Özel Malatya'da halka konuştu: “10 DEPREMZEDEDEN ALTISI HALA ÇADIRDA, GURBETTE, KONTEYNERDE” (VİDEO)
CHP, 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' mitinglerini sürdürüyor. Miting için bugünkü adres Malatya oldu. Malatya Büyükşehir Belediyesi binasının arka tarafındaki alanda düzenlenen mitinge, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de katıldı.
Özgür Özel, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda mitinge katılım çağrısında bulundu. Özel, mesajında "Bugün, yoksulluğa ve adaletsizliğe karşı milletin sesini Malatya’dan yükselteceğiz! İşçilerle, emeklilerle, çiftçilerle, gençlerle omuz omuzayız. Bu milletin hakkını alana kadar durmayacağız!" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel konuşmasında Malatyalıları selamlarken sözlerini depremzedelere getirip şunları söyledi:
Biraz önce Veli Başkan ifade etti. 6 Şubat depremi ülkemizi çok kötü şekilde yaralayan, 50 binin üzerinde canımızı alan, her eve bir ateş, 11 şehre ateş düşüren bir deprem. İlk gün, deprem olduktan sonra ilk gece buraya geldim. İlk geceyi Malatya’da ateşin başında geçirdim. Ertesi sabah görüntüyü görünce depremin Malatya’da neler yaptığını gördüm. Veli Ağbaba’nın mücadelesini, Cumhuriyet Halk Partisi örgünün aylar süren mücadelesini, defalarca Malatya’ya gelerek, 45 gün kaldığım deprem bölgesinde beş-altı kez gelip görerek, milletvekillerimizin çalışmalarını görerek buradaydım.
O günlerde tüm Türkiye’de 650 bin konut yapılacaktı. Malatya’daki konut ihtiyacı da 101 bindi. O gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malatya’ya da Türkiye’ye de bir yıl içinde bütün konutları teslim etmenin sözünü verdi. Şimdi depremin üzerinden 2,5 yıl geçti. İstanbullunun, İstanbul’u yönetmesine onay vermediği Murat Kurum’u tekrar bakan yaptı. Murat Kurum, geçtiğimiz günlerde ‘250 bininci konutu teslim ediyorum’ diyerek, ‘Yapamazsın, dediler. Yapıyoruz’ diye algı yöneterek utanmadan, sıkılmadan törenler yaptı. Ey Murat Kurum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözü; bir yılda 650 bin konut. 2,5 yıl geçmiş, 250 bin konut konutların yüzde 38’i. Malatya’daki duruma bu sabah baktım. 101 bin konut sözü var, 35 bin konut vermişler. ‘Bir yılda bitireceğiz’ demişler, 2,5 yılda konutların yüzde 35’i verilmiş. AFAD’a göre 75 bin kişi Malatya’da konteynerde yaşıyor. İlk başta 125 bin kişiydi, 50 bini konteynerden kurtulmuş, 75 bin kişi konteynerde yaşıyor. Doğru mu? Konteynerler perişan durumda, sağlık tehditte. Bu sıcağın altında 2,5 yıl sonra Malatya gibi şehirde 75 bin kişi konteynerde kalıyor. Bu Murat Kurum utanmadan teslim töreni yapıyor. Milletten alkış istiyor. Buradan ifade ediyoruz. ‘Bir yıl içinde vereceğim’ deyip, 2,5 yılda yüzde 40’ını bile vermeyen, 10 depremzededen altısını çadırda, konteynerde ya da gurbette yaşatan bu AK Parti iktidarına da Recep Tayyip Erdoğan’a da yazıklar olsun. Bir diğer taraftan depremzedelere verilen konutlar oturulacak gibi değil. İkizce bölgesinde altyapı yetersiz, okul yok, cami yok, ekmek alacak market yok. Yerinde dönüşüme 750 bin lira hibe, 750 bin lira kredi dediler. Bugün ortalama ev fiyatı 3,8 milyon lira. Bugün artık bunun hızla daha önce teklifini verdiğimiz gibi 1,5 milyon lira, 1,5 milyon lira hibeye döndürülmesi gerekmektedir. Veli Ağbaba gelirse, çok seviyorsunuz, oy vereceksiniz. Ama iktidar başka. ‘Veli Ağbaba başkan olursa yerinde dönüşüm olmaz’ diye korkutup, Malatyalılara oy vermemek için ikna edenler, yerinde dönüşüm yapıyorlar mı? En büyük yalanı attılar. Yine suçüstü yakalandılar. Bunun için şunu söylemek gerekir. Hem kiracıların çaresizliğine dikkat etmek lazım. Deprem olduğunda 7 bin 500 liraydı Malatya’da ortalama kira, şimdi 25 bin 800 liraya çıkmış. Kiracıyı düşünen yok, kiracının yanında duran yok. Ama Malatyalının da kiracısının da çiftçisinin de arkasında duran bir kişi var. O da sizin evladınız, benim kardeşim Veli Ağbaba.
