Cumhuriyet yazısı
29 Ekim 2025'te Cumhuriyet yazısı nasıl yazılır?
Coşku ve heyecanla... Yok.
Hüzün ve kızgınlıkla... Biraz.
Asıl ihtiyaç umudu çoğaltmakta. Umut, gerçeklerden uzaklaşarak değil, gerçeklere basarak çoğaltılır.
Ama umut, aynı zamanda, gerçeklere teslim olarak değil, gerçeğin üzerine giderek üretilir.
Bugün Cumhuriyet'in başına gelenleri görmezden gelerek, Türkiye'nin sorunlarının kaynağı yerine sonuçlarını tartışarak umut çoğalmaz. Kolaycı çıkış yollarını gerçekçilik diye yutturarak umut değil hayal üretirsiniz. Gerçeklerden kaçmayıp gerçekliği değiştirme mücadelesidir devrimcilik.
Cumhuriyet halkın yönetimidir en basit ifadeyle... İçinin nasıl doldurulduğu önemlidir elbette. Bundan 102 yıl önce eski düzenden kopuş açısından büyük bir sıçrama, emperyalistlerin planlarını bozup onları Anadolu gerçekliğini kabule zorlama açısından büyük bir cüret anlamına gelen Cumhuriyet, Milli Mücadele'yi sırtlayan yoksul köylülükten kendisini yeniden üretecek bir halk yaratmak zorundaydı.
Halk yönetimi... Bu bir aydınlanma işlemini gerektirir. Bir de örgütlülüğü... Örgütsüz bir halk yönetemez.
Cumhuriyet'in aydınlanma doğrultusundaki girişimleri hiçbir biçimde küçümsenmemeli.
Ancak...
Cumhuriyet, bir yandan halkçı, kamucu uygulamalara imza atarken, diğer yandan zayıf sermaye sınıfını geliştirmek, hatta "sıfırdan" sermayedar yetiştirmek için araçlar geliştiriyor ve söz konusu uygulamalardan da bu doğrultuda yararlanmaya çalışıyordu.
Zaman içinde sonuç alındıkça, o sermayedarların çıkar ve zihniyeti ağırlığını koydu ve Milli Mücadele'nin asıl kahramanları tekrar kabuğuna çekilmeye başladı.
Sermayedar yaratırsanız halk yaratamazsınız.
Denecek ki, halk yaratılmaz, o vardır!
Sosyolojik açıdan doğru. Ama siyasal açıdan tartışmalı.
Halk yönetiminden yola çıktık. Halk yönetirken aydınlanır, aydınlanarak yönetir. Ve evet, burada örgütlülük halkın tutkalıdır.
Sermaye egemenliği halkın siyasetten, yönetme mekanizmalarından uzaklaşması, dışlanması demektir. Seçimler ve Meclis'in varlığı anlamında bir Cumhuriyet mevcuttur belki ama halk yönetmemekte, yönetilmektedir.
Kapitalizmin değişmez kuralıdır bu.
Cumhuriyeti sınıflarüstü bir yaklaşımla değerlendirenler bugün 102 yıl sonraki tablo için yanlış teşhisler koyup hâlâ hem patronu hem işçiyi içine alan bir çıkış yolunun mümkün olduğunu ileri sürerken bu kuralı yok saymaktalar.
Hep söylüyoruz, 1919-1923 arasındaki devrimci dönemde Türkiye'nin sorununu kapitalizmin azgelişmesi olarak görmek elbette mümkündü. Gerçek buydu. Oysa 102 yıl sonra, her şeyi ele geçirmiş bir sermaye sınıfı varken aynı yaklaşımla hareket ederek Cumhuriyet fikrine sahip çıkılamaz.
Cumhuriyet halkın yönetimidir.
Kapitalistler halk tanımının dışındadır veya bir başka ifadeyle halk emekçidir.
Emperyalist işgale ve monarşiye karşı mücadelede kurulan Cumhuriyet'in halk yaratma hamlesini kesintiye uğratan sermaye sınıfının yükselişidir. Karşı-devrimi mümkün kılan da...
Gerçek budur. "Bu ülkeden, bu halktan bir şey olmaz" saçmalığına teslim olmak yerine, ülkenin ve halkın başına ne geldiğini doğru teşhis etmek gerekir. Yani gerçekçi olmak.
Ve ardından o gerçeğe meydan okumak, devrimciliğin gereğini yerine getirmek.
Tanımı gereği halksız bir Cumhuriyet olmayacağına göre, kapitalizmin biricik alternatifi olan sosyalizmi hedefleyerek Cumhuriyet fikrini yenilemek.
Milli Mücadele'de emekçi sınıflar görevlerini asker olarak yerine getirdi. Bugün ise ülkenin bir siyasal aktör ve öncü güç olarak emekçi sınıflara ihtiyaç duyduğunu unutmayalım. Yönetecek bir halkın yaratılmasında ilk ve belki en kritik halka budur: Emekçi sınıfların bir siyasi aktör olarak ağırlık koyması.
Cumhuriyet kavgası sosyalizm kavgası ile bir ve bütündür.
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ayyıldızı esir bayrağımıza.
Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!
Cumhuriyet'e ve onu yaratanlara SELAM! (KEMAL OKUYAN - SOL.ORG)
