Hamas'ta iç mücadele: Suikastler pragmatistlerin, anlaşmanın ve Türkiye'nin önünü nasıl açtı?


Filistin'deki durumun sürekli değişmesi, mevcut olayların ve geleceğe yönelik beklentilerin analizini zorlaştırıyor.

Hamas, bir yanda Suriye'de Beşar Esad'ın devrilmesi ışığında Müslüman Kardeşler'in ve Türkiye'nin bölgesel projesine geri dönme; diğer yanda ise İran'la ilişkilerinde yaşadığı soğuk dönemin ardından yeniden katıldığı Direniş Ekseni projesini bazı zorluklarla sürdürme seçenekleriyle karşı karşıya.

Eğer bu eksen tamamen çökerse, Hamas'ın silahlı mücadele seçeneğinden vazgeçmeyi düşünmüyor olsa bile, bu mücadeleyi sürdürme kapasitesini yitireceği belirtiliyor.

Bu iç ihtilaf, 1980'lerin başı ve ortalarında Müslüman Kardeşler'in Filistin kolu ile İslami Cihad'ın kurucusu Fethi Şikaki arasındaki tartışmalara kadar uzanıyor.

İslami Cihad ile rekabetten çekinen Hamas, 1987'de kurulduğu andan itibaren silahlı mücadeleyi seçerek İsrail'e karşı silahlanan son Filistinli grup oldu.

Ancak çeyrek asırdan kısa sürede İsrail'le mücadele eden en güçlü örgüte dönüştü.

Örgüt içinde iki rakip akım

Silahlı mücadeleden vazgeçme kararının önünde, bu yolu seçerek zayıflayan Fetih'in tecrübesi gibi birçok engel bulunuyor.

El-Fetih'in ana bileşeni olduğu Filistin Yönetimi, zamanla İsrail ve ABD için bir tür polis gücüne dönüştü. Son bir yılda işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyindeki direniş gruplarına karşı yürütülen çifte operasyon da bunu doğrular nitelikte.

7 Ekim'deki Aksa Tufanı operasyonunun arkasındaki isim olan Yahya Sinvar'ın liderliğindeki ve ağırlıklı olarak Gazze Şeridi'nde etkili olan akım da silahlı mücadeleden vazgeçme fikrine karşı bir engel teşkil ediyordu.

Bu akımın destekçileri, Hamas'ın Filistin topraklarındaki ve yurt dışındaki faaliyetlerini kontrol eden birçok iç mekanizmada ve İsrail hapishanelerinde bulunuyor.

Ancak bu grup, örgüt üyelerinin daha çok 1996-2017 arasında siyasi büro başkanlığı yapan Halid Meşal'in akımına yakın olduğu Batı Şeria'da daha az temsil ediliyor.

Bu nedenle Hamas'ı anlamak için, örgütün iç gerçekliğinin çok daha karmaşık olması sebebiyle, Türkiye-Katar taraftarı ekibi, İran-Hizbullah akımına karşı konumlandıran standart anlatının dışına çıkmak gerekiyor.

7 Ekim operasyonu ve İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım harekatı, 2017'den sonra örgüt içinde yaşanan büyük değişimlerin ardından bu karmaşıklığı daha da artırdı.

"Tebliğci" ve "radikal" akımlar arasındaki mücadele

Önemli değişikliklerden biri, bugün örgüt içinde "pragmatistler" olarak bilinen "tebliğ" (davet) akımı ile "radikal akım" olarak adlandırılan askeri akım arasındaki çatışma sonrası yaşandı.

Tebliğci akımın tecrübeli isimleri, 2021'deki son iç seçimlerde Yahya Sinvar ile güçlü bir rekabete girdi ve Sinvar seçimi kıl payı kazandı.

Tebliğci akımın takipçileri çoğunlukla kurumsal görevlerde yer alıyor ve Müslüman Kardeşler geleneğini takip ederek ilahiyat çalışmalarına ve dini eğitime vurgu yapıyor.

Askeri akım ise Müslüman Kardeşler'in Filistin'e uyarlanmış ve güncellenmiş bir varyasyonu olarak tanımlanabilir.

Filistin solu ve Direniş Ekseni'nin yazılarından derinden etkilenen bu grup, Filistin'i ve onun kurtuluşunu mücadelenin merkezine koyuyor.

Son yıllarda askeri kanat üstünlüğü ele geçirmiş olsa da 7 Ekim sonrası Gazze'nin yıkımı ve Hamas hiyerarşisindeki büyük kayıplar, neredeyse her şeyi sorgulanır hale getirdi.

Bu ise, tebliğ akımının örgütün bugüne kadarki tecrübesinin bir değerlendirmesini yapmasını ve yakın gelecek için hayatta kalma taktikleri düşünmesini talep etmesine yol açtı.

Hamas içinde 2017'den sonra yaşanan diğer önemli değişiklik, kadroların coğrafi ve bölgesel kökenleriyle alakalı.

Filistinliler için bu kökenler, hayat veya iş ortaklarını ve siyasi liderliği seçerken geleneksel olarak belirleyici oluyor.