ASRIN FELAKETİNİN 1,5 KATI PARAYI 19 MART DARBESİNDE HARCADILAR
Ekonomi yıllardır bitmek bilmeyen bir krizin içinde. 19 Mart darbesiyle birlikte zaten zorda olan ekonomi, iyice dibe vurdu. Ne eğitimde ne işte olan tam 4,7 milyon gencimiz var. Bu rakam yüzde 6 Avrupa’da, kara kara düşünüyorlar. Türkiye’de yüzde 35. Gençlerin yüzde 35’i ne çalışıyor, ne okula gidiyor. Ev genci diyorlar. Ve bu tarihin en yüksek rakamı. Yoksullukta Avrupa birincisiyiz. Gıda enflasyonunda dünya birincisiyiz. Sadece ve sadece bu ikisindeki rakamların en önemli sebebi; adalete güvende dünyada 117’nci sıradayız. 19 Mart’ta yaptıkları darbe ile 150 milyar dolar hasar yarattılar. Ve bu para 6 trilyon lira. ‘Asgari ücreti 30 bin lira yapın, işverenin yükünü destekleme ile kaldırın’ diyoruz. Buna lazım paranın 120 katı. Emeklilere verdikleri zammın tam 150 katı. 6 Şubat depremindeki hasarın 1,5 katı. Asrın felaketinin 1,5 katı kadar parayı 19 Mart darbesinde harcadılar, bitirdiler. Ve maalesef Mehmet Şimşek diyor ki ‘Biz o rezervleri bugünler için biriktirdik.’ Rezervi kayısıcı için biriktirmiyor, rezervi asgari ücretli için biriktirmiyor. Rezervi emekli için biriktirmiyor ama Ekrem Başkan’a darbe yapmak için biriktiriyor. Mehmet Şimşek’e de yazıklar olsun, AK Parti‘ye de yazıklar olsun. Dün Antalya’da bir önceki gün Adana’da, ondan önceki gün Amasya’da ama Türkiye’nin dört bir yanında aynı nida, aynı haykırış: Hükümet istifa, Erdoğan istifa. Çünkü artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Ne emeklinin, ne çiftçinin, ne asgari ücretlinin, ne de esnafın dayanacak gücü kalmamıştır. Artık bu iktidar milletin yakasından düşmeli, sandığı getirmeli, erken seçimde millet kendini bu dertlerden kurtaracak olanları seçmelidir.
