Sağlıktaki çöküşü özetleyen hastane: 'Artık çark dönmüyor!'
AKP'li Nükhet Hotar'ın rektörlük yaptığı dönemde borçlar, kötü çalışma koşulları, asistan istifaları, "yolsuzluk" iddiaları gibi skandallarla gündem olan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesi'nde durum bugünlerde de pek farklı değil.
Kendisi görevden alınan ancak arkasında kadrolarını bırakan Hotar'ın ardından hastane aynı şekilde yönetilmeye, personel idari amirleri tarafından sürekli baskı görmeye devam ediyor.
İddialara göre koşullardan şikayet eden bazı hastane çalışanları "Beğenmiyorsanız gidin", "Tutanak tutturup sizi buradan attırırız" denilerek tehdit ediliyor. Temizlik personeline "sadece işleriyle ilgilenmeleri, başka hiçbir şeye karışmamaları" söyleniyor. Çalışanlar fişleniyor, hatta hastaların yanında azarlanıyor.
Yeni yöneticiler de eski düzeni onaylıyor
Rektör değişikliği sonrası dozu düşük tutulan idari baskının etkisinin hastane Başhekimi Prof. Dr. Sefa Kurt'un da göz yummasıyla son dönemde giderek artırıldığı söyleniyor. Anlatılanlara göre, yeni Rektör Prof. Dr. Bayram Yılmaz da hastanedeki gerilim başlıklarını sessiz kalarak onaylıyor. Üniversitedeki belirsizliklerse gerilimi tırmandırıyor.
Hastane çalışanlarına göre, personelin büyük bir bölümü bu durumdan memnun değil, DEÜ'de çalışan sağlık emekçileri bir yolunu bulup başka bir yerde çalışmak üzere hastaneden kaçmaya çalışıyor.
Hastane yönetimi 'patronculuk' oynuyor: Az personel çok iş!
Hastanenin bugünkü duruma gelmesinin temelinde Nükhet Hotar döneminden bu yana sürdürülen yönetim anlayışı yatıyor. Hastane yönetimi "patronculuk" oynuyor, "az personelle çok iş" formülüyle adeta elindeki insan kaynağını da tüketiyor.
Bu durum sağlık hizmetlerinde aksaklıklar yaşanmasına zemin sağlıyor. Ancak bu sıkıntıların ve "başarısızlık"ların faturası da çalışanlara kesiliyor.
Sağlık çalışanları çareyi istifa etmekte buluyor, hastaların hayatı da tehlikeye giriyor
DEÜ hastane yönetimi elindeki personelle "sistemi" döndürmeye çalışırken, ağır çalışma koşulları çalışan sayısını da tersinden etkiliyor. Hemşireler istifa ediyor, sağlık çalışanları işten çıkarılıyor. Hastanedeki sayısı yetersiz personelin çalışma saatlerinin uzamasının bir sonucu da hastaların hayatının tehlikeye girmesi.
Özellikle hemşirelerin personel açığı, çalışan açısından kabul edilemez bir hale gelmiş durumda. 24 saat çalışan sağlık personelinin sonraki 72 saat dinlenmesi gerekirken DEÜ'de sonraki gün gündüz ya da gece çalıştırılabiliyor.
Bir hemşire şöyle konuşuyor:
"Hemşire olarak yıllardır eksik kadroyla çalışıyoruz. Müdürlerimiz kendisine yakın olan personeli kayırıyor, sorunlara kalıcı hiçbir çözüm üretmiyor. Servislerde solunum destek cihazlarına bağlı hastaları bile takip etmek zorunda bırakılıyoruz. Eksik hemşire sayısıyla nöbetleri döndürmeye çalışmaktan tükendik. Artık çark dönmüyor!"
Kritik ilaç ve malzemeler yok: 'SGK'ya çok ciddi miktarda borç var, olan malzeme de kalitesiz'
Hastanede malzeme konusunda da yetersizlikler var.
