıldığını idrak edemiyorlar. Gözaltına alınan LeMan çalışanlarından ikisinin isminin Cebrail ve Ali olması bile akıllarını başlarına toplamaları için yeterli olmuyor. Olaya rasyonel açıdan bakmak yerine yobazların aklıyla düşünmeyi tercih ediyorlar.

Aşırı dindar seçmene yaranma çabasından yılmıyor ve demokrasiden yana olan seçmeni aptal yerine koymaya devam ediyorlar.

Ülkenin geldiği şu son noktada politikacılar başta olmak üzere herkes unuttuklarını ve hatırladıklarını yeniden gözden geçirmek zorunda.

Diyelim ki Uğur Mumcu’dan Bahriye Üçok’a, Turhan Dursun’dan Madımak’a hepsi aklımızda.

O zaman kendimize sormak zorundayız, peki aklımız nerede? (MİNE SÖĞÜT T24)

Blogger tarafından desteklenmektedir.