ERDOĞAN’IN ‘TARİHİ KONUŞMASI’NA YANIT
Ve bugün aslında çok tarihi bir gündeyiz. Tayyip Erdoğan günlerdir bugün tarihi bir açıklama yapacağını söyledi. Günlerdir açıklamanın yapılacağı salonun hazırlıklarını gösteriyorlar, ‘Üç gün kaldı, iki gün kaldı.’ Millet bugün döndü, kulağını açtı dinledi. Asgari ücrete zam açıklamadı, emekliye zam açıklamadı. Memur emeklisine seyyanen zam vermedi. Atanmayan öğretmene müjde vermedi. Don gören çiftçilere bir ödemeden bahsetmedi. ‘Demokrasiye döneceğim, adil bir yönetim yapacağım’ demedi. Erken seçim müjdesini vermedi ama döndü dolaştı, kendi partisinin propagandası yaptı. ‘Efendim PKK silahları yaktı bundan sonra AK Parti, MHP, DEM birlikteyiz, başkasını istemeyiz. Bundan sonrası Türkiye’nin 100 yılı’ dedi. Önce şunu söyleyeyim. 41 yıldır PKK terör örgütü var, 23 yılı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarında. Ya Erdoğan Başbakan ya Cumhurbaşkanı. Geldiği sene 2002’de sadece yedi şehidimiz var. Oradan aldı, yalan yanlış işler yaptı. 2015-16’da 530 şehidimiz var. Geçmişte ‘Çözüm süreci’ dediğinde ‘CHP’yi istemem.’ MHP o zaman buna ‘Apo’yla anlaştın’ diyor, ‘İhanet süreci’ diyor. Bu Devlet Bahçeli’ye ‘Kan emici vampir’ diyor, birbirleriyle çatışıyorlar, CHP’yi istemiyorlar. Arkasından 530 tane şehit veriyoruz. Sanki buralarda hiç suçu yokmuş gibi bugün çıkmış, ‘Biz anlaştık, biz yapacağız, bu işten de fayda göreceğiz’ diyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yıllardır teröre karşıyız, hem terörsüz hem demokratik bir Türkiye’nin arkasındayız. Biz barışın da demokrasinin de teminatıyız. Biz hem terörsüz hem demokratik bir Türkiye istiyoruz. Karşımızda demokrasiye savaş açan, rakiplerini hapse atan, belediyelere kayyım atayan, seçilmiş siyasetçileri zindanlarda çürüten otokrat bir iktidar var. Bu anlayışla bu ülkeye demokrasi gelmez. Buradan ‘İç cephemiz güçlü olsun’ diyenlere sesleniyorum.
Muhalefete zulmederek, zindanları siyasi tutsaklarla doldurarak yapamazsınız. Biz Saraçhane’de yedi gün, yedi gece bütün demokratlar birlikte direndik. Ümit Özdağ’a özgürlük, Ekrem İmamoğlu’na da özgürlük, Selahattin Demirtaş’a da özgürlük dedik. Hep beraber, yan yana, omuz omuza seçilmişlerin yanında durduk. Ama bugün, dün DEM Parti ile görüştük diye bize terörist diyenler, belediye meclislerinde eski DEM’den bir belediye meclis üyesi var, Kent İttifakı var, İstanbul İttifakı var diye belediye başkanlarımızı hapse atanlar, şimdi terör örgütünün başı ile oturdular, anlaştılar. Ama halen daha belediye başkanlarımızı içeride tutuyorlar. Bugün şunu açıkça gördük. Erdoğan umut siyaseti yapamadığı için, tükenmiş olduğu için, perişan olduğu için bir daha seçim kazanma ihtimali olmadığı için bir düşman arıyor, yine düşman siyaseti yapmak istiyor. Erdoğan’a sesleniyorum; aç olanın karnını doyurmadan, işsiz olana iş bulmadan, dertli olanın derdini çözmeden korku siyasetine geçit yok. Yıllardır açsın biliyorum, işsizsin biliyorum yoksulsun biliyorum ama oyu bana vermen lazım. Yoksa vatani öldürecekler, bayrağı indirecekler, ezanı dindirecekler diye milleti bütün zorluklarına rağmen korku siyasetiyle kendisine oy verdirdi. Şimdi orada yaptığı, orada yaptığı suçlamaları bugün hepsini unuttu yeni bir korku Siyaseti, yeni bir düşman, Cumhuriyet Halk Partisi. Burada nerede ona sesleniyorum durduğum yerden geri gitmem teröre de karşıyım barışın da arkasındayım. Terörü de karşıyım barışın da arkasındayım. Siyasete sana göre yapmam. Gazi’nin partisini Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’nin birinci Partisi’nin kimseye aşağılatmam, alnını karışlarım senin, alnını karışlarım. Çıkmış Kürt Türk Arap, Kürt Türk Arap. Hesap Kürtlerin temsilcisi dem. Türklerin temsilcisi MHP bak bak bak. Arapların temsilcisi kendisi. Suriyelileri doldurdu Arapların temsilcisi kendisi. Bir çatı kuracak çatıda vatandaşlık bilinci değil Ümmet bilinci olacak. Sünni Müslümanlık üzerinden yeni bir ittifak kuracak ve aklı sıra bunun üzerinden yeni bir ittifakla yürüyecek. Bugün çeşitli siyasi partilerden açıklamalar geliyor. Biz Kürt ve Türk’ün kardeşliğine gözyaşının bitmesine, şehit gelmemesi için her şeyi yaparız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak durmamız gereken yerde dururuz.