Bunun bir örneği damar yolu açmak, kan almak, serum ve benzeri sıvıların damar yolu ile verilmesini sağlamak amacıyla kullanılan "branül"ler. soL'a konuşan hastane bir çalışan, "Yenisini almak için ihaleye çıkamıyorlar. Çünkü Nükhet Hotar hastaneye bataklığa sürükledi ve bu durum devam ediyor. Hastanenin SGK'ya çok ciddi miktarda borcu olduğunu biliyoruz. Yeni malzeme alırken de en ucuzunu bulmaya çalışıyorlar. En kalitesiz malzemeyi kullanıyorlar" diyor.
Branülün içerisindeki iğnelerin zaman zaman paketinden yamulmuş halde çıktığını ifade eden DEÜ çalışanı, stokların çabuk tükendiğini, bunların bazen "hayati" denilebilecek ilaçları da içerdiğini anlatıyor:
"Bazen tansiyonu çok düşük olan bir hastanın tansiyonunu yükseltmemiz gerekiyor örneğin. Ancak o anda hastanede bulamıyoruz. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Üstelik bunların eksikliği resmileştiği anda da yine baskı görüyoruz."
Acilde sorunlar kökten çözülebilmiş değil
Daha önce çalışma koşulları nedeniyle asistan hekimlerin birer birer istifa ettiği ve bu nedenle kapatılma kararı alınan acil servisteyse durum iyileşmiş görünüyor ancak sorunlar çözülebilmiş değil.
İstifa edenler yerine yeni asistan hekimler ve uzmanlar alınsa da hastanenin acil tarafı hâlâ eksik personelle çalışıyor. Yetiştirecek "uzman" bulunamadığı için hastanede eskisi kadar branş açılmıyor. Mevcut branşlardaysa normalde örneğin beş olması gereken asistan sayısı bir olabiliyor.
Çalışan asistanlarsa daha önce olduğu gibi zor koşullarda çalıştırılıyor.
Her bölümde sıkıntı var
Bu ağır çalışma koşulları sadece hemşirelik hizmetleri ve acil servisle de sınırlı değil. Yoğun bakım üniteleri ve yemekhane gibi hastanenin farklı birimlerinde çalışan emekçiler de, insanlık dışı koşullarda çalıştırıldıklarını anlatıyor.
Özel şirketi çalışanı olmayan, hastane çalışanı olan yemekhane personeli de aynı yöneticilere bağlı oldukları için benzer baskılarla karşı karşıya. Yemekhane çalışanları kullandıkları malzemenin kalitesinden memnun değil. Zaten personel de yemekleri beğenmiyor.
Yoğun bakımlardaki yatak sayısı yetersiz
Hastanenin yoğun bakım servisi de yetersiz durumda. Yatak sayısı az.
Böyle olunca yoğun bakımda takip edilmesi gereken hastaların bir bölümü normal servise alınıyor. Zaten serviste yatan en az 8-9 hastası olan asistanın yoğun bakımdan gelen hastaya ayıracağı vakit azalıyor. Öte yandan yoğun bakımda çalışanın hasta sayısı daha az oluyor.
Bu durumun sonucu olarak daha çok özen isteyen ve daha sık kontrol edilmesi gereken yoğun bakım hastasıyla, normal servise geçirildiğinde daha az ilgilenilmiş oluyor.
Ayrıca yoğun bakımlardaki malzemelerle servislerdeki malzeme bir değil. Çalışanların anlattığına göre, örneğin servislerde solunum destek cihazları olmuyor. Bazı makinelerinse arızalı olduğunu belirtiyorlar. Bu durum çalışanların zamanının bir kısmını cihaz bulmakla geçirmesine yol açıyor.
'Ağır çalışma koşullarına artık katlanmak zorunda değiliz'
Hastanedeki baskıdan, ağır çalışma koşullarından ve eksik malzemeden bıkan personel daha iyi hizmet verebilmek için kronik hale gelen ve artık kabul edilen sorunların çözülmesini istiyor.
Hotar döneminden kalan ve üzerine yenileri eklenip çığ gibi büyüyen sorunların altında ezilen sağlık çalışanları, böylesine köklü bir üniversite hastanesinin geldiği durum nedeniyle yaşanabilecek sıkıntıların artmasından da endişe ediyor. Ve ekliyorlar:
"Bu mobbing ve ağır çalışma koşullarına artık katlanmak zorunda değiliz. Bizi bu şekilde çalışmaya mecbur bırakan yöneticileri uyarıyoruz!" (SOL.ORG)