Bu sadece Hamas'a özgü değil, diğer tüm Filistinli grupları ilgilendiriyor. Son yıllarda, İsmail Heniyye'nin örgütün siyasi büro başkanı ve Yahya Sinvar'ın Gazze'deki lideri olmasının ardından, gücün Batı Şeria veya diasporadaki kurucu liderlerin elinden Gazzelilerin eline geçmesi etrafında iç ihtilaf daha da keskinleşti.

Bazı kaynaklara göre, Yahya Sinvar 7 Ekim'den önceki üç yıl boyunca, tecrübeli isimlerin karar alma tekelini kırmak amacıyla örgütün pek çok kadrosunu Gazze Şeridi'nden çıkarmak için büyük çaba harcadı.

Söz konusu Gazzeliler, bugün hala Hamas'ın belirli bölgesel ortaklarının iradesine boyun eğmesini engelleyen bir tür paralel ittifak oluşturdu. Bu grubun başında, Gazze liderinin yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra örgütün son basın açıklamasında "Hamas'ın Gazze'deki şefi" olarak tanımlanan Halil el-Hayye bulunuyor.

Bugün kararları kim alıyor?

Örgüt bugün beş üyeli bir komite tarafından yönetiliyor: Hamas Danışma Konseyi Başkanı Muhammed Derviş İsmail, Gazze bürosundan Halil el-Hayye, Batı Şeria bürosundan Zahir Cebbarin, dış ilişkiler bürosundan Halid Meşal ve uluslararası ilişkilerden sorumlu Musa Ebu Merzuk.

Fakat bu yeni yapı, üyelerinin farklı pozisyonları nedeniyle kırılganlığını koruyor. El-Hayye ve Cebbarin, Sinvar-Aruri akımını temsil ederken, Ebu Merzuk, Meşal'in temsil ettiği Türkiye-Katar akımına yakın duruyor.

Aralık 2023'ten bu yana Hamas, daha çok rehineler meselesine ve savaşın sona ermesi fikrine odaklanmış durumdaydı. Liderlik, Filistin içi veya uluslararası ilişkiler gibi konular ise sonraya ertelenmişti.

Türkiye'nin rolü ne olabilir?

AKP yönetimi, örgütün kurumsallaşması ve askeri olmayan kadrolarına vatandaşlık veya kalıcı oturma izni verilmesi üzerinde çalışıyor.

Ankara ayrıca, bir "Filistin devleti" kurmak veya en azından örgütün yok olmasını önlemek için bu aşamadan geçmenin gerekliliği konusunda Hamas'ı ikna etmeye çalışıyor.

Ancak Gazze içindeki birçok Hamas mensubu, özellikle Türkiye'ye güvenmeyenler, yeni bir siyasi program benimseme ve silah bırakma fikrini reddediyordu.

Bu eğilime dahil olanlar, Hamas'ın hayatta kalmasının silahlı olmasına bağlı olduğuna ve Körfez ülkelerinin veya ABD'nin önerilerine fazla güvenilmemesi gerektiğine inanıyordu.

Bugünkü anlaşmaya nasıl gelindi?

Bu arada, kimse siyasi büro başkanlığına atanmak için acele etmiyor. Heniyye'nin suikastla öldürülmesinin ardından Meşal'in adı öne çıkmış, ancak görev sonunda Sinvar'a gitmişti.

Sinvar'ın öldürülmesinden bu yana ise Hamas içinde başkanlıktan kimse söz etmiyor, bir süredir ilgili makam geçici bir komiteye bırakıldı.

Örgütün bugüne kadar bölünmemesinin sırrı ise her dört yılda bir yapılan iki turlu seçimlerde yatıyor.

Söz konusu seçimler, örgütün iç ihtilaflarını azaltmanın ve her akımın gücünü göstermesinin en iyi yolu olarak görülüyor.

Bugün ise Kahire'de gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda ABD Başkanı Donald Trump'ın planı baz alınarak Gazze'de esir takası ve ateşkese varıldığı bildirildi. Anlaşmaya göre Hamas, hayatta olan 20 İsrailli esiri serbest bırakacak. İsrail ise, aralarında müebbet hapis cezası alan 250 kişi ile iki yıl önce başlayan savaşın ardından gözaltına alınan bin 700 kişinin de bulunduğu 2 binden fazla Filistinli tutsağı salıverecek. AFP ajansına konuşan kaynaklar, esir takasının anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonraki 72 saat içinde tamamlanması gerektiğini dile getirdi.

Son 2 yıldır karşı karşıya kalınan tablo, Hamas'ın içindeki silahlı direniş ekibinin ciddi ölçüde zayıfladığını gösteriyor. Sinvar'ın katledilmesinden sonra anlamlı bir seçim gündemi olmasa da anlaşmanın terazide Türkiye ve Katar'a yakın "yumuşak başlı" ekibin örgüt içinde ağırlık kazanmasıyla mümkün olduğu görülebilir. (EMRE NALINCI - SOL.ORG)

Blogger tarafından desteklenmektedir.