MANAVGAT SAVCILIĞI BUGÜN KABUL ETMİŞ
560 milyar liralık yolsuzluk var’ dediler, bir delikli kuruş çıkmadı. ‘Bavullarda para var’ dediler, AK Parti’den kalma jammerler çıktı. ‘İmamoğlu’nun lüks araçları’ dediler, MHP’li milletvekilinin çıktı. Gaziosmanpaşa Belediyesi’nden dolar çıktı diye görüntü verdiler, mühür çıktı. Ekrem İmamoğlu’nun koruma müdürünün kasasından ‘Euro bulduk’ dediler, mermi çıktı. Ama Euro görüntülerini, dolar görüntülerini eski video kayıtlardan gösterdiler. En sonunda geçtiğimiz günlerde Manavgat’ta… Arkadaş söylüyordu, ‘Manavgat’ı anlat’ diye. Manavgat’ta bir baklava kutusunun içinde paralar çıktı. Partinin Genel Başkanı olarak gördüm, başımdan kaynar sular döküldü. İki müfettiş, iki muhakkik görevlendirdim, yolladım. Sonunda iş ortaya çıktı. Önümüzdeki hafta partinin ne yaptığını da göreceksiniz ama buradan ifade edeyim. Bizim kusurumuz yok mu? Var. O baklava kutusunu alan adamı vaktiyle belediye meclis üyesi yapmışız. Özeleştirimizi yapacağız, o namussuzu partiden atacağız. Suça bulaşan kim varsa yakasına yapışacağız. Ama işin devamını bir dinle. O namussuz bundan bir ay önce, dün bunu iddia ettim, bugün Manavgat Savcılığı bunu kabul etmiş. Dün iddia ediyordum, bugün gerçek anlatıyorum. Haziranın 3’ünde bu namussuzu yakalamışlar, bolca kaçak içki ve ne olduğu belli olmayan bir tozla. Çıkacak onun ne olduğu. Yüzde 99 uyuşturucu. Almışlar bunu, bir gün tutmuşlar, salmışlar. Almışlar kaçak içkiden, şüpheli paketten hiçbir şey yapmadan salmışlar. Sonra bir ay bu namussuzla birlikte çalışmışlar. Bir ay sonra odaya birini yolluyorlar, ‘Polisle işbirliği yapabilir, rüşvet yakalansın.’ Oraya koyuyorlar. Eliyle koymuş gibi buluyorlar. Kendine söylüyorlar. Rahat, güneş gözlüğünü saçına takıyor. ‘Aç’ diyorlar, eli titremeden açıyor. ‘Göster’ diyorlar, gösteriyor. Sonra biz 36 saatlik görüntülerden görüyoruz ki bu adam polisler odasına girmeden, odadan çıkıyor, koridorda polisle karşılaşıyor. Polis alıp, geri getiriyor. Odaya sokuyor, ‘Kapatın kapıyı’ diyor, mevzu o dakika başlıyor. Başka işten yakalanıp kuyruğu kaptırınca şimdi bu güya itirafçı, iftiracı olmuş. Söylediklerinden doğru çıkan olursa hırsızlığa karışan kim varsa bizden çekeceği var, partiden çekeceği var. Ama işi şuraya getirmişler. Üç belediye meclis üyesi ismi veriyorlar, AK Parti Manavgat’ı alsın diye. Hepsi istifa etti. Bu sefer çağırdılar tekrar, dört belediye meclis üyesi ismi daha verdi. Onları aldılar. Onlar da gözaltına giderken istifa etti. Bu sefer başvurdular, ‘Bu istifalar sayılmasın. Önce belediye başkanını seçelim, Manavgat AK Parti’ye geçsin. Sonra öbürleri gelsin’ diye. Gece-gündüz çalıştık, dün gece YSK’ya başvurduk, yazıları aldık. Manavgat’taki çoğunluğu koruduk. Ama baklava kutusunun üstüne hatırlıyor musunuz? İlk gece bütün AK Partili milletvekilleri, bakanlar, hepsi birden baklava kutusu üstüne partimizin şanlı, şerefli, atamızdan emanet altı okunu yapıştırıp paylaştılar. Neymiş baklava kutusu? Baklava kutusuna altı ok olmazmış. Çünkü üstünde ampul varmış.
BU YALANLARI BU MİLLET YEMEZ
Buradan şu kadarını söylüyorum. Dünya kadar yalan attılar, dört kişiden biri inanıyor. İki AK Partiliden biri Tayyip Bey’e inanıyor, biri Ekrem Bey’in masumiyetine inanıyor. Türkiye’de yüzde 75 bu yalanlara inanmıyor. Arpaya katsan at yemez, yala katsan it yemez. Bu yalanlarınızı bu millet yemez. Asla da yemeyecek. Diyorlar ki ‘Erdoğan, istifa.’ Erdoğan, bundan 115 gün önce dedi ki ‘Bir ay içinde bunlar insan içine çıkamayacaklar. Bunlar birbirinin gözünün içine bakamayacaklar, birbirinin yüzüne bakamayacaklar.’ Malatya’dayım; İsmet Paşa’nın, Turgut Özal’ın memleketindeyim. Veli Ağbaba’nın memleketindeyim. Buradan bütün Malatyalıların gözünün içine baka baka, televizyondan bütün Türkiye'nin gözünün içine baka baka söylüyorum. Ekrem Başkan masumdur. Atılanlar yalandır, hepsi iftiradır. Ekrem Başkan adayımızdır, namusumuzdur. Şu kadarını söylüyorum. Bizim kendimize güvenimiz tam. Biz ‘3T’ diyoruz; terörsüz Türkiye, tutuksuz yargılama, TRT’den canlı yayın. Biz arkadaşlarımıza güveniyoruz. Siz de o savcılarınıza güveniyorsanız, çıkın karşımıza. TRT’de canlı yayında hesaplaşalım. Mahkemeyi TRT yayınlasın. Ancak şöyle bir uyanıklık görüyorum AK Parti medyasında. ‘Efendim TRT iddianameyi verir. Savunmalarda reklam verir.’ Öyle bir şey yok. Bir kanal tahsis edecek. İddianame de cevapları da savcı da savunma avukatları da herkes ne konuşuyorsa millet dinleyecek. Özel kanallar için, yayınlamak isteyenler için frekans verilecek. Millet iftirayı da görecek, namuslu Cumhurbaşkanı adayımızı da dinleyecek.
EĞER İNAT EDERSEN PERİŞAN OLUR GİDERSİN
Buradan güya ‘Tarihi açıklama yapacağız’ diye tarihi bir safsatayı konuşma diye prompter’dan okuyan Erdoğan’a sesleniyorum: Sen bu ülkeyi yıllarca yönettin. Artık yaşlandın. Artık yoruldun. Kendi gündemine sıkıştın. Bu ülkenin derdini duymuyorsun, sorununu çözmüyorsun. AK Partili de olsa karnını doyuramıyorsun, gencine iş bulamıyorsun, bu ülkeye umut olamıyorsun. Eğer inat edersen bir yıl, iki yıl daha zulmedersin ama perişan olur gidersin. Ama bu ülkenin dayanacak gücü yok. Bence bu yaşlılığa, bu yorgunluğa, bu gerginliğe, bu işi partinde genç bir arkadaşa devrederek, onu aday göstererek karşımıza çıkar, millet karar versin. ‘Yok bırakmam, oturduğum koltuğa çakıldım, ayrılmam. Bu koltuktan kalkmam’ diyorsan görev sürenin yarısındasın. 2,5 senden 2,5 benden. Gel 2 Kasım’da aday ol. Seçilirsen beş yıl daha senin. Seçilmezsen ki seçilemeyeceksin. Bu milletin artık yüzünü güldürelim, yüzünü güldürelim. Bu ülkeyi son yerel seçimleri kaybeden bir iktidar partisi yönetiyor. Bu ülkeyi son anketlerde yüzde 29’a düşen bir parti yönetiyor. Bütün saldırılara rağmen, bütün saldırılara, haksızlıklara rağmen Cumhuriyet Halk Partisi bütün anketlerde en önde çıkıyor. Tayyip Erdoğan’a buradan bir kez daha sesleniyorum: Yüzde 29’la seni orada oturtmam, seni orada oturtmam. Bak Malatya Meydanı ne diyor? Ey Erdoğan. Duymaz, biraz ağır işitiyor artık. Ey Erdoğan, ben milletim, milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum.







